• "tercihen çocuk yapmasa da her kadın içgüdüsel olarak çocuk ister. ilerleyen yaşlarda bu his daha da baskın hale gelir. bence yaşı itibariyle bunun pişmanlığını yaşıyor. gerginliğinin sebebi de o."

    gerginliğinin sebebi çocuk yapmamış olması ve geç kalması filan değil. kadın orada istiyor ki projeyle ilgili soru sorulsun fakat 56 yaşında kadına "sizden de bebek gelecek mi?" diye densizce bir soru soruluyor. kadın soruyu "o konuya girmeyelim" diye savuşturunca muhabirler "çocuklardan bahsetmeyeceksek o zaman seninle konuşacak bir şeyimiz de yok" der gibi can bonomo ve eşine dönerek bu sefer onlarla çocuk geyiği yapmaya başlıyor ve laklakın bir türlü sonu gelmeyince de erener haklı olarak sinirleniyor.

    kadın tam benim vereceğim türden bir tepki vermiş. bazen benim de eş dost ortamımda çocuk muhabbeti açılıyor ve "ay gece uyutmuyor, aman derdi bitmiyor" diye yarım saat aynı terane devam ediyor. ben hâlâ çocuk yapabilecek yaştayım ama yapmıyorum. şimdi benim de gerginliğim çocuk yapmamış olmamdan ötürü mü? değil kardeşim. istemiyoruz sizin sevimsiz çocuklarınızın bıkkınlık veren hikayelerini dinlemeyi. ilgimizi çekmiyor. bazı insanlardaki herkes çocuk sahibi olmak istiyormuş da yapamıyormuş algısından gına geldi artık cidden.
  • kim ne derse desin... türkiyenin en iyi kadin sesi...

    edit: evet kim ne derse desin... zamanın ötesiymiş...
    evet... zamanın ötesinde de en iyi kadın sesi...
  • ya ne yapalım ne edelim şu entryi sertab'a ulaştıralım allah aşkına nolur. sertab duy beni!

    bacım ben senin eurovision kazandığın anı hatırlıyorum. fakat onun da öncesinde, ben kendimi bildim bileli senin şarkılarında büyüdüm. evde, salonda hep senin kasetlerini dinlerdim ama öyle ara sıra değil, sağlam bir müzik bağımlısıyım. bilhassa 2010 öncesi ve 2020 sonrası bütün albümlerindeki bütün şarkıları, bu şarkılarda kimlerle çalıştığını filan biliyorum, hepsine hakimim. bak gözünü boyamak için yalan da söylemedim görüyorsun.

    şimdi sertab reyiz, eurovision 2024'te sahne almak üzere davet edilmişsin. tıpkı eurovision'u kazandığın zamanki gibi, çok çok büyük bir ulusal yük var üstünde. öncelikle bu yük için özür dileriz, herkesin bir beklentisi, herkesin diyecek bir sözü olması ne kadar büyük bir gerginlik. ve benim de bir sözüm var. ilgilenirsin, ilgilenmezsin bilemem ama en azından duyarsın diye umuyorum.

    biliyorsun ki eurovision'dan çekilmemizin sebebi politik. yaklaşık 20 senedir süregelen sistematik bir batıdan uzaklaşma, batıyı yabancılaştırma, nefret unsuru yapma politikaları hakim. turizm pazarımız çok değişti, maddi uçurum nedeniyle avrupa'da okumak hayal oldu (normal halk için konuşuyorum alt ve orta gelirliler), bir de eurovision'a gidemiyoruz. bu neden önemli biliyor musun? avrupa ile etkileşimimiz kesildi. bilerek yapıldı bu, avrupa'nın 'norm'ları aman sakın ha türkiye'de senede 3 saatliğine bile olsa görülmesin diye yapıldı. etkileşmezsek nefret etmek daha kolay çünkü. onlar da bizden uzaklaşsın istediler, başarılı da oldular görüldüğü üzere. ayrıca eğlence sektörüne karşı nefret de zaten şurada anlatmaya kalksam 3 gün 3 gece sürecek uzunlukta. laik her şey yasaklandı, kısıtlandı, yok edildi.

