• dar sokaklarında hayat olan şehir. hiç beklemediğiniz anda beklemediğiniz hoş anılar edinebilirsiniz. istediğiniz herhangi birinin yanına gidip direk muhabbete girebileceğiniz sıcak insanları vardır. az buçuk ingilizceleriyle olabildiğince yardımcı olmaya çalışırlar. şehirde kaybolmak zordur. katedrali referans alın, tüm yollar katedrale çıkar. alkolle ilgili değişik kurallar var yalnız dikkat. ben tam hatırlamadığım için bir bilenden öğrenin ancak şöyle şeyler, mesela barlar gece 4 e kadar açık ama mesela 1'den sonra dışarı cam şişe çıkartamıyosunuz, saat 1 olduğunda barın önünde elinde plastik bardaklarla bi eleman dolaşıp bunları kullanmanızı rica ediyo. "estrella galicia" diye bir biraları var. adamlar için bira bu. nerde bira yani cerveza derseniz diyin önünüze bu biradan gelir, burger king'de de en lüks mekanda da, en salaş mekanda da. ben beğendim, ama başka bira isterseniz özellikle ismiyle belirtmeniz gerekli. alkol fiyatlarını tam olarak hatırlamasam da oldukça uygun, biz 1 hafta boyunca pek su içmemiştik öyle söyleyim. cafe tarzı yerlerde bira istediğinizde ya patatesli soğanlı yumurta gelir* yada ekmek üstü sucuk. sucuk domuz sucuğu şimdiden belirteyim. ama lezzetli. yemek olarak özellikle deniz ürünlerini tavsiye ederim. genel olarak ispanyanın büyük bölümü gibi burada da oldukça fazla çeşit var ve ucuz. türkiye'de yemeye kalksanız 3 taneli rakamları gözden çıkartacağınız ahtapot-kalamaz-karides-ıstakoz-midye-tarak ve isimlerini bilmediğim çeşitli balık ve canlıları 7-20€ arası fiyatlara mideye indirebiliyorsunuz ancak dikkat etmek gereken birşey var. istediğiniz yemeği mümkünse önceden görün. sonra çok büyük ümitlerle söylediğiniz yemek biraz fazla sade çıkıp hayal kırıklığı yaratabiliyor. mesela bi keresinde benim şatafatlı ismine aldanıp söylediğim ahtapot bildiğin patatesle birlikte suya atılıp haşlanıp kesilip önüme getirilmiş birşeydi, baharat dahi yoktu içinde o derece. ancak porsiyon olarak 2 kişiyi doyurabilecek tabak 9€ gibi birşeydi. onun dışında adamlar felaket yiyor. hemde öyle böyle değil. porsiyonları da ona göre. uluslararası fastfood zincirlerini filan hesaba katmazsak, diyelim 4 kişi bi lokantaya oturdunuz, sakın 4 kişilik sipariş verip bide üstüne aperatif filan söylemeyin. bi keresinde oturup iki kişi beraber yeriz diye 2 porsiyon pirzola söyledik. türkiye'de o kadar eti 2 ayda tüketmiyorumdur. 2-3 kg kadar vardı sanırım. merkezi çok büyük değil, dolayısıyla biraz fazla insan trafiği var. tabi bunda madrid'den aynı uçakta geldiğimiz hatunu ertesi gün burger king önünde görüp merhaba dememin de etkisi olabilir. yanındaki arkadaşı şoka girmişti yazık, türk mü? nası ya diye.

    neyse, gezdiğim ülkeler arasında zaten ispanya beni direk kalbimden vurduğundan, burayı da tavsiye ederim, gidin gezin, takılın. akdeniz insanı bi kere, gerçi galiçya okyanusa bakıyo ama olsun. katedral önünde gördüğünüz hatunların yanına biranızı alıp gidip merhaba deyip oturun. muhabbet edin, lakin abazalığa vurmayın zira polis merkezine 30m uzaktasınız ve şuan sizi izliyolar. alışveriş yapacak çok bir yer yok. adamlar bizdeki gibi avm manyağı değil sonuçta, öle yurtdışına çıkıyorum iphone alayım filan derseniz başka yere. ha isterseniz el corte ingles varmış ama uzakta diye gitmedik biz. ama güzel ve değişik hediyelik eşyalar bulabilirsiniz. değişik t-shirtler, üzerinde galiçya'nın sembolü olan çeşitli eşyalar, takılar vs. bu arada özellikle aramıştım, maalesef hard rock cafe yok.
  • vakti zamanında günlük tur ile porto'dan gidip gördüğüm şehir. ispanya'nın galiçya özerk cumhuriyeti başkenti. galiçyaca denilen portekizce-ispanyolca karması bir dilleri var. kentten bahsetmek gerekirse, burası katoliklerin mekke'si gibi. her yer hacca(gerçekten de hacca) gelmiş hıristiyanlarla dolu. dünyanın her yerinden katolikler buraya geliyor. yürüyerek gelenler için santiago yolundaki hosteller para vermeseniz bile sizi kabul edebiliyor. artık gönlünden ne koparsa sistemi ile işliyormuş çoğu. şehir merkezinde de kalınacak yerler fazlasıyla var. şehir derken gerçekten de modern bir şey beklemeyin, burası hala yüzyıllar öncesini yaşayan bir yer. yaklaşık yüz bin kişi yaşıyor ve neredeyse bütün binalar tarih kokuyor. belediye binasının önünde (bkz: pazo de raxoi) ise katedral bulunuyor. ayrıyeten gene çok eski bir üniversite olan* (bkz: universidade de santiago de compostela) şehir içerisinde yer alıyor.
  • her daim yagmurlu bir sehir.
  • 78 kisinin hayatini kaybettigi tren kazasiyla bugunlerde adi sikca duyulan ispanyol sehri.

    (bkz: 24 temmuz 2013 ispanya tren kazası)
  • aslında antik çağ mezarlığıdır burası. ortaçağda kutsal bir nitelik kazanmış ve özellikle katolikler için bir hac mekanına dönüşmüştür. mezarlığın üzerine inşa edilen görkemli tapınak mutlaka görülmelidir.
  • madrid ve de barcelona'nın gereksiz ünü yüzünden pek bilinmeyen, taş kaplı ve de her daim yağmurlu havasıyla insanı büyüleyen bir şehir. şehirde ki turistlerin çok önemli bir bölümü el camino de santiago'yu yürümüş olan insanlardan oluşuyor. bunun haricinde portekiz sınırına çok yakın olması ve de bir kaç saat içerisinde porto'ya geçebiliyor olmanız da ayrı bir güzelliği tabi. ruh olarak biraz prag'ı andırsa da karadeniz havasından farklı olmayan havasıyla farkını ortaya çıkarıyor aynı zamanda. bir gün yeniden geleceğim dediğim nadir şehirlerden birisidir ayrıca. avrupa'nın en uç noktalarından birisi olmasına rağmen hazır türk hava yolları'nın 79 euro'luk kampanyası varken kaçırmayın derim.
  • 820 ile 830 yılları arasında galiçya'da bulunan compostela'da* havari iago'nun* olduğuna inanılan bir naaş bulunur.

    kelt dönemine ait bir köyün veya vizigot döneminde ait bir mezarlığın istihkamının bulunduğu sanılan libredon dağı'nda inzivaya çekilen keşiş paius'ın 813 yılında yıldız şeklinde tuhaf ışıklar gördüğü rivayet edilir. bu tuhaf olaydan etkilenen iria piskoposu teodomirus o bölgede içinde üç ceset olan bir mezar keşfeder. cesetlerden birinin başı kesiktir ve mezarın üzerindeki yazıtta "zebedeus ile salome'nin oğlu yakup burada yatar" diye yazar. ceset havari yakup'a atfedilir ve burası önce galiçya sonra da avrupa'nın geri kalanı için ibadet ve hac yeri haline gelir. iria piskoposları santiago'ya yerleşirler ve bu bölge üzerinde egemenlik sahibi olurlar. ii. alphonsus buraya bir kilise inşa ettirir ve benedikten keşişler 823'ten itibaren buraya yerleşirler. 960 yılında şehri normanlardan korumak için inşa edilen surlar, 997'de müslüman akınlarına karşı duramaz hale gelir.

    iber hristiyanlarının hamisi haline gelen aziz yakup'un, müslümanlara karşı yürütülen silahlı çarpışmalarda aktif rol aldığına dair bir inanış vardır. rivayete göre savaşlarda, üzerinde beyaz kıyafetlerle bir dolu "kafiri" öldürdüğü görülür. tarihteki santiago matamoros adı buradan gelir.
  • saint jacques katedrali golgesinde verilen konserler, defileler, ozellikle fransiz ogrencilerin ragbet ettigi 'tam bir ogrenci memleketi', muzigin sabahin gec, oglenin erken vakitlerine kadar surdugu, her yerinden tarih fiskiran uzun dik dar yokussuz sokagi bulunmayan, cuzzi bir miktarla rahatca tatil yapma imkani olan sehir. cevrede cikadan cok ciko var lakin yerine sevemem be turk erkegi.
  • camino de santiago amacıyla ruhani bir hedefe ulaşma için bu şehre gitmediyseniz 1 gün sonra sıkılmaya başlamanız olası olan şehir. park ve kilise haricinde pek görülecek bir şey bulamadık. katedralin yanındaki parador hotel de reis catolicos'da bir oporto bir tarta de santiago keyfi mutlaka yapın.
hesabın var mı? giriş yap