• yaşadığınız yüzyılın en güçlü imparatorluğunda bir veliaht şehzade olduğunuzu düşünün , halkın sevgisine mashar olmuş , ordunun başa geçmesini istediği , devlet adamlarının gözünde geleceğin hünkarı olduğunuzu . annenizin babanız tarafından hor görüldüğünü .babanızın sizi sevgisinden mahrum ettiğini .üvey kardeşleriniz taht yarışında size rakip olamayacak kadar zayıfken ,onlar zevki sefa içinde yaşarken ,sizin hep çalıştığınızı ama babanızın onları takdir edip ;sizi görmediğini düşünün .babanızın en yakın arkadaşını üvey anneniz uğruna katlettiğini ve o üvey annenin şimdi sizin kellenizin peşinde olduğunu düşünün .
    tüm bunlara rağmen çadırınıza “baban seni katledecek” diye uyarı mesajları gelmişken .bırakın padişah olmayı hayatınızı kurtarmak için , gözü yaşlı annenizi sevindirmek için padişah olma şansını deneyip arkanızda olan ordunun desteğiyle oracıkta iktidarı ele geçirip padişah olabilecekken , babanıza olan sevginiz ve sadakatiniz devletin bekası için canınızı verebilecek olmanız yüzünden boynunuzu yağlı ilmiğe uzatıp o çadıra girip babanızın emri ile onun gözleri önünde can verdiğinizi düşünün .
    sizin bu sadakatiniz karşınsında adı muhteşem olan adaleti ile nam salmış babanız katliniz izleyip ardınızdan devletin bekası diye atıp tutar , oysa bilmez ki sizi katlederek devletin geleceğini ateşe atmıştır.
    şimdi tüm bunların ışığında siz düşünün kim muhteşem , kim adaletli. mustafa’nın beş yüz yıldır sönmeyen ışığı karşısında cihan padişahı muhteşem süleyman’ın karanlık yüzü görünüyor mu ?
  • sadece kara kuru bir olum hikayesi olmayan, zirve yaptigi donemde olumuyle osmanlinin sonunun basladigi sehzadedir, zira diger sehzadelere nisbeten babasini en fazla seven sayan hatta ibadet derecesinde itibar edendir, ornek alan ondan ogrenendir, babasini iran sahina satmiyacak kadar asil ve sadiktir adi guzel kendi guzeldir mustafanin, lakin olmustur artik agiziyla akcigerleri arasindaki borusu kesilmistir ne cevap vermeye mecali vardir ne de verecegi cevaplari inandirabilecegi merciiler, cok gectir artik.

    yatagin paylasildigi kisinin yalan yanlis, gercekle alakasi olmayan iftiralara kisiyi inandiricak kadar gozleri kor ettiginin tarihi belgesidir olumu. candan bir parca olmanin degerinin kucuklugunun gostergesidir hatta. baba baba ben yazmadim o mektuplari deseydi ne olacakti ki acaba; alternatif entrikalar bitmez di elbette hurremde.

    kendisini kurtarmaya geliyor diye dusundugu zal mahmut aga da ondan beklenmiyecek sekilde davranmistir mustafaya.

