• hakkında yazılmış entryleri okurken sakarya'nın hiç bir şehirde olmadığı kadar kozmopolit olduğunu söyleyen bir entrye rastlahahahhahahahahahahaah, olm, ya, ahahahhahahahahahahaaahahahaa

    hahahahahahahhaahahha

    uzun saçlı bir dostumla ki kendisi kıllı, normal bi heriftir yani, en işlek sokağında yürürken, dükkan önlerindeki gerici itlerin 'cık cık cık'larına maruz kalmasak hadi tamam diyeceğim, ulan herifler saçı uzun erkeğe bile laf ediyor, değil ki gitsin bir kadın normal yaşasın.

    sakarya berbat bi memleket özünde, kimse kusura bakmasın. sakaryalıları tenzih ederim, çok kral adamlar çıkabiliyor aralarından, ama genele baktığında muhafazakarlıktan kırılıyor.

    bi de böyle şey modu hani ufak şehir delikanlısı diye bi terim vardır ya, böyle buralar bizim modunda takılırlar, heh işte onların her biri sakarya'da ufak birer polatçık, racon kesmeler kafa kesmeler falan, bir sürü traş iş.
  • barlar sokağı olan yerde bar olursa orayı bok edecek şehir.

    lavazza, benzin ve nero'nun olduğu sokakta kadın yüzünden çıkan kavgaları biliyor musunuz siz? adamlar mocha, nescafe içerek birbirini dövmeye çalışıyorlar, bir de düşünün bakalım tekila, votka ve bira'dan sonra neler olur?

    bar olayı şimdilik fazla bu şehire, belki başka bahara.
  • kozmopolit bir şehir olup, herkes türktür. her dine ve inanca ve inançsıza saygısı olup, herkes sünnidir müslümandır. bütün politik "yönleri" bağrına basar, sol hariç. heterojendir ama homojendir.

    not*: turist değil, yerlisiyim.
  • türk muhafazakarlığı denilen, iki yüzlü, kendine müslüman, kahrolası yapının güzide baş şehri...
  • yaşayanlar adapazarı der bu şehre inatla. öğrenciler de ilk yıllarında inatla sakarya der. ama zamanla vazgeçerler ve adapazarı olur. hatta daha da kısalır ada olur. "bu hafta ada'dayım." dediğinizde herkes bir şok olur önce, ama zamanla alışırlar.

    ben istanbul'dan gelmeme rağmen hep daha çok sevdim bu şehri. istanbul'un en sakin ve güzel semtlerinde birinde otururken, kolejden mezun olmuşken acemi hatalar yüzünden gittim bu şehrin üniversitesine. tüm o hayat düzeninden, beş kişilik devlet yurduna uyum sağlamam her zaman şaşırdığım tarafımdır.sonrasında 3 sene boyunca çok büyük bir zevkle orada yaşamamla ve ardından eve çıkınca her şeyin daha da keyiflenmesi ile adalıydım artık.

