• açıkçası kariyer ve istatistiklere odaklı popülist bir belgesel yerine insani ilişkilerine ve direkt kendisine odaklanılması güzel olmuş. çok beğendim.

    corinna schumacher in neden ona aşık olduğu ve nasıl da güçlü bir kadın olduğunu görmüş olduk. çok fazla şey var aslında ama mick schumacher in röportajı ve michael in senna ile ilgili konuştuğu kısımlar baş yapıt olmuş.

    son olarak neden schumi hayranı olduğumuzu, onun neden sadece bir f1 rekortmeni değil hayranı olunacak bir insan olduğunu güzel anlatmışlar. mick schumacher bize emanettir. ona oğlunun ilk dünya şampiyonluğunu izlettireceğiz. mick e her düştüğünde biz sarılacağız. hiç merak etmesin. o ailesini korudu biz de onu koruyacağız...
  • herkes schumi ovecek zaten, ben mika häkkinen ovmeye geldim. ne kalender adam be. ekranda gozuktugu her kareden feyiz aldik.

    --- spoiler ---

    "can we have a break?"

    --- spoiler ---
  • netflix belgeseli için çok şey yazmak istiyorum ancak tutuyorum kendimi.

    besbelli oldu bittiye getirilmiş, ya da işi alan ekip ortalama belgesel çekip parayı alıp uzamış. olmamış.

    bir kere 90'lardan bahsediyoruz, belgeselin açılışı meşhur eski intro ile yapılabilirdi.

    1994 ispanya yarışı yok, adam sadece 5.'inci vitesle yarışı kazandı.

    1997 monaco yarışı yok, ikinciye neredeyse tur bindirdi.

    1998 hungaroring yok, schumi ve brawn ikilisinin ekstra pit stopla kazandığı efsane yarış.

    2000'de suzuka'da kazandığında, arkada çınlayan hava kornalarını ön plana koyman lazım. schumi son tur son virajı dönerken tavan yapan o kornalar, zamanında sabahın köründe izlediğim o yarışı hatırlatır ve tüylerimi diken diken yapar hep.

    2001, 2002, 2003, 2004 yok. şaka gibi. adamın 1996-2000 arası bütün emeklerini topladığı anlardan hiç bahsedilmemiş. ki o senelerde montoya ve kimi ile güzel çekişmeleri olmuştu.

    2005'de neden kurallar değiştirildi ve nasıl tepe taklak oldular, hiç bahsedilmemiş.

    2006 alonso ile efsane çekişmesi, japonya'da motoru dayansaydı belki dünya şampiyonu olacaktı.

    bu ve bunun gibi bir çok önemli anları yok. çok durgun çok olağan. müzikler çok kötü, hiç moduna giremedim bir türlü. meşhur bi youtuber fan'a yaptırsalardı inanın bundan daha iyi iş yapardı.

    efsane şampiyona yakışmayan, sadece ismini kullanıp prim yapmaya çalışmak olmuş.

    umarım ileride birisi daha tutkulu, daha heyecanlı bir şekilde tekrar yapar.

    keep fighting!
  • hani derler ya koku bazen hafızanızı tazeler unuttuğunuz bir şeyleri hatırlatır.

    dizi başlar başlamaz shuminin gülümsemesini görünce içim cız etti. bu sadece birini özlemek değil. hayatımın bir dönemini, umut dolu gençliğim, o zamanın türkiyesi, arkadaşlıklar vs uzun zamandır unuttuğum bir hissi hatırlattı.

    hakkinen vs schumacher sahnelerinin hepsi beynime kazılmış. ne gösterdilerse hatırladım amk.

    bu arada fanatikliğimden hakkinene zamanında takdir edememişim. ne güzel bir insanmış o da yahu.
  • belgeseli izleyince arşivlerimi açtım...

    99 silverstone'u tv'de canlı izlemiştim. bilgisayarlarda tv kartı modaydı o aralar. böyle ekran görüntüsü almıştım. büyük olaydı o kazası.

    o dönem ntv veriyormuş yarışları :)

    görsel

    bu da böyle bir anımdır.

    muhtemelen de okay karacan'dı sunucu.

    edit: ikinci görsel de atayım:
    görsel

    25 yıldır bu sporun köpeğiyiz.
  • dışarıdan bakınca f1 kimin aracı daha güçlü karar vermek için yapılan bir yarış gibi görünüyor. ancak olay bundan çok daha ötesi. işin asıl ruhunu katan şey pilotların varlığı, yani insan faktörü diyebiliriz.