    sadece mustafa yi oldurmemistir suleyman, kendisinden sonra 2. selimin padisah olmasina sebebiyet vererek bir imparatorlugunda sonunu hazirlamistir aslinda, tirnaklarla kazinilarak gelinen yerleri, bir kalemde kumar masasina koyuvermisitir suleyman, kendi zayifligina yenik dusup asli olmayan savsatalara inanmistir, hurremin anlattiklarini dinlemis onun kurdugu hayale kendiside inanmistir. sadece hurrem hatrına canında bir parcayi koparmamistir ayni zamanda osmanliyida cokmeye mahkum etmistir. demek ki anildigi kadar da muhtesem degilmis suleyman sıradanmis hatta yoldan gecenler kadar.
  • zamanın yaşlıları tarafından dedesi yavuz sultan selim'e benzetilen şehzade mustafa, kanuni'nin oğulları arasında mertliği ve komuta yetenekleriyle padişahlık yarışında öne çıkan, güçlü biri. lakin küçük oğlu bayezid'i padişah olarak görmek isteyen hurrem sultan'ın kurduğu tuzaklar, kızı mihrimah sultan ve damadı rüstem paşa ile kurduğu işbirliği yardımıyla, önce mustafa yanlısı makbul ibrahim paşa 1536'da idam edilir.
    bundan sonra zaman mustafa'nın aleyhine işlemeye başlar. 1553'e kadar olan 17 yıllık süre içinde hurrem ve etrafındakilerin kışkırtmalarına 'oğlum öyle şey yapmaz, babasına sadıktır' tarzı cevaplarıyla boyun eğmeyen kanuni en sonunda oğlunun el yazısı taklit edilerek iran şahına yazılan mektupları görür ve bu işi bitirmeye karar verir. ağustos 1553'te iran seferine çıkan kanuni'nin ordusuna kendi ordularıyla bayezid ve selim de katılır. mustafa'da amasya dan kendi askerleriyle yola çıkar ve hiç bir şeyden habersiz tokat yakınlarında aktepe de babasının ordusuna katılır. el öpmek için babasının otağına girdiğinde nöbetçiler silahlarını dışarda bırakmasını ister. o dönemde bir tek şehzadeler padişah çadırına silahlarıyla girebilmektedir. o yüzden mustafa bu isteğe bir anlam veremez, biraz kızar, kırılır ama silahlarını bırakır. kendisini koruyan 3 4 adamına dışarda beklemelerini söyler. içeri girdiğinde babasını göremez. endişesi artmıştır. etrafına bakınırken bir perdenin açıldığını ve karanlıklar arasında bir çift gözün ona bakıp perdeyi tekrar kapadığını görür. bu gözler babasına aittir. sonra 7 dilsiz cellat üstüne atılır ve yağlı ibrişim kemendini boynuna takmaya çalışır. çok güçlü olan mustafa yı bir türlü yere düşüremez dilsizler. güçlü yumruklarıyla dilsizleri kendinden uzakta tutmakta olan mustafa eski arkadaşı zal mahmut ağa nın geldiğini görür. en sonunda arkadaşı onu kurtarmaya gelmiştir. eğer bu çadırdan sağ çıkarsa dışarda bekleyen ve kendisine tapan yeniçerilerin o gazla kendisini padişah yapacaklarını düşünür, yetiş lan mahmut! diye bağırır...
    fakat o da ne, zal mahmut ağa elinde baltayla gelmektedir. o kadar sene şehzadeden iyilik görmüş, ona yoldaşlık yapmış bu kişi baltayla mustafa nın sırtına vurur. yere düşen mustafa nın boynuna kement atılır. bir süre sonra gözleri patlar, dili dışarı çıkar. ağzından, burnundan ve kulaklarından gelen kan, padişahlık hayalleri, sallanmakta olan devletin geleceği ve 38 yaşındaki soylunun gelecekteki hiç olmayacak zaferlerinin bittiğini anlatır.

    bundan sonra kanuni yoluna devam eder.yeniçeriler idam olayına tepki gösterip rüstem paşa nın azlini isterler. rüstem paşa azledilip sürgüne gönderilir(bir kaç yıl sonra tekrar döner yine sadrazam olarak) mustafa nın cenazesi yanında bir kaç cellatla bursa ya gönderilir. mustafa orda gömülür, cellatlar da henüz 7 yaşında olan mustafa nın oğlu şehzade mehmet i ilerde dedesine karşı açacağı olası bir intikam savaşını önlemek ve nizam-ı alem için öldürürler.
    kanuni nin hurrem den olma en küçük oğlu cihangir ağabeyinin trajik ölümüne dayanamaz ve olaydan birkaç ay sonra üzüntüden ölür.
  • şehzade mustafa ölmeseydi osmanlı şöyle süper güç olacaktı falan diye anlatmayacağım baştan söyleyeyim.

    benim dikkatimi çeken nokta şehzade cihangir ile olan ilişkileri. bildiğiniz gibi şehzade cihangir bir engelli olarak doğmuştu. ve ona amasız lakinsiz en fazla sevgiyi abisi şehzade mustafa göstermişti. ve ölümünden de en çok o etkilendi.

