• "adalet en çok hak arayanların elinde küçülürmüş." zeki demirkubuz

    --- spoiler ---

    katil gösterilmiyor,polisler yaklaşıyor yaklaşıyor sonra katilsiz,kanıtsız bırakılıyor.kanun , şiddetin ve zanlının üstünde oluyor.

    filmde sahne sahne gösterildiği kadar bir çözüm elde etmeye çalıştım.nedenlerim beni soru karmaşıklığından 2-3 cevaba çıkarıyordu.birini paylaşmak istedim.
    katilin en büyük kanıtı cinayettirden yola çıktım.

    neden tek bir kişi olsun ki katil?

    2 kişi.

    katil(park hyun-gyu'nun askerlik arkadaşı) ve işbirlikçisi(park hyun-gyu)

    park hyun-gyu tam incelenmedi.sadece baskıyla konuşturuldu.bize de polis gözü aktarıldığı için işlenmiş bir cinayet silsilesinde katilin gözünü göremedik.
    park hyun-gyu'yunun zorla öttürülmesinin dışında, yalnız bir kimse oluşu, içine dönüklüğü,tek yaşayışı ve polisin bir şey bulamayacağına inancı hep tamdı.
    park hyun-gyu bir nekrofili hastasıdır,fakat öldüremez.öldürmeye cesareti veya gücü yoktur.fakat izler.arkadaşı öldürürken o izler.izlemeyi sever.
    neden işbirliği yapar?
    -park hyun-gyu'nun 4.cinayet vakasında yalnız bir kadının fabrikaya yakın bir yerlerde tarlaların içinde yürüyüşü sırasında arkasından gelen ıslık park'ındır.biliyorsunuz ki gecenin bir karanlığında hele bayansanız ıslığın ters istikametine doğru yol alırsınız.işte o ters istikamette arkadaşı çalıların içinde pusudadır.asıl katil.

    park hyun-gyu neden öldüremez?

    -aslında öldürmeyi denemiştir.dedektif sun'un okulun tuvaletinde ağlayan kadını araştırmasında dağın tepesinde ücra bir köşedeki kadın başından geçen olayı anlatır.tarifine göre adam narin ellidir.park, aynı yöntemle kadını kıskaca almıştır (katilin öğrettiği gibi) fakat o sırada oradan geçen bir bisikletli cinayetini gerçekleştirmesine engel olur.kadın park'ın yüzünü de görmemiştir.sorun olmayacaktır, park ilahi rastlantısıllıkların ışığında, kendisinin öldüren olduğuna değil ,izleyen olduğuna inanır.ondan sonra da öldürmeyi düşünmez.

    özürlü çocuk, park hyun gyu'nun resmini nasıl tanır?

    -özürlü çocuk hem cinayeti işleyeni hem de saklandığı yerden park'ın yüzünü görmüştür ama -katil bu mu?(park'ın resmi) sorusunun cevabına net yanıt verememesinin sebebi budur.çünkü o öldürmemiştir.izlemiştir.küçükken park'ın çocuğun yüzünü kor bir cisimle yaktığı açıktır.çocuğun cinayeti işleyeni değil de park'ı tanıması fakat katil olduğuna hüküm getirememesi bu yüzdendir.katili de görmüştür.ama katilin bir resmi polisin elinde yoktur.

    ortaokul öğrencisi cinayeti nasıl tertiplenmiştir?
    park dedektif sun'u atlattıktan sonra ormanda arkadaşıyla buluşup sote bir tepeliğe geçmiştir.rastlantısal oluşu önemlidir. çember daraldığında teatral plan önemli değildir.

    katil; park'ın onca sorgu ve baskıya rağmen "var olduğunu" fakat delillerin park'ı işaret edip,kanıtlayamaması tam bir ego doyuruculuğudur.zira amerikaya yollanan sperm katilindir.park'ın değil.
    sote yerlerin,ıssız tarlaların tespiti harita planlayıcısı parktı.nereler boş oluyor,neresi uygun.arkadaşına söylüyor sonra uygulamaya geçiyorlardı.

