• çok kişi bilmez ama silifke'de evlerde yapılan tuzlu suda haşlanmış kabuklu taze yer fıstığı dünyanın en orgazmik tatlarındandır.
  • ramazan'da biraneler full çeker, o kadar yobazdirlar.
  • - bunca entry girilmiş kimse de yılların efsanesi saray künefeden bahsetmemiş. künefenin hasıdır, bu zamana kadar yediğiniz künefelere küfür ettirir başka yerde künefe yerken ağzınızı buruşturmanıza sebep olur. o kadar güzeldir lezizdir. zaten yaklaşık 40-50 masalı mekanda akşamları yer bulmak çok zordur, gündüzleri de hava sıcak olduğu için kimse gitmez zaten. kışın durum farklı olabilir tabii ki.

    - insanı milliyetçidir. hem de sağlamından. hatta bazıları faşisttir. cahili inanılmaz cahildir. hele köylüleriyle iki dakika muhabbete durmak işkenceye dönüşebilir. denedim oradan biliyorum.

    - ama şöyle de bir gerçek var ki her hangi bir anadolu insanından çok daha iyi niyetlidir insanları. ya da benim iletişim kurduklarım öyle çıktılar. eğlenmesini bilirler.

    - mavi yengeçin büyük çoğunluğu dalyan denilen yerden çıkar. bu dalyan yarı tuzlu yarı tatlı sulu bi tür bataklık. orada çalışanlar da şehir merkezine nadiren uğrar. çocukluğumda dalyana gidip yengeç alırken para yerine rakı/şarap isterlerdi şehre gitmekle uğraşmamak için. günümüzde yengeç avı kooperatif denetiminde olduğu için dalyandan yengeç almak da tarihe karıştı.

    - tuzlu fıstık denilen efsane bir mezesi vardır buranın. tabii sadece buraya özgü değil bu meze ama ben ilk kez burada gördüm. kavrulmamış fıstığı kabuğuyla beraber tuzlu haşlıyorlar ortaya süper bir lezzet çıkıyor. bira/şarap yanında iyi gider, tek başına da güzeldir.

    - denizi genel olarak antalya'ya, ege'ye kıyasla sıcaktır. hele kum mahallesi'nde suyun sığ yerleri havadan daha sıcak hissettirir. incekum da eskiden öyleydi ama yıllar önce plajın az ötesine yapılan askeri limandan sonra suyu çok serinledi halen de öyle. susanoğlu plajı çok kalabalık olur çünkü oteller orada, pek de numarası yoktur. yapraklı da genel itibariyle kalabalıktır ama şöyle harika bir yer olduğu için o kalabalık çekilir.

    - bu yapraklı koyu ufak bir havuz gibidir. suyu sakin ve genel olarak ılık/serindir. ara sıra bi soğun su akıntısı gelir ki denizin içinde kaçıcak delik ararsınız öyle soğuktur. bu akıntının sebebi koyun hemen yanında bulunan yerellerin şok havuzu dediği ufak bi kuyudan da geçen yer altı suyunun koyun yanından denize karışması. bildiğiniz üzere tatlı su ve tuzlu su birbirine hemen karışmaz, o yüzden bu tatlı ve soğuk su karışana kadar soğuk su akıntısı olarak koyda takılır.

    - buranın bütün sebzeleri çok lezzetlidir. pazardan alıp yediğiniz salatalık bile yerken zevk verir. limonu yeşildir. çileği zaten ünlüdür. iç anadolu veya marmara gibi bu tarım ürünlerinin yetişmediği veya çoğunlukla ihraç edildiği biyerden geliyorsanız yediğiniz her sebzeden meyveden alacağınız zevk burada katlanır.

    - lahmacunları küçük yaparlar. yaklaşık bir karış falan olur. ince yaparlar, kenarları çıtır ortası yumuşak olur. lahmacunları iyidir hoştur ama asıl olayı lahmacunla birlikte gelen malzemelerdedir. lokantada yerseniz maydanoz, limon, közlenmiş soğan, turşu, yoğurtlu mor lahanalı adını bilmediğim bir meze gelir ki zaten hepsini bitiremezsiniz. ha olur da birisini bitirmeyi başardınız, istediğinizde ikincisi hemen gelir. ayrıca lahmacunu bol maydanozla bol limonla bazen biraz da yeşil naneyle yemeyi öğreten yerdir burası.

    - yazın geceleri çekilmez olur. istanbul'un izmir'in sıcağını özletir. gece 1-2den sonra anca uyunabilecek serinlik olur o da en fazla sabah 8e kadar sürer. geceleri bile oturduğunuz yerde boncuk boncuk terlersiniz. uyanınca yatakta şekliniz çıkmış olur, saçlarınız ıslak olur, kolunuzda tuz lekeleri görürsünüz. uyumadan önce, gece kalkıp ve uyandıktan sonra en az 1 bardak su içersiniz. ben izmir'de veya iznik'te günde ortalama 2-2.5lt su içerken silifke'de günde 4-5lt su içtiğimi gördüm. bu kadar su tüketmenize rağmen günde 3-4 kere tuvalete gidersiniz, kalanı ter olarak çıkar zaten.

    - yazları bu kadar sıcakken kışları da bir o kadar ılıktır. kar zaten yağmaz, ısınmayı klimayla bile çözebilirsiniz. ben çocukken kışın gittiğimizde tarladan çilek yediğimizi hatırlıyorum, kışları bu kadar ılık geçiyor.

    - bu yaz farkettiğim başka bir şeyse minibüslerde osmanlı tuğrası olmaması. ya tuttukları takımla alakalı bişeyler oluyor, ya türk bayrağı ya da türk bayrağı+atatürk kombosu. osmanlı tuğralı falan hiç minibüs görmedim. bunun haricinde kapalı insan mevcuttur ama silifke yerel halkı türban takmaz baş örtüsü takar. zaten türbanlılar şehre sonradan gelip yerleşenlerdir.

    - tam ortasından göksü nehri geçer, bi sürü de sivrisinek vardır. nehre yakın biyerlerdeyseniz sinekkovar sürmeden dışarı çıkmamanız tavsiye olunur. garip bir şekilde yerel halkın bu sivrisineklere karşı bi tür bağışıklığı var, ulan ben de silifkeliyim ama beni havada karada siken bu sinekler silifke yerellerine dokunmuyor. sinekleri bile milliyetçidir hatta faşisttir buranın.

    - "neci" diye bir kelime var burada. "bu neciymiş beeaa", "o neci" gibi kullanımlarını duymanız mümkün. aslında "ne" ile aynı şey ama kulağa çok güzel geliyor nedense. hele hava sıcakken insanların "bu neciymiş beeaaağğ" diye gezinmesi çok hoşuma gidiyor, sizin de ağzınıza dolanabilir.

    - "oralara gitme" yerine "hooralara gitme" denir, kovaya "helke" denir, mısıra "darı" denir, şimdi yerine "imdi/emdee/endee" denir, şimdiki yerine "hindiki" denir, ama yerine "emmee" denir, yılan yerine "ilan"(bildiğiniz advertisement olan ilan'daki gibi değil, i'yi uzatmadan söylerler) denir, tanınmadık çocuklardan bahsederken "döl" kelimesi kullanılır(mesela "hoo döllerden uzak dur e mi"), "iileneng mi be" demek "eğleniyon mu" demektir bir diğer varyasyonu da"eeleneng mi ba" olabilir. tabii bunları anca köylülerden duyarsınız, şehir merkezi yörük köklerinden daha uzak.

    - son olarak batırıktan bahsedecem. batırığın hası silifke'de yapılandır. anadolunun başka kesimlerinde de batırık yapılır ancak silifke'deki kadar lezzetlisine ben denk gelmedim. batırık köftesi salatalık ile, çorbası çiğ patlıcan, haşlanmış ıspanak ve lahanayla yenir.
  • 6 aydır bilfiil yaşadığım mersin'in 110bin nüfusluk ilçesi. çocukluğumun yazları bu ilçenin kasabası olan taşucu'ndaki yazlığımızda geçmişti.

    açıkçası çok şey yazabilirim bu başlık altına, umarım toparlayabilirim yazacaklarımı konuyu çok dağıtabilirim. silifke, hani şu "ya bıktım abi istanbul'dan, gideyim küçük bir ilçeye yaşayım kafa rahat" ilçelerinden bir tanesi. 7 yıldır ankara'da yaşamaktaydım, işimden yeni istifa etmiştim sonunda sabrım taşarak; iş aramaktaydım. ankara'da 2bin alsam yarısı kira gidiyordu, geldim silifke'de devlet çalışanı oldum; istanbul'da 5bin alandan daha iyi bir hayat geçirdiğimi düşünüyorum. trafik derdim yok, kira ucuz, hayat çok ucuz, meyve sebze desen gırla, aradığın hemen hemen her şeyi bulabildiğin bir yer.

    silifke'nin kasabalarından susanoğlu'nda yaşıyorum. mersin'e 70 kilometre, silifke'ye 15 kilometre uzaklıkta. haftasonları atlayıp mersin'e gidip gezebiliyorum, uzak sayılmam. kiramı söylemeyeyim, dayak yiyebilirim. susanoğlu'nun sıkıntısı, kışın bomboş olması. şimdiki aklım olsa taşucu'nda eve çıkardım, taşucu'nda meslek yüksekokulu olduğundan yine bir hayat var orda; ancak susanoğlu'nda hayat sadece mayıs-eylül arası var ne yazıkki. kış geldi, toplasan 500 kişi anca yaşıyoruz, bu yüzden silifke'de geçiriyorum vaktimin çoğunu kış başladığından beri.

    ankara'dan geldiğim için yalnızlığa uzun süre alışamadım. ortamım, arkadaşlarım bir nevi hemen her şeyim ankara'daydı. yazın yine arkadaşlar geldi, evim de yazlık site olduğundan havuzdur aquaparktır zamanım iyi geçti. ancak sonbahar gelince yalnızlık suratıma çarptı kaldı adeta. ben de kendimi bahise vererek bu yalnızlıkla başa çıkıyorum.
  • toprağı kazsan tarihi eser çıkan ilçe.
  • gelişmişlikten kasıt nedir bilmiyorum ama içinde hala bir avm, burger king, mc donald's olmadığı için aşırı derecede sevdiğim ilçe.

    sinek konusunda çözüm yok, çeltik tarlaları ve sazlıklar nedeniyle o sineklerin kökü asla kurumayacak.

    bence en büyük sorun yol kenarında kenarını köşesini gördüğümüz tarihi kalıntıların öylece bırakılmasıdır. büyük kazılar yapılsa ne çıkar bilmiyorum ama çalı süpürgesiyle iki süpürseniz bile bir sürü şey çıkarılacağından eminim.

    temeli bu yıllarda atılmış olup etkisini 3 5 sene içinde iyice yaşayacağımız sorun ise caanım verimli tarlaların üstüne yapılan aşırı yüksek, zevksiz ve de coğrafyayla, iklimle uyumlu olmayan binalardır. işin görsel boyutu bir yana, biz ne yiyeceğiz? limon, çilek, zeytin, bakla tarlalarının üstüne yapılan dev betonları mı?
  • buranın kızları; çekik gözlü, yuvarlak yanaklı ve yuvarlak burunlu olurlar. şahin burun, buranın genetik özelliklerine aykırı bir durum.
  • mersin' den çıkılır, mezitli geçilir, tece, tömük, davultepe, erdemli, limonlu, kızkalesi, susanoğlu geçilir, silifke' ye varılır. kalesi, ayranı, göksu nehri vardır. denir ki haçlı komutanları boğulmuş nehirde. bi de çok önceleri deniz çok içerdeymiş, kale denize nazırmış filan. başka başka, sınırları dahilinde bir koyda evim vardır, deniz vardır, tatlı su kaynar dipten, sac kavurma, kızarmış barbun, roka söğüş vardır. elimde de silifke bileti vardır
    (bkz: sevindirik).
  • chp döneminde, 1930'da serbest fırka'ya oy verdiği için, ilken ilçe oldurulmuş bir yerdir burası.. bir diğer güzide örnek için (bkz: #3301289)
  • mersin'in en fazla potansiyel barındıran ilçesi.

    fakat bu kadar potansiyeli olup da bu kadar heba edilen başka bir ilçe var mıdır acaba?
    yıllar geçiyor şehir olduğu yerde sayıyor. burası adeta bir köy. evet gerçekten köy.

    düşünün ki merkezinden göksu nehri geçiyor, dibinde muhteşem bir sahil hattı, envai çeşit turizm beldesi... yetmez, konya karaman ve antalya yönündeki en önemli geçiş noktası. üstüne nükleer etkisiyle şehre dolan ruslar...

    daha ne istersin? gelişmen için tüm önemli etmenler elinde.

    işte düşünün ki böyle bir noktada adam gibi yemek yiyebileceğiniz bir restoran yok. lokantalar pislik içinde. hijyen namına söylenecek bir söz yok.
    kalabileceğiniz düzgün bir otel yok.
    varsa yoksa künefeci ve kıyafet mağazası.
    ha bir de mide delme garantili tantuniciler.

    yahu daha ilçeye girerken "suriye'ye mi geldim yoksa başka bir yere mi?" diyorum.şehrin girişi bile insanın içini boğuyor.

    merkez yıllardır aynı, en ufak değişim yok. çıkın silifke kalesi'nden şehre bir bakın. 10 sene, 20 sene, 30 sene öncesini hatırlayın. ne değişti? hiçbir şey. sadece 15 katlı binalar.

    taşucu... burası senin turizm yüzün ya. arkadaş bir yerde bu kadar mı düzensiz imar olur? iğrenç şekilli binalar. biri 3 katlı biri 10 katlı. hepsi farklı renkte. ya gidin bodrum'a bir bakın. bari renk standardını koruyun.

    nereden tutsan elinde kalıyor. biz her yere avm dikin demiyoruz. ama bir projeniz planınız olsun ya.

    her gelen belediye başkanı aynı şeyleri yapıyor. lambalar değişir, kaldırımlar boyanır. yerel seçim öncesi klasik hareketler.

    vizyon sahibi bir lider şart buraya. büyükşehir mhp olur burası chp. büyükşehir chp olur burası mhp. ayarlasan olmaz. biraz bunun şanssızlığı var tabi ki. ama buna sığınmak kolaycılık olur.
hesabın var mı? giriş yap