• dün sabah çok çok sevdiğim bir dostum geldi. akşama kadar sohbet muhabbet ve şarap; bol bol şarap, su gibi şarap. haliyle bugün müthiş bir baş ağrısı ile kalktım ve ayakta duramayıp tekrar yattım. bir saat öncesine kadar hala sarhoştum, öyle söyleyeyim.

    öğleden sonra bir uyandım, o da ne? ortalık toplanmış, ev temizlenmiş vs. üstüne biraz sonrasında yemek hazırlandı bir de. deli gibi içip sarhoş oldum, arkadaşım gittikten sonra ona sardım, gece yarısına kadar başını şişirdim ama adam bırak söylenmeyi, ben dinleniyorum diye -üstelik çalışmaya başlamadan önce- bütün ev işini yapmış.

    işte gerçek romantizm budur dostlar. öyle mum ışığı, güller, keman falan tamamen hikaye.
  • 18. ve 19. yy arasında klasizmin erdem saydığı sakinlik, harmony, denge, akılcılık gibi kavramların karşısında durmuş; müzikten resime resimden edebiyata edebiyattan tarihe batıda her alanda etkili olmuş akım. halk arasında götten anlamlar verildiği de olmuştur.
  • bu akım ilk kez "kendine yabancılaşma"dan söz eder. insan kendine yabancılaşmış bir kişidir. bu sebeple geçmişe duyulan bir özlem vardır ve kişi geriye dönmek ister. kendi içinde geriye dönemnin yolu sanattır. daha önceleri insanları birbirine bağlayan din kavramının yerini bu dönemle sanat alıyor.
  • kadınların erkekleri, yoksun oldukları konusunda en çok eleştirdiği olgudur. hatta romantik olmadığını düşündükleri erkekler için odun, öküz, manda, malak, vb. acayip yakıştırmalar yapmaktan da geri durmazlar.

    ama dikkatimi çekiyor kadınlar romantizm konusunda sadece ona eşlik etme aşamasında kalıyorlar. ne demek istiyorum? yani romantizm kokan hareketlerin tümü erkeklerden bekleniyor, erkek yapacak, ortamı hazırlayacak, kadın gelip bu ortama uyum gösterecek. e onu babam da yapar küçük hanımlar.

    bir kere olsun serenad yapma, evi gül yapraklarıyla süsleme, mumları yakıp beni çırılçıplak yatakta bekleme, sevgililer gününde güzel bir restorana götürme, bir kere olsun benim için sinema kapatma, bir kere olsun küveti doldurup masaj yapma bana sonra de ki erkekler öküz. kusura bakma ama öküz sensin.

    her şeyi ben yapacağım, sen sadece değerlendirme, puan verme noktasında olacaksın sonra romantik olmayan ben olacağım. yok öyle yağma. elini taşın altına sokma, hiçbir şeyin sorumluluğunu alma, sadece romantik ortam buldun mu koş gel, olmuyor işte öyle. madem romantizmi bu kadar seviyorsun, sen romantik ol ben sana uyayım? sen hazırla tüm romantik ortamları, mekanları, ben uymazsam o zaman öküz dersin. ama her şeyi erkek yapsın ben puanımı vereyim diyorsan ala sana romantizm.

    göremedin mi? masanın altına bak... eğil eğil.
  • "romantizm, varlıkların olduklarından başka türlü olmadığına, olmayacağına üzülmektir". a. gide

    romantizmi sanat akımı olarak;
    sebep, tanım ve ''aşk-ı memnu '' ekseninde açıklamaya çalışalım.