    katil ilk seferinde cinayetine teatral bir tablo katmayı planlıyor cinayetinde kırmızı ögesine dikkat çekiyor.teatral tablo fikri park'ın,uygulacısı askerlik arkadaşıydı.sonra bu ögeyi ve cinayet seçiciliğini azalttı ve son iki cinayetinde vajinaya maktülün nesnelerini tıktı.aynı zamanda son maktülünü küçük bir ortaokul öğrencisini seçerek,yağmursuz bir zamanda öldürdü.

    katil planına şarkıyı da dahil etmişti.birileri bu şarkıyı dinlediğinde yağmurlu,kırmızılı kadın ölecekti.şarkıyı, özellikle teatral tablo katmasında önemli olduğunu düşünüyordu.bu şarkıyı park'ın adresinden göndereceklerdi.zira park bir şekilde polislerin dikkatini şarkıyla çekecek olsa dahi sorguya çekilirse buna hazırlıklıydı.çember park'ın etrafında daralınca katil ölümlerini teatrallikten çıkarıp,rastlantısal fakat dikkatli olmasına özen gösterdi.

    gelelim en son kimdir bu katil olayına?

    http://img839.imageshack.us/img839/9463/2adam1.jpg

    http://img10.imageshack.us/img10/3075/2adam.jpg

    katil,park'ın askerlik arkadaşıdır.tahminimce park'ın yalnızlığı,karizmasından ve nekrofilisinden etkileniyor ve park'ın ölüm şairaneliğine ilgi duyuyor.bunları gerçekleştirmek isteyen ve kendi süper ego dürtüsünü tatminkarlığa kadar götüren biridir.köyde bir otelde kalan yabancı veyahut (park'ın kütük desteğiyle) köyde ölen yaşlılardan birinin uzak akrabası rolüne girebilir
    park'ın insanlardan kaçışıda onu etkiliyor.dikkat ederseniz park'ın pek iç içe olduğu yakın kimseler filmde pek gösterilmemiştir..

    o yüzden katilimiz"sıradan biridir".park olsaydı küçük çocuk en azından "yakışıklı-çirkin" ayırımını yapabilirdi ve yakışıklı derdi.

    ben nereden tahmin ettim?
    filmde görmek üzerine ince dokundurmalar var.suçlu ve suçsuzun yüzü hiç bir zaman ayırt edici olamaz.ama elinizdeki yüzlerin hepsini incelemelisiniz. suçlu-suçsuz,şiddet-eylem,kanıt-kanıtsızlık olayları enfes bir çekicilikle anlatılmış ama ben her zaman katilin en büyük kanıtının cinayet olduğuna inanırım.benim için katili bulamamak onun olmadığı veya kaybolduğu anlamına gelmiyor.

    --- spoiler ---
  • işkenceci polisin sorgu esnasında sağ ayağına kılıf geçirerek zanlılara vurması ve daha sonra sağ bacağına giren bir paslı çividen dolayı kangren olup bu bacağının keslimesi de filmde önemli göndermelerden bir tanesidir...
    (bkz: ilahi adalet)

    baş parmağı , işaret parmağı ile orta parmağın arasına sokmak suretiyle yapılan hareketin (bkz: nah işareti) türklere özgü milli bir işaret olmadığını öğrendiğim filmdir ayrıca...
  • klasik dedektif filmlerini sağlı sollu tokatlayan( daha doğrusu uçan tekme atan ) bir güney kore başyapıtı.

    film için hiçbir öneminin olmadığını düşünmeme rağmen yine de merak edenler için katilin kim olduğunu açıklıyorum. ( hayatın sırrını veriyorum gibi oldu ama neyse )