    eurovision da onlardan biri.

    ben 10 kasım, kadın milli voleybol maçları ve eurovision hariç hiç bir milli duygusu olmayan, yaşadığı ülkeye yabancılaşmış ve kaybolmuş hisseden bir 'milenyıl'im. bizden sonra da 'gen-z'ler çıktı, biliyorsun. biz, sosyal medya çağında ergenliğini ve sonrasını geçiren bir nesil olarak dünyayla çok farklı etkileşiyoruz. neyin ne olduğunu, hangi sebeplerle yapıldığını, ne gibi etki ettiğini -bana kalırsa- diğer nesillerden bir tık daha fazla görebiliyoruz bu mecra sayesinde. ve ben ne görüyorum biliyor musun? avrupa ile en ufak bir etkileşime susamış bir türkiye gençliği görüyorum. doktora yapıyorum, lisans öğrencileriyle (gen-z) her sene eurovision finali izlediğimiz etkinlikler düzenliyoruz (covid ve seçim nedeniyle geçen sene hariç), arkadaş ortamlarında içkili partiler yapıyoruz, her ülkenin değil ama bazı ülkelerin finalistlerinin belli olduğu ulusal eurovision yarışmalarını izleyip her sosyal medya mecrasında gerek bilgilendirici gerek geyik içerikleri takip ediyoruz. ve sertab, biz her ne kadar eurovision hasreti çekiyorsak, türkiye'nin katılmasını bekleyen de bir kitle var. çünkü her ne kadar aksine inandırılsak da avrupa'nın tümü bizden nefret etmiyor ve türkiye'nin eurovision şarkıları genelde güzel olduğu için bizi özlemiş durumdalar.

    ve böyle bir ortamda senin eurovision davetin haberin geliyor, arkadaş ortamlarında hemen yayılıyor bu habar tabi ki. eski, güzel günler anılıyor, ulan diyoruz 12 sene sonra ilk kez bir etkileşim olacak şahane!

    sonra bir haber geliyor, sena şener ile balad versiyonu üzerine çalışıyormuşsunuz.

    sertabcığım, sen ülkede ender bulunan bir hem çok başarılı bir ses sanatçısı hem yaratımı güçlü olan bir müzisyen hem de enerjisi ve karizması ile ülke müzik tarihine damga vurmuş bir performans sanatçısısın. elbette benden ve diğer herkesten daha iyi bilirsin. elbette özgür davranmak, istediğini yapmak hakkındır. elbette bu durum 'ulus temsili' diye sırf onun bunun lafını dinleyecek değilsin.

    fakat bir de şu açıdan bakmak ister misin acaba?

    12 yıldır ülkeeki her içerik dram. aç televizyonu, dram dram dram. herkes ağlıyor, herkes ağlamak istiyor. komedi dizimiz kalmadı. 'feel good pop' ne kadar azaldı farkında mısın? ben bıktım. ülke devasa bir ağlama çukuruna dönmüşken ve kolektif depresyondan artık kusacak noktaya gelmişken, acaba diyorum, balad gibi ağır bir formdan ziyade, allah aşkına, azıcık mutluluk veren, eski ve mutlu ve daha özgürce dans edebildiğimiz günleri anarken, hani diyorum, bari orjinal versiyonunu mu icra etseydin? keşke?

    nolur ya. artık yavaş tempo, ağlak hiç bir şeyi kaldıramıyorum. ama sadece o da değil, çocukluğuma dair mutlu bir anıyı bu depresif ortamı pekiştirircesine bu forma sokmak bende artık sembolik olarak bir yara açtı, anlatabiliyor muyum? ha sana ne benim yaramdan tabi çok haklı olarak, ayrıca balad çok zor ve saygıdeğer bir sanat formu evet.

