• en sonunda katilini aradığı kızının katili çıkaracaklar adamı. hatta ekşi sözlükte satılık hesaplar ayarlanmış bile.

    ulan kızını bu adam öldürse olay kapanıp gidecekken bu kadar peşine düşer miydi, bu kadar deşer kapanmaması için uğraşır mıydı?

    nasıl bir tarikata çatmış bu adam?
    tapınak şövalyeleri bok yemiş bunların yanında.
  • 12 nisan 2018 gunu 11 yasindaki evladi rabia naz vatan'i evlerinin onunde;
    -sebebi israrla karartilmak istenen sekilde- kaybetmis , dunyanin en zor sinavlarindan birine; evlat acisina sahip olan baba. simdilerde ise adalet aradigi evladinin intihar susune inanmadigi icin tehdit edilen baba!!!

    kendisi evlat acisiyla oturup, her gun yanmaktansa; evladini bir pacavra gibi evlerinin onune birakan ve tum raporlarin (bkz: otopsi)* , gorgu taniklarin bilgisine istinaden canina sebep olan doblo sahipleriyle hukuk savasina giriyor. ama mevkiler yuksek, tanidiklar kudretli. her bir dilekce, her bir talep yarida kaliyor. sorular belli, kayitlar yok. gorenler goz, sindirilenler ''abi''. *

    tam 11 aydir.
    yaklasik bir ay sonra evladini topraga vereli bir sene olacak, muge anlisindan caniklisine kadar sosyal medyadaki etkilesimlerden sonra herkes bir bir kendini aklama pesine dusuyor.

    ozendirmeyen muge anli
    turkiye'de hastaneler hastanesi olarak bilinen (bkz: hacettepe universitesi)
    hangi insanin yuregi evladinin 11 yasindaki kizinin 'sac derisi kaldirildi' ifadesini carsaf carsaf paylasmaya yuregi dayanir.
    -babanin acisini paylasiyoruz ama muge anli'nin babayi aradigi bla bla bla...
    hangi aciyi paylasiyorsunuz?
    kim paylasiyor? fatih saldirli mi? muge anli mi?
    hangi daha 11'inde evlat vermis topraga? neyi paylasiyorsunuz?
    palu ailesiyle reytingleri toplarken iyiydi? tum ulkeyi afyonla uyutur gibi dizi seyrettirir gibi, kahramancilik sahaneydi.
    cigeri 3 kurus etmeyecek olan aileyi ulke gundemi yaparken iyi?
    bu pencereden mi atlamis kiz, geriye dogru acilip.
    pencere
    sonra da muge anli mi cok bilmis intiharin ozendirici olmamasi gerektigini; tum hacettepeli hekimler bilememis intihar demeyi.
    neticede muge anli olmadan tum gunduz kusagini kim uyutacak ve dosyalarin pesinde kim kosacak degil mi?

    annesi oyun oynamasina izin vermemis, o da camdan atlamis diye bir evladin vebalini annesine boyle vicdansiz boylesine haysiyetsiz boyle insanlik disi sekilde atamazsiniz.

    konuya iliskin detayli bilgi edinmemi saglayan gazeteci (bkz: metin cihan) twitter flood'u
    #rabianazikimoldurdu

    tum detayli bilgiler icin evladinin faillerinin pesine dusen, ve tum dilekcelerini tum taleplerini bir bir belgeleyen babanin herkese acik adresleri
    saban vatan'in facebook adresi
    saban vatan facebook
    saban vatan'in twitter adresi
    saban vatan twitter

    gectigimiz 12 nisan'da rabia naz'in canina bedel olanlar bu nisan'in 12'sinde belki senin de belki benim de canima kast edecek. ve bir yerlere birakilan bedenimiz
    -goklerden gelen mesaj- var tadinda ust mercilerce susturulacak!
    bir palu ailesi kadar dikkatinizi cekmediyse bile ayni aciyi size birilerinin yasatma ve ustunu ayni sekilde ortme ihtimalini aklinizdan cikarmayin!!!
  • böyle kahraman ve mücadeleci baba, hayatımda görmedim. allah yar ve yardımcın olsun yiğit adam.
  • kızının otopsi videolarını izlemek zorunda kalan bir baba... daha geçen gün, biricik kızının cansız bedenini hangi durumda bulduğunu uygulamalı olarak meclis komisyonuna gösteriyordu. o fotoğrafı görünce sinirden ağladım. bugünki fotoğraflara bakamadım bile.