    --- spoiler ---

    film sırasında dikkatimi çeken ve anlam veremediğim bir sahne vardı.ancak filmin sonunda katilin kim olduğunun gösterilmemesi ve ''sıradan biri olarak'' nitelenmesi sonucunda bana göre anlam kazanan ve taşların yerine oturduğu yani katilin gösterildiği o sahne ;

    filmin 01:10:55 saniyesinde yani kırmızı donlu sapık aile babasının( ne tamlama oldu be! ) sorgulandığı sahnede odaya giren bir kişi vardır. merdivenlerden yavaş yavaş aşşağı inmektedir ve ellerinde beyaz eldiven olan bu kişinin yüzünü göstermeden kamera diğer plana geçer. sorgu devam etmektedir ve arka planda bu sefer kalorifer görevlisi olduğunu anladığımız bu kişi yan profilden yüzü tam gözükmeyecek şekilde 2 defa kafasını çevirip arkasındaki sorgulanan kişiye bakar(kırmızı donlu sapık aile babası) ve tekrar kaloriferle uğraşmaya geri döner. daha sonra kamera yine bu kişinin odadan çıkışını aynı girişinde olduğu gibi beyaz eldivenleri gözükücek şekilde gösterir ve diğer plana geçer.

    filmle hiçbir alakası olmayan bu kişinin bu kadar gözüme sokulması bile yeterliyken, hemen diğer planda sorgulamayı dışarıdaki pencereden izleyen dedektifin(seul'dan gelmiş olan,şehirli) yanından yine arkası dönük ve beyaz eldivenleri gözükücek şekilde kalorifer görevlisi olan katil merdivenleri çıkmaktadır ve en önemlisi bütün bu sahnelerde, ne uçan tekme atmayı seven dedektif, ne suçluyu gözünden tanıyan dedektif ne de şehirli dedektif kafasını çevirip bir kez bile kalorifer görevlisine bakmamıştır. çünkü o ''sıradan'' bir adamdır. algılarımızdaki korkunç katil profilinr sahip değildir ve hiç dikkat çekmeden filmin içinden geçip gitmiştir.

    --- spoiler ---
  • oldukca basarili bir film. ozellikle de en alakasiz zamanlarda atilan ucan tekmelerine ve saplaklarina bayildim.

    ayrica bu filmi izledikten sonra iyice emin oldum ki hollywood filmleri yuzunden, filmlerin sonunda muhakkak bir katilin gozumun icine sokulmasini, bir kotu adamin cezasini bulmasini, bir kahramanin ortaya cikmasini bekler olmusum. film bitip ekran karardiktan sonra bile hala daha katil cikar mi diye bekler buldum kendimi. bu beklentiden dolayi da sanirim filmden alabilecegim keyfi yeterince alamadim.

    --- spoiler ---
    ayrica usenmedim saydim film boyunca toplam olarak 8 saplak ve 17 ucan tekme atiliyor. elemanlar 28 dal sigara iciyor. (bkz: kusuratli sayi vereyim de salladigim anlasilmasin)
    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---

    istatistikte 1. tip hata diye bir şey vardır. reddedilmesi gereken bir hipotezi kabul etmek anlamına gelir ve bunu minimize edecek "anlamlılık/güven" düzeyi test edilir. modern ceza hukuku sisteminde de suçlu olmayan birinin hapse girerek özgürlüğünün engellenmemesi için bazı tedbirler getirmiştir. bir insanın hürriyetini sınırlandırmak ciddi bir mesele olduğundan adil yargılama hakkı, olağanüstü mahkemelerin yasaklanması, keyfi veya usülsüz muameleleri asgari düzeye çekmek için şüpheli haklarının sağlamlaştırılması ve benzeri uygulamalarla adaletin sağlanması şansa veya sistemin unsurlarının insafına bırakılmamıştır.

