• 1 senelik toplu taşıma tecrübesinin sonrasında "nasıl gidilir" rehberini paylaşmaktan onur duyduğum eğitim yuvam, ekmek kapım.

    taksim'den: akm önünden shuttle'lar 20 dakikada bir (saat başı, 20 geçe, 20 kala) kalkıyor eğitim süresince. sonrasında yarım saatte bire düşebilir, emin olamadım.

    mecidiyeköy'den: cevahir'in önündeki ya da mecidiyeköy'den kuştepe shuttle'larının kalktığı yerin ordaki duraktan, 49, 49b, 49a, 49g ve 49y numaralı otobüsler. 49a, 49g ve 49y okmeydanını dolaştıklarından pek tavsiye etmiyorum, 49 dünyanın en eski otobüsü ve en karizmaları kesinlikle 49b (şu anda bir otobüs hattından bahsettiğimi anımsayıp tedirgin oldum), okmeydanından uzatmadan, direkt çağlayan yokuşunu kullanıyor bu son ikisi. eğer müzeye gelecekseniz "bilgi üniversitesi", eğitim binalarına gelecekseniz de "silahtar" durağında inmeniz, yolun karşısına geçip biraz da yürümeniz lazım gelmekte.

    eminönü'nden: turyol motor iskelesinin (şu üsküdar ve kadıköye gidenler hani) hemen önündeki duraktan kalkan 99, 44b, 36ce numaralı otobüsler. en hızlısı her zaman 99dur, 36ce öğle vakitlerinde inanılmaz kalabalık olabilir. sakarya mahallesi durağından bir sonraki durak olan "silahtarağa caddesi"nde inmeniz lazım gelmekte bu yolu kullanınca da, inince az bir şey yürüyüp hemen ilerdeki fil köprüsü'nden (adı bu, evet, hahah) karşıya geçince eğitim binalarının olduğu yere geliyorsunuz zaten.

    ayrıca, hala üzerinde çalıştığım bir "nasıl dönülür?" rehberim vardır ki onu da finaller bitince halka açacağımdır. afiyet olsundur.

    finaller sonrası edit:
    (evet. "nasıl dönülür?" rehberi genel olarak "nasıl gidilir"deki toplu taşıma araçlarını içerdiğinden bu sefer daha bir tüyo vermeyi tercih edeceğim.)
    -santralistanbul'dan mecidiyeköy'e gitmek malesef gidiş yolundaki kadar kolay olmuyor. hatta otobüsler o kadar kalabalık, trafik o kadar sıkışık olabiliyor ki "eytere be!" demiş ben kişisi shuttle ile taksim'e gidip ordan metroyla mecidiyeköye gitmeyi tercih ediyorum. daha kısa, daha huzurlu. tabii gün/saat faktörlerini hesaba katmak lazım, ben sadece denemekten yoruldum, hepsi bu*.

    -eminönü'ne gitmek ise balat ve karaköy taraflarındaki olası trafik sıkışıklıklarını saymazsak oldukça rahat ve manzara dolu. 36ce, 44b ve 99 eminönüne gitmeden önce karaköy'e uğradıklarından tünele gideceklerin bu yolu kullanmaları (bütün istiklal caddesini yürümemek maksatlı) çok daha mantıklı olacaktır. ayrıca 399b, 399c ve 399d numaralı otobüsler de karaköye uğramadan direkt eminönü'ne gidiyorlar. her şey çok güzel, yalnız bilmeniz gereken ayrı bir şey daha var ki bu otobüslerin şoförleri sanki ralli yapıyorlarmış gibi sürüyorlar, tavsiyem akbili bastığınız an ışık hızıyla ilk boş yere oturmanız, yoksa zaten bey amcanın gaza basmasıyla kendinizi arka camda bulabiliyorsunuz*.

    budur. tekrar afiyet olsun.
  • son bir kaç yılda hayvan gibi dolmuş kampüstür. yemek yemeye gidemiyorum lan! o kadar dolu ki, saatlerce iğrenç parfümlerin, konuşmasını bilmeyen ve bu yüzden hayvan gibi bağırarak konuşan kalın enseli apaçilerin falan filan içerisinde uzunca bir süre yemek sırası beklemek çok kötü bir fikir gibi geliyor ve ben e4'ün en ücra köşesinde (laboratuvarda, evet, okulun en ücra köşesi (diğeri için e3 lab)) sıkışmış durumdayım. hayır çıkayım süleyman abiye gideyim köfte yiyeyim desem orası da ayrı bi dert. orası da full. eskiden bomboş olurdu bu sene anlamadım, herkes hücum etti.

