• mitolojide sisyphus’un(sisifos) hikâyesi

    “var oluş kaygısı kendi olma ya da olamama kaygısıdır.” kierkegaard. "sisyphus’u gördüm, korkunç işkenceler çekerken: yakalamış iki avucuyla kocaman bir kayayı ve de kollarıyla bacaklarıyla dayanmıştı kayaya, habire itiyordu onu bir tepeye doğru, işte kaya tepeye vardı varacak, işte tamam, ama tepeye varmasına bir parmak kala, bir güç itiyordu onu tepeden gerisin geri, aşağıya kadar yuvarlanıyordu yeniden baş belası kaya, o da yeniden itiyordu kayayı, kan ter içinde..." homeros
    “tanrılar sisyphus’u bir kayayı durmamacasına bir dağın tepesine kadar yuvarlayıp çıkarmaya mahkûm etmişlerdi; sisyphus kayayı tepeye kadar getirecek, kaya tepeye gelince kendi ağırlığıyla yeniden aşağı düşecekti hep…” “tanrılar, yararsız ve umutsuz çabadan daha korkunç bir ceza olmadığını düşünmüşlerdi. homeros’a göre sisyphus ölümlülerin en bilgesi, en uyanığıydı. ruhlar dünyasının yararsız işçisi olmasına yol açan nedenler konusunda ise kanılar farklıdır...”
    benzer iki anlatım sırasıyla şöyledir:
    sisyphus, kurnazlığı ve düzenbazlığıyla ünlüdür. “aiolos'un oğlu, korint kralı sisyphus tanrı-ırmak asopos'a, kızı aigina'nın zeus tarafından kaçırılmış olduğunu söyleyerek zeus'u ele vermesine karşılık kalesi içinde bir pınarın akıtılmasını sağlar. bu hainlik zeus'un öfkesine neden olur. zeus ona ölüm meleği thanatos'u gönderir.sisyphos, thanatos'u zincire vurur; onu özgürlüğüne kavuşturmak için zeus müdahale etmek zorunda kalır. insanların ölmemelerinin bir kaosa sebep olacağını düşünen zeus, hades’e sisyphus’un yakalayacağına dair söz verir. zeus’un emri ile hades’e yardım eden ares sisyphus’u yakalar ve yeraltı dünyasına hapseder. ölüler ülkesine götürülen sisyphus kaderine katlanmak istemez. kendisine cenaze töreni yapmamasını karısından ölmeden önce istemiştir. törensizliği hoş karşılamayan hades, karısını cezalandırması için sisyphus'un yeryüzüne dönme önerisini kabul eder. ama yeryüzüne dönen sisyphus tekrar yeraltına inmeyi reddeder. sisyphus yıllarca yeryüzünde yaşayacaktır. duruma çok kızan hades, haberci tanrı hermes’i sisyphus’u yakalamakla görevlendirir. kurnaz sisyphus yıllar sonra hermes tarafından yakalanarak, hades’e teslim edilir ve hades tarafından, kocaman bir kayayı elleri ile iterek, yüksek bir dağa çıkarmaya mahkûm edilir. cezanın en kötü yanı, kayanın dağın tepesine dek geldikten sonra tam zirveye oturacakken aşağıya yuvarlanmasıdır, kaya asla dağın tepesinde durmayacaktır ve bu ceza sonsuza dek devam edecektir. sisyphus, bir canlıya verilebilecek en büyük cezayla cezalandırılmış insandır.”
    “zeus, bir kartal biçimine girerek ırmak-tanrı asopos'un kızı peri aigina'yı kaçırmıştır. o sırada korinthos kralı olan sisyphus kızını her yerde aramakta olan asopos'a aigina'ya ne olduğunu söyleyeceğini bildirir. ama bir de koşul ileri sürer. asopos da buna karşılık korinthos'a yeterince su verecektir. zeus da bunun üzerine ölüm tanrısı thanatos'u gönderir, sisyphus'un canını alsın diye. sisyphus thanatos’u bağlayıp bir yere kapar ama bu kez de hiç kimse ölmez olur. o zaman da hades yakınmaya başlar. zeus, ares'i gönderir bunun üzerine. sisyphus yakalanır. ama kurnaz sisyphus bu konuda da önlemini almıştır. hades'e inmeden önce karısına ölüler için yapılması gereken hiç bir dinsel töreni yapmamasını söylemiştir. hades sisyphus'u serbest bırakır. sisyphus bir kez çıkınca yeryüzüne, bir daha geri dönmek istememiştir. ihtiyarlayıncaya değin hades'e gitmemenin yolunu bulmuştur. ama kaçınılmaz olarak gittiği zaman da işte o ağır cezaya çarptırılmıştır.” suyu tanrıların öfkesine rağmen yeğ tutmuştur. ruhlar ülkesinde bundan dolayı cezalandırılmıştır.