    bakın çok ciddi söylüyorum, tüm şu olaylardan sonra bir insanın gelip de teslim olmaması, suçunu ispat etmemesi için ya orospu çocuğu ya da akp’li olması lazım. her ikisi de bir aradaysa şaban vatan ne kadar uğraşırsa uğraşsın kızının katilini bulamayacak. onun acıyla yoğrulmuş yüzünü her gördüğümde elimde olmadan gözüme yaşlar hücum ediyor, ama bunlar sadece üzüntü gözyaşları değil. öfke gözyaşları. akp’nin gidişi normal olmayacak. canikli denen ahlaksız milletvekilinin sonu da aynı şekilde.

    bende artık küfredecek derman kalmadı. ne kadar sövsem de, rabia naz’ın katilleri yargı önüne çıkarılmayacak. ama şunu iyi bilin. köşklerinizde, saraylarınızda fırsatınız varken yiyin için, zamanı gelince hepsini başlarınıza yıkacağız. hayatlarını çaldıklarınızın, ölüme gönderdiklerinizin hesabını mutlaka vereceksiniz.
  • "burası bizim değil bizi öldürmek isteyenlerin ülkesi" diye yazmış tezer özlü.

    sabahtan beridir bu cümleyi düşünüyorum. buradaki biz kim? bizi öldürmek isteyenler kim? işin içinden bir türlü çıkamıyorum.
    gerçekten birileri birilerini öldürmek, susturmak, yok saymak, sindirmek istiyor.
    ben öldürmek isteyenlerden olmak istemiyorum. gerekirse öldürülenlerden olurum ama "onlar"dan olmak istemiyorum. ama bu, hiçbir şekilde yetmiyor, yetmeyecek.
    sindiremiyorum.
    burası onların ülkesi.

    şaban vatan'ın 1 yıldır süren onurlu mücadelesini bir süredir takip ediyorum.
    bir babaya yaşatılabilecek daha ne kadar acı olabilir? kurumsal otoritelerin karşında tek başına dikilen bir adama daha ne kadar zulüm yapılabilir inanın bilmiyorum.

    şaban vatan 1 yıldır tek başına, ama gerçek anlamda tek başına bütün devlet mekanizmalarına karşı mücadele ediyor.
    kendisini öldürmek isteyenlerin hüküm sürdüğü bu topraklarda ölümüne bir kavgaya tutuşmuş durumda.
    bu kavgada karşısındaki insanların inanılmaz materyalleri var. kendi kardeşini bile satın almış bir çark bu. bariz bir şekilde üstünlük onlardan yana.

    belediye başkanları, bakanlar, bürokratlar, polisler, savcılar hatta utanarak söylüyorum yeminli tabiplerle mücadele ediyor.
    kendisini öldürmek, susturmak, yok etmek, sindirmek isteyen kurumsallaşmış, örgütlenmiş büyük bir mekanizmaya karşı tek başına kalmış durumda.
    şaban vatan'ı tahakkümü altına almak isteyen mekanizmalar aslında fert fert hepimize açıktan bir tehditte bulunuyorlar.
    burası onların ülkesi.

    onun yerinde olsaydım onun kadar onurlu bir şekilde mücadele edebilir miydim, sevdiğim bir insan için bu kadar parçalanırcasına uğraş verirken pes etmeden kaç gün daha dayanabilirdim kestiremiyorum.
    sanırım bir yerden sonra güçten düşerdim. çaresizlik içinde bir gün daha devam etmeye takatim kalmazdı.
    ben şaban abi kadar güçlü bir insan değilim.
    onun çelik gibi sinirlerini, dimdik duruşunu kıskanıyorum bile. şaban vatan'ın; mücadele ettiği örgüte karşı kararlı tavrını kendime örnek almaya başladım artık.

