• anaheim'a taşınma* kararını şimdilik erteleyen takım.

    2011-12 sezonu da sacramento'da geçecek, orası kesinleşti; peki, ondan sonra ne olacak?

    kings franchise'ı için konuyu iki soru üzerinde incelemek gerek. birincisi, takım sacramento'da kalmalı mı yoksa taşınmalı mı; ikincisi -aslında birinci sorunun cevabına bağlı olarak- sacramento’dan ayrılmak durumunda nereye gitmeli?

    öncelikle kings, sacramento’dan niye ayrılmak istiyor ona cevap arayalım. sebep çok basit aslında: para

    sacramento, amerikan standartlarında bir nba takımı için küçük bir pazar ve böyle küçük bir pazardan takım lehine istikrarlı olarak büyük meblağlar harcanmasını beklemek her zaman mümkün olmayabiliyor.

    oysa takım büyük bir şehre taşınırsa (anaheim gibi), televizyon gelirlerinden ve sponsorlarından çok daha fazla gelir elde edebilir, daha uygun bir salonda daha fazla ve daha pahalıya bilet ve loca satabilir, forma ve diğer kulüp ürünlerinin satış hacmini arttırabilir. (misal arco arena'da 30 loca varken, anaheim'daki honda center'daki loca sayısı 84, staples center'da ise 160)

    öte yandan sacramento şehrinin sunduğu bazı avantajlar da göz ardı edilmemeli. en önemlisi sacramento küçük olsa bile tamamen kings'e ait bir pazar. burada kings'den başka amerikalıların major sports dediği dört büyük spordan herhangi bir başka kulüp bulunmuyor. ayrıca sacramento halkı ve seyircisi kings'i gerçekten çok sevip yıllardır sahiplenmiş durumda. sonuçta tabiî ki bu bir iş, yani özellikle amerika'da salt sevgi karın doyurmaz ama gidilebilecek başka şehirde de böylesi güzel bir ortamı oluşturmanın da kesin bir garantisi yok. yani dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olmak da pekâlâ mümkün.

    kaldı ki zaten maloof ailesi de (patronlar) sacramento'dan bu sebeplerle büsbütün vazgeçemedikleri için kendilerine ve şehre bir şans daha vermeye karar verdiler. tabi bunda sacramento belediye başkanı -ve zamanın phoenix suns guardı- kevin johnson'ın yoğun çabası ve ayrıca garanti ettiği sponsor destekleri ile en kısa zamanda yeni bir salon sözü de etkili oldu.

    evet, kings en az bir sene daha sacramento'da. ama ya daha sonra tekrar taşınmaya karar verirse nereye gitmeli? anaheim?

    [ara not: nba'de kural olarak, bir takımın taşınması* söz konusu olduğu zaman gitmek istediği yeni şehir tüm takım patronlarının toplandığı bir toplantıda oylamaya sunulur. bu oylamada kulüplerinin yarıdan fazlasının oyunu alması gerekir, taşınacak takımın. aksi takdirde oraya gidemez, başka bir pazar aramak ve bu süre içinde mevcut yerinde devam etmek zorunda kalır. tabi bu tarz bir veto çoğu zaman beklenen bir şey değildir. ancak kings ve anaheim özelinde şöyle bir durum çıkıyor ortaya: kings'in kendi şehirlerine gelmesini istemeyen clippers, lakers ve özellikle buss lobisinin bunu bloke edebileceğini söyleyenler de var. ama çoğunluk maloof'ların yeterli oyu toplayabileceği görüşünde.
    ayrıca anaheim’a taşınmak durumunda isim değiştirmek zorunda kalacak (bkz: los angeles kings), büyük ihtimal royals olacak. ama entry’de kings dedim hep. öyle devam edecem :) ]

    anaheim?'dan devam,

    açıkçası anaheim seçimi bana en başından beri biraz şüpheli gelmişti. anaheim'ı maloof'lar için cazip kılan faktörler, anaheim'ın birkaç milyonluk -ve ayrıca bol paralı- nüfusu ile hâlihazırda sacramento'nun ihtiyaçlarına cevap veren bir salonunun olması. (bkz: honda center) bunlar yukarıda saydığım gelir kalemleri açısından çok cazip faktörler.

    ayrıca anaheim şehir yönetimi olsun, honda center'ın (ve ayrıca nhl takımı anaheim ducks'ın da) sahibi henry samueli olsun kings'in anaheim'a taşınması için gereken destekleri hiç esirgemediler. bunlar bardağın dolu tarafı.

    ancak bardağın boş tarafına bakarsak, belki anaheim ve los angeles pastası çok büyük, ama bu pastayı sahiplenenler de az değil: nba'den los angeles lakers ile los angeles clippers, nhl'den* anaheim ducks ile los angeles kings ve mlb'den* los angeles dodgers ile los angeles angels of anaheim yörenin seyirci kitlesini kapmış takımları. bu listeye çok ilgi toplayan ncaa takımı ucla ve şimdilik yoksa da kurulması sürekli gündemde olan müstakbel los angeles amerikan futbolu takımını da düşünürsek pastadan geriye maloof'ların payına sadece kırıntıların kalması da muhtemel.