    of. ne yabıcaz be kamil, anamız sikildi şu okulda.
  • okulda ilk günüm:
    daha önce de ücreti neredeyse bilgi'yle denk bir okul bırakmış gelmişim. yani öğrenci profili olarak çok değişik şeyler beklemiyorum. fakat santral'e ayak atmamla birlikte krek'in önünde durup çevreme baktım: öğrenci gibi lan bunlar dedim içimden. çantayı kolda taşıyan düzleştirici mağduru üniversite kızları vardı, yok değil. ama bildiğin azlardı lan. manzaraya baktım ve aynen üniversite tanıtımlarındaki gibi, sırt çantalı rahat giyimli üniversiteliler sarmış dört bir yanımı. ilerleyen zamanlarla da böyle devam edecek mi bilmem lakin beş haftadır durum bu.

    sonuç olarak bu kampüste; yeşilliğe açılan camekanımsı sınıflarda ders işlemek, iki ders arası santral ağaçları altında uyuyakalmak falan çok güzel.

    eski okulda neden okula gitmek istemediğimi, okulun çoğunluğunun ne kadar kıro ve kasıntı olduğunu burada daha net gördüm. bilgi ve santral sayesinde resmi olarak üniversite hayatına geçiş yaptım arkadaş.
  • bu kampüsü, komple otto santral sanıyor arada sırada konsere gelip giden bazı gençler.

    mesela, "otto'nun starbucks'ında buluşalım" cümlesini duydum dün. meydan alışveriş merkezinde, "dnr'ın starbucks'ında buluşalım" demek gibi bir şey.

    yani sanırsın, otto'nun bahçesine okul yapmışlar, müze yapmışlar, starbucks falan yapmışlar.
  • bugün ilk defa ziyaret ettim. adamlar yapmış usta.

    istanbul'un biraz sapa bir köşesindeki götü boklu eski bir tesisten adamlar hayli şık bir yerleşke var etmiş. belli ki hiç de bozmamışlar eski halini.
    istanbul üniversitesi'nin beyazıt kampüsü gibi yeşillik, çayırlık falan değil ama oldukça modern, aslına uygun ve özgün bir ortam.

    bu şehirde iş hanından bozma o kadar çok üniversite kampüsü var ki, böyle güzellikleri görünce ucundan köşesinden mutlu oluyor insan.

    her şey bir yana, aklıma gelmişken belirteyim. eğitim haktır, satılamaz.
  • çimenlerinde hala bira içtiğimiz kampüs, kim neyi arındırıyor anlamadım? zaten gidip tamirhanede içki içimyiorduk öğrenciler olarak. aynı zamanda bu sene olur olmadık yerlerinde sınıflar ortaya çıkmış kampüstür, yakında baçeye çadır kurup ders yapılmasından falan korkuyoruz.
  • 8 eylül 1007 itibari ile bienal destekli multinasyonel bir toplulukla açılışını yapan yeni müzemiz. türkiye'nin ilk "çağdaş sanatlar müzesi"
    herkeste bir taşınma telaşından midir bilmiyorum ama biraz oturmamislik ve özellikle mimari detaylarda acelecilik gözlemledim. özellikle ana binada ve peyzajda daha çok göze çarpıyor bu. zamanla düzelecektir diye umuyorum, ama istanbul modern'de eleştirilenden daha çok işçilik ve detay hatasi var, ya da her iki ışıktan biri yanmamak için tasarlanmis ve de brüt beton yanında brüt sıva da iyi gider diye düşünmüşler..

    bundan sonra burada kampüs ile olan ilişkiler nasil olacak, yaşam nasil olacak, sanat ve tasarim ortami oluşabilecek mi,
    göreceğiz..

    edit: 1007?
  • avrupayı karış karış gezmiş çok görmüş, çok bilmiş insanlarımızın bir türlü beğenemediği ve bok attığı yerdir burası. memleketimizde çoğu insanın huyudur zaten beğenmemek. en kolayıdır çünkü. işin iç yüzünü, ne zorluklarla bu hale getirilebildiğini bilmeden oturup yorum yapmak, oturduğu yerden olmamış, olmamış, bu da olmamış demek en kolayıdır. bence oturup şükretsinler istanbul geç de olsa böyle muhteşem bir ortama kavuştuğu için. biraz da üzülsünler. keşke ayı oslaydık da ukala olmasaydık diye.
  • servisten inip dersinizin olduğu binaya gidinceye kadar derse geç kalma ihtimalinizin olduğu bilgi üniversitesi'nin kampüse benzeyen tek kampüsü.
  • bilhassa yaz ve bahar aylarında şahane olan istanbul bilgi üniversitesi kampüsü. candır, canandır.
hesabın var mı? giriş yap