• fransa'da diploması altın degerinde olan, büyük firmaların iş ilanlarında özel olarak mezunlarını aradıkları, girmenin de çıkmanın da cok zor oldugu ecole. kendine has, seneler içinde oluşturdugu ders işleme ve notlandırma sistemiyle ogrencileri oldukca zorlamaktadır. expose'ler, debat'lar ve odevler bu okulda egitimin temelini oluşturmaktadır ve özellikle expose konusunda "sciences po stili" denilen ve butun fransız hocaların yapmanızı bekledigi bir tarz oluşmuştur. fransızca derslerin yanında pek çok ingilizce ders de acılmaktadır, hatta isterseniz bütün programınızı ingilizce oluşturabilirsiniz. ingilizce ders veren hocalar fransızlar kadar katı degillerdir, derslerinde çok daha fazla yaratıcı davranırlar ve ogrencilerinden de bunu beklerler. yine fransız hocaların derslerinde devam zorunlulugu cok katı bir şekilde uygulanır. bir derse 3 kere gitmeme hakkınız vardır ancak bu 3 hakta da bir doktor raporu ya da başka bir kanıt gostermeniz gerekir. "uyudum gelemedim" özür degildir. ders direkt düşer.
    lisansdaki ogrencilerin 3. yıllarını yurtdışında bir universitede gecirmeleri zorunludur. ogrencilerin notlarına gore harvard veya johns hopkins'den afrika universitelerine kadar gidebilecek secenekler mevcuttur. sciences po 3. sınıfta gonderdigi ogrencilerin yerine anlaşması olan universitelerden ogrencileri kabul eder. "undergraduate exchange program" adı altında bir sene sciences po'da egitim alan ogrenciler başarılı oldukları takdirde özel bir sciences po diplomasına sahip olabilirler. bu ogrencilerin en başarılıları ise master programlarına otomatik olarak kabul edilirler. turkiye'den sciences po'ya erasmusla galatasaray universitesi'nden ve marmara universitesi fransızca kamu yonetimi bolumunden gitmek mümkündür. bir yandan erasmusa gidip ciddi anlamda devam zorunlulugu, ders çalışmak gibi problemlerle boguşmanız gerekir. diger yandan ise erasmusla gidilebilecek en "uluslararası" ortama sahip universite muhtemelen sciences po'dur. cunku aldıgı ogrenciler sadece avrupayla sınırlı degildir, hatta avrupa'dan gelenler avustralya, amerika, kanada gibi yerlerden gelenlerin yanında sayıca azdır. ote yandan, ogrencisi bulundugunuz okula microsoft ceo'sunun veya ab komisyonu başkanının konferans vermeye gelmesi çok fazla fransız okulunda nasip olmayabilir.
  • amerika'da ekonomi ve siyaset okuyan bir öğrenci olarak 3. sınıfımın 2. döneminde "yahu fransa'nın harvard'ı burası, çok prestijli, çok güzel hocalar dersler" gazı üzerine gittim burada exchange yaptım. fransızcam iyi olduğu için ve okulumun da zorunluluğu olduğu için tüm derslerimi fransızca aldım, ama okulda ingilizce dersler de var. kendisinin iyi yanlarını ve kötü yanlarını şöyle numaralandırayım da, ilerde erasmus düşünenlere yardımcı olur. öncelikle kötü yanları - zira o kadar kolay ki bu okula kötü yan bulmak:

    1) dersler çok ağır ve iyi not almak çok zor. dersler çok ağırı türkiye standartlarına göre söylüyorum - zira amerikan üniversite sistemi devamlı ödeve projeye dayandığı için sciences po genel iş yükü açısından amerika'daki okulumun yarısı kadardı. ama buna rağmen not almak inanılmaz zordu; benim okulumda eğer adam gibi çalışırsan ve kapsamlı bir ödev yaparsan a- veya a alman imkansız değildir kesinlikle, ama sciences po'da ben (ve etrafımdaki tüm öğrenciler) iyi not almak konusunda çok zorlandık. fransızlarda genel olarak tıpkı türkiyedeki bir çok devlet üniversitesindeki gibi sıfırcı mentalite var; b verdim ya, geçtin ya, daha ne istiyorsun yaklaşımıyla yaklaşıyorlar. dolayısıyla buradaki dönem ortalamam amerikadakinin .2 altında oldu, onu da geçtim amerika'da bu kolaylık olsa ve aynı not standardı olsa ortalamam 4 olurdu adeta.

    2) okul siyaset alanı dışında pek çok yönlü bir eğitim sunmuyor. adından da anlaşılacağı üzere bu okulun temel amacı diplomat yetiştirmek. hal böyleyken, tek tük sosyoloji, ekonomi, tarih dersi dışında bir şey yok: fransız diplomatlarını pek çok yönlü insanlar olarak düşünemiyorum o yüzden artık maalesef ki. belki bu da gene ben amerika'daki çok yönlü liberal arts sistemine alışıp o sistemi takdir ettiğim içindir, dolayısıyla bir türk üniversitesinden gidip adapte olmak daha kolay olsa gerek. dersler de çok sıkıcı ve bana çok temel geldiler - üstünde pek tartışma da olmadığı için amerika'daki derslerime göre çok daha az entellektüel ve daha sığ geldiler bana.

    3) sözlü sunumlar her dersin en önemli parçası ve çok zorluyorlar. expose denen bu 10-15 dakkalık sunumlar bir konu üzerine research paper yazıp onu sunmaya benziyor. amerika'da bu paperları sırf yazıp bırakırken, burda sunma sırasındaki performansınızın da sunduğunuz şey kadar önemli olması tabii zor. onun da ötesinde fransızlar her türlü konuda organizasyona ve yapıya çok - hatta bazen içerikten de çok - önem veriyorlar. bu sorbonne'da da doğru biliyorum, ama planı adam gibi yapmazsanız yandınız. ona alışmak da zor gerçekten çünkü ne türkiye'de ne de amerika'da biz o kadar plana, yapıya bağlı kalarak eğitilmiyoruz.

    4) hocalar full time olmadıkları için ofisleri yok genelde, mail attığınızda da çok geç cevap alıyorsunuz. dersten sonra da aman bir iki şey sorayım demek imkansız nerdeyse. benim hocalarım da 1 tanesi dışında çok sıkıcılardı, bir de her ders arasız 2 saat olduğu için insan bir süre sonra çok sıkılıyor. hele hele fransızcayken. ama yer yer çok kaliteli hocalar da var aslında, bir arkadaşım eski fransız dışişleri bakanından ders aldı mesela.

    5) kampüs kavramı pek yok, ama paris'in en güzel yerlerinden birinde. okulun kantini dışında çok yakın civarda ucuz yemek yiyecek yer yok, zira bölgede sonia rykel olsun ralph lauren olsun çok sosyetik butikler var. 10-15 dk ötede quartier latin ve sorbonne olması hoş ama.

    6) kütüphane her ne kadar iyi bir koleksiyona sahip olsa da hiç çalışacak yeri yok ve takip sistemi çok güvenilir değil. arayıp da bulamadığım, sonradan kaybolduğu ortaya çıkmış çok dergi-kitap çıktı.

    iyi yanlarına gelince:

    1) adı var kardeşim. cv'de iyi durur, hele hele avrupayla ilgili bir şey yapılacaksa. bu kadar kötü bir akademik kaliteye nasıl adı var onu da bilemedim ya.

    2) tüm derslerimi fransızca aldığım için ve notlarım da sayılacağı için göt korkusuyla çalıştım, derslere gittim. böylece fransızcam fazlasıyla gelişmiş oldu, zira sorbonne'a gitmiş olsam birinden en sonda not bulup bir hafta çalışıp finale girip geçerdim, ama burda arada da tek tük ödevim olunca daha fazla çalışmış oldum.

    3) master programları hakkaten çok iyiymiş. burs imkanı da var tek tük, ironik olarak exchangeinden bu kadar nefret ettiğim okulun masterına başvuracağım birkaç ay içinde.

    4) fransızca ders kataloğu çok ilginç gelmemişti bana ama ingilizce olarak çok ilginç seçmeli dersler vardı. hem fransızca hem ingilizce ders olması da çok güzel bir şey - keşke bizde de üniversitelerde hem türkçe hem ingilizce ders olsa tek başına ingilizce eğitim yerine.

    sonuç olarak dendiği kadar prestijli olmayan bir okulmuş bu. amerika'ya kıyasla en azından. paris'te hayatımın en güzel 5 ayını geçirmiş olmama rağmen sciences po'da korkunç bir akademik deneyim yaşadım. paris'te erasmus yapmak isteyenlere yapın ama sorbonne'da yapın diyorum o yüzden - ama sorbonne da elbette ki sorunsuz değil, en azından daha az çalışıp daha özgür olursunuz. ne de olsa nihayetinde sciences po'da da bir bok öğrenmeyeceksiniz.
  • paris 6. arondismanda (bölgede) bulunan, st. germain bulvarının etraf sokaklarında iki (master professionelle, ceri), üzerinde bir bina (ecole doctorale et master de recherche), toplam üç bina ile hizmet veren eğitim kurumu. paris'te farklı okullarda yüksek öğrenim görmekte olan bir grup türk arkadaşa ve orayı tanıyan bazı akademisyenlere göre: sorbonne istanbul üniversitesi ise, sciences po (iep) boğaziçi üniversitesi (onların yalancısıyım... mamafih, katılıyorum o ayrı. gittim, gördüm, valla öyle).

    edit: an itibariyle master recherche programına kabul edildiğim okul.

    edit 2: bazı mezunlarının listesi için bkz:`http://fr.wikipedia.org/…lèves_de_sciences_po#monde`
  • efendim hakkında yazmaya çizmeye gerek yok, halihazırda avrupa'nın en iyi politika okullarındandır, hatta sanırsam kıta avrupasının en iyisidir. columbia university ile, lse ile çift diploma programları vardır. fransa hudutları içinde kime sciences-po'da okuduğunuzu söyleseniz bakışları değişir, sizi aşmış bir insan sanmaya başlar. ancak, "erasmus'a gideyim, gezeyim, eğleneyim, her gece partilere akayım, ortamın dibine vurayım" düşünceleri içindeyseniz, bu okulun o ağır kapısından içeri girmeye dahi teşebbüs etmeyin, zira çok pis patlar. master'a kabul edilirseniz ise koşa koşa geliniz, bu alanda daha iyisini zor bulursunuz.
  • northwestern university ile de ortak doktora programları var. üç sene evanston'da chicago soğunu çekmeye razıysanız son iki sene tezi paris'te yazıyorsunuz, sonunda çift doktora diploması veriyorlar. bunlar güzel şeyler tabi.
  • francophone talebe jargonunda sciences politiques yani siyasal bilimler (fakultesi). paris ozelinde 1968 olaylarinin nuvesini olu$turan ilk geli$melerin ya$andigi yer olarak da bilinir.
    (bkz: camarade)
    (bkz: barricades)
    (bkz: embuscade)
  • hakkında yazılacak çok şey olan okuldur. bu entry adım adım editlenerek bu okul hakkında erasmus dönüşünde düşündüklerim anlatılacaktır. yine de okulla ilgili kafasında herhangi bir soru olan varsa bu entry editlenmeden de istediği gibi iletişime geçebilir.

    kısa bir özet: şu okulun prestijini ve taşağını her bankanın bu okulun öğrencilerini kapmak için verdiği savaş bile çok güzel yansıtıyor. aklınızda bulunsun, burada öğrenciyseniz pek çok banka hiçbir koşul olmadan sizde 90-120 euro arası - karşılıksız bir şekilde - para veriyor. pek çok bankadan da hesap açabiliyorsunuz :)

    edit: eveet, daha önce yazdığım gibi ilk editi yapıyorum.

    bu okulun yazısına nasıl başlasam bilemiyorum aslında. öyle bir okul ki bir fransızla tanıştığınızda "sciencespo'da okuyorum" derseniz hepsinden "vaaoov" diye bir tepki alıyorsunuz. bunun aslında iki nedeni var, birincisi okulun prestiji, ikinci nedeniyse okulun zorluğu. okul bahsedildiği gibi türkiye'deki okullardan daha zor. her dersin en az bir sunumu (exposé), bir paper ya da sınavı oluyor ve bu genelde artıyor. üstüne derse katılmanız çok önemli (%20-25 kadar). yani tartışmalara katılmazsanız direkt 5 puan falan geriden başlıyorsunuz 20 üzerinden. katılımın öbür önemiyse devam zorunluluğu, bir derse en fazla iki kere gitmeme hakkınız var, üçüncüde ek olarak bir şemsiye fotoğrafı ekleyerek dersten kaldığınızı belirten e-maili çat diye atıyorlar.

    buraya gidiyorsanız büyük ihtimal konaklama sıkıntısı çekeceksiniz. "yurtta kalsaydın yeaaa" lafları falan duyuyorum, hiç hoş değil zira paris'te yurt diye bir şey yok. özellikle erkekseniz bir tane yurttan kabul almak türkiye'deki en taşaklı master programına kabul almaktan daha zor. niyet mektubu falan yazmanız gerekiyor lan hahaha. en saçma evin kirasının bile (7 metrekare, duş - banyo - tuvalet yok, yani tuvalet ortak ama duş binada bile hiç yok havuza git diyor adam) 350 euro olduğunu düşünürseniz şehir merkezinde eli yüzü düzgün bir oda için en az 500 euro vermeniz gerekiyor. ancak benim gibi gidip oturma izninden muaf vize almazsanız kira yardımı alabiliyorsunuz ki bu kiranın %15-%20si civarı oluyor genelde.