    tabi, maloof'ların yeni bir pazarda öncelikle bakması gereken rakipleri nba takımları, ama clippers neyse de anaheim ve los angeles bütününde lakers'ın popülaritesinin onda birini bile yakalayabilecekleri meçhul. clippers'a da neyse dedik, ama onlar da blake griffin ile kedi olalı bir fare tuttular ve gerek nba'in gerekse los angeles'ın gözde takımlarından biri olma yolunda hızla ilerliyorlar.

    bir de buna nba kurallarınca kings'in los angeles bölgesine geçmesi durumunda lakers ve clippers'a ödemek zorunda kalabileceği tazminat da eklenirse anaheim daha da az cazip hâle gelecektir. (not: bu tazminat miktarı net olarak yazılmış bir şey değil, nba yönetimi günün şartlarına göre belirliyor. daha önceki bildiğim tek örneği 70'lerde aba-nba birleşmesinden sonra new york takımı nets'in knicks'e ödemek zorunda kaldığı 4 milyon dolar. bir sezon sonra nets new jersey'ye taşınıp new york'u knicks'e terk etmiş zaten. bugün böyle bir bedelin bir seferlik mi ödeneceğini yoksa sürekli mi olacağını bilmiyorum, bilen varsa haber etsin bir zahmet)

    yukarıda saydığım faktörler bir araya geldiğinde sacramento'dan taşınmak durumunda başka seçenekleri de görmek lâzım diye düşünüyorum. meselâ st. louis, las vegas, kansas city, louisville gibi bazı büyük şehirler uzun zamandır nba franchise'ı istiyorlar. bunların bazılarının hazırda güzel ve uygun salonları da var ve hepsi de ekonomik açıdan bir nba franchise'ını besleyebilecek kadar büyük ve iştahlı şehirler.

    aslında -kings veya bir başkası- las vegas'a bir nba takımı lâzım bence. las vegas'ta hiç major sports kulübü yok ama harcanacak para çok, üstelik kings özelinde maloof'ların las vegas'ta da dev tesisleri var*

    bunlardan başka seattle, vancouver gibi eski ev sahibi şehirlerden de takım edinmek isteyenler var. daha da başka san diego veya kanada'da montreal gibi bir franchise'ı kaldırabilecek yapıya sahip ama şimdilik nba dedikodularında anılmayan büyük şehirler de var. burada saymadığım nba takımına ev sahipliği yapmaya uygun olabilecek başka şehirler de vardır muhakkak.

    sonuç olarak:

    1. öncelikle kings franchise'ı sacramento'da kalarak, gelirlerini ayrıca nasıl arttırabileceklerine yönelik tüm seçenekleri zorlamalı. yeni bir salon çok fark yaratabilir, maloof ailesi de sacramento şehrinden bunu istiyor zaten.

    2. zorla da güzellik olmaz ama. mevcut durumda bir iyileşme olmazsa ayrılık kaçınılmaz.

    3. bu durumda nereye gitmeli yalnız, onu iyi analiz etmeli. anaheim dersen, sacramento'da kalmaktan iyi olabilir belki, ama daha başka pazarlar da anaheim'dan iyi olabilir. önümüzdeki sezon boyunca sacramento, anaheim veya alternatif pazarları iyi etüd etmeleri lâzım, maloof'ların.
  • rebuilding'e başladıkları yıl doğan çocuklar, gelecek sene liseye başlıyor.
  • 1996'da peja stojakovic'i 14. sıradan draft ettiler. aynı draftta 15. sırada steve nash, 17. sırada jermaine o'neal seçildi.

    1998'de jason williams'ı 7. sıradan seçtiler. 9. sırada dirk nowitzki, 10. sırada paul pierce, 32. sırada rashard lewis seçildi.

    2009'da tyreke evans'ı 4. sıradan seçtiler. 7. sırada stephen curry, 9. sırada demar derozan seçildi.

    2011'de bismack biyombo'yu 7. sırada seçip jimmer fredette'ın hakları karşılığında takas ettiler. 11. sırada klay thompson, 15. sırada kawhi leonard seçildi.

    tanım: cenabetin önde gideni nba takımı.
  • bibby'nin doug christie'ye ayak uydurması gerekiyor ön alan savunmasında. aksi takdirde şampiyonluk çok ama çok zor.
  • sapla samanı karıştırmamak lazım. bu adamlar cenabet falan değil düpedüz basketboldan anlamıyorlar. eğer bir takım istikrarlı olarak kendi draft sınıfının en iyi isimlerini ıskalıyorsa ya yeteneği farkedemiyorlar, scoutları kötü, ya da seçtikleri oyuncuları geliştiremiyorlar, coachları kötü.

    her halükarda başarısız bir camia oldukları ortada, zaten 15 senedir diplerde gezinen başka takım daha yok nba de. yılların loserı warriors, raptors falan bile başarı kazanmaya başladı, bunlar hala aynı.

