• tanrıya isyan eden ve sonucunda cennetten kovulan şeytana yakıştırılan adlardan biri. bununla birlikte kutsal kitaplarda geçen bu anlatının tarihi bir arketip olması olasılığı var. eski mezopotamya halklarında özellikle sümer ve babilde halk için kullanılan sözcüklerden biri de sinek. asillerden olmayan, o zamanın karakafalarına, aşağı görülen pis halka sinekler deniyor. buradan yola çıkarak sineklerin tanrısı denen kişinin, halkın arasından yükselen ve onları asillere karşı isyana sürükleyen bir kişi olması mümkün. halkı tanrı-krala karşı kışkırttığı için ülkeden kovulan, bir ihtimal yandaşlarıyla birlikte ülkeden çıkarılan bu sineklerin tanrısı, sonradan din kitaplarına girecek bir metnin ilk örneğini teşkil ediyor olabilir.
  • konusu ilgi çekici olan ama anlatımı ve betimlemeleri aşırı bunaltan kitap. betimlemeleri hızlı geçiyorum yoksa kitabı yakıp atacağım. mina urgan'ın çevirisi de çok fena. "üç yard uzunluğundaki bilmem ne, beş ayak uzunluğundaki zart zurt". yahu çevirinin ilk kuralı nedir? hedef dilde olmayan ölçü birimini, hedef dildeki birime uyarlamaktır!
  • --- spoiler ---

    maskeler altında benliğini ve otokontrolünü yitirerek bilinç altındaki baskın kötü kişiliğe bürünüp, vicdanen hiç bir sorumluluk hissetmemek.

    --- spoiler ---
  • henüz bitirdiğim kitap.alegoriyi sevenler için tam başucu kitabı.bir şey var . eğer kitap üzerine düşünmek istiyorsanız bunu sonsöz ü okumadan yapın zira mina urgan şahane bir son söz yazmış.kaldı ki mina urgan'ın bunu önsözde de yaptığı olurmuş.
  • 1963 ingiltere yapımı başarılı ve kült bir filmdir. nobel ödüllü ingiliz edebiyatçı william golding'in 1954 tarihinde yazdığı aynı adlı çok satan romanından sinemaya aktarılmıştır. bana göre insan davranışları bilimiyle ilgilenen ya da "toplum içinde yaşayan insanın davranışlarının nelere göre şekillendiğini" öğrenmek isteyen herkesin izlemesi gereken bir filmdir. tabii bu film üstünkörü vakit geçirmek için izlenecek filmlerden değil. karakterler analiz edilmeli ve film içindeki davranışları ona göre değerlendirilmeli ve bunların bugünkü insan davranışları ile benzerlikleri bulunmaya çalışılmalıdır. film o zaman anlam kazanmaya başlayacaktır. diğer türlü "çekim kalitesi, sürükleyicilik, zamanın teknolojisini kullanış biçimi" tarzı bir kritik ile vasat kalabilir ki filmin amacının bu yönde olduğunu hiç düşünmüyorum. (bkz: 12 angry men) gibi tamamen 1 odada geçen ama alt metninin zengin olduğu filmler arasındadır ve kesinlikle bu bağlamda değerlendirilmelidir.
  • ilk başlarda saçma ve anlamsız bulduğum ama verilmek istenen bir kaç mesajı anlayabildikten sonra hoşuma giden, ve bence nobel edebiyat ödülünü almayı hak etmiş kitap.

    bu arada, adamsın simon!
  • ilginç bir roman. pek çok anlamda okumaya açık.
    ancak ben en çok mina urgan'in kitabın son bölümünde değindiği bakış açısını, yani bu romanı the coral ısland romanının karşı tezi olarak düşünmeyi sevdim.

    biliyorsunuz mercan adası (the coral ısland) isimli romanda adada yaşayan çocuklar müthiş(!) ingiliz medeniyetinin bir benzerini kurup, çok mutlu bir şekilde yaşıyorlardı.

    bana kalırsa sineklerin tanrısı, insana özellikle de erkeğe, çok daha gerçekçi bir şekilde bakan bir roman. insan ruhunun vahşi yanını sınırlayan dış etkenler ortadan kalktığında cenneti deği ama ve ancak cehennemi yaratacak insana daha korkusuz bakıyor.
    kendilerini doğululara göre daha medeni bulan batılı devletlerin, medeniyetlerini tanımlayan otorite ve dış etkenler olmadığındaki vahşi halleri ile (yani sömürge devletlerindeki gücün yegane sahibi-acımasız- yok edici-itaat ve hizmetle beslenen halleri ) yan yanana tahayyül etmek gibi bir şey bu romanı okumak.
  • -s!-
    *hergangi bir toplulukta otorite ve kurallar olusturma istegi.
    *kurallarin ve otoritenin yaninda portleyen muhalefetin otoriteyi ele gecirmekten baska bir halte yaramadigi.
    *kisinin dogustan gelen siddet egilimi.
    *"hayvanlasma" soyleminin aslinda "insanlasma" oldugu.

    -s!-
  • william golding'in 1954 yılında yazdığı alegorik romandır. golding bu romanı ikinci dünya savaşı'nın etkisinde kalarak yazar. çocuk dahi olsa insanın ne kadar medenileşirse medenileşsin içinde vahşetin, ilkelliğin hala var olduğunu anlatır. kitap bana bazı noktalarda vahşetin çağrısını hatırlatmıştır. aralarında bir hayli fark olmasına rağmen insan da neticede bir hayvandır ve dönüp dolaşıp iç güdüleriyle hareket eder.
    edit: imla
  • okumaya başladığım ve fakat içime fenalıklar getirdiği için 50 küsuruncu sayfada bi kenara attığım roman.

    mina urgan'ın edebiyattaki yerini tartışmaya gerek yok, ama çeviri ile mi ilgili, yoksa orijinal dilinden mi bilemediğim bir aksaklık var.

    "ı-uhhh" diye sevinen çocuklar mı istersiniz, "yuha" diye yerme mi sövme mi neidüğü belirsiz nidalar mı, yoksa dilimizde doğrudan karşılığı olmayan ve arada "-" işareti bulunan tanımlamaları aynen çevirmek mi dersiniz...

    ulan belli işte kastedilen yılana benzer bişey, 'yılanımsı' desen olmaz zaten, ama tutup da "snake-like-thing"i "yılan-gibi-şey" (evet arada tireler var) diye yazar/çevirirsen olmaz, göze batar, konsantrasyon düşürür, okuma hızını yavaşlatır bu bok yiyen.

    tamam, gavur dilinde "all-in-one" var mesela, ama bunu "hepsi-bir-arada" diye çeviren yazan oldu mu hiç? varsa onun gafasına taş atam.

    off baygınlık geldi.

    o kadar ki; mevzuya odaklanamadım bile. her sevindiğinde takla atan çocuklar var romanda. bi de öten şeytanminaresi. evet bu şekilde yazılan bir deniz kabuğu türü.

    allahtan iş bankası kültür yayınları sonsöz olarak kitabın özetini vermiş de, okuduk çözdük olayı.
hesabın var mı? giriş yap