    “sisyphus o taşın birkaç saniyede bu aşağı dünyaya inişine bakar, yeniden tepelere doğru çıkarmak gerekecektir onu. böylesine taşlarla didinen bir yüz, taşın kendisidir şimdiden! o kayasından daha güçlüdür.” diyor albert camus ve şöyle devam ediyor: “sisyphus, tanrıların paryası, güçsüz ve ayaklanmış sisyphus, düşkün durumunun tüm enginliğini bilir: inişi sırasında bunu düşünür. kimi günlerde dönüş böyle acı içinde geçiyorsa, sevinç içinde de geçebilir. yeryüzünün görüntüleri usa fazla takıldığı zaman, insanın yüreğinde keder yükselir: kayanın yengisidir bu, kayanın ta kendisidir.” sisyphus kesinlikle bilinçlidir. "karşı çıkmalıyım!" mantığı ile hareket eder. bu deneyim yaşanacaksa bilinçli olarak, o mücadele ile yaşanmalıdır. bir cezaya çarptırılıp umutsuzca sonsuza dek bir yükü taşıma mantığı ile değil. bazı görüşlere göre; eğer sisyphus yenilir ve acı çekmeye devam ederse bu tanrıların zaferi olur ancak o direniş gösterir ve zafer onun olur. uygulaması her bireyin kendi hayatındadır.
    “albert camus, insanın yaşamın anlamsızlığına ve tüm baskılarına rağmen direnmek zorunda olduğuna dikkat çeker ve sisyphus’u anlamsızlığı akıl ve bilinç gücüyle yenen insan kahraman olarak niteler.” gölgesiz güneş yoktur karanlıksız aydınlık olmadığı gibi. bu bilinçte olduğundan, geceyi, karanlığı, zorlukları tanır ve deneyimleyerek yaşar.
    “sisyphus, taşın düştüğü anlarda camus’a göre içinde bulunduğu durumun saçmalığını kavrar, uyanır ve kaderiyle yüz yüze gelir. bu an, sisyphus’un bilince kavuştuğu andır. ne zaman olacağı belirsiz bir kurtuluş umuduna bel bağlamak yerine, bu işkencenin sonsuza kadar süreceği gerçeğiyle yüzleşen ve bu kaderini kabul edip aşağı inerek taşı tekrar yukarı çıkartmaya başlayan sisyphus, bir kahramandır artık. bu boyun eğme değil, başkaldırıdır. çünkü tanrılar, sonsuz bir işkence cezasıyla elinden tüm ümidini alarak ona kötülük yapmak istemişler, ümidini kaybeden sisyphus ise, bu kaderiyle yüzleşerek ve uyanarak kendi kurtuluşunu yaratmıştır.” sisyphus kurtuluş için birini beklemez, kendi kendisini kurtarmak için çabalar.
    “gerçek insan” zorlu ve kendine özgü yolculuğuna her daim “evet” der, çabası da hiçbir zaman bitmez. genel kitle için hayatın anlamsızlığı ve monotonluğu üzerine kullanılan bir tema tasviri iken. anlatılan hikâyenin iç yüzünü araştıranlar için sisyphus farklı bir duruş sergiler. kendine özgü ve özel farkında olarak bir karşı koyuş. kimi görüşlere göre ise yunan usulü reenkarnasyon anlatımıdır. varlık ve yokluk arasında arayan birey kendince bir kahramandır.
    albert camus, sisyphus efsanesini şöyle yorumlar: "insan, anlamsızlığına ve tüm baskılarına karşın yaşamı yenmek zorundadır." sisyphus, tanrılar tarafından lanetlenip cezaya çarptırılmış ilk insanoğludur mitolojide. kahraman bilinçlidir. her şeyin tükenmediğini, tüketilmediğini öğretir. “alnına ne yazıldı ise o” saçmalığı kahramanın yolculuğu için geçerli değildir. sisyphus’un sessiz sevinci buradadır: kaderinin ana hatları çizilmiş olsa bile iradenin gücü seçim özgürlüğü yani yolu kendisinindir. kayası ise kendi nesnesidir. kaya yuvarlanır durur. kişi yükünü eninde sonunda bulur. kaybedenlerin vazgeçilmez sözüdür “neden ben?” kahraman ise kimseye taşıyamayacağı yükün verilmediği gayet iyi bilir. “sisyphus gibi tepelere doğru, güçlüklere tek başına, onuru ile didinmek de bir insan yüreğini doldurmaya yeter.” denildiği gibi: “yükünü her zaman bulur insan.” aldous huxley ise şöyle ekler: "belki de bu dünya başka bir dünyanın cehennemidir."
    hiçbir şeye ihtiyacı olmayan adam, yenilmezdir.