    bir pilotun altında geçişlere çok müsait atak bir araç olabilir ama pilotun cesareti olmadan bu bir şey ifade etmez. bir araç, gayet kısıtlı imkanlara sahip olabilir ama pilot bu açığı analiz yeteneğiyle kapatabilir. elinizde rakibinizle bire bir aynı performansa sahip bir araç olabilir, burada şampiyonluğu belirleyecek olan ise kimin stres altında daha iyi performans göstereceğidir.

    ayrton senna, alain prost, niki lauda ve son olarak michael schumacher gibi pilotların insanların gözünde kahraman olması da bu yüzden. mesele burada alınan şampiyonluklar değil, bu pilotları izlerken ya da hayat hikayelerini okurken hissettiklerimizdir.

    ben yaş itibariyle diğer pilotlara yetişemedim ama şanslıyım ki schumi'nin ferrari dönemine denk geldim. bu nedenle michael schumacher (marty mcfly ile birlikte) çocukluk kahramanlarından biri oldu. belgeseli de duyurulduğu günden beri heyecanla bekliyordum. nihayet schumi'nin kariyerine başladığı günün yıl dönümünde belgeselimiz yayınlandı. şimdi schumacher, efsane hakkında neler söylüyor bir bakalım.

    öncelikle belgeselin olabilecek en güzel şekilde açılış yaptığını görüyoruz. bu kısımda schumi'nin f1 tarihi için en önemli pistlerinden biri olan monaco'da attığı tur üzerine duymayı özlediğimiz sesi ile belgesel başlıyor. bundan sonra adım adım schumi'nin f1'e gelişi anlatılıyor. şimdi f1'i takip eden herkesin bildiği üzere bu çok çok çok pahalı bir organizasyon ve arkanıza büyük bir finansal destek yoksa f1 koltuğuna ulaşmanız baya zor. schumi de 7 defa dünya şampiyonu olduğu kariyerine başlamadan önce benzer zorluklar yaşıyor. ancak güzel bir şekilde bunu vay michael schumacher şöyle mücadele etti, vay böyle fakirlik çekti diye anlatmıyorlar. bu bölümde amaç kendisinde var olan muazzam güçlü karakterin nereden geldiğini açıklamak.

    normalde efsanelerin anlatıldığı hikayelerde ana karakterin sahneye çıkışıyla işler birden bire tersine döner ancak f1 öyle bir organizasyon değil. özellikle 90'lı yıllarda. bu noktada da schumacher'in f1 için bir diğer efsanevi isim olan ayrton senna ile mücadelesine şahit oluyoruz. tabi o zamana kadar senna, dünya şampiyonluğunu cebine çoktan atmış ve grid'deki yerini sağlamlaştırmış. yalnız schumi de genç yeteneği temsil ediyor. bu nedenle bu iki efsane arasındaki çekişmeye kısa da olsa yer veriliyor.

    bu bölümün kısa olma nedeni hepimizin bildiği üzere f1 tarihinin en can acıtıcı olayının yaşandığı 94 imola. hatta öyle ki şu iki kelimenin ne zaman bir araya geldiğini görsem moralim bozuluyor diyebilirim. çünkü senna ve schumi arasında sürtüşmeler yaşansa da derin de bir saygı da var. bu noktada insan, acaba senna dünyadan bu kadar erken ayrılmasaydı 94, 95, 96 ve sonrasındaki sezonlar nasıl şekillenirdi düşünmeden edemiyor. muhtemelen sadece f1 değil tüm spor tarihine geçecek olaylar yaşanırdı. yine de kısacık sürede yaptıkları bile çok önemli diyebiliriz.

    belgeselin bir diğer farklı yönü de michael'ı aziz gibi anlatmamaları. içinde bulunduğumuz 2021 sezonunda işler değişti tabi ama geçtiğimiz yıllarda pek bi rekabet izleyemiyorduk. bu nedenle yeni izleyiciler bu durumu biraz unuttu. f1'i eskiden beri takip eden izleyiciler ise bunu doğal karşılıyor. çünkü ortada f1 dünya şampiyonluğu gibi bir ünvan varken bir insanın sürekli soğukkanlı olması çok kolay bir şey değil. belgeselde de michael'ın kariyerinde hırsına yenik düştüğü satırbaşı anları görebiliyoruz. gerek villeneuve'ü dürtükleyip sezondan diskalifiye edilmesi, gerek coulthard'ın üzerine yürümesi gibi konular atlanmamış. böylece belgesel evet, schumi bir efsane ancak aynı zamanda insani yönleri de var diyor.

    ayrıca efsane olmak öyle gökten zembille inen bir şey değil. özellikle f1'de ne kadar yetenekli olursanız olun bazı fiziksel kısıtlamalar ile mücadele etmek zorundasınız. bu kısıtlama da genelde araç oluyor. schumi de ferrari'ye geçtikten sonra birbiri ardına bela sezonlar geçiriyor. ancak işte efsane böyle zamanlardan sonra ortaya çıkar. schumi, zorluklarla karşılaştığında asla pes etmiyor ve elindeki tüm imkanları sonuna kadar değerlendiriyor. işte mühendislerle birlikte çalışması olsun, takıma liderlik etmesi olsun diğer pilotlardan ayrılan yönlerini bire bir görüyoruz. mesela şuan f1'de michael schumacher ayarında bir pilot yok. ben yeni jenerasyondan bir pilot olsam direkt schumacher'in izinden gitmeye çalışırdım. evet yetenek konusunda belki ona yetişemem ama böyle bir mantalitenin takıma çok şey katacağı bunun da piste yansıyacağı muhakkak.

    sonuç olarak belgesel hem schumi'nin neden efsane olduğunu anlatabilmiş hem de bunu insani yönünden kopmadan başarmış. bu nedenle ben ortaya çıkan işi gayet başarılı buldum. tabi burada yine de bir burukluk yok değil. gönül isterdi ki michael jordan belgeselindeki gibi kendisi çıksın anlatsın, yarışlar hakkında yorumlar yapsın ama malum durum artık ortada. zaten bu belgeselin duyurulmasının üzerinden de hayli zaman geçti aslında. yapımın bu kadar uzun sürme nedeni de yapımcıların aileyi incitecek herhangi bir içerik konusunda hassas olmaya çalışması. o inceleyip sık dokuma da haliyle çok zaman aldı. yine de belgeselin kalitesine bakınca iyi ki böyle bir proje yapılmış diyor insan.
  • başlıkta yazılanlara bakılırsa jean todt'un "acaba hakkinen mi bizim için doğru sürücü soruları sorulmaya başladı" şeklindeki sözleri kafa karıştırmış. bunun nedeni jean todt'un kendisi değil, luca di montezemolo'dur. montezemolo 1999 yılında aynı 2006 'da olduğu gibi takım üstündeki hakimiyetini göstermek için sözleşmesi bitecek olan schumacher'in de pazarlık gücünü düşürmek amacıyla hakkinen ile görüşmeler yapmaya başlamıştı. fakat jean todt, ferrari'nin hissedarları olan agnelli ve ferrari ailelerini schumacher'in takım için doğru sürücü olduğuna ve hakkinen'in gelmesi halinde takımda kutuplaşmalar yaşanacağına ikna etmiş, montezemolo'nun planlarını suya düşürmüştü. fakat montezemolo bunun intikamını 7 yıl sonra raikkonen ile anlaşarak almıştı.

    bu montezemolo'nun ilk vukuatı değil. 1976 yılında da niki lauda kaza yapınca hemen carlos reutemann ile anlaşmış, lauda geri gelince de 3 araç ile yarışmıştı.

    belgeselde bahsedilmeyen bir konu da schumacher'in aynı dönemde mclaren ile görüşmüş olması ama prensipte anlaşmalarına rağmen, sponsorluk ve reklam yönetimi konusunda yaşadıkları anlaşmazlıklar nedeniyle schumacher'in mclaren transferi gerçekleşmemiştir.

    bu başlıkta (ve başka başlıklarda) "hakkinen daha iyiydi" vs. gibi konuşanların aksine hem mercedes, hem de mclaren, hakkinen'e sahip olmalarına rağmen, schumacher'i en az 3 kez (1995, 1999, 2001) transfer etmeye çalışmış, ücret olarak da hakkinen'in ücretinin en az iki katını ödemeyi kabul etmiştir.
  • rubens barrichello ile ilgili tek kelime bile geçmedi. bir tek bana mı garip geldi bu durum?
  • 1994 yılında hile yapan schumacher değil benetton ve mclaren'dir. senna ise schumacher'in sürüş tekniğini anlayamadığı, bu nedenle de duyduğu seslere ve schumacher'in hızına anlam veremediği için benetton'u çekiş kontrol sistemi kullanmakla itham etmiştir. benetton aracında bulunan sistem senna'nın sandığı çekiş kontrol sistemi değil, kalkış kontrol sistemidir.

    not: bitin artık be yeter!
  • --- spoiler ---

    ferrari şampiyonlukları üzerinde neredeyse hiç durulmamış ayrıca insan bir fernando alonso ile de röportaj yapar fikirlerini alır. sonuçta birlikte şampiyonluk mücadelesi verdiler. benim için eksik ama güzel ve duygusal bir belgeseldir
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap