• antik dönemin en önemli teologu; platon, stoikler ve daha baska greko-romen etkilerle, esinlerle hristiyanlik düsünce sistemini kuran kisidir.
    simdilerde cezayir, o zamanlarda roma imparatorlugu olan topraklarda mümin bir hristiyan anne ve pagan bir babadan dogar. otuz iki yasina kadar hristiyan da olmaz, tam aksine son derece sefih, zindik, dekadent bir hayat sürer. heyhat, bir aydinlanma aninda hristiyanligi kabul eder ve daha sonra dinsel rütbelerde hizla yükselir. ayni zaman diliminde her türlü fiziki haz ve doyumu reddeden bir yasam biçimine girer (sting'in saint augustine in hell sarkisini bu baglamda dinlemek gerekir)
    yasadigi zamanlar (ms. 354-430) tam roma'nin çöküsüne, roma'nin çöküsü ise hristiyanligin kabulunün hemen ertesine denk geldigi için yazdiklarini iyi niyetli bir hristiyanlik savunmasi olarak görmek yanlis olmaz.
    "tanri'nin ülkesi" adli, on üç yilda yazdigi yimi iki ciltlik kitabinda "hayir, roma'nin çökmesinin suçlusu hristiyanlik degildir" diye haykirmakta; ayrica bu dünyadaki aciyi, felaketi, hayal kirikligini kabul etmekle beraber inananlar için ilerde, bir baska ülkede, tanri'nin ülkesinde yasanacak güzel günlerin ümidini vermektedir.
    yazdigi özyasam öyküsü ise (itiraflar'dir bunun adi) bati alemlerinde ilk eli yüzü düzgün otobiyografi kabul edilir.
    enteresan bir figürdür tarih sahnesinde aziz augustine.
  • isa'dan sonra 354 ile 430 yılları arasında yaşamın olan aziz augustinus batı kilisesinin ilk döneminin başlıca ilahiyatçısıdır. özellikle insan davranışını belirleyen ve insanı eyleme yönelten ahlaki itilim olarak gördüğü sevgi
    (bkz: amor) kavramı üzerinde durmuştur.
    (bkz: st augustine)
  • paris'te, chatelet les halles bölgesinde bulunan bir kilisedir... st augustine kadar olmasa da, epey yaşlı bir kilisedir, hemen yan tarafinda bulunan les halles binasının modernliği ile hoş bir tezat oluşturur... yanlış hatırlamıyorsam üç tane kapısı vardır, iç kısmı son derece hoş ve huşu vericidir...
  • aurelius augustinus. 354-430 yılları arasında yaşamış filozof. yaşamını itiraflar adlı ünlü kitabında, tanrıyla konuşma ve günah çıkarma formlarında anlatmıştır. en çok önem verdiği konu, insanın kendini araştırmasıdır. hakikatin insanın içinde olduğunu savunur. hakikat ise, tanrının ta kendisidir. yani tanrı insandadır. öte yandan insanın kendisi de tanrıdadır. bunu anlamaya çalışmak felsefedir. felsefe insanın kendisiyle uğraşmasıdır.
    bu düşüncesi kimi yorumlara göre varoluşçuluk'un ilk adımlarıdır.
    ayrıca (bkz: st augustine)
  • hristiyan siyaset bilimcisi: 354 yılında tagaste'de doğmuş ve 430 yılında hippo'da ölmüştür

    felsefesi basitçe şöyledir: insanlar iki manevi şehirde yaşarlar birisi tanrının birisi de dünyanındır. tanrının şehrinde yaşayanlar, tanrıya inançlı ve dünyevi kavramlara önem vermeyen kişilerdir. dünyanın evinde yaşayanlar ise tam ters olarak sosyal statü ve gücün etkisindedirler.

    insanlar günah işlemeye yatkın varlıklardır ve kontrol edilmeleri gerekir. bu, genel olarak günahkar bir kurum olsa da, politikayla sağlanabilir. politikanın sağladığı barış, insanları cennette elde edecekleri konusunda bilgilendiri ve böylece insanların imanı sağlamlaşır
  • (bkz: augustin)
  • 354’te roma’nın numidia eyaletinde doğdu. putperest bir baba ve hristiyan bir annenin çocuğudur. ataları muhtemelen kartacalı berberiler olan augustinus, roma kültürü içinde eğitilecek ve latince dışında hiçbir dil öğrenmeyecektir.

