• ruhu şad olsun, aziz augustinus'un efsanevi bir dialogla binlerce yıllık öğretiye verdiği kapağın yankıları yıllar sonra descartes'ın cogito ergo sum'unda hafif de şark kurnazlığı ile yerini alacak, yeni çağın kapılarını aralayacaktır.

    şöyledir o dialog;

    aziz augustinus, "ben varım" der. septik şüphecidir, "ya yanılıyorsan?" diye sorar. aziz augustinus gülümser,

    "yanılıyorsam, ben varım."
  • özellikle doga ötesi konularda olumlu yada olumsuz yargida bulunmaktan çekinme temeline dayanan ogreti,ku$kuculuk.
  • kartezyen yaklasimiyla:

    - yarin olecek miyim olmeyecek miyim bilmiyorum.
    - eger yarin olmeyecegimi bilmiyorsam, yarin canli olacagimdan emin degilim
    - eger yarin canli olacagimdan emin degilsem, hic bir seyden emin degilim.
    - dolayisyla insan bir bok bilmiyordur.

    yaklasimini anlatabilecek dusunce bicimi.
  • modern ve pratik suphecilik (skepticism) ile felsefi olanini ayirmak lazimdir.

    felsefi suphecilik insani cikmaza goturebilen bir dusuncedir. ilk bakista, "dogmalara karsi olalim, herseyden suphe edelim" diyerek, kendi de bir suphecilik dogmasi yarattigi gozlenebilir. lakin, bundan bir adim daha ileri gidip, supheciligimizden de suphelenmemizin gerekliligi anlasilinca isler sarpa sarar. dogmalara karsi duran bir dogmadan, dogmasi dahi olamayabilecek bir duruma geliriz. yani sistemin bu self-referencing ozelligi yuzunden sabir bir nokta yakalanamaz ve daha ileriye gidilemez.

    bence cok daha ilginc olan modern suphecilik ise boyle bir yargidan veya bir sondan ote, bir metodtur. bu metodun kardesleri bilimsel metod ile pozitivizmdir; icli dislidirlar, arada enseste bile kacarlar.

    bu anlamiyla suphecilik, her turlu inanci, fikri ve bulguyu objektif bicimde muhakeme etmektir. hicbir dogma kabul edilmez; hicbir iddia, iddiayi dile getirenin kimligine gore bu ayrintili incelemeden muaf tutulmaz. yeterli arastirma yapilmadan, yaniltici bir iki neden-sonuc iliskisi uzerinden inanc sahibi olmak, daha sonraki gelisimi baltalayacagindan, kabul edilemez bir tembelliktir.

    bu baglamda supheci, bir konuda yargiya varirken tembellik yapma luksune, sartlandirilmalarini ve egilimlerini rahatlatacak sonuclara kestirmeden atlama sansina sahip degildir. fakat felsefi kuzeninin aksine, hic bir yargida bulunmama tembelligine de girmez. bir iddia yeterince fazla sayida, gerekli kosullarda test ediliip bunlari basariyla atlatirsa, dogrulugu uzerine gecici bir anlasma saglanir. esp gibi fenomenler ise birden fazla kez, farkli kosullarda test edildikleri ve bunlarin hicbirini gecemedikleri icin yanlis olduklari dusunulur.

    bu gecici yargilara, pratik amaclar icin varilir ve yargilarin kesinligi mutlak degil, testlerin dogasina ve halihazirdaki deneyim havuzumuzun buyuklugune gore degisen oranlardadir. cunku her zaman icin test tekniklerimizinin yanlis, gozlem sayimizin yetersiz olmasi ihtimali vardir, ki zaten bu da bir baska onemli felsefe problemini, tumevarim sorununu ortaya cikarir. bu alanda ilk akla gelen isim de, yanilmaz olduklari dusunulen newton yasalarinin bir kesinlik degil bir yakinsama * olduklari anlasilinca jetonu dusen ve kendini yazmaya veren karl popperdir.

    skeptic dergisinden guzel bir alintiyla bitirelim: "the key to skepticisim is to continuously and vigorously apply the methods of science to navigate the treacherous straits between know-nothing skepticism and anything-goes credulity... humans evolved to be pattern-seeking, cause-inferring animals, shaped by nature to find meaningful relationships in the world. those who were best at doing this left behind the most offsprings. we are their descendants. in other words, to be human is to think. to paraphrase descartes, sum ergo cogito- i am therefore i think" **

    popper icin (bkz: felsefenin oykusu/#6914260)
    guzel bir -izm icinse (bkz: pozitivizm/@sysprog) (bkz: pozitivizm/#6314384)
  • kuşkuculuk olarak felsefemizde yer bulan bu akımda savunulan düşünce, insan olanın hicbir zaman dogruyu soyleyemeyecegi, soylediklerinde dogruluk aranamayacagıdır. cunku duyularımız bizi yanıltabilir ve hayatı bir ilizyon gibi yaşayabiliriz. hayatta hersey aslında yerinde durur ve degismez. zaman aslında yoktur bunu insanlar yaratır, biz zamanın akıp gittigini dusunuruz ama aslında ne giden vardır ne akan, hersey yerli yerindedir. duygularımız bizi yanıltır.
    bu akıma bir karsıt gorus olarak aynı donemde yasayan filozoflar tarafından dogmatizm gelistirilmiştir ki bu görüşe göre de insan aklı dogruyu söyleyebilir.
  • "düşüncelerim için ölmezdim, çünkü doğru olmayabilirler." demişler ve iyi de yapmışlardır.
  • "the trouble with the world is that the stupid are cocksure and the intelligent are full of doubt."
    bertrand russell
  • septisizmin temelinde şu soru yatar: bildiğimizi zannettiğimiz şeylerin kesinliğinden ne kadar eminiz?