    tanım: yapısı gereği uzun vadede bütün takımların başarı şansının eşit olduğu bir ligde 15 yıldır hiç bir başarısı olmayan takım. bunların doğu karşılığı da milwaukee.
  • tam 14 senedir yapılanan takım. yedikleri draft hakları sırasıyla

    1 adet 2.sıra (2018) (bkz: marvin bagley) (yerine seçilebilecek oyuncular luka doncic ve trae young)
    1 adet 4.sıra (2009) (bkz: tyreke evans) (yerine seçilebilecek oyuncular stephen curry ve demar derozan)
    3 adet 5.sıra (bkz: demarcus cousins) (en iyi seçimleri buydu-2010), (bkz: thomas robinson) (1 altından damian lillard gitti, drummond'ı cousins'tan dolayı almadılar-2012), (bkz: de'aaron fox) (diğer örnekler kadar felaket olmasa da yerine seçilebilecek oyuncular bam adebayo ve donovan mitchell-2017)
    1 adet 6.sıra (2015) (bkz: willie cauley stein) (yerine seçilebilecek oyuncular myles turner ve devin booker)
    2 adet 7.sıra (bkz: bismack biyombo) (takasla yollayıp jimmer fredette ve john salmons alacaklarına alabilecekleri oyuncular klay thompson, kemba walker ve kawhi leonard-2011), (bkz: ben mclemore) (yerine giannis antetokounmpo alınabilirdi-2013)
    2 adet 8.sıra (bkz: nik stauskas) (yerine alabilecekleri oyuncular dario saric, zach lavine, jusuf nurkic, tj warren-2014), (bkz: marquese chriss) (takasla yollayıp georgios papagiannis ve bogdan bogdanovic alacaklarına domantas sabonis seçebilirlerdi-2016)
    2 adet 10.sıra (2007) (bkz: spencer hawes) (gerçi es geçtikleri en iyi oyuncu thaddeus young, bunda çok bir sorun olmayabilir), (bkz: zach collins) (takasla yollayıp harry giles ve justin jackson seçeceklerine gene adebayo ve mitchell'ı seçebilirlerdi, hatta kennard bile gelse daha iyiydi )
    1 adet 12.sıra (2008) (bkz: jason thompson) (yerine seçebilecekleri oyuncular roy hibbert ve serge ibaka)

    seçilenlerin arasından ancak 1 all-star çıkarken (cousins) ve kalanlardan beş kuruş fayda gelmezken kaçan balıklar arasında

    15 all-star (hibbert, curry, derozan, kemba, klay, kawhi, lillard, drummond, giannis, booker, sabonis, mitchell, adebayo, doncic, trae)
    9 all-nba (kawhi, klay, curry, kemba, lillard, drummond, derozan, doncic, giannis)
    2 mvp (curry, giannis üstüne üstlük ikisi de aksi gibi back-to-back mvp)
    1 finals mvp (kawhi)

    var. ve bunlara pascal siakam, nikola jokic, khris middleton, draymond green gibi all-starlar dahil değil, bu liste sadece sacramento'nun lotaryaya dahil olan haklarıyla yakından kaçırdığı isimler, onları da eklesek rahat 30 all-star kaçmıştır bu salak takımdan. bir takım nasıl 15 tane all-star kaçırır ya? bozuk saat misali bir tek 2010'da demarcus cousins'ı seçmişler, onun dışında hepsi karavana seçimler. özellikle thomas robinson, (her ne kadar takaslanmış olsa da) bismack biyombo ve willie cauley stein seçimlerini anlayamıyorum, zira üçü de cousins varken draft edilen isimler.

    bu kadar aptal bir takım daha ben görmedim, 2018-19'da bir doğrulttular bellerini, onu da harrison barnes uzatmasıyla ve dave joerger'ın yerine luke walton aptalının gelmesiyle berbat ettiler. ne diyelim, allah taraftarlarına sabır versin.
  • 1996'da peja stojakovic'i draft etmelerinde ne gibi bir gariplik olduğunu çözemediğim takım. jermaine o'neal zaten lise bebesiydi. steve nash'in de o cılız haliyle ileride nba'in en iyi oyun kurucusu olacağını kestirememiş olmaları da garipsenecek bir durum değil. peja'nın kariyeri gayet iyiydi büyük maçlar dışında. jason williams'ı da mike bibby'i almak için gönderdiler zaten bir kaç sezon sonra. o draftta dirk nowitzki'yi anca don nelson gibi bir manyak seçerdi zaten revaçta bir isim değildi. çöpe gitmedi yani seçimleri aksine 2000'lerin başındaki takımı oluşturdular hidayet'i de seçip. tyreke evans'ta 2009'da curry'den daha yüksek bir hype'a sahipti. aradan yıllar geçtikten sonra geriye dönük yorum yapmak daha kolay oluyor ancak draftı o günün şartlarına göre değerlendirmek gerek. greg oden, kevin durant'in önünde seçildiğinde kimse şaşırmamıştı 2007'de. şimdi kıyas dahi edilecek şey değil. sapla saman burada karışıyor sanırım.

