• "araplar beni bilirler, ben de arapları" sözleri ile tanınan ve müslüman filistin halkı için "ezilmesi gereken bir böcek" gibi küstah ifadeler kullanan ariel şaron'un eseri.
    filistinlilerin evlerini bombalamak, mülteci kamplarının üzerinden buldozerle geçmek, yüzlerce filistinli genci hiçbir gerekçe göstermeden tutuklamak ve sonra işkenceye uğratmak gibi psikopatça ve insanlık ölçüsünde değerlendirmeye alınmayacak pislikler yapılmıştır.
    ariel şaron'un gazze bölgesinin güvenliğinden sorumlu olduğu dönemde ise yüzlerce kişi suikaste uğramış, binlercesi tutuklanıp sınır dışı edilmiş, yalnız gazze'de 2 bin ev yıkılmış ve 16 bin kişi ikinci defa sürgüne gönderilmiştir. sabra ve şatilla katliamları dışında 1982'de israil'in lübnan'ı işgali esnasında birkaç hafta içinde 14 bin insan hayatını kaybetmiş (bunların 13 bini silahsız sivillerdir), yaklaşık yarım milyon insan ise evsiz kalmıştır.
    (bkz: allah belanı versin ariel saron)

    edit:kötülense de; evet, allah belanı versin ariel saron
  • “kampın içinde asılmış temiz çamaşırlar vardı. gökyüzü maviydi ve güçlü bir rüzgar esiyordu. birkaç adım yürüdüm, sokaklara yayılmış cesetlerden sonra başka cesetler de gördüm. ağlamaya başladım”

    bu sözleri söyleyen 800 kişinin, ağırlıklı olarak kadın ve çocuğun deilk deşik edildiği malum kampa ilk giren gazetecilerden birisi olan japon kyuichi hirokava'ya ait..ve sözleri buraya aktarmaya değer kılan ise katliamın kamp içerisinde "hayat doğal akışında ilerliyorken" icra edilmiş olması..bu öyle bir insallıktan uzaklaşmış bir katliamcı psikolojisine işaret ediyor ki bunu kavramak bilgisayar başından mümkün değil..onun için oturduğumuz yerden edilen küfürler havada kalıyor, yerini bulmuyor ve zihinsel masturbasyondan, vicdani rahatlama çabalarından ileri gidemiyor..
  • bir halkın dramını siktir kelimesiyle açıklayan zihniyetin bilmeden yorum yapmamasını gerektiren olaydır. bu katliamda başrolde olan insanların sorumluluğu basitçe otel personel müdürü ilişkisiyle açıklanmasından daha derindir. nitekim 1983 de israil de yapılan soruşturma ile ariel şaron'un katliamı durdurmak için herhangi bir çaba göstermediğinehüküm verilmişti.
    ayrıca "has" lüblanlıların katlettiği insanların sivil olması bir şeyler anlatır mı bilemiyorum (sanmıyorum). (bkz: allah akıl fikir versin)
  • 1982 eylul'unde elias hobeyka onderliginde lubnanli sagci falanjist'ler tarafindan gerceklestirilen katliamin mekani.
    o tarihte lubnani isgal etmis olan israil ordusu bu katliama ses cikarmamis, 800 kadar filistinli multeci oldurulmustur. yillar sonra 2001'de belcika'da bir mahkeme, o zamanki israil savunma bakani ariel saron'un olaydaki rolu nedeniyle savas suclusu olarak yargilanmasina karar verdi.
  • bu katliamı yapan falanjist komutanlardan semir caca, eylül 2012 ak parti kongresine katılan davetlilerden birisidir.