    peki şehzade cihangir niye mustafa abisinin ardından öldü. şehzade mustafa cihangir'e büyü mü yapmıştı.

    hayır sadece yüksek empati yaparak o engelli minik cihangiri sevmişti. hem de hiçbir çıkarı falan olmadan. bundan dolayı bence de mustafa iyi bir padişah olurdu. fakat bence de osmanlının muhtemel sonunu önleyemezdi.

    rahmetli eski türkiye cumhuriyeti başbakanlarından bülent ecevitin yazdığı şiir aşağıda. bu şiir çok şeyi anlatıyor aslında. iki kardeşin birbirine olan sevgisini anlatıyor. ve insan olmanın önemi.

    iki büyük suçumuz var

    seninle benim cihangir

    biri sevmek biri sevilmek

    bunca büyük suçlarla

    padişah olunmaz

    biz insanız cihangir

    bizden tahtlara han olmaz

    sıcağına bak yüreğimizin

    aktıkça gözlerden gözlere

    nasıl eritir birbirini

    tahtların karlı doruğunda

    t: katledilmiş bir şehzade fakat gerçekten iyi bir insanmış kendisi.

    debe editi: beni bu güzel listeye layık görenlere saygı ve sevgilerimi sunuyorum.

    edit2: bu vesile ile şehzade mustafa ve şehzade cihangir'e allah gani gani rahmet eylesin. mustafa kemal gelmiş ve şehzade mustafayı aratmamıştır. bu vesileyle allah başta mustafa kemal'e ve ona yardımcı olan her bir ferde rahmet eylesin.
  • iki büyük suçumuz var,
    seninle benim cihangir;
    biri sevmek biri sevilmek.
    bunca büyük suçlarla,
    padişah olunmaz.
    biz insanız cihangir,
    bizden tahtlara han olmaz.
    sıcağına bak yüreğimizin,
    aktıkça gözlerden gözlere,
    nasıl eritir birbirini,
    tahtların karlı doruğunda.

    bülent ecevit'in kalemiyle; yüzyıllar sonra konuşur sanki şehzade mustafa, kardeşi cihangir ile...

    (bkz: şehzade cihangir)
  • tarihin kırılma anından bir kadersiz şehzade. rivayet odur ki, dünyanın tek süper gücü osmanlı imparatorluğu tahtına babasından sonra, o çıksaydı, dedesi yavuz selime benzeyen karakteri ve cihangirliği ile, bu gün roma da ya da pariste ki osmanlı eserlerini ziyaret için müze kapısında bilet kuyruğuna girerdik. yüzlerce yılın en zararlılarından hürrem orospusu tarafından tezgaha gelmiş, bir güzel şehzade idi. filmi yapılsa ne acayip olur lan dedirten bir olaydır. tabii tolga karel ve friends uzak duracak.
  • işe bak arkadaş.

    seni seven binlerce asker oradayken ve tek bir lafınla yedi düvele hükmeden imparatorluğun başına geçebilecekken; çadırına gireceğin adamın seni idam ettirmeyi planladığı kulağına çalınmışken; hiçbir teamüle uymamasına rağmen çadırın girişinde silahlarını çıkartman da talep edilmişken; doğduğundan beri hazırlandığın padişahlık için hiçbir dalavere çevirmeden sabırla sıranı beklerken ve hatta babana olan sevginden buna dair hesap dahi yapmazken; sen bütün bunları bile bile, göre göre, "hünkarımız, babam bunlara inanmayacak; beni dinleyecektir" diyerek babanın çadırına gir.

