• açık radyoda yaptığı didik didik freud programında bir bölümde kısaca şöyle demiş. insanlık üç ana devrim yaşamıştır. birincisinde 1541 yılında kopernik, dünyanın kainatın merkezi olduğu düşüncesini değiştirmiş ve insanın kutsallığını yıkmıştır. ikincisinde darwin türlerin kökeni kitabıyla insanın, tanrının kutsal yaratığı olduğu fikrini çürütmüştür. üçüncüsünde ise 1900'lerde freud, düşlerin yorumu kitabını yazarak insanın bilinçli dünyasının bilinç dışı ve toplumsal normlar tarafından yönlendirildiğini anlatmıştır. insanın narsizmi, tarih boyunca bu üç darbeyi almıştır.
  • "kötümser düşünceleri, salakça iyimserliklere yeğliyorum" sözünün sahibi...
  • didik didik freud da freud'un duygusal yaşamı aile hayatı ile ilgili bilmediğim çok şeyi öğretti. maalesef 50 program sürebildi. şenol ayla ile birlikte yapıyordu programı. seçtikleri parçalar da pek lezizdi.
  • bir psikiyatristti ve toplumcuydu. ikisini birleştirmek için elindeki verileri gözden geçirdikçe daha derinleşti, daha bir birikimli hale geldi.

    ben bundan uzun yıllar önce davranışlarımızın kökeni'yle tanıştım kendisiyle. o zamanlarda bile davranışçı psikiyatri'den pek haz etmezdim, ama onun bakışı davranışçı psikiyatri'nin insanı bir makine, bir çeşit hayvan olarak tanımlayan yaklaşımından çok uzaktı. hatta belki de şu söylenmeliydi o kitap hakkında; insanın doğal kökenleri üzerinden tarifi yerine, doğadaki ruhu ve insanın özüyle barışmasını amaçlayan bir bakışı vardı o metnin.

    sonra politik-psikoloji notları ile karşılaştım. beni adorno'dan ve horkheimer'dan alıntılarla başlayan kitabı hiç şaşırtmadı aslında. bu kitap benim için geç bir walter benjamin, erken bir slavoj zizek metni işlevi gördü. sapsade tasarımıyla, okudukça açılan, açıldıkça beyninizi açan bir kitaptı.

    almanya'da yaşadığı için almanya'daki göçmenler ve nazilerin etkileri üzerine çok yetkin kitaplar çıkarabildi. bu kitaplarda ise zygmunt bauman'ın yaklaşımına yaklaşıyordu. kesinlikle çok önemli kitaplardı bunlar.

    sonra melankoli, hiçleşme, evsizlik gibi heideggervari, varoluşsal meselelere eğilmeye başladı. tevfik fikret üzerinden cumhuriyet dönemi aydınlarının incelemesine girişti. sigmund freud üzerine yayınlanan son kitabı da kendi temelini gecinden oturtan bir çalışma olarak saygıyı hak ediyor kanımca.

    aslında çok önemli bir entelektüeldi, hem de dünya çapında anılması gereken bir adamdı. birçok nedeni var az tanınmasının; yazma biçimi, kitaplarının sunulma biçimi, bazen fazla teknik kaçma olasılığı. ama belki de en önemlisi, türkiye gibi, entelektüel kültürü fazlasıyla umursamayan bir memleketle ilişkili olmasıdır sorunu.

    ben çok sevmiştim bu, yüzünü öldükten sonra gördüğüm, adamı. çok değerli bir yazardı bence ve duyduğum kadarıyla kendi hayatına son vermiş ve çok üzüldüm duyunca. sapına kadar da solcu bir amcaydı, keşke derdini anlatabilmiş olsaydı birilerine.

    ayrıca beni üzen bir diğer nokta da, son kitabının, götümüze girebilir gerekçesiyle bir bilgisayar harddiskinde bekliyor olduğunu bilmek. gitmeden önce çok ilginç bir metin bırakmış bize tutunamayanlar hakkında ve biz onu okuyamıyoruz maalesef.

    piyasadaki kitapları şunlardır:
    davranışlarımızın kökeni (1975)
    işçi göçü ve davranış bozuklukları (1980)
    doğanın insanlaşması (1980)
    nükleer savaş ve sonrası (1985)
    politik psikoloji notları (1990)
    göçmenlik yaşantısı ve kişilik değişimi (1993)
    işkence sonrası yaşam ve toplama kampı sendromu (1993)
    melankoli - normal bir anomali (1997)
    insanın hiçleşme serüveni'ne giriş (2001)
    aşiyan'daki kahin - tevfik fikret'in melankolik dünyası (2003)
    bilimsel bir peri masalı: freud'un aile ve tarihsel romanı (2003)

    ayrıca:
    http://www.sncweb.ch/…urkisch/dosya/serol-teber.htm
    http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=133917

    2014 editi: "tutunamayanlar"ın politik psikolojisi de sonunda basılmış.
  • picasso kitabı vardır bir tane. d yayınevi, 70'li yıllar baskısı, kahverengi sade kapaklı. baskısı hiç bir yerde yok. politika sanat ilişkisi ve picasso'nun komünist kimliğini anlatan ve ispanya iç savaşı'nda bombalanan guernica'ya bir başkaldırı olarak yaptığı tablosunu analiz eden ve o dönemi anlam(landırm)amızı sağlayan bir tarihsel durum analizi içeren kitabıdır. bu kitap neden yeniden yayımlanmıyor?
  • melankoli normal bir anomali adlı kitabını okuduğumda disiplinlerarası bir dil oluşturduğunu görüp hayran olduğum bilim insanı. melankoli'nin sanat eserleri üzerinden tarihsel süreçteki görüntüsünün anlatıldığı bu kitap bir başyapıt olarak değerlendirilebilir.
    adını görünce heyecanla tıklamıştım, toprağı bol olsun.
  • "melankoli - normal bir anomali" adlı kitabını az önce bitirdim, her melankolik ve depresif kişinin kendini ve iç dünyasını anlaması adına okunması elzem bir eser, huzur içinde yatsın.
  • melankoli:normal bir anomali adli muhtesem kitabiyla beni derinden etkilemis yazar.. kitapta albert durerin melancholia1 isimli yapiti gercekten cok basarili bir sekilde irdelenmis ve yapitin alegorisi tum ciplakligiyla gozler onune serilmistir.. tavsiye edilir..
  • bugün beklenmedik ölümünü duyduğumuz sevgili dost. ardındakileri çok üzerek çekip giden kişi. huzursuz ruh, belki de huzur bulmuştur...
  • baslik altina yazan cogu arkadas gibi ben de kendisini "didik didik freud" podcasti ile tanidim, simdi "davranislarimizin kökeni" kitabini okumaktayim. kendisinin bilgi birikimine, meselelere yaklasimina olan ilgim zamanla giderek arttti, onun hakkinda birseyler ögrenebilmek icin sozluge baktigimda ise yine cogu arkadas gibi saskinliga ugradim. yasami anlamlandirmak icin bu kadar esasli bir mücadele vermis birisinin kendi hayatina kiymasi insani en hafif tabirle... tuhaf hissettiriyor. bu hayat öyküsünün beni böyle carpmasinin, hatta korkutmasinin asil nedeni saniyorum kendi hayat öykümle gördügüm paralellikler... ben de tip okudum, ben de almanya'da psikiyatri asistani olarak calistim, ben de giderek hayattan daha cok kopup soyut seylere daha cok sarilmakta, giderek de daha melankolik bir insan olmaktayim...

    "davranislarimizin kökeni"nin 51. sayfasinda "asiri ozellesme" kavramindan bahsediyor serol bey. bu kavrami evrimsel surecin bir handikapi olarak nitelendiriyor. bir canli turunun dogayla kurulan iliskinin cokyonlulugunu kaybedip sadece tek boyuta indirgenmesinin o turun evrimsel surec icerisinde silinip gitmesini oldukca kolaylastirdigini soyluyor. belki serol bey de kendi turunun "asiri ozellesmis" bir ornegiydi. onca embesil türdesimizin gayet icgudusel olarak, hic zorlanmadan yakaladigi mutlulugun kirintisina bile yuruttugu yuksek entelektuel calismalariyla ulasamadi...

    serol bey benim icin onemli bir ornek artik. hayat hikayesi kulagima kupe olacak. insanin yasamayi (hayatta kalmayi degil, gürül gürül yasamayi) ne pahasina olursa olsun ögrenmesi gerek. cünkü bu is günün sonunda bir hayat memat meselesi.
hesabın var mı? giriş yap