    bahsi geçen seçimlerden sadece 2011 hakkıyla eleştirilebilir bana kalırsa. kaldı ki bu adamlar 2012'de damian lillard'ın önünden thomas robinson'ı seçti asıl bombaları orada. barnes ve drummond'da ellerindeydi. 2013'te ben mclemore'a 2014'te nik stauskas'a gittiler. son 5 yıl seçimleri eleştirilebilir ancak öncesi neredeyse her takımın başına gelebilecek şeyler. ki böyle örnekler çok fazla var sadece sacramento değil.
  • 2002 batı konferansı finalinde, şampiyonluğu piç edilen ve o zamandan beri kendini toparlayamayan takım. çok zorlamalarına rağmen la lakers yüzsüzlüğü ve hakemlerin rezilliklerine karşı koyamamışlardı. nba tarihinin en büyük skandallarından birinin kurbanı oldular ve maalesef bugün nba'de averaj takımı sıfatında mücadele etmeye çalışıyorlar.

    taraftarları olmamama rağmen; nba'e birkaç yıl ara vermemin, lakers'tan ve lakers ile ilgili her şeyden nefret etmemin sebebidir düştükleri durum. o rezaleti izlemiştim ama yine de ara ara açıp bakınca hala aynı şekilde sinirini bozuyor insanın. hakemlerin o kendini beğenmiş tavrı, maç sonu lakers röportajlarında oyuncuların pişkinlikleri bu planlı programlı suikasti daha da sinir bozucu yapıyor. işte seriye ait en vurucu videolardan biri:

    http://www.youtube.com/…=wbxrapo0itg&feature=g-vrec

    diğer partları da

    'neden lakers'tan nefret ediyorsun?'

    'neden kobe'yi asla takdir etmiyorsun?'

    'neden shaq'i bir türlü sevemedin?'

    diye soranlara cevap niteliğinde izletirim fırsatım olduğunda.
  • 1948'de rochester royals adı ile kurulmuş nba franchise'ı. bir kez şampiyon olduktan sonra cincinnati royals adıyla oscar robertson dolu yıllar geçirerek, akabinde kansas city-omaha kings, sonra da sadece kansas city kings adını almışlardır. 1986'da ise sacramento'ya taşınarak o tarihten itibaren sacramento kings olmuşlardır.

    eski isimlerindeki dönemleri kendilerinde ve ilgili başlıklarında kalsın, biz 86'da başlayan yeni dönemlerini konuşalım bu sacramento kings'in. altta basketbol topu, üstte taç olan son derece özelliksiz ve kötü logo ile başladıkları nba maceralarında çaylak michael adams, sonra houston'un şampiyon kadrosunda yer alacak o dönemin genç çaylağı otis thorpe'u, düz beyaz pivot joe kleine'ı barındıran bu takımın taşıyıcıları oyun kurucu reggie theus ve devrinde etkili bir oyuncu denilebilecek, 90'larda pek çok kereler playofflarda utah'ı yakmış kısa forvet eddie johnson isimleriydi. o yıllarda hep mağlubiyetleri galibiyetlerinden çok oldu. ilk yıllarında hasbelkader süpürülmek üzere playoff'a kaldıktan sonra 20-30 galibiyet bandında takıldılar. efendim işte yeniden yapılanma falan derken 89-90 sezonlarında kenny smith, danny ainge, vinny del negro, antoine carr, wayman tisdale gibi isimlerin kısa süreliğine yolu geçti buradan. sonra hepsi gittiler; ama houston'un şampiyon kadrosunun önemli parçası olan atletik oyun kurucu smith'in çıkış yeri burasıdır.

    yıllar yılı bu berabat görüntü ortadan kalkmadı. düşük sıralamalarına rağmen draftlerden de doğru dürüst tek bir isim dahi getirememeyi başardılar. yalnız 1991'de sağlam bir iş yaptılar ki, böylece en azından o yıllarda bir yıldıza sahip olabildiler. don nelson o "muazzam" vizyonu ile gsw'de yıldız mertebesine yükselmiş mitch richmond'u, kısa forvet billy owens karşılığında sacramento'ya gönderdi. o günden sonra richmond kings'in bir 5 sene kadar bayrak adamı oldu, yıldızı ve skor lideri oldu (owens ise bir bust olup sonra kings'e geri de dönecek). fakat kadronun geri kalanı vasat olunca ilerleyemediler, richmond'un yanına lionel simmons, 1.59'luk spud webb, iyi bir eleman olsa da halen daha çaylak walt williams, sonra chicago'da görülecek randy brown, sonra houston'da görülecek pete chilcutt gibi isimler koyup da playoff mücadelesi veremezsin. durum değişmedi ve yıllar yılı 20-30 galibiyet bandında dolanıp durdular.