    bu küçük şehirde, her şeyin en basit ve az halinin makbul olduğunu öğrendim ben. trafik yok, koşuşturma yok. çarşıda yüz tane işinizi iki saat içinde halleder ve evinize/yurdunuza dönebilirdiniz. bu şehirde hayat erken biter. ama nedeni vardır. istanbul gibi insanlar altıda işten çıktıktan sonra buluşabilmeleri dokuzu bulmaz. altıda işten çıkarsan, evine de uğrayıp yedide buluşursun arkadaşınla. o yüzden geceler uzun sürmeye ihtiyaç duymaz. yani o ne kadar acele etsen de zamanın yetmediği şehirlerden değildir. herkes size kötü anlatacak bu şehri ve insanlarını. cinayetler, laf atmalar, o delici ve eleştirel bakışlar, "burası adabazarı hafısss..dikkat et!" diye tehdit savuranlar, çılgın tatangalar, huysuz yaşlı esnaf...ben bunlarla hiç tanışmadım ya da belki gördüm de önemsemedim*, çünkü bu şehirde olmak kompleks sebebi olmadı bana. bu şehirde; benim gördüğüm tatangalar küçük zaferlere büyük kutlamalar yapan bir sürü genç. kızmak ya da kınamak değil, acımak geliyor insanın içinden. ben bu şehrin taksicilerinden parasız kaldığım günler harçlık aldım. yemek yediğim her restaurantta güllü dallı lokumlu türk kahveleri içtim. o küçücük çark caddesi'nde en güzel gençlik hatıralarımı yaşadım. meydandaki çöpçülere sarhoşken "...kör olasıca çöpçüler aşkımı süpürmüşler..." diye güle oynaya serenad yaptım,kızmadılar, eğlendiler. erasmusla gelen yabancılar sayesinde tüm esnafın ne kadar da iyi ingilizce biliyor olduğunu öğrendim. her hastalığımıza kapıda biten taksici mustafa abi sayesinde hiç sıkıntı çekmedim. devlet hastanesi acilinde sinir krizi geçirirken sevgili doktorcuğumla içkilerden konuştum, yine aynı acilde lavman yapmayı öğrendim. marketimiz harun abi sayesinde yüzünü bile görmesem de esnaflık neymiş onu öğrendim. "kızlar cebimi veriyim, öğrencisiniz siz, kontör gitmesin." dedi bize, eğer yanlışlıkla marketi ararsak zılgıtı da yedik " bol kontörünüz var galiba. kapat kapat. arıycam ben seni." dedi bize harun abi. çiğköfteci sait usta çiğköftelerle birlikte gelirken bir de marketten pril aldı bize. çakmak kuruyemiş en iyi emanetçimiz oldu ya da ters saatte aradığımız kebapçıdan "6 lahmacun, iki ayran, bir de zor durumdayız, tuvalet kağıdı lazım, açık bakkal varsa alabilir misiniz?" dediğimizde "lazım değil, ben bir paket peçete yollarım, sabah kendin seçersin abla" önerisi yine bu şehirde geldi. yağmurlu havalarda umut pastanesi'nden poğaçaları msn ile istedik. o öğrenci halimizle ahbap edindik, sokakta merhaba diyerek dolaştık ihtiyar gençler gibi. en çılgın dansları ettik nero'da, zıbar'da yalvardık kapatmayın daha erken diye. çark mesire'de serinledik, nispet cafe'de en lezzetli yemekleri yedik, beyzade nargilede bir numaraydı. atalay'da tavla attık, another world'de okey, banko çevirdik. dünyanın en iyi evsahibini de burda tanıdık biz. ne para geç geldi dedi, ne gürültü yapmayın. koskoca mahalle evimize her gün bir başka erkek giriyor olmasına rağmen bir gün olsun laf etmedi, yazın evimizdeki o kalabalık kahvaltı sofralarını izledi komşularımız büyük keyifle. sürekli elinde danteli bahçede oturan teyzeler ardımızdan nazar duasını bu şehirde okudu bize. ev sahibimiz "bunca gelen giden erkek hep arkadaş mı? beceriksizler. ne güzel de çocuklar halbuki..." diye azarlardı bizi sokak ortasında. bir rakı sofrasında sabah ezanı okunurken kışın ayazında, bir alevi iki laz bir egeli kürtçe şarkılarla dünyayı bu şehirde kurtardı. r özürlü şarimiz sevgilisine bu şehirde işte tam o sofrada aşk şiirleri okudu*.

    ben o şehrin sokaklarında yalnızlığın keyfini çıkardım. olmadık sohbetlerde buldum kendimi. hayatın ilk sillesini o şehirde yedim,ilk kazığını da yedim, ilk yalanıma orada inandım. sonra yine orada affettim ve devam ettim. ve tekrar o şehirde denedim, denedim de olmadı, ona da kısmet dedim, yine devam ettim.

    ben o şehirde çok eğlendim. çok güzel insanlar tanıdım.

    zaman zaman -iyi de desem bu kadar- bazen dayanamadım kaçtım. tek yokuşu ilk nefes oldu huzuruma. adapazarı'ndan kaçmak tek yokuşudur. o yokuş bitince sakarya biter, huzur gelirdi. sonra istanbul daraltırdı beni. sapanca gölünü görünce "az kaldı, sabret." derdim. sonra yine tek yokuşu, "işte bitti,geldim."

