• pazartesi sınav olunacaktır.

    çarşamba: daha var.
    perşembe: daha var.
    cuma: yarın çalışırım.
    cumartesi: yarın çalışırım.
    pazar: (sabah) bi film izleyeyim. daha çok zaman var.
    pazar: (öğlen) bakayım msn de kimler var(hayallah kimse yoktur, ders çalışmamak için yapılan anlamsız hareketlerin uygun olanları itina ile yapılır.)
    pazar: (akşamüstü) daha hava bile kararmadı. hava kararırken çalışamıyorum. kararana kadar biraz gezeyim.
    pazar: (akşam) msn e gireyim millet napmış çalışmış mı ki. şu siteye gireyim buraya da bakayım hazır bilgisayarın başına oturmuşken.
    pazar: (gece) hazır bilgisayarın başına oturmuşken kalkmayayım. (arkadaşlar sağolsunlardır, aksi gibi önemli bazı not/çıkmış soruyu msn den yollayıvermişlerdir üzülüp)
    pazar: (gecenin ilerleyen saatleri) zaten az yer varmış çalışacak, baksana gönderdiklerine. şimdi yatayım bari. yarın erken kalkıp çalışırım. gözlerim yanmaya başladı, yoksa oturup çalışırdım.
    pazartesi: (sabah) zzz
    pazartesi: (sınava bi kaç saat kala) yarım saatte olacak iş değil boşuna bakmayayım.
    pazartesi: (sınavdan sonra) seneye kesin çalışçam olmuyo böyle.

    (bkz: kendini kandırma sanatı)
  • sabah kalkilamayacagi ve calisilamayacagi bilinse de okunan paragraf 3 kerede anlasilmiyorsa kendini kandirma pahasina bile yapilir...(bkz: gorursem soylerim)
  • lise dönemlerimin değişilmez ders calışma düzenidir... okuldan gelinir, yemek yenir, biraz televizyona bakılır, kitap okunur ve saat 21.00 gibi yatılır. saat sabah 4.00 e kurulur... yatarsın, saat çalar ve uyanırsın. evde çıt yoktur... hatta sokaklar bomboştur... sadece bakkalın önüne ekmek bırakan fırıncıyı gorursun acılmak için pencereden bakınırkan o soguk kış sabahında... ekmeğin kokusunu duyarsın sanki, yuzunde bir gulumseme belirir... yaşamanın verdiği bu enrjiyle oturursun masaya, açarsın derslerini ve çalışmaya başlarsın... saat 7.00 gibi annen uyanır, sobayı yakar... yanan kömürün sesi gelmeye başladığında uzerindeki yün hırkayı da çıkartıverirsin... için ısınır... mutfakta demlenen çayın tıkırtısı gelir o sessizlikte. sen masanın bir köşesindeyken öbür köşesinde kahvaltı masası kurulur... kızarmış ekmeklerin kokusu yayılır tüm eve... bir de vişne recelinin... tebessümle izlersin annenin rahatsız etmemek için yavaş yavaş hareket edişini... sonra tum aile uyanır. sıcak yuzlerdeki sıcak günaydınlar alınır verilir... mis kokulu, huzur dolu kahvaltını edersin... ikinci çayınla birlikte son kez gözden gecirirsin dersini... giyinirsin ve okula gidersin. sınav guzel gececektir... çünkü tertemiz bir beyin ve sıcacık yureklerin etkisiyle çalışmışsındır... hele o kızarmış ekmek kokusu...
  • dünya üzerindeki en samimi yalandır. fakat bu kararın (yalanın) verildiği an var ya, işte o ana ölürüm be. en rahatlatıcı kararlardan birisidir, tıpkı işe ya da okula gitmemeye karar verilen an gibi.
  • ilkokul, ortaokul, lise, üniversite... ulan yıllardır şu yalanla avuttum kendimi. yıl oldu 2011, eşek kadar adam oldum, sabah çok "kurumsal" bir firmanın bilmem ne müdürüyle toplantı var; yemin ediyorum hala aynı felsefedeyim ya...

    olmaz olsun böyle genetik.
hesabın var mı? giriş yap