• bazen sürpriz yapıp ünlü isimleri cıkartıyolardı programa. benim anımsadıklarım tolga savacı ve tarık tarcan olmu$tu. tolga savacı kalın odun sesi yüzünden merhaba dedigi an da anla$ılmı$ heyecanı ya$atmamı$tı. tarık tarcan'da 34 beden olan kıcına 30 beden kot pantolon giyip ta$$aklarının patlamasına sebep olmu$tu program sonu. saga mı yatırsam sola mı derken programa konsantre olamamı$tı.
  • sozlerini de yazayim tam olsun,

    1,2,3,4,5,6,7,8,9,10
    11,12,13,14,15,16,17,18,19,20.....
    .................................................
    .................................................
    97,98,99,100

    onum arkam
    sagim solum sobe
    saklanmayan ebe...
  • sacma sapan amerikan ozentisi yarisma programında, yine sacma sapan ve nasıl bulunduğu belli olmayan sorular sorulur ve iyi cevaplar (nasıl oluyorsa) aranırdı.

    -ben bir cicek olsam, sen de su, beni gunde kac kez sulardın?
    -sürekli sulardım, çünkü çiçekler su ister ve siz bir çiçeksiniz gözümde..

    -ben bir belediye otobusu olsam, sen de bana binsen, nereye gitmek isterdin?
    -herhangi bir yere, çünkü seninle gidilen her yer, yapıaln her yolculuk benim için çok değerli olurdu..

    -ben bir sozluk yazarı olsam, sen de bana entry girsen, nasıl girerdin?
    -her gün girerdim, günlük gibi olurdu..

    -ben mevsimlerden sonbahar olsam, sen de ağaçlardan dökülen yapraklar, ilişkimizi nasıl tarif ederdin?
    -dökülen her yaprak, beni senden uzaklaştıracak olan hain kışı hatırlatacağı için çok üzülürdüm, ağlardım muhtemelen..

    -ben bir sukela butonu olsam, tum yazarlar hergun beni tıklasa, sen neler yapardin?
    -ssg ye mesaj atıp, sukela butonunu kaldırırdım, kıskanırım seni ben..

    -cok yagmurlu bir günde, ben yagmur altında otobsu bekleyen biri, sen ise yagmur olsan, ne yapardın?
    -yagmazdim..

    -ben bir adsl modem olsam, sen ise telefon hattı, beni nasıl bağlardın, neden?
    -256k limitsiz bağlardım, splitter da benden olsun..

    -sen bir nota olsan, ben gemide bir tayfa, aşkımızı nasıl nitelendirirsin?
    -bi siktir git cay koy..
  • ''şimdi biz büyüdük ya, ondan değil saklambaç oynamayışımız. bi' saklanırsam bir daha çıkmayacağım ortaya .. ondan …''
  • the secret education of american children kitabına yazdığına göre içinde barındırdığı saklanma, yakalanma, yalnız kalma, bağımsız olma ve stratejik düşünme unsurları sayesinde çocuk gelişimine çok büyük katkılar sağlayan oyun.

    dünyanın dört bir yanındanki çocuklar buna benzer oyunu oynuyor. bizdeki kale, sobelemek ve kaleye ebeden önce varmak için koşmanın da dahil olan versiyonu daha çok hide and seek değil blocko denen rusya ve brezilya'da da oynanan varyasyonuna benziyor.

    internetin olmadığı dönemde bu oyun nasıl rusya, brezilya ve türkiye'ye yayılmış anlamak gerçekten zor.
  • küçükken oynadığımızda pislik olsun diye eve giden ve geri gelmeyen çocukların varlığına tanık olduğum oyun.