    iyisi kötüsü ile bir şehirdir işte. küçük ama büyük mü, büyük ama küçük mü tam bilemesem de bana büyük dersler, büyük mutluluklar ama küçük hüzünler vermiş şehirdir. hakkını helal etsin isterim.
  • anne tarafından memleket olduğu için aşinalığım olan şehir. trabzon, yozgat daha kozmopolit kalır yanında. gençliğinde uyuşturucudan başını kaldıramayan tipler salak saçma bir dükkan sahibi olup cumadan çıkmaz, ev partilerinde göbek deliğinden bira içiren kızlar da bir anda kapanır 234 çocuk doğurur burada.
    sosyal hayat desen yakın zamana dek yok denecek kadar azdı. akşam 9'dan sonra pek dışarı çıkılmaz, çıkanlar da mahallece hoş görülmez. herkes herkesin ne yediğine, ne giydiğine karışır ama swinger partiler, eşi işe gidince eve kamyoncu tipleri dolduran teyzeler pek meşhurdur.
    son zamanlarda toplu halde caddelerde bir kuran okumasından diğerine göç eden çarşaflı ablalar da olmazsa olmazıdır.
    herkes ya göçmen ya karadenizlidir. bilhassa karadenizliler güç piramidinin zirvesindedirler.
    kime sorsan herkesin bir cemaati bir hocası vardır. evlerde kuranlar, dualar, tılsımlar gırladır ama okuyan sayısı epey azdır. ramazanda oruç tutmayana pek hoş bakılmaz.

    en acısı da bundan 19 sene önce deprem nedeniyle yardıma gittiğinizde bile, 7 yaşınızdaki halinize saldırılmış ve tüm bu olanların sorumlusu olarak açık saçık olmanız gösterilmiştir.
    işte bu yüzden ve sırf bu yüzden sakarya leş bir yerdir.
  • erkeklerin delikanlı tribinde bacaklarını aça aça yürüyüp nargileciye gittiği, kızlarınsa kahve dünyasında kahve içmek için on ton makyaj yapıp dışarı çıktığı saçma bir türkiye özeti şehri.

    alkollü yer yok nan. tein manyağı yapar adamı.
  • şehre yeni gelen birine "milliyetin ne" diye sorulan şehir.

    ilk başta anlamıyorsunuz.
    meğer çerkez, abaza, muhacir, laz, manav vs vs vs insanlar yaşıyormuş burada da ondanmış bu sual.
    yah..
  • boş beleş, ilkesiz, bireyselde sesini duyamayacağın ana kuzusu, beşi biyere toplandığında kurt sürüsü olan delikanlı hafızların şehri. ne adama, ne kadına sataşmaktan çekinmezler. şehirdeki her olay, her santimetrekare hesap sorulabilir, kendi muhakemelerince değerlendirilebilir onlara göre, sana bile sahip sanırlar o sokakta yürüdün diye kendilerini. ahlak, insanlık bile kişiye özeldir; “n’oldu bilmem ne abi vardı dolmuşçu..” diye tüm samimiyetinle sorarsın can ciğer dostuna “attılar ayağına iki tane piçin” der geçer pişkin, pişkin... ya da can ciğer üç arkadaşın bilardo seansında şok olursun; biri diğerinin annesine küfreder, diğeri “oha lan, orta yerde manitama...” diye gevrer, aynı adamı görürsün sonra; 40 metreden sırf dizleri yırtık kot giydi diye bir kız çocuğuna; “çıplak gezeydin o...” diye. genellemeler yanlıştır tatanga biliyorum ama 12 yılda sizden bana kalan resim bu.
    bu otuzdört pisliğe değil de burada dili döndüğünce şehrin tavan yapmış bağnazlığından rahatsızlığını dile getiren insanlara saldıran tüm hemşehrilerim; hepinizden iğreniyorum ve pedofil alt komşumuza değil de; “neden ben yanında değilken garaja indin” diye kız kardeşime atarlandığım için senelerdir vicdan azabı yaşıyorum , umarım beni affeder...
  • sakarya etnik ceşitliliğiyle meşhurdur. abaza, çerkez, gürcü, laz, manav, boşnak, muacır, arnavut.. ha bide yobaz. ki en çok yobaz bulunur.

    bir diğer özelliğide tüm orospular bakiredir bu şehirde. nasıl becerirler hala anlamaya çalışırım. adapazarındaki tüm arkadaşlarım esrarkeş, ayyaş, kavgacı, dövüşçü, 1kg taşşakla 100 gram amcık peşinde koşan tiplerdi. ama ilginçtir ki zaman ilerledi ve hepsinin karısı kapalı, başörtülü tipler oldu.

    unutmadan,

    sedat peker herkesin ya amcasıdır ya dayısıdır bu şehirde. sedat peker de maşallah ne performanslı bir adammış ki tüm şehrin kadınlarını elden geçirmiş. saygı duymak lazım.
hesabın var mı? giriş yap