• "standart bir orkestra konserinde, orkestraya çok yakın (burada en yakın enstruman çok baskın olur), çok yukarıda (burada pirinç enstrumanlar orantısız bir biçimde çok yüksek ses verirler) ve duvaralara çok yakın oturmaktan (buralada da ses dalgaları çarparak yankı yaparlar) kaçınmak en iyisidir. pek çok konser salonunda ideal yer, şefin yaklaşık dokuz metre arkası ve biraz soludur. eğer olanak varsa başımız orkestra şefinden bir metre kadar yukarıda olmalıdır. " alexander waugh
  • farklılıklardan oluşur. her enstrüman kendi karakteriyle yer alır bu orkestralarda. keman, piyano, fagot, flüt... ne keman flüt olmaya çalışır, ne de flüt keman. hepsi ifade eder kendi hissiyatını, düşüncesini. farklılıklardan yaratılan uyumun büyüsü dinleyicinin ruhuna siner. bu tabiatta da böyledir. sonbaharda yere düşen yapraklar aynı renk değildir, aynı biçimde de değildir ama renk cümbüşü heyecanlandırır insanı. tezat yoktur bu doğal uyumlarda. aslında çok şeyi özetliyor bu kavramlar biraz daha farklı bakabilene. asıl tezat tekleştirmeye çalışan fanatik görüşlerde. üst üste eklenip disiplinel ilerleme sağlanabilecekken, farklılıkları özdeş kalıplara hapsetmeye çalışan insanların çabaları kesinlikle doğaya aykırı, ilkel. bu insanlara "müzik dinlemek" öğretilmeli, ellerinden tutup bir iki konsere götürülmeli bu insanlar. önyargısız bakabilirlerse ve biraz da düşünürlerse farkındalıkları artacaktır. işte o zaman uyuma biraz daha yaklaşacağız.
  • insanı garip bi stres kaplar bu dinletilere gidildiğinde. ben her daim kim nerde hata yapacak da rezil olacak diye bıçak altında dinler ve izlerim bu şahısları (duyan da hataları algılayacak hassas bi müzik kulağım var sanar).
    işte geçen akşam cso'dayız zaten içi bi kasaba adam doluyor, ben yine tedirginim neyse başladılar, bi baktım önde violin (keman da demez artiss) çalan kadınlardan biri hamile. öldüm öldüm dirildim yeminle. anne karnında bebek ne haldedir şimdi diye başladı düşüncelerim sonra ya erken doğum olursa diye endişelendim. kendime azap çektirmek için her şeye sahiptim açıkçası. derkeen arkadaki -en- karizmatik adam zile vurunca yine aklıma ilkokulda ananemlerdeki siniye vurup bu sesi çıkararak hayali çinli davetlilerimizi ağırlama seremonimiz geldi. o ara bi de nostalji yapmışım. sonra sahnedeki herkesi sırayla izledim ve uyuyakaldım.
    her senfoni benim için acayip bi uyku deneyimi.
  • gunumuzde arabeskcilerin, turkuculerin sinif atlamak icin sart oldugunu sandiklari orkestra cesidi. hitap ettikleri kesimi kucumsediklerinden olacak, daha ust mevkilere ses duyurmak midir, modern bir etiket tasimak istegi midir, asagilik duygusu mudur bilemiyorum.

    ibrahim tatlises, yavuz bingol, mahsun kirmizigul falan derken simdi de alişan lakaplı turkucu de senfoni orkestrasi esliginde album doldurmus, hem de ezan, ilahi falan okumus.
  • 18.yy ın ortalarrında gelişen bir durumdur ve o zamanlarda orkestrayı yöneten bir şef yoktu.
    bach ve handel in döneminde aslında buna benzer bir durum vardı. o ara yaylı çalgılar,flütler,obualar, tombonlar, harprisikord ve diğerleri bulunurdu ve grubun merkezi yaylı sazlardan oluşurmuş.

    günümüz orkestrasında saz gruplarını yerleştiren hector berlioz oldugu söylentisi vardır.
    düzenleme:
    sabah eklemeyi unuttuğum şema:
    (bkz: http://img232.imageshack.us/…232/606/dizilista8.jpg)
  • devlet we belediyeler tarafından destek gören we finanse edilen orkestralar..
  • danimarka senfoni orkestrasının müziklerini içeren oynatma listesi
  • dinlemesi keyifli olanından bir tane bırakıyorum.
    buyursunlar efendim
  • senfoni çalmaya yeterli orkestra.
hesabın var mı? giriş yap