    istatistikte olduğu gibi ceza hukukunda da 1. tip hataya aşırı önem verilmektedir. oysa kabul edilmemesi gereken hipotezi reddetme olasılığını ifade eden yani suçlu olan birinin ceza almamasıyla benzer kabul edilecek anlama sahip 2. tip hata pek önemsenmez. masum bir insanın hapse atılmasının toplumsal bilinçte yarattığı rahatsızlık, suçlu olduğuna "kesin gözüyle bakılan" ancak suçluluğu kanuni yollarla ispat edilemeyen bir insanın toplumun arasında dolaşmasından doğan rahatsızlığa tercih edilmiştir zımnen. roma hukundan bu yana yaşanan yargısal gelişim de bunun pratik ispatı, yaşamdaki sağlamasıdır. aklın yolu da budur ve birdir.

    işte bu film o ender görülen hem bilimselliğin hem de geleneksel yöntemlerin suçla mücadelede etkisiz kaldığı ayrıksı bir örnek üzerinde dönüyor. kimi delillerin işaret ettiği kimilerinin de işaret etmediği bir şüphelinin gerçekten seri katil olup olmadığı sorusu ve bunun iki ana karakterde yarattığı etki irdeleniyor. final sahnesinde iki polis de katilden "%100" emin olamıyor. radyoya verilen istek şarkı, kasabaya gelmesine müteakip başlayan ölüm zinciri, yumuşak elleri, polisten kaçtığı gece gerçekleşen liseli kız cinayeti şüpheliyi göstermekte; ancak özürlü gencin fotosundan hatırlayamaması ve elbetteki kriminalden gelen şok edici sonuç kesin kanının oluşmasını engelliyor. öyle ki liseli kız cinayeti sahnesinde katilin yüzü seyirciye dahi gösterilmiyor. evet elleri şüphelinin ki gibi beyaz ve yumuşak. ama bu onun katil olduğunu kanıtlamaz ki. filmin sonunda kahramanların düştüğü ikileme seyirci de düşürülmek istenmiştir. acaba o genç gerçekten katil miydi?

    filmin en önemli yanı da burada saklı. katilin kim olduğunun tüm ayrıntılarıyla ortaya çıktığı her bi boktan anlayan dedektifleri ihtiva eden klişe polisiyelerin aksine; bir insanı cinayetle suçlamanın hem hukuken hem de vicdanen ne kadar büyük bir yük/sorumluluk barındırdığı ve ne çeşit zorluklarla dolu bir süreç olduğunu göstermektedir. masum birinin hapse atılması olasılığının, suçlu olduğu kuvvetle muhtemel olan ancak hukuken ispatlanamayan birinin hapse atılmasına neden tercih edildiğini gösteren enfes bir film.

    beğenenlere kaçırılmaması gereken tavsiye eser: (bkz: chugyeogja)

    --- spoiler ---
  • güney kore'nin zodiac'ı.
  • bittikten sonra mal gibi, ekrana bakmaya devam etmenizi sağlayan filmdir.

    --- spoiler ---

    yazılar bitene kadar kesin olayla ilgili bir bilgi verecekler diye bekledim ama yok efendim. en ufak bir bilgi vermediler. filmin sonunda katilin ortaya çıkmaması gerçekten, birçoğumuz gibi finali açık seçik ortada filmlere alışmış kişiler için rahatsız edici. bir türlü kabullenemedim o gencecik kızlara bu vahşeti yapan adamın yakalanamamasını ama gerçekte de böyle oluyor bu işler. onlarca katil elini kolunu sallayarak dolaşıyor ortalıkta.

    filmden sonra aklıma gelen en rahatsız edici düşünce ise bahsedilen katilin bu filmi izleyebileceği gerçeği oldu. kimbilir belki biletini aldı, gitti genç bir koreli kızın yanına oturdu ve filmi izledi. o zamanları hatırladı. belki yakalanmadığı için kendisiyle gurur duydu. belki de yaptıklarından dolayı pişman oldu. ancak şu açık ki; o dedektifler gibi biz de hiçbir zaman bilemeyeceğiz o sıradan adamın kim olduğunu.