    17 yaşında kartaca’ya gider. bir yandan roma afrikası’nın başkentinde yaşayan öğrencilerin çalkantılı yaşamına katılırken bir yandan da latin tarihçilerini ve şairlerini inceleyerek retorik konusunda kendisini yetiştirir. amam ahillere yönelik akıl dışı masallardan ibaret gördüğü kitabı mukaddes’in karşısına koyduğu felsefeyi, hortensius’nda keşfeder. aynı dönemde kendisine 15 yıl bağlı kalacağı bir eş seçer.

    372’de mani felsefesini keşfeden augustinus, dokuz yıl mani felsefesine bağlı kalır. felsefeye göre dünya “iyi ile kötü arasında paylaşılmıştır ve maddenin koyu karanlığı ruhun ışığını karartmaktadır.” böylece bu felsefeye bağlılık onda ruhunu tenin esaretinden kurtarma umudunu doğurur. amam manici piskopos faustus’la tanışmasının yarattığı düşkırıklığı, irade yetisini kabul etmeyen ve insanın sorumluluğunu ve özgürlüğünü inkar edici düşünceden kopuşunu hızlandırır.

    augustinus 384’te milano’da retorik hocalığına atanır. bu arada arayışı sürmektedir. yeni platoncuların eserleri onda yeni bir değişikliğe sebep olur. bu dönemde okuduğu başka bir kaynak da aziz pavlos’un mektuplarıdır. bu eserle birlikte augustinus hristiyanlara yaklaşır. belli bir süre bu kendi içinde çalkantılara sebep olduktan sonra hristiyan olmaya karar verir.

    386’da akademisyenlere karşı, mutlu yaşam, düzen adlı üç eserini kaleme alır. 387 yılında afrikaya döner.

    395’te piskopos olan augustinus, 396’da hippo regius’ta valerius’un yerine geçer. bu dönemde afrika kilisesinde bölünmeler yaşanmaktadır. berberi çiftçilerin romalılara karşı yürüttükleri mücadeleye katılan piskopos donatus’un mirasçıları bir arınmışlar kilisesini savunmaktadırlar. augustinus, donatusçuluğe ve şiddet yoluyla katoliklerin denetimine karşı direnenlere karşı yürütülen mücadelede ve öğreti tartışmalarında çok önemli bir rol oynar. donatusçuların, dini sapkınları cezalandıran bir yasaya tabi tutulmalarını öngören bir imparatorluk fermanının yayınlandığı 405’te, afrika’daki donatusçu kilise’nin dağıtılmasına etkin olarak katkıda bulunur. aynı dönemde donatusçuluğa karşı bir çok eser, kitabı mukaddes’i hristiyan kültürünün temeli yaptığı hristiyanlık öğretisi üzerine, başlıca dogmatik eseri olan açleme üzerine adlı iki büyük incelemesini kaleme alır.

    410’da roma’nın gotlar tarafından işgal edilmesi üzerine tanrı devleti eserini kaleme alır.

    augustinus, donatusçu klise karşısındaki zaferden sonra pelagius’la mücadeleye girişir. pelagius, verdiği vaazlarla afrika’dan britanyaya kadar etkisi olan bir piskopostur. insan iradesine büyük bir önem atfeden pelagius, ilk günahı reddetmektedir. augustinus pelagius karşısında kendi “tanrısal bağışlayıcılık” anlayışını geliştirir. roma piskoposluk makamı ve ravenna mahkemesi nezdindeki bir çok girişimden sonra, hasımlarını aforoz ettirmeyi başarır(418).

    429-430’da vandallar kuzey afrika’yı istila eder ve hippo regius’u kuşatırlar. telaşa kapılan augustinus, son günlerini ibadet etmekle geçirir ve 28 ağustos 430’da ölür.
  • (bkz: itiraflar) (bkz: city of god)
  • “dürüstlerin uyanık olması gerekir. güneş zalimlerin de üstüne doğar…" demiş zamanında...
hesabın var mı? giriş yap