• arasira haberlerde cikiyor, birileri cikip konusuyor "turkiye'de bir silikon vadisi neden kurulmasin?" "turk silikon vadisi kuruyoruz" filan diye.

    yalandir canim kardesim, zira mumkun degildir. turkiye'de ne kisa, ne orta vadede bir silikon vadisi kurulamaz. hani bu turkiye cok kotu durumda oldugundan, bilmem ne degil. bunu turkiye'ye gore bu ise cok daha uygun olan diger ulkeler de beceremiyor, zira onlarca faktorun biraraya gelmesi lazim.

    silikon vadisi nedir oncelikle, bunu anlayalim. silikon vadisi, iki uc tane yuksek teknoloji sirketini, yazilim merkezini filan biraraya koyunca olan sey degil.

    arkasinda uretimi surekli kilmak, yeni yetenekleri yetistirdigi gibi ayni zamanda da sektorle birarada calisip, arastirma ve gelistirme yapan "ozgur" ve "kendi istedigi gibi kullanabilecegi, ciddi buyukluklerde butcesi olan" universiteler olmali. bu sayede, dunyanin her yerinden yetenekli ogrencileri, henuz ogrencilik yillarinda cekmeli. cektikten sonra da vaat ettigi yasam tarzi, eglence, luks ve olanaklar ile elinde tutabilmeli. bu zehir gibi adamlarin, fikirlerini gercekleyebilecegi "makul" yatirimcilari sunabilmeli. o yatirimcilara para ile para kazanmak yerine riske girmelerini saglayacak ekonomik ortami, bunu yaparken kolaylik saglayacak hukuki yapiyi sunabilmeli.

    abd'nin diger sehirlerindeki sirketler durup dururken goreceli olarak cok cok daha pahali olan silikon vadisi'ne bosuna tasinmiyor. burada gereksinim duyduklari yetenekli elemanlari, o elemanlara sunacaklari olanaklari, yan hizmet sunan diger sirketleri ve yatirimcilari bulacaklari biliyorlar.

    turkiye'de bunlarin biri, ikisi degil cogu eksik. herseyden ote yeterince liberal ve ozgur bir ulke degil. yatirimci denen sey "biri bi fikirle gelse de uzerine konsak" olarak biliniyor. universite meselesine hic girmeyelim. turkiye'de hukumet bu olanaklari sunmak bir yana, tam tersini yapip, olmamasi icin elinden geleni yapiyor. dunyadan nasil adam cekeceksiniz? yabanci dusmanliginin [guya olmadigi iddia edilen] bu derece yuksek oldugu bir ulkeye kim, ne icin gelecek? ne sunacaksiniz? kendi yetistirdiginiz elemanlari silikon vadisine kaptirmamak icin ne yapiyorsunuz ki yabanci ulkeden kalkip buraya gelecekler. zorunlu askerlik diye birsey var. yuksek vergiler var, bin turlu zorluk var, ne bankacilik ne hukuk sistemi buna olanak sagliyor, dengesiz politik ve ekonomik hayat.

    olmaz, olamaz.
  • 1990’ların ortalarında eskişehir ticaret sarayı'nın karşısındaki ufak bir aralıkta küçük bir kauçuk dükkanı vardı çapa kauçuk adında. imalat ofisleri sanayideydi ama malları orada satarlardı. içerde torna tesviye cihazları vardı ve feci lastik kokardı. bu ofisin merdivenle çıkılan çok alçak, çıktığınızda ayakta duramadığınız bir asma katı vardı.

    o dükkanın sahibi necdet yumurtacı, 40 yaşlarında, bilgisayarlara aşırı meraklı bir adamdı. teknolojiyle çok ilgilenirdi. en son teknoloji bilgisayarları ve yazılımları alırdı. programlama, cracking, hacking gibi işlere yatkınlığımız yüzünden bizim gibi tipleri de severdi. o asma kattaki bilgisayarının başında bütün gün internet'ten anlamlı anlamsız sonsuz şey indirir, biz de onun indirdiklerinden nasiplenirdik. akşamları yemek de ısmarlardı. bilgisayarı kurcalamayı, bozmayı ve yeniden tamir etmeye çalışmayı çok severdi. bir şeyi daha kolay yapmanın yolunu buldu mu bunu ballandıra ballandıra anlatırdı.

    işte vapi gibi geyikler o asma kattaki bozuk bir vantilatörden çıkmıştı. es bbs cosysop'luğunun lafını bloody orada açmıştı. hitnet'i ilk defa o çatı katında duymuştum. #coders'ı kurmaya orada karar vermiştik.

    ortamdaki yoğun sigara dumanı, ağır kauçuk ve silikon kokusundan dolayı o çatı katına "silicon valley" demiştik. necdet abi'nin irc'deki nick'i de haliyle "silicon" olmuştu.