    romantizm: sadece sanat ve edebiyat açısından değil, aynı zamanda felsefe, politika, toplum ve düşünce bağlamında ele alınabilecek, kuzey ve latin amerika'da da etkili olan, pan-avrupa (batı) akımıdır. dünyada 19. yüzyılın ilk çeyreğinde ingiltere ve almanya'da ortaya çıktı. 1789 fransız devrimi ve xvııı. yy aydınlanma çağı'nın etkileriyle çok yönlü, tarihi bir kırılma yaşandı.
    - köklü mutlak monarşi'nin yerine halkın egemenliğini savunan parlamenter -anayasal hükümetler kuruldu.
    -napoleon'un yayılmacı politikalarının da etkisiyle milliyetçilik hareketleri başladı. halkların kendi kültür, dil ve tarihi özelliklerinin savunduğu bir yüzyıla girildi.milliyetçilk hareketleri başladı.
    -krallar döneminde soya dayalı olan toplum, ekonomik gelire dayalı sınıflara ayrıldı.
    -burjuva (tüccar- orta sınıf) sınıfı yeni hakim güç oldu. teknoloji ve makineleşme ile fabrika sayısı artarken buna bağlı olarak kapitalizm ile paraya dayanan yeni bir aristokrasi sınıfı oluştu. toprak sahibi asiller eski gücünü kaybetti.
    -fabrikaların sayısının artmasıyla işçi sayısı artmış buna bağlı olarak haklarını savunan işçi sınıfı ile patronlar özellikle yüzyılın ikinci yarısında karşı karşıya geldi.
    -felsefi anlamda; alman filozof kant 1804 yılında öldüğünde mantık ve bilim' in sınırlarını çizmişti. schelling ve hegel gibi filozoflar da ruhun gelişimi ve özgürlüğü konuları üzerine yeni fikirler ortaya attı (idealizm). compte da pozitivizm akımını başlattı. liberal ekonomi ve politika anlayışı sosyal ve yazınsal hayata da sirayet etti.
    saint simon ve owen 'ütopik sosyalizm' ile daha insanî ve eşitlikçi bir yaşamı kapitalizmin karşısına koydu.1848 marx ve engels 'komünist manifesto' yu yayınladı.bilimsel sosyalizm ve marksizm başlamış oldu.

    çok geçmeden tüm bu olumlu görünen gelişmeler tersine döndü. napoleon devrim sonrası ülkeye ve kıtaya savaş getirdi. napoleon tüm kıta avrupa'sının birleştiği, ingiltere'nin başı çektiği 1815 trafalgar savaşı'nda yenilince eski hanedan mensupları ülkelerine dönüp tahta geçti. onca insanın yıllarca emek verdiği devrim hayali sona erdi. mutlak monarşi'ye geri dönüldü. parlamentolar feshedildi liberaller hapsedildi ya da sürgüne gönderildi.
    işçiler kötü şartlarda yaşadığından, hak arama mücadelesi,zaman zaman gerilimi tırmandırdı. tüm bu olumsuz gelişmeler yüzünden dünyaya karamsar bir hava hakim oldu.

    goethe 'werther y fausto' eseri ilk romantik eser olarak kabul edilir. goethe'nin '' genç wherter' in acıları'' ( 1774) akımın en iyi örneklerindendir.akım ingiltere' de başlasa da , fransa'dan yayılır.

    özellikleri;
    • bireysel duygu ve özgürlük önemlidir.klasik kurallar reddedilir.
    • somut gerçeklikten çok yazarın kendi duygu ve düşüncesi, kendi kişiliği veya kriterleri ön plandadır. romantizm akımı resim sanatıyla başlar.van gogh gibi ressamlar kasvetli tablolar yapmaya başlar.
    • bireycilik; sanatın yüceltilmesi 'sanat için sanat'.
    • orijinallik; on sekizinci yüzyıla kadar geleneği, kuralları takip eden iyi yazardır. romantizm çağında farklı, benzersiz ve özgün olan iyidir. (eseri için bir çeşit tanrı olmak)
    sanatçılar:''kendim birey olarak yazıyorum, bir gruba dahil olmak istemiyorum'' demeye başlamıştır.(özgünlük)
    • benmerkezcidirler, her şey sanatçının kendinde başlayıp kendinde biter. en önemli o'dur.
    • neoklasisizm döneminde şiirde doğanın tamamıyla olumlu, güzel eşsiz uyumundan bahsedilirken; romantizm ile doğanın kasvetli ve karanlık taraflarından bahsedilmeye başlanır.
    • kuralları ve sınırları reddeden isyankar yapısına rağmen ortaçağ mit, mitoloji, efsane, romans, şarkı vb. eserler yeniden yorumlanır. zaten denir ki ' her yeni akım ebeveynlerini öldürüp nene-dedelerine sarılır.'
    • romantizm döneminde milliyetçilik akımının da etkisiyle her ülke kendi köküne, folklorüne,sanat geleneğine döner.
    • neoklasizm; hayal gücünü kullanmadan, kurallara uygun yapay ve soğuk bir taklit gibi görünürken; romantizm dış gerçekliği taklit ederek güzel-çirkin , iyi-kötü ne varsa iç dünyasında onu samimiyetle ortaya koyar.
    • neoklasizm yalnızca mükemmel olanı veya güzel olanı ifade eder. romantizm akımında kahramanlar canavar, çirkin ve korkunç olabilir. korku, terör, her türlü duygu oyunu mevcuttur. "frankenstein" adlı mary shelley (1818) eseri buna örnektir.
    • neoklasizm'de (adı üstünde) edebi türleri karıştıramayız: nesir nesirdir, şiir şiirdir, trajedi trajedidir vb.(18. yüzyılda geniş ölçüde türler ayrılmış, düzenlenmiş, sınıflandırılmışlardır.) ancak romantizm' de her şey karışır; şiirsel olanla düzyazı, trajedi ile komedi =dram, vs. romantizm tüm bu zincirleri kaldırmak ister ve yeni üsluplar oluşturur. keskin sınırlar yoktur.
    •romanda metinleri zenginleştirmek için bolca lirizm içeren, tarihi romanlar ortaya çıkar. bu şimdiki zamandan kaçış geçmişe sığınmadır.
    • romantizm'de "özgürlük" çok önemlidir. ilk isyankar, tatminsiz, umutsuz ve karamsar sanat neslidir.
    • neoklasistler daha öğretici, rahat ve sakin iken; romantikler ; özellikle şiirde
    tutkulu, çelişkili ve melankoliktir. dünya artık güzel değildir.

    ** romantik kahraman, özgürlük peşindedir, yerinden memnun değildir. toplumda umutsuz, mutsuz ve tatminsiz karakterlerdir. bir şeyi değiştirmek isterler olmuyorsa orayı terk ederler. egzotik yerlere seyahat ederek kendi hayatlarından kaçarlar.(pier loti- istanbul)
    ** ilk büyük asi gençlik nesildir. anne babalarının ve yetkililerin kurallarını çiğneyen ve aynı zamanda tanrı'ya kızan genç sanatçılar dönemidir. "tanrı baba böyle olmamalı, bu sorunlara çözüm bulmalı" diye düşünürler.
    ** romantik akım yazarlarının çoğu hastalık ya da intihar nedeniyle çok genç yaşta ölür. gençlerin bu ilk toplu isyanıdır.

    • ilk kez tiyatroda komedi ve trajedinin karışımı olan 'dram' türü ortaya çıkar.burjuva sınıfı meseleleri sahnelenir ve grecolatin klasik tiyatro 3 birlik kuralı -olay, yer, zaman- yıkılır.
    • onur, erdem, düello, aşk, tutku, ölüm, kader, intikam gibi güçlü duygular işlenir.

    genel olarak, romantizm dehanın öznelliğine değer verir, güçlü duyguları rasyonel kısıtlamanın üstüne çıkarır. genellikle bireysel figürlerdeki evrensel çatışmaları somutlaştırmaya çalışır.

    (bkz: eşkiya (film) 1996) türk sineması'da en iyi örneklerindendir.

    gelelim aşk-ı memnu 'ya;

