• --- spoiler ---

    "bence insan bilinci evrimde trajik bir şekilde ilerledi, çok fazla bilinçlendik. doğa kendinden bağımsız bir bakış açısı yarattı, bizler doğa kanunlarına göre var olmaması gereken yaratıklarız. hepimiz bir yanılsama içindeyken, duyusal deneyimler ve hislerin gelişimi sayesinde birey olduğumuzu sanan fakat aslında bir hiç olan bireyleriz.

    bence türümüzün yapması gereken onurlu davranış, programlamamızı reddedip üremeyi durdurmak ve hep birlikte soyumuzu tüketerek kardeşçe bu haksızlığa bir gecede son vermektir."
    --- spoiler ---
  • bir türk dizilerindeki karakterlere bak bir de şu adama çizilen, yazılan karaktere. türk tv'lerindeki uzun uzun bakma hastası garip aktörler geçip oturup şu adamı bi seyretsinler. senaristler sürekli cep telefonuyla konuşturdukları karakterlerden kafalarını kaldırıp diyalog nasıl yazılırmış şu adamın repliklerine bir baksınlar başka bir şey istemiyorum. tek kelime ile mükemmel.
  • en iyi kurgulanmış karakterlerden biridir. duygusal bağ kurmaz, yalnızlığı sever, inançsız, kendini özel hissetmeyen... kendisini kandırmak için hiç bir palavraya ihtiyaç duymayan bir karakter. bir üst ego iyi ya da kötü olablir mi? tyler durden iyi ya da kötü olamaz... ahlak'ın ötesinde... bir dostoyevski karakteri olmak için oldukça iyi, zeki demirkubuz karakteri olmak için oldukça sofistike... biraz bukowski, biraz dude ve popüler kültürün harbi anti kahramanı...

    kötüleri uzak tutmak için iyi olmak yetmez. bazen iyi olmak dünyayı kurtarmaya yetmez. hannibal'ın peşine düşse neler olurdu merak ettiğim karakterdir.

    sufizm ayarında bir dünyayı kabullenme ama bir yanıyla da gerçek bir nihilist...

    karşımızda 21. yüzyıl'ın sherlock holmes'u!
  • bir bölümde ortalama 4 sigara yaktıran karakter. o yaktıkça ben yakıyorum dizinin finalini göremeden geberip gidicem.
  • kendisi klişe bir kahramanın özelliklerini gösteren karakter değil, neredeyse hemen her diyaloğunda derinlik ve karanlıkla örülmüş bir kişilik. nic pizzolatto öyle bir karakter örgüsü kurgulamış ki adeta felsefi metin gibi, her seyredişte farklı bir yorum getirmek mümkün.

    rust'un bölüm bölüm söylemlerine göz atarak, üzerine tekrar tekrar düşünmek ve insanları bunlara göre gözlemlemek ayrı bir keyif veriyor.

    --- spoiler ---

    e1:

    rust: kendimi bir realist olarak görüyorum. ama felsefi terimlere göre buna pesimist deniyor.

    marty: tamam, o ne demek?

    rust: partiler bana göre değil demek.

    marty: bak ne diyeceğim, partiler dışında da pek iyi değilsin.

    rust: bence insan bilinci evrimde trajik bir şekilde ilerledi. çok fazla bilinçlendik, doğa kendinden bağımsız bir bakış açısı yarattı. bizler doğa kanunlarına göre var olmaması gereken yaratıklarız.

    marty: bu çok mantıksız geliyor rust.

    rust: hepimiz bir yanılsama içindeyken, duyusal deneyimler ve hislerin gelişimi sayesinde birey olduğumuzu sanan fakat aslında hiç olan bireyleriz.

    marty: yerinde olsam bu saçmalığı etrafta söylemezdim, buradaki insanlar böyle düşünmüyor ve ben böyle düşünmüyorum.

    rust: bence türümüzün yapması gereken onurlu davranıp, programlamamızı reddedip üremeyi durdurmak ve hep birlikte soyumuzu tüketerek kardeşçe bu haksızlığa bir gecede son vermektir.

    marty: o halde ne diye sabah yataktan kalkıyoruz ki?

    rust: ben de kendime bunu soruyorum. ama aslında bu sorunun cevabı, intihar edecek cesaretimin olmamasıdır.

    e2:

    - bir kere evlenmeye çok yaklaşmıştım, laurie. maggie tanıştırmıştı, yürümedi. böylesi daha iyiydi, ona ben sebep verdim. beraber yaşaması çok zor biri olabiliyorum. bilerek yapmıyorum ama bazen çok eleştirici olabiliyorum. bazen insanların bensiz daha mutlu olacağını düşünüyorum, etraflarında olmamın onlar için pek iyi olmadığını. onları yıpratıyorum, mutsuz oluyorlar. eskiden bunu çok düşünürdüm ama belli bir yaşa geldiğinizde ne olduğunuzu anlıyorsunuz. şimdi şehir dışındaki bir barın arkasında, küçük bir odada yaşıyorum. haftada dört gece çalışıp, kalan zamanlarda içiyorum ve orada beni durduracak kimse yok. kim olduğumu biliyorum, bunca yıl sonra bir zafer kazanmışım gibi.

    e3:

    papazın vaaz verdiği sahnedeki diyalog;

    rust: bu gruptakilerin ortalama iq'su kaçtır sence?

    marty: insanları böyle aşağılayınca eline ne geçiyor? bu insanlar hakkında ne biliyorsun sanki?

    rust: sadece gözlem ve çıkarım. obezite ve fakirliğe eğilim peri masallarına duyulan bir sevgi görüyorum. ellerindeki ufak miktardaki parayı da, dolaştırdıkları şu hasır sepete koyuyorlar. buradaki kimsenin atomu parçalamayacağını söylemek yanlış olmaz herhalde, marty.

    marty: gördün mü? şu sikik davranışların işte. herkes, senin gibi boş bir odada oturup cinayet romanlarına 31 çekmek istemiyor. bazı insanlar toplum içinde olmayı, toplum yararını istiyor.

    rust: öyle mi? eğer toplum yararı dediğin peri masallarıysa o zaman bu kimse için iyi haber değil.

    marty: eğer insanlar inanmasaydı, neler yapabilirlerdi düşünebiliyor musun?

    rust: şimdi ne yapıyorsak aynısını, sadece daha açık şekilde.

    marty: siktir. ortalık kan gölüne dönerdi ve ahlaksızlıktan geçilmezdi.

    rust: eğer bir insanı doğru yolda tutan tek şey ilahi mükafatsa, o kişi adinin tekidir. ben de bunların hepsini ortaya çıkarmak isterim.

    marty: sanırım dediğin, adilik anlamında doğru. şu defterini taş yazıt mı zannediyorsun?

    rust: şurada bir günü atlatabilmek için bir araya gelip, evrenin kanunlarına karşı çıkan hikayeler anlatmak bu hayat ile ilgili ne diyor sence? bu senin gerçeklerinle ilgili ne diyor marty?

    marty: böyle konuşmaya başlayınca, bana paniklemişsin gibi geliyor.

    rust: maymunun biri güneşe bakıp, diğerine ''bana elindekini vermeni söyledi'' dediğinden beri bu böyle. insanlar o kadar zayıflar ki, gidip yemek alacaklarına paralarını dilek kuyusuna atarlar.
    korku ve kendinden nefretin otoriter bir kanala aktarılması. buna arınma deniyor. hikayesiyle onların korkularını alıyor, bunun yüzünden yarattığı gerçeklikle doğru oranda etkili oluyor.
    bazı dil antropologlarına göre din, beyindeki bazı bölgeleri düzenleyerek eleştirel düşünceyi körelten bir virüs.

    marty: ben, senin kadar süslü kelimeler kullanmıyorum ama varoluşa inanmayan biri olarak bu konu hakkında epey konuşuyorsun. ve hala panikliyor gibisin.

    rust: en azından kırmızı ışığa doğru gitmiyorum.