    üzerine bir sürü (bazı yerlerde 3 bazı yerlerde 7 deniyor) cellat atlasın; gücü kuvveti yerinde bir şehzade olarak karşı koy; seni zapt edemeyen cellatlar balta kullanmak zorunda kalsın; yine bütün teamüllere aykırı olarak kanı akıtılarak öldürülen ilk türk hanedanı üyesi ol ve kendi çocukları tahta geçsin diye seni öldürmek için türlü komplolar kurduğu iddia edilen kadının oğlu, senin vefatının verdiği acıya dayanamayarak ölsün. yurdun dört bir yanında adına ağıtlar yakılsın, yeniçerilerin kızgınlığı dönemin vezirinin değişmesine sebep olsun...

    büyük adammışsın mustafa; ona şüphe yok lakin hikayen belki senden bile büyük. hüzünle ve saygıyla anıyorum seni.
  • taşlıcalı yahyanın hakkında yazdığı mersiye ile bu bahtsız şehzadeye üzülmemek mümkün değildir. tıpkı cem sultan gibi dönemin kadersiz tarihi figürlerinden biridir. yahyanın mersiyesi ölümünden sonra duyulan acıyı daha da katlar. her ne kadar taşlıcalının bu mersiyeden sonra başına gelmedik kalmamıştır ancak herşeye rağmen başını dik tutmuştur şehzadeye duyulan saygıdan dolayı. şehzade için yazılan mersiyeyi okudukça kendimi ağlamamak için zor tutarım. günümüz türkçesi ile mersiye

    ecel haydutları mustafa han’ı aldılar ve bu cihanın bir yanı yıkıldı, medet medet!
    yüzünün güzelliğinin güneşi battı, herşeyi dağıldı, osmanlı hile ile vebal altında kaldı.

    yalancının o kuru iftirası ve gizli nefreti yüzünden gözlerimizden yaşlar aktı, içimizde ayrılık ateşi yandı.

    bu olup bitenleri görmesek ne kadar iyi olurdu ama maalesef bütün fenalıkları görmek zorunda bırakıldık.
    ahımız sabah rüzgarı gibi yerlerde kalmasın, zira padişahımızın soyu hakarete uğradı!

    hazreti ömer’i andıran bir hükümdarın oğluna kıydığını bugüne kadar kim gördü, kim işitti acaba?
    cennet bahçeleri şehzade mustafa’nın durağı, alemin düzeni olan padişahımız da sağ olsun

    mersiyede taşlıcalı korkusuzca sultan süleyman'a ayar da vermiştir.

    şehzadenin ölümünün hemen ardında amasya'da bulunan oğlu mehmet de boğularak öldürülmüştür. ancak ölümünden sonra orduyu teskin etmek çok zor olmuştur. ölümünden sorumlu olan rüstem paşa yeniçerilerin elinden zor kurtulmuş ve hayatını padişahın himayesi ile kurtarabilmiştir.

    şehzadenin ölümü sadece taşlıcanın mersiyesi ile sınırlı kalmamış ve 1561 yılında gabriel bounin’in yazdığı la soltane (sultan) isimli tiyatro oyununa konu olmuştur. eserin en önemli özelliği fransızca ilk türk konulu trajedi olmasıdır.

    acaba şehzade mustafa tahta geçseydi tarih hangi yöne giderdi hep bunu sorgulamışımdır. ölümü osmanlının kaderini bir daha hiç değişmeyecek şekilde değiştirmiştir.
  • ölümünün 40. gününde başlayıp günlerce devam eden, asitane'de yüzlerce evin sele kapılmasına neden olan yağmurların, ölümüne göklerin ağlaması şeklinde yorumlandığı şehzade.
  • sultan mustafa'da da denir. ordu ve halk tarafından cok sevilirdi. hatta bu asiri sevgi sonunu da hazirladi. kendi oglunun padisah olmasini isteyen aleksandra lisovska ile yonetimde daha etkili olmak isteyen rüstem pasa'nin birlikte hazirladigi bir komplo sonucunda kanuni tarafindan idam ettirildi. rustem pasa onun muhrunu calarak onun kaleminden cesitli mektuplar hazirlamis ve bunlari daha sonra kanuni'ye teslim etmistir. olumu ardindan halk ve ordu da rustem pasa'yi yerinden etmis lakin onun yerine gelen ve cok iyi bir sadrazam olan damad kara ahmet paşa'da rustem pasa'nin entrikalarindan nasibini alacak ve idam edilerek yerini tekrar ona birakacaktir. sultan mustafa'nin arakasından pek cok agıt ver mesriye yazilmis devletin kotu gidisi bu olaya baglanmıstır.
hesabın var mı? giriş yap