    ama hiçbir işe yaramıyor. sadece, ne oluyorsa artık bu süreçte, her şey namussuzca gözlerimizin önünde oluyor ki bu işleri daha da katlanılmaz hale getiriyor.
    sevgili metin cihan bu konuyu gündeme getirdiğinden beridir birçok insan durumdan haberdar oldu. birçok gelişmeyi bizzat onun sayesinde öğrenmiş olduk.
    sadece vicdani olarak kulak kesilmedik şaban vatan'ın mücadelesine, akli ve ahlaki olarak da birçok şeyin ne kadar arsızca yapılabildiğine şahit olduk. iman ettik.

    olayı inceleyen, taraflı tarafsız ortaya koyulan tüm belgeleri ve bulguları az buçuk inceleyen tek bir insanın bile şaban vatan'ın haksız olabileceğini düşünmek hayatın doğal akışına aykırı.
    vicdanım, aklım, kalbim, bütün idrak mekanizmalarım bu süreç özelinde derin yaralar aldı.
    bu ülkenin nasıl bir çukura dönüştüğünü bu kadar mikro ölçekli bir olaydan bu kadar makro boyutlarıyla fark edebileceğimi asla tahmin edemezdim.
    burası onların ülkesi.

    şaban vatan'ın bir yıllık sürecinde başına gelenlerin çok ama çok küçük bir kısmına şahit olmam bile öfke ve nefretle dolmama yetti.
    siyasetin, politikaların, ülke gündeminin, gündelik çıkar ilişkilerimizin ve bunlar ekseninde basın kuruluşlarının sıkı sıkıya yaptığı ittifak bu konuda en büyük rahatsızlıklarımdan bir tanesini oluşturdu bende.

    umutları, hayalleri, yaşayacağı yılları olan bir kız çocuğunun ölümünün adice ört pas edilmesi, bir babanın daha acısını bile yaşayamadan bu aşağılık tezgahı afişe etmek için gün gün ter döküp tüm engellerle mücadele içinde olması; şu kısacık ömrümüzde gündelik çıkarlarımızdan, ideolojilerimizden, siyasetten, azıcık keyfimizin kaçmasından daha önemli değilmiş.

    bu ölümcül sessizlik halinin -özellikle devlet mekanizmaları ve bu mekanizmalarla ilişkili olan şahıslar için- başka bir açıklamasını yapamıyorum.
    bir kız çocuğu için feda edilecek şeyler bu ülkede çok küçük meblağlar imiş meğer. ne acı...
    burası onların ülkesi.

    yer yer yaptığı işler için kendisinden övgüyle bahsettiğimiz, hakkını vermekten çekinmediğimiz müge anlı'nın aylardır süren sessizliği mesela. benim canımı çok sıkıştı.
    müge anlı ki babasını öldürüp annesiyle birlikte ekmek fırınında cesedini yakan 16 yaşındaki bir kız için canlı yayında göz yaşları dökmüş bir insandır. şimdiye kadar canımı en çok yakan olay bu oldu demiştir.
    adalet mekanizmaları ile kapanmayan bazı vicdani meseleler olduğunu dile getirmiştir. bu örneği şu yüzden veriyorum; kendisinin bir sağduyuya sahip olduğunu düşündürür bu durum. bu sağduyu ile resmi adalet mekanizmalarını bile sorgulayabilmiştir.

    merak ediyorum rabia naz olayında bütün gemileri yakacak kadar vicdani bir rahatsızlık gerçekten duymamış mı?
    bu irrite edici görmezden gelme tavrını sürdürdüğü halde programındaki vakalarda göz yaşı dökerken, izleyicilerine merhametten, ahlaktan, vicdandan bahsederken hiç yüzünüz kızarmayacak mı?
    küçücük bir kız çocuğunun cinayetini devletin tüm imkanlarıyla ört pas eden bu mekanizmaya karşı azıcık da olsun öfke duymadınız mı?
    ihtimali bile kolları sıvamaya yetecekken böylesi bir ölüm sessizliğine bürünmesini sağlayan kuvvet tam olarak nasıl bir kuvvet?
    bu ülkenin gerçek sahiplerinin kuvveti tam olarak bu mu?