    (bkz: bunu yapan insan olamaz)
  • james tissot ---- saklambaç, 1882: tema++ görsel
  • nurseli idiz'in zamanında ba$ta refah partisi olmak üzre yogun tepkiler alan programının adıdır.
    saklambac'ta bir perde arkasında bir secici beyefendi, üc secilen hanım ya da tam tersi bir secici hanımefendi üc secilen koyun bey vardı. secici abuk subuk sorular sorup kendisine en yakın cevabı vereni secerdi, sonra evden limuzinle alınıp yemege falan götürülürdü.

    bu programı unutulmaz yapan hatta yayından kalkmasına ön ayak olan olay ise nurseli idiz'in gögüslerinin gömlekten fırlayıp görünmesi olmu$tu. hatta secici erkek önceleri yan gözle bakmasına ragmen kendisine uzanan güdümlü memeleri görünce dinden imandan cıkmı$ direk güzelce bakıp ellemekle ellememek arasında gidip gelmi$tir.
    program aslen banttan yayınlanmasına ragmen gögüs olayı sansürlenmemi$ti. oh$..
  • bakabileceğin en uzak yeri görmeyeyim diye gözlerimi hep uzak tuttum gözlerinden...
    insan çok sevdiğinin gözlerine bakamazmış uzun uzadıya.
    deniyorum; insanlığımdan sığınarak...

    şimdilerde birbirini bile tutmayan ellerimden birini sana doğru uzatıyorum.
    yalnızlıkla özdeş bir ağaç altındaki boş bankta oturuyoruz.
    yüzünü bana çevirmiyorsun (her zamanki gibi). mevsimler geçiyor.
    ağaç, yapraklarını bir kez daha açıyor. hiçbir şey söylemeden kalkıp gidiyorsun.
    gittiğini görmeyeyim için ellerimi ağaca sarmalıyorum.

    elimde kuru bir çınar yaprağı var.
    belki de biriktirdiğim takvim yapraklarından bir tanesine benziyor diye elimde tutuyorum.
    gün mevsime inat sapsarı. gelip yanıma oturuyorsun bir kez daha.
    üşüyorum” diyorsun. ellerimi veriyorum; gidiyorsun.
    gittiğini görmeyeyim için ellerimle gözlerimi kapatıyorum.

    uzaktan bir şarkı ile naz’lanıyoruz: “akşam olunca, beni hatırla...”
    akşam oluyor. senden düşeli çok olmuş ki yaralarım kabuklanmış.
    gidelim buralardan” diyorsun. “buralar gitsin” diyorum.
    avuçlarını öpüyorum. yine -de- gidiyorsun.
    gittiğini görmeyeyim için gözlerimi geceye boyuyorum.

    ellerini tutuyorum git-me diye. alnıma cemren düşüyor.
    soğuk bir yılan gibi ellerimden akıyorsun. “gitme”...
    gittiğini görmeyeyim için ellerimi bir otobüsün penceresinden sarkıtıyorum.

    ve bu kalbin kaç defa daha deprem yaşayacağını duy diye başını göğsüme yaslamanı istiyorum.
    bilmediğin bir şeyi kulaklarına fısıldıyorum: “sen, benden bin defa gittin; binlerce kez seni bekledim. bin kere aşık olmaktansa bir kere seni sevdim.
    ama biliyorum. iki ağaç birbirinin gölgesinde büyümezmiş.
    olsun...
    köklerinin birbirine karıştığını kim inkâr edebilir ki?
    gözlerimi görmeyeyim diye aynalardan, rüyadan korktuğum için uykudan, (varsa) akıl- (yoksa) ruh sağlığım için senden kaçtığımı artık neden saklayayım ki?

    gözlerini, saklambaç bitmiştir artık...”
  • hiç unutmam bir bölümde yarışmacı hatun özel zevklerini saydıktan sonra , şöyle demişti;

    "bir de sex çok seviyorum". nurseli idiz şaşırmıştı. nasıl yani falan deyince "ne var doğanın kanunu bu?" demişti hatun. seçen herif sex olayına ragmen gene de onu seçmemişti.
hesabın var mı? giriş yap