• hiçbir şehir, övgüyü haketmez bende. insan eliyle yapılmış sik gibi binaları, egzos dumanından görünmeyen caddeleri mi öveyim güzelim doğa dururken? refüjlere ekilen zavallı çiçekleri, yapay palmiyeleri, plastik çimleri mi koklayayım? yoksa kabir azabı gibi desenlerine kusmak istediğim apartmanların, kedi köpek pisliğinden geçilmeyen çocuk parklarının mı fotoğrafını çekeyim? belki gece denize yansıyan ışıklarını sevebilirim bir şehrin. o da, yıldızlara benzemelerinin hatrına. çünkü hiçbir rekrasyon alanı, baharda çiçeklenen kırların, ucu bucağı görünmeyen tarlaların, ayçiçeği bahçelerinin, her rengi bünyesinde taşıyan üzüm bağlarının konforunu sunamaz insana. hiçbir yapay göl, dağdan kopup çağlayan suların serinliğine muadil olamaz. kaz dağları'nın yanında new york şehri dediğin, meymenetsiz bir insan suratı gibi kalır. bir zeytin ağacı altında yaptığın basit kahvaltının tadına, dünyanın en kıyak restoranı yaklaşamaz bile.

    zevksizliğin ve çirkinliğin doruk noktasısınız günümüz kentleri.

    antik çağlara gidiyom ben ya!
  • insanı fazlasıyla yoran bir hayat.
    (bkz: istanbul)
  • insanı yorar.

    bedenlerde sexüal olarak değil; vasıtalarla, gidip gelmeler vardır hep.

    ey fani; bilmelisin ki ömrünü bu şehrin yılgın yollarında harcayacaksın.

    karmaşasında, kavgasında büyüyecek, gece hayatlarında ceplerini boşaltacaksın.

    bu yorgunluk.
  • insan evriminin bir aşamasıdır. modern kent hayatı bünyelerimizde genetik oynamalar yaparak, nihayetinde bizi en temel ihtiyaçlarımıza yabancı hale getirdi. artık karbonmonoksite o kadar alıştık ki, temiz havaya çıkınca fazla oksijenden başımız dönüyor, karnımız acıkıyor, uykumuz geliyor. evrimde son radde! vücudumuz yaşam kaynağımıza tepki vermeye başladı.
  • bir kere alistiktan sonra, basimi alip gidicem bu diyarlardan, deniz kenarinda bir kasabada balikcilik yaparim, olmadi arjantinde muz satarim nidalarinin hayata bir anlam katmaya yetmedigi hayat...
  • ziplenmis hayat.
  • ifratla tefrit arasında dolanan bir hayattır efendim - cennetten cinnete gidebilir...
  • her seyi sorgulatiyormus gibi gelir, sanki her seyi dusunuyormussunuz kadar yorar...ve aksam olur...ve sabah...bir "gunaydin", bir "kolay gelsin", bir "iyi aksamlar" gun biter...bunlari dusunurken karsiya gecilip gunun ucuncu toplu tasima aracina binilir, para uzatilirken bozuk para olmamasina hayiflanilir, dusunulenler unutulur, aksam aksam akla gelir, uyku da...uyunur, uyanilir, gunaydin,kolay gelsin,iyi aksamlar...
  • gün doğarken etrafı kaplamış bembeyaz kar örtüsünü, öğlen olmadan pisliğiyle çamura çevirendir.
  • (bkz: big city life)
hesabın var mı? giriş yap