    ama işte yukarıda yazdığım sebeplerden, 12 sene sonra avrupa ile gerçekleşecek ilk ulusal etkileşimimizin böyle olmasını mı istiyoruz? benim çevremde aynı benim gibi eurovision delisi insanlar var ve ne yazık ki herkes şarkının bu yeni formuyla katılacağını duyunca bir üzüldü. ha yanlış anlama, eminim olağanüstü olacaktır. böyle çenelerimiz yere değer şekilde izleyeceğizdir seni, hiç ama hiç şüphem yok bundan. fakat bu performansın çok çok çok farklı bir anlamı var ve sen de bunun farkındasın.

    belki üstüne biraz düşünmek istersin, bilemiyorum.

    sena şener'i de severim. aynı okuldan mezunuz, yolu açık olsun güzelliklerle dolu olsun. fakat yapmayın bacım nolur be.

    sevgiler

    edit: entry debe'ye girmiş, belki gerçekten sertab görür! herkese teşekkürler kalpkalp
  • ülkenin durumu yüzünden şikago'ya "taşınmış" sanatçıymış. bi süredir demir'le orada yaşıyorlarmış..
    http://www.hurriyet.com.tr/…azin/haber/25996982.asp

    sertab'cım sen ülker konserleri verirken, gezi zamanı rte'nin toplantısına sessiz sedasız tek kelime etmeden çanta gibi girip çıkarken, abin "ben akp'yi beğeniyorum, devam" türü laflar ederken hep bunu zaten düşünüyordun değil mi? itiraf et...

    sen "nasılsa kötü bişey olsa yurtdışında aynı konforlu hayatımı sürdürecek param var" diyip her yapılana kuş gibi susarken, senin gibi tuzu kuruların suskunluğunun cezasını biz çekecektik nasılsa... kalanlar yani.

    burada nasıl yaşayacağına kadar karışılanlar, kaç çocuk yapacağına ve nerede ne içeceğine karar verilenler, hakaret işitmekten, ayrıştırılmaktan yorulmuş ve buna ses çıkarabilenler, bizler haklarımızı savunmaya çalışırken sen "tuzu kuruluğunun" rahatlığındaydın. sana dokun-a-mayacaktı nasılsa bu yılan, çünkü kaçabilecektin. sen kaçtıktan sonra da "kime dokunursa dokunsun"du zaten.

    daha açık ve samimi konuşayım mı;
    bok ye sertab.
    bunca yıldır şarkılarını dinlemiş, albümlerini almış genç insanların sevgisinin tek zerresini bile hak etmiyorsun. cehennemin dibine.
  • somali'de emine erdoğan'ı eğlendirmek için göbek atarken göbek attıkları tarafından orospulukla suçlanacağını bilmeliydi.
  • hayatında nesrin sipahi, yıldız ibrahimova dinlememiş insanların türkiye'nin en güçlü kadın vokali zannedebileceği kişidir. "tartışmasız"mış bir de? birader, sen kimsin de tartıştırmıyorsun insanları?

    sesi güzeldir, okuyuşu iyidir, ama abartmayalım. zaten lal sonrası, sesini dahi kullanmaya tenezzül ettiği şarkılar yapmamıştır sertab erener. "uzanmışım kumsala" tadından öteye geçememiş, vasatın altına inmiştir.

    politik duruşu ise kendisinden ittikçe itiyor beni. "müzikal kirlilikten kaçıyor"muş hanımefendi.

    tanım: önceki hali farklı bir insandı, şimdiki farklı, sadece isim benzerliği var aralarında.
  • televizyonda "öyle de olabilirr dee, böyle de olabiliirr dee" şarkısının klibi vardı, ablam aniden dedi ki "ya bir insan bu kadar güzel bir sesi dinletmemeyi nasıl başarır yaa? dinleyemiyorum resmen kadını." hakikaten sertab erener'i en iyi anlatan söz bu.

    bir iki yıl önce ünlülerin evlerine konuk olan, daha sabah temizlikçi teyzelerin temizlediği evleri gezen programlardan birinde, bu sertab erenerle demir demirkan'ın evini çekmişlerdi. villa tarzı bir ev, bir bahçe, bahçenin ortasında siyah beyaz çakıl taşlarından yapılmış bir yin yang işareti, devasa. zaten yin yangı nerde görsen güzel bir deparla kaçacaksın... o kadar belirleyici bir iticilik işareti. ama sertab demir çifti bu iticiliğin içini doldurmayı, hakkını vermeyi bilmişler. evin her yerinden 'çok para dökülmüş sadelik' ucubeliğinin dekoratif zırvalıkları yansıyor. efenim bu gördüğünüz garip nesne çinden bilmemnerden getirdiğimiz, el yapımı bir bilmemne. şöyle böyle olduğuna inanıyor çinliler, biz de farklılığını anlatmazsa ölecek hastalığının pençesinde olduğumuz için eve doldurup her misafir sorsun diye kurdeşen dolu dakikalar geçiriyoruz. bu şekilde konuşuyor sertab.

    sonra evin en sevdiği bölümüne geçiyoruz ki en sevilen bölüm boydan boya, tavandan yere inen (şimdilerde zen diye pazarlanan) pencerelerden, yerde çinlilerin çay içtiği şu tuhaf sehpaya kadar bir otantizm, bir yoga-meditasyon-tütsü esansı verilmiş, ganj suyuna batırılmış bir salon. sertab erener çin çayı demliyor, sehpaya sunucuyla karşılıklı bağdaş kuruyorlar, ve bir seremoni şeklinde kasemsi şeylerden çay içiyorlar. o an sertab erenerin bu zırvalıkları gösterebilmek için para bile vermiş olabileceğini düşünüyorum kanala.

    o andan itibaren de sertab erener dinlenemez derecede sahte bir kadın benim için. her söylediği şarkıda arkadan o sahteliği seçiyor kulaklarım. yazık o sese.
  • christina aguilera gibi bacak açmamıştır doğru, çünkü mariah carey gibi meme açmaya odaklanmıştır. çok daha asil bir yol, hele rengarenk şarkısının ne kadar felsefi ve derin olduğu düşünülürse...
  • 13 haziran taksim dayanışması başbakan görüşmesi'ne katılacağı söylenip, yazılan reklam pazarlamacısı, hükümet taklacısı. kapıdan kovulsa, bacadan giren samimiyetsizlik abidesi. akp tarafından mahsun kırmızıgül ile birlikte görevlendirilmiş orta bulucu.
    necati şaşmaz, kendisinden bin kat daha samimidir.
  • okulda müsamere olur kıçı kırık müdür ve yardımcıları ayrı bir yere oturur. önüne geçemezsin.
    camiye büyük biri gelir, namazını kılar. yanına gelemezsin.
    sahile ünlü biri gelir, yüzmeye başlar. yanında yüzemezsin.
    tiyatroya gidersin; en önde belediye başkanı vardır, oradan bilet alamazsın.
    konser olur, en önde kocaman boşluk olur ama protokol vardır. oradan izleyemezsin.

    sizin amacınız hizmet etmek dayılar, karıştırıyorsunuz bazen. allah veya imparator değilsiniz, firavun değilsiniz. 10 bin oy alıp, hizmet etmek üzere gelen kişilersiniz siz. sana kim sıradan vatandaştan daha önde ve onların önüne geçmesine izin vermeden konsere gitme hakkı veriyor?

    gerçi imam osurursa cemaat sıçar. en tepedekiler kendilerine saray yaparsa küçükler de ''audi mi çekeyim yanlarına, mercedes yetmiyor''dan buralara kadar uzanan küçük şovlar yapar.

    helal olsun sertab erener. müthiş bir hareket yapmış anlatıldığı gibiyse olay.
hesabın var mı? giriş yap