    müge anlı basın kanadı adına sadece bir örnek. ama önemli bir örnek. her seferinde görüp taktir ettiğimiz gibi bu konu müge anlı'da işlense bütün bir süreç baştan aşağı yön değiştirebilirdi. diğer bütün gazetecilerden çok daha büyük bir etkiyi elinde tutarken bu olaya göz yumması inanılmaz aşağılık bir durum olarak duruyor.
    yoksa birçok gazetecide benzer sessizlikler, bir takım kuvvetlere yenik düşmeler ya da o kuvvetlerin etkisi altına girmeler mevcut.
    burası onların ülkesi.
    onlara biat etmek ise birçoklarının kurtuluş reçetesi!
    benim midemi bulandıran olayların içinde bu gerçek de var.

    en acısı da ne biliyor musunuz? sosyal medyada azıcık bir refleks göstermesi için inim inim inlediğimiz bürokratların düşündüğümüz ahlaki sınırların bile çok uzağında olduğuna şahit oluyoruz.
    olaylarda adı geçen nurettin caniklinin "seçim çalışmaları" için bölgeye geldiği gün yine akıl almaz umutlara kapılıp bu ülkenin sahiplerinden bir şeyler bekledik.
    21 mart günü canikli'nin giresun'a geldiği gün şaban vatan gözaltına alındı, hastanede gözlem altına alınması için psikiyatrlar ile görüştürüldü.
    yığınla karar alınıp inanılmaz hızlı bir yıpratma süreci yürütüldü.
    belki bir şeyler olur diye beklediğimiz o gün gerçekten de çok şeyler oldu. siyasi mekanizma çarkları hiçbir değer ve hassasiyete sahip olmadığını bir kez daha hatırlattı.
    tabi o sırada ikiz bebeklere hamile olan anne, çocuklarından bir tanesini düşürdü falan.
    burası onların ülkesi.

    ekşi sözlüğün ülke gündemini çok kez şekillendirdiğini gördüm. burada yazılan yazılarla siyasetçilerin, sanatçıların, yazarların, gazetecilerin şekillendiğini gördüm.
    saçma sapan isteklerle yardım kampanyası başlatıp onlarca yazarı kendi rızasıyla kampanyaya katıp dolandıran insanları gördüm.
    birçok sosyal sorumluluk projesinin yürütüldüğünü gördüm.
    bugün bu olay hakkında biraz dertleşmek için geldiğimde gündem butonunda konuyla ilgili her hangi bir başlık bulamadım. oysa bulacağımı sanarak gelmiştim.
    bu başlığa da (bkz: #rabianaziçinadalet) 5. entryi giren 2. yazarım.
    kimseyi kesinlikle suçlamıyorum.
    kendimi sorguluyorum sadece.

    açık açık konuşalım bu ülkenin sorununu kim ne olarak görüyor?
    benim umurumda değil artık ne bu ülkenin belediye başkanları, ne seçimler ne de mazbatalar.
    oysa bu ülkenin geleceği için bu konularla ne de güzel kamuoyu oluşturuyorsunuz. bakkal hüseyin amcanın bile lugatına yeni kelimeler kazandırıyorsunuz.
    yeterince dert etmiyorum ekonomik krizi de, siyasi hesaplaşmaları da, milyonlarca ışık yılı uzaklıktaki karadelikleri de...
    ben hayatımda gördüğüm en şerefli babanın mücadelesini hepsinden daha ciddi bir mesele olarak görüyorum.
    bunu da kuru bir vicdani mesele olarak değil ülkenin kendisine ait bir problemin su yüzüne çıkan bir parçası olarak görüyorum.
    şaban vatan'a adalet arayışında deli gömleği giydirip itibarsızlaştırma aklını kendi şahsiyetime bir teşebbüs olarak görüyorum.

    karadelik demişken. bu akşam gördük. yalnızca bu ülkede değil, bu dünyanın büyük bir çoğunluğunda bilimsel kaygılar bile "politik"tir.
    aristo'ya göre "insan sosyal bir hayvandır" (bkz: zoon politikon)
    bir arada yaşamamız politik bir tavırdır.