    ( halid ziya uşakligil -1899 romantik eser ve dizisine)
    - sürekli canlı ve değişken olan aşk, daima merkezdedir.(aşkı arayan bir aşk hikayesi)
    - mekan ve zaman, köklü ve görkemli bir tarihe dayanır.( aşk-ı memnu osmanlı imp. parlak zamanlarında bir köşkte geçer.)
    - ölüm; yaşamın ıstırabından, sıkıntılarından ya da korkunç kaderden kaçmak için idealdir.( 5-6 ya da daha fazla ölü) (bazen intiharlar)-aşkı memnu 'da trajik baş kahraman bihter'in intiharı ve beşir'in hastalık & kederden ölümü ,tedaviyi reddi)
    -özgürlük hissi (tema veya ideoloji teknik olarak)-özellikle beşir karakteri, behlül ve bihter' in sık sık kaçış planı yapması buna örnektir.
    - kahramanın etrafındaki gizem (genellikle erkek, kim olduğunu, nereden geldiğini bilmiyoruz gizemli geçmiş ( behlül' ün anne &babası kazada ölmüştür. geçmişe dair tek bilinen budur. yine beşir'in geçmişi yoktur.)
    -ezoterik ögeler bulunur.( behlül' ün dövmeleri )
    - makus talih ve kader' in her şeyin üstünde olması (ne yaparsa yapsın, savaştığı şeye yenilir, hayatını değiştirmeye çalışsa bile başına kötü şeyler gelir, yapamaz) aşk-ı memnu' da behlül & bihter, behlül& nihal, adnan & bihter, matmazel & adnan, beşir&nihal, beşir& cemile aşkları tamamıyla kaderin cilvesi olarak imkansızdır. tüm çabalarına rağmen hiç biri gönül ilişkisinde mutluluğu yakalayamaz.)
    - doğa: eserlerin içeriğine uyarlanır.-istanbul boğazı genelde gri,yağmurlu ve kasvetlidir.)
    -intikam duygusu; (barok' un mirası) aşk-ı memnu' da sürekli karakterler birbirinden intikam almaya yönelik davranışlar sergilerler, açık iletişim kurulmaz.
    - karakterler:
    erkek kahraman asi, kaderiyle kavgalı ( behlül, beşir, nihat ); kadın kahraman melek olarak tasvir edilir ( nihal, peyker)
    - ebeveynler, kardeşler, görevliler, yöneticiler iyi değildir. (firdevs hanım çocuklarından fayda sağlar, köşk çalışanlarına haksızlık yapılması, vs...)
    - manzara ve önemi (ışıklar, müzik, sesler vb.) özellikle 2008-10 arası çekilen dizide toygar ışıklı müziklerinin duygu geçişine katkısı büyüktür.
    -gerilim daimidir.doruk noktasına ulaşana kadar kademeli olarak yükselir.( aşk- ı memnu baştan sona yoğun bir gerilim, kaos ve entrika doludur.)
    - kadın karakterlerde aldanma, gerçeği görememe ( nihal' in bile isteye behlül' ü bırakmaması ve kendi kurguladığı kişiye aşık olması , bihter' in behlül'ü olduğu gibi görmeyi reddedip aşkına yenik düşmesi)
    - kullanılan dil abartılıdır. (çığlık, ağlama, kahkaha, vb. normal yaşamda olduğu gibi) (aşk-ı memnu'da da kullanılan dil hep yüksek tonludu.kavga-gürültü hiç eksik olmaz.
    -hizmetçiler sadık ve komiktir.
    - adnan bey , iyi bir baba olarak kızı nihal' in onurunu önemser. bundan dolayı behlül' ün ihanetiyle finalde mânen ölür.

    romantizm döneminde sık işlenen karakter don juan' dır ; kadınlar tarafından sevilen, uzun saçlı gizemli , çekici bir adamdır.(behlül)
    -ana tema, romantik dönemin olağanüstü bir özelliği olan günahkârın aşk için ölmesi, aşkın zaferi, akıl ve ahlakın üstündedir.
    -behlül don juanvari romantik bir kahramandır, özgür, çapkın ve popülerdir. trajik bir kaderi vardır. hayatında kökten değişim gerektiren derin bir aşk yaşar.
    don juan, kadınları av olarak gören bir adamdır. onu karakterize eden üç unsur : baştan çıkarma, aldatma, kaçma.(behlül kaçar!)
    -don juan, elde ettiği kadına meydan okur, alay eder, aşağılar, kendine aşık edip terk eder.(behlül)
    - don juan, olay yerindeki katil gibi elde ettiği kadından hemen sıkılır, kaçar.
    - romantizmde don juan asi ve şeytanîdir. sosyal yasalara karşı bireysel özgürlüğün sembolüdür.ruhunu aşk ve ihanetle yıkar. ancak aşk-ı memnu' da farklı olarak behlül kurtuluşunu, nihal ile saf ve temiz olarak tanımladığı bir evlilikte bulur.
    - istemsizce don juan da sonradan gerçekten bir kadına aşık olduğunu, sadece onu sevdiğini kabul eder.( final sahnesi behlül & bihter )

    behlül :'' ben hep ben...hep gidecek bir yer vardı.eğer ben böyle bir adam olmasaydım. böyle şerefsiz. herkesin gidecek başka bir yolu vardı.ben korkağın tekiyim.beceremedim.ben alçağın tekiyim, hiçim ben.senin elini tutmayı beceremedim. '-oğlum' diyen bir adamı sırtından bıçakladım. nihal ah nihal! katilim ben! kendim dahil herkesin katiliyim. hayatım boyunca bu utanca mahkum oldum ben.bunu söylemeye utanıyorum ama ben seni çok... şimdi bana en çok yakışan şeyi yapacağım. başka türlüsünü yapmak elimden gelmiyor çünkü.sen de gördün.her zaman her sıkıştığımda yaptığım gibi cesaretle sahiplenemediğim her şeyi bırakıp gittiğim gibi gideceğim. hadi aşkım "behlül kaçar!"