    http://www.aksam.com.tr/kongre-7922y.html

    tabi bu tür konular bizim ülkemizde haber bile olmaz.
  • yıllar önce sabra ve şatilla kamplarında çocuk olan bir filistinli anlatmıştı. kampta ne kedi, ne köpek ne de fare varmış o zamanlarda. "nedenini sonradan biraz büyüyünce öğrendik" demişti.
  • insanlığın ölümüne göz yumulduğu yer
  • iki gölün adıdır. kan gölleridir. kanı dökenler bellidir ne zaman döktükleri ve nerede döktükleri de. "yakın tarihe damgasını vurmuş olayları idrak etmek istemiyorum" duruşunu benimsemiş olanlar için ise "jamaica da bulunan iki adadır" şeklinde tanıtılması daha hayırlı olacak, herkesi daha mutlu edecektir.
  • aradan yıllar geçmesine rağmen katliamın izlerini üzerinden silememiş bölge.
    sabra ve shatila sokaklarından oluşan mahalle bugün hala toprak yollardan, yıkık dökük evlerden ibaret. beyrut şehir merkezine vasıtayla 10dk uzaklıktaki bölgenin girişinde askeri kontrol noktası bulunmakta(aslında tüm beyrutta halktan çok asker mevcut zaten). gidip göremeyenlerin kafalarında bir imaj oluşturmak adına bir örnek vermek isterdim fakat burası daha önce gördüğünüz hiçbir yere benzemiyor. 10dk uzaklıkta lüks arabalar içerisinde sokaklarda gezinen halkın aksine, üzerinde giyecek kıyafeti olmayanlarla dolu. benim ziyaretim sırasında sabra'da halk pazarı vardı. bizim bit pazarımızın daha iyi olduğu bir pazar; üzerlerinde tüy kalmamış tavuklar birbirini yiyor. eğer satın almak isterseniz, satıcı tavuğun boynunu gözünüzün önünde kesiyor ve ayaklarından bağlayarak size veriyor. benim için yeterince trajik olan bu görüntüye etrafta kimsenin aldırış etmediği, halihazırda adapte olduğu mermi izleriyle dolu binalar ve aralarındaki çöp yığınları eşlik ediyor. bir yandan da kurtlar vadisi film müziği. sabralılar için fon müziği o.
    turist olduğunuzu hemen anladıkları için hiç hoşlanmıyorlar sizden. hoş zaten siz de başkasının mahremiyetine girdiğinizi, öyle olmasa bile akvaryum izler edasıyla bakışlar attığınız için rahatsızlık duyuyorsunuz ister istemez. 'öteki' olarak gördüğünüz bir bölgede sizi 'öteki' hissettiren bir yer. fotoğraf çekmek mümkün değil. mümkün olsa bile çekmek istemiyorsunuz zaten. daracık sokaklar arasından shatila'ya geçiyorsunuz. burası sabra'dan daha tehlikeli. her yerde 'müslüman' adamların fotoğrafları var. suriye'li bir bakkalın duvarında tayyip erdoğan fotoğrafı bile vardı. bir motorun arkasına oturmuş, elindeki sopayı rastgele sallayan bir çoçuğu gördükten sonra yola devam etmeme kararı aldım ve geri dönüyorum. beyrut merkeze kadar yürüyorum kendime gelmek için ama istanbul'da, şuan katliam kokusu burnumda.
  • 1975'te fiilen başlayan lübnan iç savaşı'nın "dişe diş, kana kan" halkalarından en kanlısı. beşir cemayel'in öldürülmesine karşılık falanjistlerin, israil gözetim ve desteği (ışık, izolasyon, silah, üniforma, vb. gibi - direkt müdahale olmadığı varsayılır) ile gerçekleştirdiği katliam. ölü sayısı, israil'in olaydaki etkinliği, vb. gibi pek çok konu halen tartışılmaktadır.
    bütün bunlar tartışıladursun beyrut şehir merkezi tüm ihtişamı ve lüksü ile pırıl pırıl yapay ışıltılarını saçarken sabra ve şatilla hala sefil, hala kalabalık haliyle oradadır ve daha uzun yıllar orada kalacaktır.
hesabın var mı? giriş yap