    sonra necdet abi'yle bir meseleden tartıştık. silicon valley'e gitmemeye başladım. istanbul'a taşındım. yıllar sonra amerika'ya gittim. amerika'dan döndüm. aradan on küsur yıl geçtikten sonra bir eskişehir ziyaretimde eski tayfa orada tekrar buluştuk. kavga küslük unutulmuş gitmişti. kauçuk dükkanında fotolar çekindik. belki doydoy's'tan bir şeyler bile yemişizdir. necdet abi biraz yaşlanmıştı ama güzel bir akşam olmuştu. eski günlerdeki gibiydi.

    yıllar sonra necdet abi'nin akciğer kanserinden öldüğünü öğrendim. o akşam onu son görüşüm olmuş. o havadaki kesif kauçuktan mı yoksa ağır sigara içici olmasından mı bilmem ama çok erken yaşta ölmüştü.

    şimdi haritadan baktım kauçuk dükkanı da tantunici olmuş (google street view o aralığa giremediğinden göremiyorum). belki de kapanmamıştır. ama bir silicon valley devri necdet abi'yle birlikte kapandı. şimdi palo alto'da silicon valley'nin göbeğinde otururken kendisi aklıma düşüverdi. unutulmasın istedim.

    dört yıl sonra gelen edit: geçen gün necdet abi'nin oğlu murat bana ulaştı. kendisine necdet abi'yle çekildiğimiz fotoları yolladım. o vesileyle canlanan anılarıma biraz ekleme yapmak isterim:

    - murat o zaman 4-5 yaşlarında bir çocuktu. "babaaaaaaaaaaa!!" diye necdet abi'nin yanına ünlemli bir tonda bağırarak gelmesini hala hatırlıyorum. necdet abi de her zaman bir tebessümle "efendim oğlum" derdi kendisine.

    - necdet abi bir seferinde bozuk bir cd'yi kauçuk dükkanındaki tornada düzeltmeyi denemişti, bir seferinde başarmıştı da. hatta galiba myst oyununun cd'lerinden biriydi.

    - aramızda ilk os/2 2.1 kullanan kendisiydi. orjinalini ibm'den satın almıştı. baya da sevmişti. uzun süre kullandıktan sonra windows'a geri dönmüştü. teknolojide hep yenilikleri takip ederdi. yıllar sonra ekibine mühendis olarak gireceğim windows 95'in beta sürümünü ilk kendisinde görmüştük.

    - bilgisayar dial-up olmasına rağmen 7/24 internete bağlıydı. necdet abi sanırım fax hattını ya da ofisin ikinci hattını daimi bir internet hattına çevirmişti. sürekli bir şeyler indiriyordu. indirdiklerini cd'ye yazıyor, arşivliyordu. bilgisayarın yanındaki dolap arşiv cd'leriyle dolmuştu. hatta aramızda necdet abi'nin bu hızla birkaç yıla tüm interneti indireceğinin şakasını yapıyorduk. arşivleri aramak için katalog programları kullanıyordu. fidiz'in yeni sürümünü o zaman kodlamıştım.

    - #coders'a sadece sessiz harfleri büyük olan silicon nick'iyle uğrardı. #coders'ı kurma fikrini de çapa kauçuk'ta ortaya atmıştık.

    - crack'ini bulamadığı yazılımları bize kırdırırdı. "sedat şunu bi kır be", "meriç şunu bi kırsana". kendisine günaşırı program kırardık. aralarından protocad 3d ve mod4win aklımda kalmış. bazen bize ihtiyacı olan bir kod da yazdırırdı. lwx gibi yazdığım programları da kullanırdı.

    - yemek olarak neredeyse her zaman doydoy'stan ya da minder'den "tava" söylerdik. doydoy's hala doy tava yapıyor galiba.

    - tepebaşı'na son 29'u kaçırmamak için ben gece yarısı olmadan giderdim ama başka arkadaşlar evleri yürüme/bisiklet mesafesinde olduğundan kalırlardı, bazen bilgisayar başında sabahladıkları olurdu. necdet abi'ye akşam uğradığımızda kararmış göz altı torbalarıyla bulmak mümkündü; "dün eve gitmedim şuna kafam takıldı" derdi. bir şeyi çözememekten nefret ederdi, çözene kadar da başında dururdu.

    - başka bilgisayar getirip iki bilgisayar aralarında transfer gibi işler de yapıldığı da olurdu.

    - çapa kauçuk herkes oradayken kesif dumanaltı olurdu. ben ve qube hariç herkes sigara içerdi. o yüzden arada dükkanın kapısı açılır, ya da hava güzelse açık bırakılırdı.