    1994'te bugünkü afilli ve morlu logolarına geçtiler. iyi bir seçim yaptılar draftten brian grant ile ve pota altını doldurdular ve yine playoff yapamasalar da, walt williams'ın gerek skor gerek savunma olarak kendini bulması (iyi üçlükçüydü, iyi top çalıcıydı), vasat altı pivot olden polynice'in bir anda performans vermeye başlaması ile 40 galibiyet bandına yanaştılar. 95-96'da draftten sonradan bekleneni veremeyecek tyus edney'i seçtiler. aynı dereceyle ve kadroyla bu sefer son sıradan playoff yakaladılar ve sonics'e ilk turda süpürüldüler. 96-97'de ise corliss williamson geldi draftten, o da nba'de epey bir süre oynasa da tam üst bir mertebe erişememiş ortalama bir forvetti. richmond kopturuyordu, 26 sayı falan atıyordu maç başı ama tekti. mahmoud abdul-rauf webb'in yerine gelmek üzere kısa bir süreliğine eklemlendi. ancak o sezon işler daha da kötüye gitti.

    98-99'da sanki çok iyilermiş gibi bir de brian grant'i elden çıkarmayı başardılar. takım tek başına richmond'a kaldı resmen. tariq abdul-wahad'a, billy owens'a falan bel bağladılar. bunun semeresini 20'ler bandına düşerek aldılar. richmond'un oyunu hala sağlamdı ama yek başına yetmiyordu.

    velhasıl, 98-99'da hadi yeniden yapılanıyoruz dedikten sonra bir dizi flaş hamle yaptılar ki, takımın birkaç yıl sonra zirveyi zorlayacak iskeleti o sezon oluştu. koçluğa portland'ı uzun yıllar zirveye oynatmış rick adelman geldi. şaşırtıcı bir şekilde iyi çaylak seçimleri yaparak asist üstadı, nba showtime'larının vazgeçilmez elemanı, her uzvundan şekilli pas atabilen jason williams'ı ve avrupa'dan çıkma şutörlerin en babalarından peja stojakovic'i draft ettiler. serbest piyasadan tecrübeli pivot vlade divac'ı kafaladılar. yaşı ilerlemekte olan richmond'u da chris webber ile takas ettiler. scott pollard da keza o yıl dahil edildi kadroya. böylece o beklenen iskeleti elde ettiler ve lokavtlı sezonda beklentilerin üzerine çıkıp playofflara geri döndüler, utah'ı 5 maça kadar zorladılar ilk turda.

    99-00'de eksik kalan şutör gard pozisyonunu nick anderson ile takviye ettiler. lakin corliss williamson yavaştan bir bust haline dönüşüyordu ve dönüştü. fakat geçen yıl ki kadroları duruyordu; beklentilerin altında 44-38 ile playoffta lakers ile eşleştiler; yine son maça kadar onları zorladıktan sonra ilk turda çıkış yaptılar tekrar.

    takımın beklenen çıkışı ise 00-01'de olacaktı. çok iyi bir takasla savunma uzmanı doug christie'yi bitmeye yüz tutan corliss mukabilinde geitrdiler (kobe'yi kitlemekle görevlendirilir ve görevini de yapardı elinden geldiğince lakers maçlarında). draftten hidayet türkoğlu'nu seçtiler. yedek katkısını istikrarlı şekilde yıllarca sürdürecek bobby jackson'u aldılar. stojakovic nba'e alışma ve olgunlaşma dönemini tamamlamış, maç başı 20 sayı atan flaş bir şutör olmuştu artık. webber draft edildiği günden itibaren bir stardı, ancak o sezon süperstarlığa terfi etti; 27 sayı 11 ribaund gibi ortalamalar elde etti. çok büyük oyuncuydu, pota altında her türlü skor elde edebilen, güçlü, şutu olan, ribaund krallığına yükselecek denli ribaund alabilen, blok ve top çalma yönü gelişkin (dolayısıyla savunma yönü de sert), beşer kere all-star ve all-nba olmuş atletik bir forvetti - döneminin belki de karl malone'dan sonra en büyük uzun forvetiydi..hall of fame'e de haklı olarak girdi. ha bir de aslında epey de yakışıklı bir herifti. bu arada christie ile eksik kalan savunma yönü de tamamlanmış oldu. williams - christie - stojakovic - webber - divac beşi, yedekten de pollard, jackson ve hido'nun katkısıyla 55-27 ile iyi derece yaptılar. ilk turda suns'u elediler; fakat shaq/kobe'nin prime olduğu dönemdi ve lakers 2. turda süpürüverdi.

    01-02'ye kadar geldik. takımın bir şekilde lakers'ı geçmesi gerekecekti. bu anlaşılmıştı. işte bu saikle, her ne kadar estetik olarak göze hoş bir oyunu olsa da, atik ve çevik bir eleman olsa da, şutu sınırlı olan, bir tür istikrarsızlığı ve savruk oyunu olan ve de defansif zaafları bulunan jason williams'ı grizzlies'ten mike bibby ile takasladılar. böylece nirvana'yı tamamlamış oldular. hido ve jackson'un katkısının iyice arttığı bir sezondu (draftten de gerald wallace'ı seçmişlerdi). ilk 5 ise oturmuş ve birbirine alışmıştı. 61-21 ile divizyonlarını 1. bitirdikten sonra utah ve dallas'ı çok zorlanmadan geçtiler. hızlı bir oyunları, hem ofansif hem defansif olarak üst düzey bir takımları vardı. net rating'de nba lideriydiler. milletin hido'lu kings'i izleyelim diye gece playoff maçlarına kalkığı yıllardı. konferans finallerinde ise lakers ile karşılaşacaklardı yine. o kanlı bıçaklı geçen seriyi 4-3 kaybettiler; ancak seri yıllar yılı su götürdü. ve seride bir müdahale vardı - oyundan ziyade hakem ile konuşulacaktı bu seri uzun yıllar. şimdi o seriye bir dönelim..sacramento 2-1 öndeyken, big shot bob lakaplı, son saniye üçlükleriyle kariyerinde ün yapmış çirkef yüzük toplayıcısı robert horry, şanına yakışır bir son saniye üçlüğü ile maçı lakers'a kazandırdı. bu lakers'ı seriye bağlayan bir andı ve ikonik bir olay olarak kaldı basketbol tarihinde. ancak esas skandal daha sonra olacaktı.. sacramento seride 3-2 öndeydi - alıp seriyi kapayacaktı. başabaş giden maçın son çeyreğinde öyle saçma sapan olaylar oldu ki..bob delaney ve dick bavetta'nın yönettiği maçta, gözle açıkça görülür biçimde saçma sapan fauller çalındı lakers lehine; sacramento lehine olanlar da verilmedi. kings aleyhine 31 faul çalındı o gece (divac ve pollard foul-out oldular). sadece son çeyrekte lakers 27 serbest atış kullandı. tim donaghy adlı hüküm giymiş bir hakem yıllar sonra itirafname yayınlayıp, bu olayın serinin 7. maça gitmesi için nba yönetimince düzenlenen bir tezgah olduğunu belirtti. o 6. maça adil olmayan bir hakem müdahalesi olduğu konusunda basketbol çevreleri bugün hala hemfikir (ancak tabi net ispatlanmış bir durum yahut bir yargı kararı falan da yok); ancak o muhtemelen kazanacakları finaller, kings'in ve o şık kadronun elinden alındı o 6. maçta..düşen momentum ile birlikte son maçı da lakers'a kendi evlerinde uzatmalarda kaybettiler. üzücü bir yıldı, üzücü bir olaydı..

    02-03 sezonunda aynı kadroyu koruyacaklar; 59-23 ile sezonu bitirip ilk tur utah'ı geçtikten sonra 7 maçta dallas'a elenecekler; lakers ile beklenen rövanş gelemeyecek bir daha..hido'nun takasla san antonio'ya gönderileceği 03-04'te ise webber dizini patlatınca artık kariyeri sakatlık sarmalına girecek ne yazıktır ki.bobby jackson'un en iyi altıncı adam seçildiği o sezonda, brad miller ile webber'i yamamaya çalışacaklar. webber playoff'ta geri dönecek ve de ilk turda dallas'tan intikamlarını alacaklar - yalnız cassell-sprewell - garnett üçlüsüyle şampiyonluğa doğru tura çıkma teşebbüsüne girmiş wolves'a 7 maçta elenecekler. 04-05'te artık divac yok, christie yaşlanmış, webber sık sakatlanıyor..divac serbest piyasa dönemi takımdan ayrılıyor. christie'yi cuttino mobley karşılığı gönderiyorlar. peja 20 sayıdan aşağı atmayan istikrarlı bir şutör olarak kariyerini sürdürüyor. bibby eskiye göre çok daha fazla top kullanıyor. şampiyonluk namzeti kadro artık yok ama..divac ve christie'nin yokluğunda da ofansif olarak benzer performansı verseler de, savunmaları yerlerde sürünüyor. bu arada sene ortası artık dizi resmen patlamış halde olan webber da, cap boşaltalım ayağına biraz da herhalde, saçma sapan karşılıklarla 76ers'e gönderiliyor (sakatlığı o denli ki, bir sezon oynayabilecek philly'de de doğru dürüst, sonra daha da düzgün performans veremeyecek). yine de 50-32 ile playoff'a çıkıyorlar; fakat playoff'ta artık webber da olmayınca, peja ve bibby yetemiyor ve de ilk turda ray allen'lı sonics'e 4-1 ile eleniyorlar.

    2005-06'da serbest piyasadan shareef abdur-rahim yeni yıldız diye takıma geliyor gelmesine ama, sakatlık muzdaribi ve pek de uzun rol alamayacak. nba'in hatrı sayılır saf şutörlerinden kevin martin draft ediliyor. arıza çocuk bonzi wells temin ediliyor. hal böyle olunca bu şutör bolluğunda peja da indiana'da belaya kalmış ron artest karşılığı takaslanıyor. jackson da gidiyor. böylece eski çekirdeğin tamamı bibby hariç takımdan ayrılmış oluyor. lakin sacramento'ya pek yarayışlı olacak mı bu vaziyetler, olmayacak. o sezon 44-38 ile playoff'a çıkıyorlar ve 4-2 ile spurs'e eleniyorlar ilk turda. rick adelman da 2006'da gönderiliyor. bu parlak kadrodan sonra doğru dürüst yeniden yapılanamadıkları için bundan sonra bir daha da playoff'a kalamayacaklar zaten ve nba'in en kötü franchise'ları arasında anılacaklar yıllar yılı..