    --- spoiler ---
  • içinde küçük çapta "günlük hayatta uçan tekme atma kılavuzu" barındıran bir film. korelilerin tabiatında mı var, yoksa yönetmenin mi abartması bilemiyorum ama filmde başlayan her kavgada taraflar birbirlerine ilk başta uçan tekmelerle giriyorlar. onu geçtim, polis ekibimizin bir üyesi, sorguya alınan adamlar üzerinde de en ince ayrıntılarıyla gösteriyor uçan tekme atma yöntemlerinin inceliklerini...

    tabi sadece bu yüzden sıradışı ve izlenesi bir film değil. yaratılan karakterler ve olayları ele almaları tam bir kara komedi. seven daki ve benzer seri katil filmlerindeki gibi safi karizma değil dedektiflerimiz. özellikle taşralı olanlar.
    vergi iadesi için fiş doldurmaları, sorguya aldıkları tiplerin kafalarına şaplak vurup "sıs lan! anlat bakayım nasıl işledin cinayeti" diyerek yarattıkları sorgu seansları, davayı aydınlatmak için alternatif yöntemlere** başvurmaları bu filmi, türünün diğer örneklerinden ayırt etmek için yeterli oluyor kesinlikle.
  • insanin agzini acikta birakan, g.kore tasrasinda gecen bir polisiye film..

    --- spoiler ---
    iki farkli bakis acisi var filmin basinda: seul'dan gelen, dayaga ve onyargiya karsi, analizi benimseyen dedektif ve onun tam zitti, dosyayi hemen kapatalimci, iskenceci dedektif.. velakin filmin sonunda iki taraf da bu ozelliklerinin bir kismini karsi tarafa aktariyor..

    filmin sonu ise akillara zarar.. katili aciklamiyor.. az bir ip ucu veriyor film, katil hakkinda.. ama katil filmde -muhtemelen- gorunmuyor.. hani ozurlu cocugu atese falan attigini da duyuyoruz. ama nihai olarak "standart" bir tip imis katil.. yani herkes olabilir tasradan.. ya da hic kimse..
    --- spoiler ---
  • katharsis yaşatmayan, pek de iyi yapan film. eğer friedrich dürrenmatt ve georges simenon tek bir bedende buluşup kore'de doğmuş olsalardı ve yazdıkları kitap filme çekilseydi, işte bu film o olurdu. (eğer türk olarak doğmuş olsalardı da farklı bir sonuç çıkmayabilirdi. filmi izlerken, türkiye'de geçtiğini de hayal edebilirsiniz, o derece benziyor bize) simenon'un romantikçe işaret ettiği suç ve suçlunun "kimliği", dürrenmatt'ın eşsiz karamizahı ete kemiğe bürünmüş.

    çok fazla polisiye kitap okudum ve film izledim, ama bu filmin benzerine denk gelmedim. daha önce hiç bir film için söyleyemediğim şeyi bunun için rahatlıkla söyleyebilirim: hayallerimdeki senaryo bu. (dürrenmatt'ın yemin'i daha önce bu sıfata yaklaşan tek kitaptı) ne mahkeme klasikleri, ne gerilim başyapıtları bu filmin incelikli senaryosuyla boy ölçüşemez. best-seller senaryo matematiğiyle değil; sadelikle, doğallıkla, gerçekçilikle ve topluma bakışın en güzeliyle yani kara mizahla kutsanmış bir film bu.

    seyirciyi bildik koltuğunda hiç da rahat bırakmıyor, suçlu'yu yakaladık, artık herkes sistemin ona vaadettiği muhteşem hayatına geri dönebilir de demiyor, zaten muhteşem bir soruşturmaya da şahit olamıyoruz. hayat neyse, bu film de o. güzellik sadeliktedir; bu filmin hayran olunası bir gösterişsizliği var. bu gösterişsizlik içinde, ancak çok iyi romanların yapabileceği bir şey yapıyor: hiç boşluk bırakmadan, bir karakterin nasıl yaratılabileceğini ve ondaki dönüşümün nasıl mükemmel şekilde aktarılabileceğini ispatlıyor.
hesabın var mı? giriş yap