    - klasik tayfa dışında ortama zaman zaman güzel sanatlardan arkadaşlarımız (hexeee, cori, heretic, tufan ve tayfun), bloody, fostik, ve bu aralar akademisyen olan eren öcal gibi insanlar da gelirdi. sonsuz ötesi muhabbet dönerdi 3 metrekare ofiste saatlerce.

    şimdi düşünüyorum da bugün necdet abi'nin o zamanki yaşlarındayım. o dönem yeni girdiği teknoloji işlerine olan tutkusu, sürekli öğrenme azmi, yeniliklere açıklığı, heyecanını o yaşta yakalamış olmasını daha çok takdir ediyorum. yeni bir şey bulduğunda "bilin bakalım ne buldum!" diye heyecanlı heyecanlı anlatırdı. bir şeye sevinince çok karakteristik bir "hahaha" gülüşü atardı.

    işinin gücünün ve kendi uğraşlarının arasında bize hem imkanlarını hem vaktini cömertçe ayırmıştı. kendisini tanımış olduğumdan dolayı kendimi ayrıcalıklı hissediyorum. kendisini asla unutmayacağım.

    --san francisco bay area, 2022
  • --- spoiler 2x6 ---

    gavin belson'ın yeni işletim sistemli hooliphone'u test ettirdikten sonra yaşanan diyalog i-na-nıl-maz:

    gavin: christina, how bad is this? be honest.
    christina: ...
    g: is this windows vista bad?
    c: ...
    g: it's not iphone 4 bad, is it?
    c: ...
    g: fuck. don't tell me this is zune bad.
    c: i'm sorry, gavin. it's apple maps bad.

    --- spoiler 2x6 ---
  • 2 sezonluk dizinin en güzel konuşmasını 2x9 a saklamış olan dizi.

    --- spoiler 2x9 ---

    - sorun değil richard. artık beni korumana gerek yok. sevgilisi benim !
    + oturun bay bachman.
    - itiraz ediyorum yargıç ! 3 gün boyunca serviste olan bendim çünkü bana öyle çakmıştı ki doktora ihtiyacım vardı.

    --- spoiler 2x9 ---
  • başlangıçta umut vaadeden,
    sezon finaline doğru da vaatlerini fazlasıyla yerine getiren muhteşem dizi.

    --- 7. bölüm spoyler ---

    dinesh - o şekilde kod yazabilen
    kadınların ateşli bir yanı vardır.
    beyninin ön lobuna
    sürünerek girmek istiyorum.
    ...
    dinesh - ne oldu?

    gilfoyle - o kodu benim yazdığımı
    biliyorsun, değil mi?

    dinesh - hayır, bu kod onun sistemindeydi.

    gilfoyle - üzerinde boktan etiketler bulunan
    haşat olmuş 15 inçlik macbook pro?
    java falan bilmiyor.
    o kodu ben yazdım.

    gilfoyle - zekasına aşık oldum demiştin.

    dinesh - siktir...

    gilfoyle - neler döndüğünün
    farkındasın, değil mi?
    cinsel olarak ona değil,
    koduma tutuldun.

    dinesh - kes sesini... bu duyduğum
    en iğrenç boktan şey.

    gilfoyle - kabul et işte dinesh, benim
    koduma geysin. kod geyisin.

    dinesh - hayır! ona tutuldum. ona!
    tamam mı? s*keyim kodunu!

    gilfoyle - kodumu s*kmek isterdin,
    değil mi?
    az önce yazdığım alt programa karşı
    mastürbasyon yapmak ister misin?

    dinesh - hayır! bu...
    ben... ben...

    --- 7. bölüm spoyler ---

    sahne bittiğinde videoyu durdurup 1-2 dakika boyunca katıla katıla güldüm
  • en komik karakteri erlich olan dizidir.

    --- spoiler ---

    6. bölümde çocuğu tokatladıktan sonra çocuğa savurduğu tehditler sandalyeden düşürmüştür.

    erlich: eğer eve gidip 5 tane adderall getirmezsen anneni öldürürüm, babana tecavüz ederim.

    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---

    sezon finalinde richard otobüs şoförünün telefonunu geri vermemiştir.

    --- spoiler ---
  • sikilon vadisi sokaklarında yaşayan bir evsiz ve elindeki kartonda;

    "will code html for food, god bless you"
  • sekiz bölümde koca the big bang theoryyi yemiş bitirmiş dizidir gözümde. şimdiden erlich'e özel sequel yapılsın istiyorum hatta.
    ayrıca sezon finalinin bitiminde öğrendiğimiz üzere peter gregory'yi oynayan christopher evan welchi aralıkta kaybetmişiz meğer, buruk kaldık.
hesabın var mı? giriş yap