• ama senin değilim yar değilim
    sebebi var bahanesi yok
    üstelik divanen delinim
    tam kalbime gelmedi ok

    gibi çelişik sözlere sahip güzel şarkı. doğrusu "üstelik divanen değilim" şeklinde olmalıdır ancak öyle anlamlı olur, yoksa saçma. ama her yerde "delinim" diye yazmakta. yıllardır içimde yaradır bu çelişki. daraldım yine bak.
  • yıllar sonra 90'ların çocuklarınca ya da 90'ları özleyenlerce dinlenmesi, üstüne bir de klibinin izlenmesi halinde çok fena "yaşlandık amk" havası estiren şarkılardan birisidir.
  • "ruhum aşkın esiri başka esaret sevmez" gibi über bir dizeye sahip, en sevilen sezen aksu şarkılardan biri. ha ayrıca

    (bkz: neşeliymiş gibi görünen şarkılar)
  • spotifyda olmayan sezen aksu sarkisi. tüm hafta bin kere dinledim ama yoldayken gülşenden dinlemek zorunda kalıyorum iskence gibi geliyor. sezen’in klipteki sevimli ifadeleriyle daha da hoş bi sarki sözleri biraz anlamsız gibi gelse de birisi icin deli divane olmamiz o kişinin olduğumuz anlamina da gelmiyor zten. sozleriyle bestesiyle klibiyle goturur mis gibi 20 yıl oncesine.
  • sezen aksu'nun adı bende saklı isimli albümündeki şarkılardan biri.

    yetmez tacını tahtını bahtını versen yetmez
    yetmez varını yoğunu çoğunu sersen yetmez
    eğmez başını bu yürek ölse çula çaputa eğmez
    ruhum aşkın esiri başka esaret sevmez

    malımı al mülkümü al
    olsa gel samur kürkümü al
    yerimi yurdumu uykumu
    tende en kuytumu al

    ama senin değilim yar değilim
    sebebi var bahanesi yok
    üstelik divanen delinim
    tam kalbime gelmedi ok

    çekmişim isyan bayrağını
    dalgalanır başımda hür
    sen diken sal üstüme üstüme
    bende deste deste gül

    ama senin değilim yar değilim
    sebebi var bahanesi yok
    üstelik divanen delinim
    tam kalbime gelmedi ok
  • ben anlayamadım aga. hem benim değilsin ve bunu söylemekte hiç sakınca görmüyorsun hem de divanem delim nasıl oluyorsun kafam karıştı. bi de tam kalbime gelmedi ok demişsin. iyi canım tamam o zaman. ha bi de tende en kuytunu alma olayı var ki oraya hiç girmiyorum.

    sonuç olarak kafa karıştıran bir şarkıdır.
  • türkçe şarkılarda geçen mükemmel sözler'e nefis örnekler içeren bir şarkıdır ama en nefisi şu:

    "sebebi var, bahanesi yok."

    - bi eyvallah, bi müdana vardı ne oldu ona?
    - yedik onları biz.
  • (bkz: the enemy inside me)

    kutluğ ataman’ın, kendisine türkan şoray süsü veren ve yaşantısını, daha doğrusu filmlerde görüp imrendiği kadını örnek alan bir travestiyi konu alıyor. söz konusu travestinin adı ceyhan. erkek olarak dünyaya gelmiş ve yönelimi doğrultusunda, kadınsı davranışlar sergilediği için gerek ailesi, gerekse toplum tarafından fiziki ve mental şiddete maruz kalmıştır. böbrek yetmezliği dolayısıyla lozan şehrinde, bir diyaliz makinesine bağlı olarak yaşamını idame ettirmektedir. diyalizi ise filmin bazı yerlerinde, “yeniden doğuş” ve “tamamen temizlenmek” olarak tanımlayarak, şimdiye kadar yaşadıklarına rağmen hala optimist olabileceğinin sinyallerini vermektedir. sıradan ve olağan travestilerin aksine, sadece gerçek kimliğine kavuşmakla kalmamış, olması gereken ideal fiziki görünüme de kavuşmak için, hormon tedavisi ve göğüs büyütme gibi bazı yöntemlerle dönüşümünü tamamlamış. kısmen. genital organının hala maskülen tavırlar içinde hala yerinde durması gibi detaylar, 3 saatlik belgesel tadındaki filmin kimi yerlerinde kendini gösteriyor.

    esere değinecek olursak, ceyhan kendisinden epey bahsediyor filmin genelinde. ve bu donelerden yola çıkarak, travestilerin genel haleti ruhiyelerine dair bir takım saptamalar yapabilmek de mümkün. ceyhan, içinde bulunduğu durumdan memnun bir portre çiziyor. he, toplumun tamamına yakını tarafından, sanki ucubeymişcesine karşılanan biri ne kadar memnun olabilir halinden, o da tartışılır. ama eşcinsellerin genelinde sıkça rastlanan bir durum olan, hayat dolu olmak ve kendisiyle barışık olmak gibi ipuçları film boyunca tekrar ediyor belirli aralıklarla. nitekim, bilhassa travestilerde gözlemlediğim ve filmde de tanık olduğum bir şey de şu ki, öfkelerini kontrol edememeleri. bastırılmışlığın, sindirilmeye çalışılmışlığın; bir kadın gibi hissedip, ancak bir kadın gibi yaşayamamanın verdiği gergin bir ruh hâli ve neticesinde ise saman alevi gibi ani parlamalar.

    bütün bunların yanı sıra, aslında onların da bir zamanlar çocuk olduklarına, aşk, nefret, sevgi, korku, kıskançlık, hırs gibi duyguları yaşattıklarına, herkes kadar gerçek olduklarını, ancak sanki gerçek değilmiş gibi muamele gördüklerine ışık tutuyor. bekaretin, namusla eşdeğer tutulmaması gibi buram buram modernlik ve zeka pırıltıları taşıyan saptamaları, bekaretle uzaktan yakından ilgisi olmayan biri olarak yapıyor ve “haah! travesti bu, ne anlar” şeklinde oluşan, genel toplum algısını yıkan, hatta ve hatta utandıran yaklaşımlarda bulunuyor film boyunca. ilerleyen bölümlerde de jessie’yle birlikte, bu konu hakkında canlandırdıkları kırmızı başlıklı kız’ı konu alan kısa bir parodiye yer veriliyor. ilk cinsel birleşme sonrası, cinsiyet üçgeninde gerçekleşmesi beklenen kanama, suni yöntemlerle, bir prezervatifin içine kırmızı boya koyularak sağlanıyor. akabininde duyulan “artık temiz değilim!” yakarışları da, türk halkının yüzleşmesi gereken bir gerçek üzerine yoğunlaşıyor. ne kadar komik olduğunu, yüzümüze bir tokat gibi çarpıyor.

    tekniğe değinecek olursak, bir kurgudan bahsetmek güç. günlük yaşantıdan kesitler halinde sunulan sahneler, gerek çekim, gerekse kadraj dahilindeki her öğenin son derece doğal olmasından kaynaklanan bir şekilde tamamiyle hayatın içinden ve aktüel. türüne dair bir sınıflandırma yapacak olursak, belgesel dememiz yanlış olmaz. bir travestinin gözünden, salt gerçekliğe bakıyoruz. yeri geliyor, partnerinin cinsel organıyla ilgilenirken bile buna tanık oluyoruz. ana karakterimiz ceyhan’ın, toplumun aşina olduğu fakat alışık olmadığı bir gerçeklik olması, çalışmayı farklı bir boyuta taşıyor. bu seçim sayesinde, toplumsal gerçekliğimizle yüzleşirken ve tabularımızı sorgularken buluyoruz kendimizi. ve elbette son olarak, olan biteni her ne kadar ataman’ın gözünden izlemiş olsak da kameranın kullanımı, olaya voyöristik* bir hava katmaya, yetiyor da artıyor bile.
  • günün şarkısı.

    "çekmişim isyan bayrağını, dalgalanır başımda hür
    sen diken sal üstüme üstüme, bende deste deste gül."

    "eğmez başını bu yürek ölse çula çaputa eğmez
    ruhum aşkın esiri başka esaret sevmez "

    her iki kısımda da kendimden bişeyler bulabildiğim doğrudur.
hesabın var mı? giriş yap