    kevin martin'in skorer yönüne, artest'in kendini göstermesine karşın playoff kalibresinde olmayacaklar - yedekleri genellikle vasıfsız olacak (john salmons gibi bazı istisnalar var), abdur-rahim'in kariyeri kısa bir süre sonra sonlanacak..2008'de bibby de sıradan karşılıklarla hawks'a gönderilince eski devir toptan kapanmış olacak. artest'in de kontratı bitmekte olduğundan, yine neredeyse karşılıksızca elden çıkarılacak. o eski başarılı kadronun kurulumunda asli rol almış gm geoff petrie, tasfiyesinin doğru dürüst yapılamamasında da asli rol alacak..

    bir ara beno udrih, andres nocioni, francisco garcia gibi isimlerle takım dünya karmasına dönecek adeta. artest sonrası dönemde kevin martin ve john salmons önderliğinde sakatlıkların da payıyla 17-65 ile dip yapacaklar 08-09'da. çaylak olarak tyreke evans seçimi umut verecekse de, o da uzun vadede sakatlıklar ve düşüşler ile hayal kırıklığına dönüşecek. yıllarca takımın şut yükünü çeken kevin martin de sergio rodriguez ile birlikte artık yıllanmış olan larry hughes, ismini anmaya değmez joey dorsey ve ilk yıllarında bir acaba dedirtse de sonra bir cacık olmayan carl landry karşılığı yollanarak bir asset daha karşılığı alınmaksızın elden çıkarılacak. marcus thornton bir ara parlayacak sonra tekrar düşecek.. takım o durumda ki (biraz da bu adamların kings'ten gidince düşmesinin sebebi o), biraz yetenği olan topu kullanıyor, istatistiğe abanabiliyor.

    bu arada draft seçimleri de, berbat performansları neticesinde, artık yükseklerden geliyor. velhasıl 2010 yılında draftten demarcus cousins'i ve hassan whiteside'ı seçecekler (whiteside rol alamayacak ama ve yurtdışına gidecek 2 yıl sonra - keşfedilmesi ve patlaması çok sonra). 2011'de seçtikleri jimmer fredette hakiki bir bust olacak. en son sıradan (60.) seçtikleri isaiah thomas ise sürprizlerle dolu bir kariyere imza atacak. velhasıl 2013 itibariyle, thomas, evans, cousins, salmons, thornton gibi isimlerle kötü olmayan bir ofansa sahip olacaklar ama, savunma hallaç pamuğu gibi atılacak cinsten, nba'in en kötüsü bu anlamda..bir yere varamayacaklar.o arada tyreke'i de ne hikmetse greivis vasquez ve tırt 2. tur draft hakları mukabilinde yollayıverecekler..ki greivis de pek fazla kalmayacak takımda.

    2014 itibariyle cousins ve thomas flaş noktalara çıkıyorlar ofansif olarak. cousins artık kendini kanıtlamış bir isim haline dönüyor, all-star da seçilecek ve 2014-18 arası bu pozisyonunu koruyacak (all-nba'e de girecek 2 kez), ta ki sakatlık onu vurana kadar (gsw'de de aşilini yırtınca daha da iflah olmayacak kariyeri, sıradan bir pivota dönüşecek). cousins iyi bir skorer, şut atabilen bir uzun, ribaund vasfı etkili; çok üst düzey denilemese pota altında bir nebze savunma varlığı da var. 2013'te takıma katılan rudy gay de hem defans hem ofans anlamında bir katkı olacak. draftten seçilen ben mclemore ise bir bust olacak. velhasıl thomas da iyi skorer ama defansif açıdan büyük bir zaafiyet, koca bir sıfır. 2014'te neredeyse karşılıksızca suns'a takas edilecek. yerine darren collison monte edilecek. cousins ve gay önderliğindeki bu takım, takım olarak çok yetersiz; yedeklerin çoğu, hatta ilk beşin bile önemli bölümü ismi zikretmeye değmeyecek türden profesyonel basketçiler. gay ve cousins'in iyi yönleri var, evet hepsi bu. 30'un üstüne çıkmakta bile zorlanıyorlar hal böyle olunca.

    2016-2017'ye kadar böyle böyle geliniyor; cousins artık bir franchise lideri, marka adam halinde. yedekleri de bir elden geçiriyor, topluyorlar; kötü draft seçimleri yapmaya devam ediyorlar. rajon rondo'yu getiriyorlar. vlade divac gm oluyor. istikrarsızlık sürüyor..takım bir sene nba'in en hızlı oyununu oynuyor, bir sene en temposuz oyunlarından birini oynuyor. playoffsuzluk da keza.

    cousins'in kontratı 2018'de bitecek olduğundan, 2017 takas döneminin sonunda cousins'i elden çıkarıyorlar.. buddy hield'ın da dahil olduğu, aslında çok da iyi denilmesi zor bir paket mukabilinde. hield da nba'in iyi şutörlerinden biri olsa da defansif açıdan bir zaafiyet. 2017'de ise bu sefer iyi bir seçimle de'aaron fox'u draft ediyorlar. rudy gay serbest kalıp ayrılıyor (sas'a gidecek). cousins de gidince bir yıldız, bir marka isim de kalmıyor elde, yine daha da diplere dönüyorlar. bu yine yeni yeniden yapılanma döneminde bogdan bogdanovic, son yıllarını yaşayan zach randolph ve hatta 41'lik vince carter gibi isimler var..