    - hepimiz bu hayat tuzağının içindeyiz. kendi içinde herkes düşünüyor ki her şey farklı olacak. başka bir şehre gidecekler ve sonsuza kadar arkadaş kalacakları insanlarla tanışacaklar. aşık olacaklar ve tamamlanmış olacaklar. tamamlanmakmış. bir de ''sonuca bağlamak'' var. bu ikisi her ne sikimse, bu hayatı doldurmak için uydurulmuş sikik şeyler. sona ermediği sürece; hiçbir şey hiçbir zaman tamamlanmaz. sonuca bağlamakmış. hayır hayır hayır. hiçbir şey hiçbir zaman bitmez.

    tünelin sonunda bir ışık bekleme yanılgısı, papaz da bunu satıyor işte. tıpkı psikiyatrist gibi. papaz, sizin kapasitenizi bir illüzyona yönlendiriyor. sonra da size bunun bir erdem olduğunu söylüyor. her defasında da para karşılığında yapıyor bunu ve kendine böyle bir yetki vermek çok aciz değil mi?

    ''bunların hepsi benim için olmalı.'' ''benim.'' ''benim için, benim. ben, ben.'' '' ben çok önemliyim.'' ''ben çok önemliyim değil mi?''

    siktir oradan.

    - insanlar. binlerce hayatın sonunu gördüm; genci, yaşlısı. her biri gerçekliğinden emindi. duyumsal tecrübelerinin oluşturduğu amacı ve anlamı olan özel bireyler. biyolojik bir kukladan fazlası olduklarına o kadar emindiler ki. gerçek er ya da geç ortaya çıkar ve herkes görür. ipler kesildiğinde herkes aşağıya düşer.

    her bir beden, dürtülerinden daha fazlası olduğuna öyle emin ki. tüm o işe yaramaz danslar, yorulmuş zihin arzu ile cehaletin çarpışması.

    bahsettiğim şey bu. zaman, ölüm ve beyhudelik hakkında konuştuğumda bahsettiğim şey tam olarak da bu. işin başında daha büyük fikirler var. çoğunlukla, toplum olarak bizim ortak illüzyonlarımız bunlar. aralıksız 14 saat cesetlere baktığınızda düşündüğünüz şeyler bunlar oluyor. gözlerinin içine bakarsınız, resimde olsalar bile. ölü ya da canlı olmaları fark etmez, yine de okuyabilirsiniz. ve ne görürsünüz biliyor musunuz? ölümü iyi karşılamışlar. ilk başta değil ama tam o son anlarında. belirgin bir rahatlama, çünkü korkuyorlardı. ama şimdi ilk defa gördüler, her şeyi bırakmanın ne kadar kolay olduğunu. ve o son nanosaniyede gördüler. ne olduklarını anladılar. sen, kendin bu büyük drama hiçbir zaman küstah ve aptal arzulardan ibaret geçici bir çözümden başka bir şey değildi. ve öylece bırakıp gidebiliyorsun, hayatına o kadar da sıkı sıkıya tutunmak gerekmediğini görerek.

    fark ediyorsun ki; tüm hayatınız, sevginiz, nefretiniz, hatıralarınız, acılarınız hepsi aynı şeydi. hepsi bir rüyaydı, kilitli bir odada* sakladığımız rüya. insan olduğuna dair bir rüya. ve birçok rüyada olduğu gibi bunun da sonunda canavar var.

    - suçluluk hissetmeyen insanlar iyi zaman geçirirler.

    e5:

    reggie ledoux'un yakalandığında;

    ledoux: zamanı geldi değil mi? siyah yıldızların. siyah yıldızlar yükseliyor. bundan sonra ne olacağını biliyorum. seni rüyamda gördüm. şimdi benimle birlikte carcosa'dasın. seni görüyor. bunu yine yapacaksın. zaman, düz bir çemberdir.

    --------------------------------------------------------------------------------------------------------------
    rust: neden geçmişte yaşayayım ki? sikeyim, artık hiçbir şey bilmek istemiyorum. bu dünyada hiçbir şey çözülmüyor. biri bana demişti ki ''zaman, düz bir çemberdir.'' yaptığımız ya da yapacağımız her şeyi tekrar yapacağız, tekrar. tekrar ve tekrar, sonsuza kadar.*

    evrende zamanı doğrusal ilerliyormuş gibi yaşarız. ama uzay zamanımızın dışından dördüncü boyuttaki bir perspektifte zaman var olmazdı. eğer o perspektiften bakabilseydik görürdük ki uzay zamanımız basık halde. aynı uzayda üst üste binen, maddeden yontulmuş bir heykel gibi bilinçliliğimiz, pistteki arabalar misali hayatlarımızda daireler çiziyor. bizim boyutumuzun dışındaki her şey ki bu da sonsuzluk oluyor. bize bakan sonsuzluk. şimdi, bizim için bu bir küre. ancak onlar için bu bir çember.

    zamanın olmadığı sonsuzlukta hiçbir şey büyümez, hiçbir şey gelişemez. hiçbir şey değişmez.

