• adı dahi hatalı çevrilmiş kitaptır, türkiyede çok tutulmamasının sebeplerinin başında da bu gelir dersek sanırım yanılmış olmayız.
    vahşi yaşamın çağrısı de, vahşi doğanın çağrısı de vahşetin çağrısı ne kim kimi öldürecek, kan mı akacak hortlakmı çıkacak.
    (bkz: the call of the wild)
  • beyaz diş'le birlikte düşünüldüğünde yazarın köpeklere ilgisinin şaşkınlık uyandırdığı kitaptır.
  • az önce bitirdiğim ve çok hoşuma giden kitap
  • yabanın çağrısı'dır o vahşetin çağrısı olsa duramazsın.
  • jack london'un değil de buck'un kitabı demek daha doğru olur sanırım.

    kulağa komik geliyor farkındayım ama sanki buck oturmuş ve her gece bir günlüğe yazar gibi yazarak bu kitabı yayına hazırlamış gibi. bir köpeğe ve doğasına dair bu kadar detay nasıl da bu kadar ustalıkla resmedilir, şaşırmamak elde değil.

    kitabın adının vahşetin çağrısı olması ise başlı başına bir talihsizlik. zira buck'ı çağıran vahşet değil doğa, buck'ın doğası. belki bu doğa insan için fazla yırtıcı ama bir başka türün doğal yaşam alanının ortasına dalıp bunu vahşet olarak nitelemek de fazla snob bir yaklaşım bana kalırsa. yani ben de kitabın ismi konusunda, çeviri esnasında yanlış bir tercih yapıldığını düşünenlerdenim.

    insana doğayı sevdirmek, insanı diğer canlı türleriyle barıştırmak, dünyanın sadece insana tahsis edilmiş bir yaşam alanı olmadığını anlayabilmek, insan ve diğer türler arasında gelişebilecek dostluğun sınırlarına şahit olabilmek ve güçlü bir kalemin neler yapabileceğini görebilmek için okunası ideal bir eser. tüm jack london eserleri gibi, akıcı bir üslup da cabası.

    (bkz: the call of the wild)
  • çok iyi bir anlatıcı ve gözlemci olan jack london'in bir köpeğin (buck) hayat mücadelesini onun gözünden anlattığı kitabi. hikaye her ne kadar köpekler hakkında da olsa, bizim de onlara benzedigimiz ya da benzeyemedigimiz noktaları göstermesi açısından biraz da bizim hakkimizdadir tabi.
  • jack london'un beyaz diş adlı kitabını seneler önce ilkokula giderken okumuştum. bir köpeğin yaşamını anlatmasına rağmen küçük bir çocuğun bile, anlatımıyla dikkatini çekebilen bir kitaptı. yazarın bu kitabını da kardeşimin okulu için okuduğunu öğrenince adından ötürü merak edip okudum, yeni bitirdim ve bir insanın bir hayvanın doğasını ve icgudulerini nasıl bu kadar iyi gözlemleyip aktarabildigini hala aklım almıyor. iki kitap ve ikisi de çok başarılı. o içgüdüler, bir köpeğin atalarından kalan anılarını anımsaması, liderlik macerası nasıl bu kadar iyi gözlemlenip anlatılabilir. şaşkınım doğrusu.
  • başta sıkıcı ilerleyen, sonlara doğru akıcılık kazanan kitap.
  • "..küflenmiş sebzeler onun sarılığını güneşten saklarlar.işte burada bir süre oturur , ayrılmadan önce bir kere uzun uzun , kederle ulur."
    böyle betimlemişti hayalet köpek buck'ı , kaybettiği son bağını da ardında bıraktıktan ve bozkurt sürüsüne katıldıktan sonra.

    evcil bir köpeğin vahşi bir hayata adapte oluşu ,hisleri ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi.
hesabın var mı? giriş yap