    bugün septisizmdeki temel soruları amatör bir ruhla, jargonsuz denebilecek basit bir dille masaya yatırmaya çalışacağım:

    #descartes#
    rüyada rüya gördüğümü anlayamıyorsam, şimdi gerçek yaşamımda da bir çeşit rüyada olmadığımdan nasıl emin olabilirim? rüyada şuur rüya dışı yaşantının varlığından bile haberdar değil iken; rüya dışı yaşamımda rüya gördüğünü hatırlıyor ve rüya olgusunu biliyor. bu bağlamda rüya günlük yaşamımızın bir alt kümesi gibi görünüyor. rüyada olanların kesinliğinden şüphe duymamam bu çıkarımın özünü teşkil ediyor.
    descartes’in sorusu: bir nevi matrix’in içinde olup olmadığımızı nasıl bilebiliriz? belki bir illüzyonda kandırılıyoruz ve rüya gören zavallılarız. bundan nasıl emin olabiliriz? (bkz #9008009)

    #other minds problemi#: bana benzemelerine ve benim gibi davranmalarına rağmen başkalarının da benim gibi olduğundan, robotlar olmadığından nasıl emin olabilirim? ya da olduklarından? neden bu başkalarının davranışlara bakarak onların varlığından emin olabiliyorum? bir başka örnek:
    *başkalarının da dünyadaki renkleri benim algıladığım biçimde algıladığını nasıl bilebilirim?
    bu noktada solipsizm diyor ki: var olan tek şey benim.

    #david hume#
    problem of induction: yarın güneşin kesin olarak doğacağından emin olabilir miyim? ateşe elimi 1000 kez uzattığımda yanmasına rağmen bunu tekrar denediğimde yine yanacağından emin olabilir miyim? evet elim kesinlikle yine yanacak çünkü her defasında yandı diyebilir miyim? geleceğin kesinliği geçmişte yaşanan tecrübelerde midir? bu noktada epistemolojik bir problem var gibi: geleceğe dair inancım ve akıl yürütmelerim geçmişteki deneyim ve gözlemlerim hakkındaki yorumlarıma dayanıyor. ama bunun tersi gerçekleşmiyor. yani gelecek geçmişimi etkilemiyor; çünkü zaten geleceğin gözlemini bile yapamıyorum. hume'a göre kesinlik yoktur, subjektif gözlemlere dayalı yorumlar vardır.

    #bertrand russell#
    solipsism of the moment: varlığını kesin olarak bilebildiğim şüphe etmediğim tek şey, hemen şimdiki “şu andaki” “ben”dir. geçmişteki yahut gelecekteki ben değil. kesin emin olduğum tek şey şu anki şuurlu durumumdur. var olduğumu kanıtlasam bile geçmişte olanların kesin olarak gerçekleştiğini bilebilir miyim? geçmişin var olduğundan emim olabilir miyim? bir geçmiş duygusu var, zaman içinde yaşanmışlık duygusu var. bunun bir illüzyon olmadığından ve geçmiş diye adlandırdığım olgunun kesinliğinden nasıl emin olabilirim? belki her şey 5 dakika sürdü ama bir illüzyon ile kandırılıyorum ve 1 milyon sene öncesinde dinozorların yaşadığına inandırılıyorum. evet geçmişten bazı izler var; ama onların varlığının geçmişteki olaylardan kaynaklandığından nasıl emin olacağım. belki de hemen 1 saniye önce yaratıldılar. varlığını kesin olarak bilebildiğim şey şu andaki “ben”dir. russell burada descartes'in perspektifine zaman ve geçmiş olgusunu da ekleyerek bakıyor gibi.

    #neden septiğiz#
    *peki bu skeptisizmdeki “kesinlik” neden önemli? neyin kesin olarak var olduğunu kendimize ispat etmenin nasıl bir değeri, anlamı olabilir? amacımız kesinliğine ulaşmaya çalıştığımız bilgiler vasıtasıyla kendi benliğimiz ile evren arasında bir köprü mü kurmak? hapishanede kilitli bir hücrede yaşayan mahkumun özgürlük istenci ile şuurun bilgi ve kesinlik istenci arasında bir analoji var mıdır? aristo diyor ki: "tüm insanlar doğaları gereği bilgiyi arzular"
  • şüphesiz ki en büyük karşıtı, kuran-ı kerim'dir.
  • hareket etmeyi saglayamasa da* dusunebilmeyi, olaylari olabildigince tarafsizca tartabilmeyi saglayan yaklasim yontemi.
    kontrast olarak:
    (bkz: dogmatizm)
    (bkz: inanc)
hesabın var mı? giriş yap