    ölüm, zamanı yarattı. öldüreceği şeylerin büyümesi için.

    tekrar hayata geliyorsun ama aynı hayata. hep doğduğun hayata. hayatlarınızı hatırlayamıyorsunuz, değiştiremiyorsunuz. işte bu da tüm hayatın korkunç ve gizli kaderidir. kapana kısılmışsınızdır, her uyandığınızda kendinizi içinde bulduğunuz kabus tarafından.

    - herkes bir problemleri olduğunu biliyor. sadece bunun ne olduğunu bilmiyorlar. en çok da suçlu olanlar. ama herkes suçludur.

    e6:

    marty ile tartışırken;

    marty: sevişemiyorsun diye bana sarma şimdi. kadınına sahip çıksaydın, seks yapmak sana yarıyordu.

    rust: lanet olası. seni aptal. lanet olasıca. sen, bu insanlar, bu yer. çocuklarınızı harcıyorsunuz resmen ama saygın göründüğünüz sürece sorun yok değil mi?

    açığa alınıp zorunlu danışmanlığa gitmesi söylendiğinde;

    - tüm eyalette danışmanlığa ihtiyacı olan son adam benim.

    marty ile kavgası sonrası;

    sikerler böyle işi, sikeyim böyle dünyayı dedikten sonra istifayı basıp çeker gider.

    s7:

    ölüm bir son değildir sözünü söyleyen yaşlı kadınla konuşmasından sonra;

    - umarım ihtiyar yanılıyordur.

    s8:

    marty: insanları senin kadar reddeden birinde bir şey bulmak gerçekten zor, biliyor musun?

    rust: sana hiçbir zaman nasıl yaşayacağını söylemedim.

    marty: yok, sadece yargılıyorsun.

    rust: duyguları olan birer et parçası olarak, kimliklerimiz ne kadar yanıltıcı olsa da bu kimliği değer yargılarıyla oluştururuz. herkes, sürekli yargılar. eğer bununla sorunun varsa, yanlış yaşıyorsun demektir.

    sana şunu söyleyeyim marty, ne zamandır her gece yukarıda odamın camından bakıyor ve düşünüyorum. sadece bir hikaye var. en eskisi. ışık, karanlığa karşı.

    --- spoiler ---

    ne istediğini bildiği için, yalnız olmayı umursamayan bir adamdır rust.
  • bugüne kadar izlediğim en muazzam dizi karakteri. house'u bozuk para gibi harcar, donunda sallar. adamın dibi.

    yanına yaklaşmak çok zor olacak.
  • =(behzat ç. + nietzsche)/2
  • camel'ın fiyatının düşmesine sebep olmuştur.
  • kanser olursam kendisinden bilecegim dizi karakteri. dizi boyunca fosur fosur sigara iciyoruz karsilikli.
  • 20 yaşındayım. bugüne kadar ''ulan dur bir sigaranın tadına bakayım'' demedim. tekele girerken bir paket sigara alıp öyle gideyim gibi bir düşünce olmadı. ortamda bu kadar sigara içen varken birinden etkilenip de tütüne yaklaşmadım. fakat öyle bir gün geldi ki, 20 yıl içinde oynadığı dizinin üçüncü bölümünde yaktım ilk sigaramı..

    bak öyle bir karakter işte. cool ansiklopedisi, carcosa prensi.. kısacası her şeyiyle mükemmel bir karakter.

    --- spoiler ---

    dizi boyunca ''lan bu kadar karizmasın, artık bir hatuna vur be oğluum'' dedim durdum. beni duydu ve ortağının karısına vurdu. belki biraz yavşakçaydı ama rust abimiz yaparsa vardır bir bildiği dedim.

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap