• bastırma (bilinçaltına atma), yansıtma, yadsıma (inkar etme), bahane bulma (mantığa bürünme), gerileme, yüceltme, özdeşim kurma, telafi (ödünleme), karşıt tepki geliştirme, yön değiştirme, düş kurma, kendine yöneltme, şakaya vurma... olarak türkçe ifade edilen kişinin kaygıdan sorundan kendisini kurtarmak için başvurduğu yollardır.
  • dozunda kullanıldığında ruh sağlını koruyan, aşırı kullanıldığında ruh hastalıklarına yol acan mekanizmalar.
  • "çünkü başına gelen ilk şey onu sevmesi gereken kişiler tarafından terk edilmek oldu. insanları kendisine yaklaşmaya fırsat vermeden uzaklaştırıyor. buna savunma mekanizması denir."

    good will hunting
  • "bilinçaltımızda yatan temel korkuları(değersizlik, kaybetme korkusu, yetersizlik/başarısızlık, yüzleşme ve ölüm korkusu) tetiklememek için çeşitli savunma mekanizmaları geliştiririz.
    örneğin çok seveceğimizi hissettiğimiz bir insanla bağ kurmaktan kaçınabiliriz. bu bizim reddedilmekten ya da terk edilmekten, muhtemel olarak çekeceğimizi düşündüğümüz acıdan kaçınma biçimimizdir.
    değersizlik hissettiğimiz için insanlara daha acımasız davranıyor olabiliriz ya da tek bir partnere sadık kalmadan, pek çok bedende tatmin aramaya devam edebiliriz.
    diyelim ki kaybetme korkunuz öylesine yüksek ki, acı çekmemek adına çok sevmekten korktuğunuz kişilerle bağ kurmaktan kaçınıyorsunuz. bu davranış genellikle herkese karşı değil,sadece çok aşık olduğunuz kişilerde ortaya çıkar. her şey yolunda giderken, korku eşiğinize geldiğinizde birdenbire ilişkiyi sabote etmeye başlarsınız. üstelik çoğu kez bunu farkında bile olmadan yaparsınız.
    bu korkuların her biri, her insan için farklı şiddette olacaktır. örneğin iş ve kariyer konusunda değersizlik çekmeyen ve çok başarılı olan, para kazanabilen birisi, aşk ilişkilerinde kendine güvensizlik hissedebilir. ya da sağlık alanında son derece rahat olan biri, insan ilişkilerinde ölüm korkusuna sahip ise, insanlara güvenmeyecek ve onların davranışlarını değiştirmek ya da kontrol etmek ihtiyacı duyacaktır."
    seda diker, kök korkuların ve savunma mekanizmalarının ikili ilişkilere etkisini bu şekilde açıklıyor.
  • her seyle ve herkesle (en cok da kendinle) dalga gecmek, bu mekanizmalara sukela bir ornektir.
    (bkz: sarkastik)
    (bkz: sarcasm)
  • ruh sağlığının hayata tutunabilme dengesini koruyan en büyük reflekstir, olmalıdır. tutarlılık gerektirmez. bazen cümlelerle ifade edilemez mantıklar bile çıkar burdan. bu yüzdendir ki bazen insanlar kendini ifade edemez. sözcüklerde karşılığı olmayan bişidir. kişinin kendisinden başkasının anlaması mümkün değildir, hatta çoğu zaman kendisi de kelimelere dökemediği için anlayamaz. garip bişidir bu.

    bu salak tanım da kendini ifade edememenin savunma mekanizması olabilir mesela...
  • ennn superi yuceltmeseklinde kendini gosterendir ki, buna siginan kisiler genellikle sanatci vs. olurlar. bas edemedikleri sey karsisinda dikkat ve enerjilerini resim, muzik gibi alanlara kanalize ederler.
    (bkz: ke$ke herke$ yapsa)
  • bireylerin kendilerini psikolojik olarak rahatlatmak icin bilincsizce gelistirdikleri teknikler
  • savunma mekanizması sadece bireylerde bulunmaz. bireylerin oluşturdukları toplumların da savunma mekanizmaları vardır (silahlı kuvvetlerden bahsetmiyorum). bu mekanizmalar, toplumun yıllarca özene bezene oluşturduğu ve kemikleştirdiği işleyiş mekanizmasını bozmaya yeltenecek, çürük elma diye tabi ettiğimiz bireyleri ayıklamakta kullanılır.

    peki bu mekanizmalar nasıl işler?

    öncelikle, hepimizin bildiği gibi herkesin adına sözcülük yapan, tüm insanların sıkıntılarını ve memnuniyetini dile getiren toplum diye bir merci yoktur. toplum, benimdir, sensindir, ayşe teyzedir, himmet dayidir. tabi bizim ortalama bir ekşi sözlük müdavimi için okul arkadaşıdır, iş arkadaşıdır, annesidir, babasidir. peki burdan ne anlıyoruz.

    burdan şunu anlıyoruz: yaptığımız her harekete, ifade ettiğimiz her görüşe ve bu hayatı yaşayış tarzımıza ilk tepkiyi bu saydığımız kişi ya da kurumlardan alırız. peki onlar bu tepkiyi kendileri mi geliştiriler? kendileri geliştirirlerse farklı zamanlarda farklı yerlerde farklı kişilerden nasıl aynı tepkileri alırız. richard dawkins'in memetics ve meme kavramları bu işleyişi açıklıyor aslında. ama bunun toplumun savunma mekanizması olarak kullanılabileceğini söylemiyor. sonuç olarak insanlar bu tepkileri kendileri geliştirmiyorlar. peki niye yapıyorlar niye?

    konuyu daha da bulandırmamak için neden bahsettiğimizi söyleyeyim. ama tabiki bu söylem büyük çoğunlukla deney grubu tarafından okunacağından çok bişey ifade etmeyecek. şimdi mesele şu arkadaşlar. insanlara (bizim örneğimizde arkadaşlarınıza, ailenize, ayşe teyzeye ya da himmet dayıya) hayatın rekabet etmekten ibaret olmadığını söylediğinizde, çalışmanın gereksizliğinden (başka bir entry de etraflıca incelemek üzere şimdilik hatırlatma amaçlı bir adet açma bir adet de kapama paranteziyle buraya not düşüyoruz) dem vurduğunuzda, şehitler ölmez vatan bölünmez sloganının birileri tarafından söyletilmediğini ya da hrant dink'in bir takım gizli örgütler tarafından öldürtülmediğini, bu insanların yıllar süren çabalar sonunda kendiliklerinden ve seve seve bu hale geldiğini, anne-babaları da dahil olmak üzere hepsinin koskocaman bir deneyin denekleri olduğunu söylediğinizde, ulu önderleri ya da dinleriyle ilgili en açık yıkıcı argümanları önlerine koyduğunuzda size: tembel, korkak, kendini beğenmiş, küstah, vatan haini, dinsiz, başarısız, liboş, komünist vb. sıfatlarla hitap edeceklerdir.

    dikkat edilmesi gereken nokta bu sıfatların birbiriyle alakalarının olmamasıdır. yine de yukarıdaki tezlerde bulunan bir birey bu sıfatların herbirini hayatının çeşitli dönemlerinde başka başka insanlarından duyabilir.

    işte toplumun savunma mekanizması denen şey budur. sizin farklı birşeyleri algılamış olma ihtimaliniz yukarıdaki sıfatların herhangi birisini ya da hepsini haketmiş olma ihtimalinizden her zaman daha düşüktür. üzgünüm.
  • başınıza üşüşen mikropları geri püskürtme sistematiği.
hesabın var mı? giriş yap