    berk yüksel

    kaynakça:
    http://tr.wikipedia.org/wiki/sisyphos
    http://tr.wikipedia.org/…ki/sisifos_söyleni_(kitap)
    http://mitoloji.info/…lojisi/sisyphos-soyleni.nedir
    http://mitoloji.info/…-camus-sisyphos-soyleni.nedir

    kaynak: http://blog.milliyet.com.tr/…si/blog/?blogno=273523
  • her pazartesi sabahı işe giderken kendimi biraz daha benzettiğim mitolojik figür.
    önce kayayı tanıyorum, sonra onu yükleniyorum, biraz yukarı çıkarıyorum, pazartesi akşamları h kadar yukarı çıkardığım kayaya bakıyorum ve diyorum ki, eh bu kayayı sırtlandım ve şurdan buraya getirebildim, öyleyse burdan ta öteye de götürebilirim cuma akşamına kadar..evet böyle diyorum. nitekim götürüyorum da, çok şükür! fakat pazartesi sabahları o kayayı yine yerde buluyorum. üstelik kaya da değişiyor bazen. önce o kayayı tanıyorum sonra onu yükleniyorum,sonra biraz yukarı.... işte böyle. ve hayat. ben hem bu kayayım,hem sisifosum,hem dağım,hem dağdaki ağaç. sisifos kurnaz, camus çapkın, nick drake melankolik, müzik güzel, hayat biraz absürd. bir hayhuyun içinde debeleniyoruz. bugün pazartesi!. ağustos 22. dediler turgut uyar ölmüş, çok gülünçsün thanatos, hiç bergman'la satranç mı oynanır?
  • sisifos söyleni de homeros’a göre, insanların en bilgesi ve uyanığı olan, öte yandan bilgeliği haydutluğuna engel olamayan ve bu yüzden konuklarını öldüren bir krala dairdir. dahası sisifos, kardeşinin tahtını ele geçirmiş ve öz kuzenini baştan çıkarmıştır. tanrıları asıl kızdıran suçu ise, tanrı ırmak asopos’un kızı aigina’yı kaçıranın zeus olduğunu asopos’a kalesinin içinde bir pınar akıtması karşılığı söylemesidir. bu ihanet elbette cezasız kalmayacaktır. zeus, ona ölümü, thanatos'u, gönderir. tanrıların gazabı karşısında bu kadar kurnaz bir insanoğlu daha görülmemiştir. ölümü zincire vurur. insanlar ölmez olduğu için hades zeus’a bu kaosu çözmesi için başvurur. zeus’a yardım eden ares tarafından yakalanan sisifos ölüler diyarına götürülür. fakat sisifos bu ihtimal için de bir plan yapmıştır. karısına öldüğü zaman kendisi için tören yapmamasını özellikle tembih etmiştir, fakat ölüler diyarından karısını cezalandırabilmek için izin alarak çıkışı da bu sayede olacaktır. geri dönmeyi reddeden sisifos, uzun yıllar yeryüzünün tadını çıkarır. öleceğini bildiği halde öleceği güne kadar yeryüzünün sefasını sürer. kaçınılmaz olan gerçekleştiği zaman onu çok büyük bir ceza beklemektedir. çok dik ve yüksek bir dağa bir kayayı çıkarmak zorunda bırakılır. sisifos, kayayı bin bir güçlükle zirveye ulaştırsa da zirvede kaya bir anda elinden çıkar ve tekrar başladığı noktaya iner. sisifos, hep çaba gösterecektir ve çabası asla sonuca ulaşmayacaktır. tanrıların onun için uygun gördüğü ceza, yararsız ve umutsuz bir çabayı sonsuza dek sürdürmektir.

    olduğumuz yerden biraz da ahkâm kesercesine bir kahramana dönüşen sisifos’a dair kurgusal bir değerlendirme yaparsak: sisifos’un cezalandırılmasının ahlaki bir temeli var mıdır?

    sisifos tercihleri doğrultusunda yaşamıştır ve o tercihlerin doğurduğu sonuçlara da katlanması gerekirken onu bir kahramana dönüştüren nedir? yoksa tyche tarafından yönetilen bir kaderi yaşamamış mıdır? zaman zaman zeus’tan bile üstün olan moiralar`*` doğduğu andan itibaren ipliğini eğirmeye başlamamışlar mıdır? eğer sisifos’un kaderinin moiralar’ın sarayında demir ve tunç üzerine yazıldığını kabul edersek sisifos’a fani ömründe hareket edecek bir alan bırakılmadığını da kabul etmek gerekir ki bu durumda eylemlerinin sorumluluğunu almasını beklemek de adil olmaz. oysa sisifos sorumluluğu alır. çünkü değişmeyeceği söylenen kaderine rağmen irade sahibidir ve bu iradesi sayesindedir ki kendi yoluna bir akış sağlamış ve seçim özgürlüğünü ilan etmiştir. irade özgürlüğü konusu felsefe için de hukuk için de önemli ve bir o kadar da çetrefil bir alan olmuştur.

    [*üç kız kardeş olan kader tanrıçaları moiralar olarak anılır. birincisi klotho'dur, bu sözcük fiil olarak 'yaşam ipliğini eğirmek' anlamına gelir. ikincisi lakhesis'tir, anlamı yazgıdır. üçüncü atropos’ta, geri adım atmaz, bildiğinden şaşmaz, bükülmez anlamlarını içerir. moiralar zeus ve themis'in kızları, horalar'ın kardeşleridir. insanların yazgıları, moiralar'ın yaşadıkları sarayda demir ve tunç üzerine kazınmıştır. hiç bir şey silemez onları. zeus'un bile gücü yetmez onların verdiği kararı değiştirmeye.]

    irade özgürlüğü kavramını sistemli bir biçimde, felsefe alanına ilk taşıyan (en azından bildiğimiz kadarıyla) aristoteles’tir. aristoteles, ahlaki davranışın temeline irade özgürlüğünü koymuştur. bir örnek verir: kişi bir suçu işlemeye, ailesinin zarar göreceği ile tehdidi ile zorlanır. bu kişi manevi bir cebir altındadır. bu durumda kişi ne kadar tereddüt ederse etsin, manevi bir cebir altında olsa da bir seçim yapmıştır. kişi alternatiflerden birini seçmiş ve suç işlemiştir. aristoteles, başlangıcı eylemin tek tek koşullarını bilen kişide olduğu zaman yapılan eylemleri isteyerek yapılan eylemler olarak adlandırır. akıldan pay almayan duygulanımları, daha az insanca görmemiş, dolayısıyla öfke ve arzudan kaynaklanan insan eylemlerini de bu kategoride değerlendirmiştir. bu nedenle bunları istemeyerek yapılanlar olarak saymamıştır. tüm bunlardan yola çıkarak tercihin ne olduğu konusuna varmak mümkün. tercih, isteyerek yapılan bir şey gibi görünse de aynı şey değildir, isteyerek yapılan daha kapsamlıdır. örneğin, isteyerek yapma çocuklarda ve hayvanlarda da var ama bu tercih olarak görülmez. akıl sahibi olmayanlarda tercih yoktur, ama arzu ve tutku ortaktır. kendine egemen olmayan kişi tercihle değil, arzuyla davranır; oysa kendine egemen olan kişi arzuyla değil, tercihle davranır. birbirlerine yakın görünmelerine karşın, tercih isteme de değildir. isteme daha çok amaçla, tercih ise amaca götüren şeylerle ilgilidir. tercih daha çok iyi ve kötüyle ilgilidir. irade ve sorumluluğa dair düşünce tarihindeki diğer tüm tartışmaları bir yana koyarak sadece burada açıklananlar ışığında, sisifos’un eylem ve tercihlerinin onun sorumluluğunu doğurduğu şüphe götürmemektedir.

    bir başka açıdan bakarsak, “bir yasa ahlak yasası olarak geçerli olacaksa, bir yükümlülük nedeni olacaksa, mutlak zorunluluk taşımalıdır”. herkesçe bilinen, klasik örnek olan “yalan söylemeyeceksin” buyruğunda olduğu gibi. ahlak yasaları olan diğer bütün yasalarda da bu kural geçerlidir. oysa sisifos, yalan söyleyerek yeryüzüne geri dönmüştür. kantçı etik’e göre, yükümlülük sebebi, ne insanın doğal yapısı ne de içinde bulunduğu dünyanın koşullarıdır, a priori olarak doğrudan doğruya saf aklın kavramlarıdır. dünyada hatta dünyanın dışında bile iyi bir istemeden başka kayıtsız şartsız iyi sayılabilecek hiçbir şey düşünülemez. ve en önemlisi, iyi isteme etkilerinden ve başardıklarından değil, konan herhangi bir amaca uygunluğundan da değil, yalnızca isteme olarak kendi başına iyidir. söz konusu olan, kendi başına saygı görmeye layık ve başka hiçbir amaç olmaksızın iyi olan bir isteme kavramıdır ve bu kavram, “bir yasa ahlak yasası olarak geçerli olacaksa, bir yükümlülük nedeni olacaksa, mutlak zorunluluk taşımalıdır” ödevini de içermektedir. herhangi bir amaca yararlı olsalar bile ödevden dolayı yapılmayan eylemler ödevle çatışırlar. tıpkı sisifos’un zeus’un sırrını su karşılığı vermesi gibi! sisifos, ödevden dolayı değil, bencil bir amaçtan dolayı hareket etmiştir.

    öyleyse sisifos’u bizim için özel kılan nedir? sisifos, insandır! ölmek istemez. yaşamak ister. yeryüzünün tutkularını ister. bu istekleri onu daha da insan yapar.

    ama istek ve arzular dışında insanın bilinç olduğunu da unutmamalıdır. sisifos, durumunun farkındadır. albert camus, sisifos söyleni’nde, ezici gerçeklerin farkında olunduğu zaman yok olacaklarını dile getirir. yazgısının karşısında duran, kaçınılmaz olduğu halde onu küçümseyen insan, kayası aşağı yuvarlandığında arkasından sakince bakan, izleyen ve kendi gerçeğini tekrar fark eden insan aşağı inerken artık özgürdür. cezası gerçek anlamda zaten kesintiye uğramıştır fakat o zaten aşağı inene kadar kendisine ait bir alan, bir zaman daha yaratmıştır ve dahası bu onu özgür kılar.

    sartre, eylemin öğeleri sayılabilecek olan yapmak ve olmanın incelenmesi gerektiği görüşünü ileri sürer. ona göre, sahip olmak, yapmak ve olmak insan gerçekliğinin en temel kategorileridir. insanın bütün davranışları, bu kategorilerin başlığı altında toplanır. örneğin, bilmek bir sahip olma kipliğidir. sisifos, eninde sonunda öleceği bilgisine sahiptir. cezalandırılacağı bilgisine sahiptir. fakat kendisine sunulan “olma”yı reddederek sonsuz ve anlamsız bir çabayı sürdürmeye lanetlenmiş olsa da eylemeyi seçer.

    eylemek, dünyanın çehresini değiştirmektir, bir amaç doğrultusunda araçlara sahip olmaktır, aletsel bir bütünlük üretmektir ve bu bütünlük zincirleniş ve bağlantı aracılığıyla o şekilde düzenlenmiştir ki, zincirin halkalarından birinde yapılacak değişiklik bütün dizide değişikliklere yol açar ve sonunda, öngörülen bir sonucu doğurur. sisifos, öngörülen sonuca adım adım gitse de iradesini ve bilincini saf dışı etmemiştir.

    sartre de, fiziki kendini oluşturmanın en iyi bilinen örneklerinden birini vermektedir. sartre’a göre, bedenimiz kullanmakta olduğu alet ölçütünde genişlemektedir. yani bedenimizin sınırı dünyaya yaslandığımız bastonun ucu, bize yıldızları gösteren teleskobun uzandığı yer, yaşadığımız evin tamamı. yazı yazarken, elim açıkça benim parçamdır ve o anda yazan özne olan ben tarafından kendine katılmıştır. kendimi elimle özdeşleştirmem, aynı şekilde kalemime de uzanabilir. kalemim de yazma fiiline girişmiş olan bedensel varlığımın devamı olarak görülebilir.

    sisifos’un sessiz sevinci buradadır: kullandığı alet sonsuzda bir aşağı bir yukarı hareket ettirdiği kayasıdır! o sonsuz eylem ölçütünde vardır!

    kaynak;
    fatma süzgün şahin, sisifos’a dair kısa bir değerlendirme, hukuk kuramı, c. 2, s. 6, kasım-aralık 2015, ss. 41-44.
    camus, albert, sisifos söyleni, çev. tahsin yücel, can yayınları, aralık, 2008.
    kant, ımmanuel, ahlak metafiziğinin temellendirilmesi, çev. ıonna kuçuradi, türkiye felsefe kurumu, 3. baskı, 2002.
    sartre, jean-paul, varlık ve hiçlik, çev. turhan ılgaz ve gaye çankaya eksen, ithaki yayınları, 4. baskı, kasım 2011.
  • temelde anlattığı ya da anlatmak istediği "hayatın sıradan bir kısır döngü olduğudur" felsefesi olan bir mitolojik karakterdir. cezası her ne kadar korkunç olsa da(sırtında sürekli taş taşıyıp tam tepeye vardığında taşın yuvarlanması) sisifos bundan tuhaf bir haz almaktadır. tıpkı sıradan insanların sıradan hayatlarına rağmen bıkmadan, usanmadan ve sıkılmadan yaşaması gibi...
  • belki yüzlercesi gelip geçmiştir aramızdan. ama incil'lerin marangoz isa'sı semavi dinlerdeki tek sisifos'tur belki de. ilahi dağdan inip de kutsal tabletleri kıran musa'yı saymazsak eğer! yahudi marangoz belki yüzlerce kez "beni anlamıyorlar" der, ama gene de körler-sağırlar toplumuna (ibranilere) seslenmeye devam eder. sesleniş çarmıhta nihayete erebilir ancak. ölüm bütün çabaya ve ebedi içlenişe bir son vermiştir.
  • yunan mitolojisinde bir karakter. tanrılar tarafından sonsuza dek cezalandırılmıştır. neden ceza aldığından daha çok nasıl bir cezaya mahkum olduğu ilgi çekicidir: yeraltı dünyasında büyük bir kayayı sonsuza kadar tepeye taşımak. ama sisifos ne zaman ki kayayı tepeye ulaştırır; kaya tekrar aşağı düşer.ve sisifos tekrar kayayı tekrar yukarı taşır.bir,iki,üç,...... ve sonu gelmez.ama kendisine nasihat olarak bundan zevk alması önerilebilir. kayaya alışmıştır,onun her kıvrımını,yumuşak yerlerini,keskin yerlerini öğrenmiştir nasıl olsa. "keyif almaya bakmalıdır sisifos."
    cezasının normal bir insanın hayat denen cezasından farkı ise tahmin edileceği gibi cezanın sonsuza dek sürecek olmasıdır.
    ayrıca (bkz: sisifos söyleni)
  • seksenli yillarin ortalarinda moda olan bir gumus kupenin adi..
    bu kupe tirmanma pozisyondaki kucuk bir adam seklindedir ve kol kismindan kulak kikirdagina ilistirilir.. kucuk bir adam kulaginiza tirmaniyormus gibi bir goruntu verir..
    tirmanma hareketinden dolayi, adini sisifos soylencesinden almistir..
    albert camus okuyan her entellektuel hatun bu kupelere sahipti o vakitler ve onemli bir imajdi..

    - sisifosumu kaybettim riza, gordun mu?
    - gormedim ama basina ne geldigini biliyorum gulcan..
    - ne geldi?
    - dun gece kulak memeni emerken burnuma battigi icin cikarip atmistim.. hehhe..
    - hayvansin riza, benim icin ne kadar onemli oldugunu biliyorsun.. bul bakalim simdi..
  • tanrılara yenilmeyi onları güldürmeyi redderek kayayı hala yukarı doğru yuvarlamaya devam eden yenilmez …
  • mitolojideki favori karakterim. yunan kurnazı olmasına, çok ağır bir cezaya çarptırılmasına rağmen severim. pes etmeyi bilmez.
  • ırmak tanrısı asapos'la, ülkesine ırmak bağışlaması karşılığında anlaşma yapmış kral ve aynı zamanda çok kral bir abimizdir. asapos'un kızı kayıptır. bu sübyan bebeyi kaçıran zeus'tur. sisifos bu sırrı ırmak tanrısına söyler.
    her ne kadar kralın allahı olsa da zeus hiç de kral bir delikanlı değildir. çocuk pornosu ve ırkçılık dahil her türlü pisliğin allahıdır kendisi esas itibarıyla. sisifos'un üzerine ölümü salar. sisifos da bileği kuvvetli bir kardaşımız. ölümü zincire vurur. bunu üzerine uzun bir dönem dünyada kimse hades'e pardon hakka yürümez. hades bakar ki bu iş böyle olmayacak gider ölümü zincirlerinden kurtarır.
    sisifos kalan ömründe tanrılardan kaçmayı başarır. fakat yaşlandıktan sonra tanrılar, kocayan kurt misali onu maskarası etmeye kalkarlar. al sana bir kaya nerene dayarsan daya demezler elbet. ona bir kaya verirler ve dağın en tepesine çıkartmasını söylerler. fakat sisifos bu kayayı en tepeye çıkartmayı ne zaman başarsa kendini başladığı yerde bulur.

    sisifos buna rağmen aynı azimle amacına yürümeye devam eder. ve kanaatimce o da tanrılara şöyle bağırmış bir devrimcidir.

    ''sizin hilelerinizle baş edemedim bana dert oldu. ama size de boyun eğmedim bu da size dert olsun''

    tarihte gün gelecek, zalim egemenlerin hileleriyle de baş edecek devrimciler çıkacak.
    enseyi karartmayın.
hesabın var mı? giriş yap