    edit: imlâ
  • victor hugo'nun onderi oldugu kabul edilen edebiyat akimi.bu akimdaki roman karakterleri ya cok iyi ya cok kotudur.ya cok cirkin ya da cok guzeldir(bkz: notre dame de paris).ayrica uzun ve ayrintili tasvirler cok fazladir..
    (bkz: edebiyat dersi kliseleri)
    (bkz: edebiyat)
  • kentlesme sürecinde duygusuzlasmis ve mekaniklesmis insanoglu için tekrar dogaya dönüs dönemidir romantizm. romantik sairler****** bembeyaz bir sayfa olarak dogan bir bebegin kentsel toplum düzeninde kirlendigini düsündügünden bir gün hiç kimsenin kendisi olarak kalamayacagina, normlara yapisik bir seri üretim ürünü olacagina inanir. bu yüzden siirlerinde ya kirlenmeyi ya da arinmayi ele alir. ama bunu yaparken tek bir hataya düserler: o da abartmak. dogalligi anlatirken dogal olamazlar. süslerler, sulandirirlar. bu yüzden eserleri su anda klisenin önde gideni yapmacik saçmaliklar olarak gelebilir. ama her yazari da kendi dönemi içinde degerlendirmekte fayda vardir..

    ha bu terim, o günlerden bu günlere nasil evrilip çevrilmis, günümüze "iki mum, bir sarap aldim. kari bana kesin verecek olum"a gelmistir o da apayri bir mevzudur..
  • babanızın 25 senelik karısını doğumgününde -sakalları batmasın diye- traş olduktan sonra öpmesi, annenizin de size bunu mutlulukla anlatmasıdır. bu kadar saçma sapan şeylerde olandır. çoğunlukla olmayandır...
    edit: üstteki örnek için traş olmayı saygı göstergesi gören askeri eğitim almış emekli albay bir baba ve gerçekten azıyla yetinen ilk aşkıyla evlenmiş iyimser bir anne gerekmektedir.
    bunu romantizm olarak tanımlayabilmek içinse çocukları gereklidir.
  • hemen her dilde,yaşamın gerçeklerinden kaçış,bir düşünceler,duygular ve düşler dünyasına sığınış anlamını taşıyan romantizm,aslında kapitalist burjuva düzenine,'yitirilmiş düşler' düzenine,iş hayatı ve kazancın bayağılığına karşı bir ayaklanma,tutkulu ve çelişmeli bir ayaklanma hareketidir.(fischer)
  • sanatsal ve tarihsel anlamı; insanın kendini, tüm duyguları ve düşüncelereriyle külliyen olduğu gibi kabul etme denemesidir. tarihte bu anlamda ilktir. zamanla bir pembemsi duygusal patlamalar güzellemesine dönüşse de, rousseau gibi ilk romantiklerden ilerlersek çıkış amacının böyle olmadığını görebileceğimize inanıyorum. insanın kendini inceleme çalışması bir noktadan sonra sekteye uğradı. ilerledikçe duygularımızın ve dütülerimizin kökten fışkırırkenki çirkinliğinden o derece korktuk ki bu akımı da yozlaştırdık, boyutsuzlaştırdık, hülyalı yalanları birbirimize fısıldamada bir araca çevirdik. ve bu arada yabanıllıklar fışkırmaya devam etti. üzerlerini örtemedik. bu sefer de oraya bakmamayı tercih ettik.

    işte bu açıdan -son derece kişisel kanaatimce- romantizmin gerçek dorukları dostoyevski'nin zapiski iz podpolya'sı ve berlioz'un symphonie fantastique'idir. öylesine korkusuzca kendi üzerlerine gidebildikleri için. yalan söylemedikleri için. başka tarafa bakmadıkları ve en önemlisi; "aşk" ile "kin"i birbiri ile kapıştırabildikleri için. çünkü sadece onlar, aşk'ı yenebilecek güçteki tek duygunun kin olduğunu kavramışlardı.
hesabın var mı? giriş yap