    erasmus öğrencisi olarak gidiyorsanız bir başka dikkat etmeniz gereken noktaysa normalde dersten geçme notu olan "10"un aslında sizi dersten geçirmeyeceğidir. türkiye'deki okullar erasmus derslerini kabul etmek için cc ve üstü bir not istediğinden 10 d, hatta e (biliyorum bizde yok ama gavur işte...) civarı bir nota denk geliyor ve bizim okullar saymıyor. ects transkript geldiğinde aslında üstündeki notlar curve tarzı bir sisteme göre olsa da bir dersten geçmek için en az 14 civarı bir not almanız gerekiyor.

    gelelim okulun iyi yanlarına. öncelikle okul gerçekten büyülü bir şehirin büyülü bir alanında. birkaç binası var, ve bu binalar hep saint-germain bulvarı civarında toparlanmış. okula nereden gidiyorsanız gidin ya rue des rennes, ya saint germain, ya da la seine üzerinden gidiyorsunuz ki sabahları böyle bir yürüyüş yapmak gerçekten büyülü bir olay. (sabah 8 dersleri için değil ama!) paris'in o güzel sokaklarında hergün farklı bir sokaktan giderek yeni yeni yerleri keşfedebilir, yeni bir boulangerieden muhteşem bir sandviç ya da çikolata alabilir, mutlu mutlu yolunuza devam edebilirsiniz. kendinizi bir edith piaf şarkısında yaşıyor gibi hissedebilirsiniz her an.

    bu okula erasmus öğrencisi olarak geliyorsanız hiçe yakın fransız arkadaşınız olmasına hazırlıklı olun zira ingilizce derslerin (bu erasmus öğrencilerinin %90ının fransızca ders almayacağı varsayımı üzerine söyleniyor tabii) %95i uluslararası öğrenci. bu benim hoşuma giden bir şeydi açıkçası, orta doğu üzerine bir derste çinli, kanadalı ve brezilyalı insanlara bir türk ve bir israillinin birlikte yaptığı bir "orta doğu'daki devletler güçlü mü değil mi?" sunumumuz vardı mesela. bu kadar uluslararası ve heterojen bir ortamda her türlü görüşü görüp sosyal bilimler için kritik olan ufuk açma olayında baya bir yol alabiliyorsunuz. fransız arkadaşım benim iki tane vardı, birisi okulun bana yardımcı olsun diye atadığı bir kadındı, öbürü de derslerimden bir tanesinde türkiye'ye gelmekle ilgilenen başka bir kadındı. sonuç olarak ikisi de seneye değişim öğrencisi olarak boğaziçi üniversitesi'ne geliyor, orası ayrı mesele, hehe.

    okula gelen değişim öğrencilerinin en büyük sosyalleşme aracı hava sıcakken la seine kenarında ya da bahçelerde yaptıkları "picnique"ler. tabii bizdeki piknikler gibi mangal yok; ama peynirini ve şarabını alan geliyor. benim neredeyse tüm arkadaşlarım bu etkinliklerdendi. bu nedenle ilk dönem gitmenizi öneririm açıkçası zira ikinci dönem başında hava soğukken bu sosyalleşme aracı pek iş göremiyor.

    şimdilik bu kadar sözlük, daha da yazarım ama ben.
  • turkiye'de cok bilinmese de okul siyaset ve uluslararasi iliskiler alaninda en son dunyada besinci, avrupa'da ise birinci sirada gosterilmistir.* kisacasi iyi okuldur.

    lisans programindaki ogrenciler zorlu okuma maratonuna machiavelli'nin prens eseriyle baslarlar. okulun maskotunun neden tilki ve aslan oldugu machiavelli'nin su sozleriyle anlasilir:

    "aslan kendini tuzaklardan koruyamaz ve tilki ise kendini kurtlara karşı savunamaz. öyleyse kişi kendini tuzaklardan koruyacak bir tilki ve kurtları korkutacak bir aslan olmalıdır."
  • ders bittiğinde zil çalan okul. akşam 9.15'te dersin bittiğini haber veren zili duyar duymaz eşyalarınızı toplayıp koşarak uzaklaşmanız gerekiyor binadan çünkü bina görevlisi 30 sn içinde gelip -öğrenci ya da hoca fark etmez- kimi görürse bağırmaya başlıyor.
  • haçralarının türkiye'ye kıyasla hayli bi yüksek olduğu okul, sitesinde 24,500 euro diyo.
hesabın var mı? giriş yap