    2019'da dallas'ın cap boşaltmak için yaptığı bir takasla gsw patentli harrison barnes'ı temin ediyorlar yüksekçe bir kontrata. fox kendini gösteriyor ve level atlıyor. pota altına doğru uçan kaçan, atletik, hızlı ve çabuk, savunma yönü olan ve yaratıcı bir arkadaş. birkaç senedir pivot pozisyonunda willie cauley-stein var, ben fena bir rol oyuncusu değilim aslında diye göz kırpıyor (sonra o da düşecek). hield 20 sayı ortalamasına gelip ben peja gibiyim aslında bakın diyor. nemanja bjelica ve bogdanovic'ten balkanlar'dan gelen hava dalgalarıymışçasına katkı alıyorlar. draftte yüksek sıradan marvin bagley'i seçiyorlar, kings'in o draftten kaçırdıklarına kıyasla kötü olsa da, ilk senesinde pek de kötü seyretmiyor, belki yeni bir webber olur mu düşüncesini verdiriyor kısmen. atletik fox önderliğinde hızlı bir oyun oynuyorlar. böylece 40 galibiyet bandına yaklaşıp, acaba dedirtiyor, bir umut veriyorlar. fakat mevzubahis umutlar, ertesi sezondan itibaren çökmeye başlıyor. bagley'nin bir draft bust olduğu gün itibariyle anlaşılmış durumda..fox üst düzeylere tırmanmaya devam ediyor, hatta 2020-21 sezonu itibariyle star derecesine çıkıyor ancak etrafı yetersiz. hield sabit şut performansını sürdürüyor fakat savunması yetersiz. barnes kontratını hak etmeyen bir performans veriyor, eskiye kıyasla çok daha kötü performansı. bu arada bütün bu yıllarda ha bire koç kovuyorlar, gm kovuyorlar ama trajik vaziyet değişmiyor, hep batı konferansının diplerinde oynayıp duruyorlar. ara sıra tek tük iyi draft seçimi yapabiliyorlar, onları da yok pahasına elden çıkarıyorlar kontratları bitmeye yakın. böyle olunca yapılanma falan hikaye oluyor..

    velhasıl, gelinen nokta itibariyle, fox'un eline bakıyorlar. tyrese halliburton ile 2020 draftinden sürpriz bir seçim yaptılar ve ondan çok iyi sonuç aldılar. hield ise şut atmayı sürdürüyor ama defansif zaafiyeti nedeniyle sorun; eskisi kadar da ortalama yakalayamıyor..pota altında richaun holmes ile şans arıyorlar; holmes fena bir rol oyuncusu değil, skora katkı yapan bir tarafı var ama savunma yönü de biraz yetersiz, ribaund tarafı sorgulanabilir nitelikte kimi zaman. marvin bagley çok net bir draft bust oldu (doncic, trae gibi isimlerin önünde seçildiği düşünülürse durumun trajikliği daha iyi anlaşılır). barnes geldi 30 yaşına bir adım ilerleme yok, parasını yiyor. 9. sıradan son draft seçimleri davion mitchell'ın daha ne olacağı net değil. yedeklerin önemli bir bölümü yine pek vasıflı değil. hal böyle olunca sacramento'nun playofflara çıkması yine zor, yine zor. çünkü bu takıma serbest piyasadan da doğru dürüst bir yıldız gelmez..niye gelsin? 15 senedir playoff görmeyen başarısız bir franchise'a neden gelsinler?? ilerleyen yıllarda draftten aniden performans verebilecek çok iyi bir seçim tutturup da yaparlarsa, fox ve halliburton gibi isimleri tutarak belki bir playoff ihtimali yaratabilirler. ama onun dışında geçmiş yıllarda sürdürdüğü rutini sürdürürse bu takım, bir 15 sene daha bir playoff görmeyecektir..
  • anaheim'a taşınması hususunda sorunlar yaşayan nba organizasyonu. sacramento şehir yetkilileri pazartesi günü itibarı ile anaheim'a son derece sert bir mektup yollayıp sacramento kings organizasyonu ile pazarlıkları durdurmaları için ultimatom vermiş durumda. kings organizasyonu'nun şehire olan 77 milyon dolarlık borcuna yönelik ödeme garantisi isteyen şehir, anaheim'in 75 milyon dolarlık bir ek ödemeyi şehir meclisinde oylamayı kabul etmesi ile şoke olmuş vaziyette. malouf'ların bu parayı ödemeyeceğine hemen hemen emin olan sacramento şehri, anaheim'in maddi olarak da devreye girmesi ile büyük bir ekonomik zarar yaşayacak gibi görünüyor.
hesabın var mı? giriş yap