    rabia naz cinayeti en az susurluk kazası kadar, hrant dink cinayeti kadar politik bir olaydır.
    topyekün bu ülkeyi ve bu ülkenin sahiplerini ilgilendirir.

    seçimler, mazbatalar, siyasetçiler, ideolojiler... bunların hepsi sonuç.
    bu ülkenin gerçek politik meselesi şaban vatan'ın mücadelesinin altında yatan sebepler yığınıdır.
    gerçek beka meselesi tam da rabia naz cinayetidir.
    toplumsal yapının parçası olan bireyin haysiyetine olan saldırının meyvesidir şaban vatan'a yapılanlar.
    burası onların ülkesi.

    sosyal medyada yapılan şeyler ne işe yaradı?
    başlarda çok işe yarayacak zannettim. zaman zaman kıpırdanmalar da oldu. ama nihayetinde devlet mekanizmalarını daha da acımasızlaştırdı. en fazla olayın bilinirliği arttı.
    hiçbiri şaban vatan'ın aylar önce yaptığı evlat mitingi kadar kıymetli ve tesirli değildi belki de.
    oturduğumuz yerden bir şeylere isyan etmek bu ülkede sessiz bir yığın yaratmaktan başka bir şeylere de yaramalı.
    13 nisan'da çeşitli illerde yapılacak olan eylemler belki bu haghtag'tan daha etkili olacaktır. bilemiyorum.

    gerçekten birçok şeyi bilmiyorum.
    ne yapılır bilmiyorum.
    şu kısacık ömrümüzde bu ülkede birçok felaket görüp toplumsal yaralar aldık. çok şeyi sineye çekip içselleştirdik. ama benim çizgim tam da burada arkadaşlar.
    dahasını sindiremiyorum.
    doğrusu bunu da içimize almaktan korkuyorum. haysyetlerimizin tam orta yerinde asıl karadelik o zaman açılır işte. ve bu karadelik tüm iyi şeyleri alıp götürür bizden.

    rabia naz vatan cinayetinin geldiği bu nokta, şaban vatan'a karşı yapılan yıpratma ve yıldırma çalışmaları hepimizin, bu ülkenin suratına çalınmış bir çamurdur.
    bu leke hepimize aittir.

    çok doldum bugün.
    içimdekileri boşaltmak için geldim buraya. biraz yazarsam hafiflerim sandım. öyle olmadı. yazdıkça daha da ağırlaştı her şey.
    şaban vatan'ın mücadelesi bu ülkenin gerçek beka meselesidir.
    birçok sebebin sonucu, birçok sonucun meyvesidir.
    şaban vatan'ın meselesi bu ülkenin vereceği gerçek bir sınavdır. benim kırmızı çizgim tam da burası. bu sınavı hakkıyla verip vermeyecek olan ise bizzat ülkenin kendisi.
    bu ülkenin gerçek sahipleri, bu ülke, bütün bu kurumsal devlet yapılanması...
    bu sınavdan geçmesi gereken hepimiziz.
    hesap verecek olan bu ülkenin bizatihi kendisidir.
    şaban vatan bu ülkenin öldürmek istediği insanlardandır.
    şaban vatan bu ülkenin sindirmek istediği insanlardandır.
    burası onların ülkesi.
    bu ülkenin geri alınmasını istiyorum.

    nasıl olur, ne zaman olur bilmiyorum ama bu ağırlıkla baş edemiyorum. dua etmeye değecek başka bir şey bulamıyorum.

    burası bizim değil
    biz kimiz?
    ne kadarız? kaç kişiyiz? ne kadar yaşarız? bilen var mı?
    şaban vatan olayının ardında yatan o çarkı düşünmekten bile bitap düştüm ben.
    burası onların ülkesi.
    onların ülkesinde yaşamaya çalışmaktan yorulduğumu hissediyorum sadece.
    şaban vatan'ın aksine ben, sanıldığı kadar güçlü biri değilim.
  • ben emre erciş twitterlarını ve babanın yanıtlarını kaçırmadan okumaya çalışıyorum. adamın kim olduğunu değil de ne söylediğine bakarsanız daha iyi olur, sonuç olarak amacımız bağcı dövmek değil di mi?

    mesela belgeler üzerinden algı oluşturuyorsa, söyleyin hangi yalan belge üzerinden hangi algıyı oluşturmuş tartışın bu konuyu. babanın cevaplarına bakın mesela karşı argüman var ise babanın nasıl savunması var.

    ben dosyayı ve ifadeleri, emniyetin araştırmalarını görmek için faydalı buldum adamın topa girmesini. dosyadan anladığım kadarıyla da babanın araştırılmadı dediği tüm iddialar emniyet ve savcılık tarafından ciddi alınmış ve araştırılmış.

    hatta kanunen somut delil yok ise yapılamayacak olan telefon dinlemeleri ve deşifreleri bile babanın şüpheli olarak iddia ettiği kişiler üzerinden somut delil olmadan yapılmış. bu esasında insan haklarına ve özel hayatın gizliliğine ters. bunun dışında yürüyen bir dava var iken meclis araştırma komisyonu kurulması da hukuken yanlış bir karar ancak babanın isteği üzerine kurulmuş.

    arkadaşlar bu olay kennedy suikasti falan değil ya. bütün ülkenin babaya garezi yok, o sikimsonik insanları korumak için böyle kusursuz bir düzenin kurulma ihtimali yok. bazen babanın beni takip ediyorlar diyen biri olduğunu ülkenin tüm kurumlarının da hayır seni kimse takip etmiyor diye ikna etmeye çalıştığını düşünüyorum.

    mesela bir örnek vereyim, babanın şüphelendiği adamın ifadesinde, adam olay anında orda olmadığını şahitlerle ispatlamış, bir de tesadüfen video kaydı varmış onu da delil olarak sunmuş savcılığa. bu adam hukuken suçsuz olmaz mı? ama baba ne diyor? video kaydını emniyet değiştirmiş, tarihle oynamış.

    çok merak ediyorum, video kaydı bulunsa baba diyecek ki montaj bunlar. adamı kesinlikle hiç bir somut veriye inandıramıyorsunuz, kafasındaki senaryoyu ispatlamaya çalışıyor, öyle bir senaryo ki sanki camdan izlemiş gibi detaylı anlatıyor, ama kendisinin bu kadar detaylı anlattığı senaryoya ait tek bir delil tek bir görgü tanığı yok. varsa siz söyleyin ben göremedim.
  • 3 haftalığına ruh ve sinir hastalıkları hastanesine yatmasına karar verilmiş

    biri bana açıklayabilir mi, mahkeme bir adamın akli melekeleri hakkında nasıl yargıya varabiliyor? velev ki mental ya da ruhsal problem yaşayan bir adamın alacağı tedavinin süresine ne hakla karar verebiliyor?
    bunun karar mercii psikiyatri uzmanları değil mi?

    bu memlekette hakimlere, savcılara guvenemiyorsak, kime guvenecegiz?

    bu skandalda umarim iç hukuk yolları bir an önce tükenir ve avrupa insan hakları mahkemesine bi an önce taşınır bu konu...
    allah belani versin türkiye. evlat katili türkiye.
    kendi çocuklarını yiyen lanetli toprak. allah belani versin

    edit: uzman açıklaması geldi. aynen aktarıyorum
    "mahkeme akıl hastası olduğuna karar veremez, böyle bir yetkisi yok. aileden ya da çevreden gelen bir ihbar neticesinde akıl hastalığı var mıdır, varsa tedavi edilsin, yoksa bize bildirin şeklinde hastaneden rapor ister. psikiyatri uzmanları da akıl hastalığı olup olmadığını tetkik eedebilmek için hastayı 21 gün gözlem altına alır. bu olay da durum bu şekilde. yasal olan 21 sonunda psikiyatri heyeti akıl hastalığı vardır/yoktur şeklinde nihai raporunu mahkemeye bildirir

    türk tabipler birliği ve türkiye psikiyatri derneği şaban vatan için sürecin takipçisi ve iki kurum da (şimdilik) içi boşalmamış, etik kurallara göre çalışan iki kurum. hakkaniyetli bir karar çıkacağına inanıyorum."
  • nurettin canikli 'nin hakkında suç duyurunda bulunduğu türkiye cumhuriyet vatandaşı, öldürülen kızının ölümün aydınlatılması için insanüstü bir çaba sarfeden ve tüm bu yaşananlar olmasa muhtemelen kendi halinde sade bir hayat sürecek insan.

    http://www.cumhuriyet.com.tr/…nda_suc_duyurusu.html

    kendisi hakkında suç duyurusu yapan da 17 yıllık akp iktidarının semirmiş, zenginleşmişi mevki makam sahibi olmuş neoliberal islamcısıdır. kendisi çoktan cumhuriyet değerlerini unutsa da o değerler sayesinde devlet parasız yatılı sınavına girerek eğitimine devam edebilmiştir. eğer o sınav olmasaydı, feto'nun bütün düzenini bozduğu üniversite sınavı, eğitim sistemi olmasaydı şu anda iktidarın karşısında ortaokul mezunu ve muhtemelen fakirlik sınırında yaşayan biri olacaktı.
  • öncelikle allah sabır versin.

    pek çok platformda derdini anlatmaya ve adalet aramaya çalışıyor. sonuna kadar yanındayız.

    bir de önerim var. olayı anlatırken, çok gereksiz detaylar veriyor. gerekli detayları atlıyor. olayı anlamak için farklı 2-3 yayın seyrettim. dün dw türkçe yayınını da izledim. burayı okuyorsa bir kaç önerim var.

    * olayın tarih ve saatlerle anlaşılır bir şekilde çizelgesini büyük kartonlara hazırlayın. bunun üzerinden anlatın.
    * suçladığınız kişiler hariç, daha az isim kullanın. ayşe-fatma yerine komşum, abimin karısı vs. deyin mesela. insanlar daha rahat anlar.
    * olayları kronolojik anlatın. mesela bir yıkamacı var. buna gidip "siyah doblo'yu yıkadın mı?" diye sormuşsunuz. ama direk buradan başlayınca, kimse olayı anlamıyor. hastane'de olayı telaşlı şekilde soruşturuyormuş, ben de siyah doblo yıkadın mı diye yem attım derseniz, daha net anlaşılır gibi.
    veya akıl hastanesi konusunda dün yapılan şikayeti anlatmadığınız için neden gidip o hastanelerden yazı aldığınızı nevşin ve dinleyenler anlamadı. avukat filanca maddeyi kullanarak benim içeri girmemi engelledi diye kanun maddesinden, gereksiz bir detaydan bahsettiniz. "avukatım itiraz etti, içeri atamadılar" deyin geçin.

    bu siyasi çeteyi ancak arkasına halkı alarak yenebilir. biz yanındayız.
  • ak partili insanlarin guzelce izlemesi gerek.

    biraz yuksek yerlerdeki ak partililer de iyi izlesin. cunku hani ben ak partiliyim bana bir sey olmaz bunun gibi ortbas ettiririm diyorsun ya iste o anca senden allta olanlara isliyor.

    biraz mevkili bir ak partilisin diyelim ailenden birini baska bir ak partili oldurur, tecavuz eder bilmem ne hic bir sey yapamazsin. cunku diger ak partili senden daha gucludur, senin tanidiklarindan daha yuksek yerlerde tanidiklari vardir susturur seni. bir gun bagimsiz adalet sana da lazim olur. ailenden birilerine bir sey olmadan anla bunu.

    saban vatan da ak partili esi ak parti yoneticisiymis ama fark etmiyor neden cunku o alt tabaka daha yuksekte tanidiklari olan baska bir ak partili isi bitiriyor boyle iste.

    ak parti sayesinde en bastaki olmadigin surece adalet guvencen yok artik. ister ak partili ol ister mhp'li ol. senden saglam tanidiklari olan adaleti kendine isletir.
hesabın var mı? giriş yap