• aslında yazının içeriği rio de janerio’dan ziyade, brezilya karnavalı esnasındaki rio de janerio. özellikle bu dönemde gidecekler için sıcağı sıcağına kendi deneyimlerimi aktarayım, buyrun dumani ustunde rio.

    öncelikle etimoloji diyoruz ; bu karnaval da neyin nesi? neden karnaval demişler? gibi “özet geçme, anlat da aydınlanalım” diyenler için gelsin; malumunuz, brezilya, dünyadaki en kalabalık romen katolik nüfusuna sahip ülke, 1723 yılında portekiz'li göçmenlerin ülkeye göç ederken kendi kulturleri olan karnavali da beraberlerinde getirmisler, boylelikle brezilyalilar da (o zamanlar parti olarak) kutlamaya başlamışlar. karnaval, 40 gün sürecek olan lent’in (bir nevi oruç) ilk günü olan, ash wednesday den 5 gün önceki cuma günü başlıyor ve mardi gras (yani yağlı salı ) günü sona eriyor.

    karnaval kelimesi de latince “carne levare” yani (carne-meat , levare-remove) et’i hayattan çıkarmak anlamına geliyor (bu latincenin de ayrı bir köpeğiyiz be kardeşim)

    bu karnaval şeysi de rio’ya özgü bir şey değil, tüm brezilya’da kutlanıyor, ancak rio (yazımızın ilerleyen satırlarında da göreceksiniz) bir samba parade’e ev sahipliği yaptığından en bilineni olarak geçiyor, zaten sadece bu dönem şehire 400.000’i farklı ülkelerden olmak üzere, 1.5 milyon kişi geliyormuş. (muhtemelen rakamlar değişiyordur ama üç aşağı beş yukarı böyleymis) sadece sambadrome’da 72.000 kişi oluyormuş

    bu kadar bilgi yeter sevgili anabritannicaseverler

    gitmeden önce rio ve karnavalina ilişkin tüm entryleri okudum, bir kaç arkadaşla da mesajlaştık, bildiklerini de aktardılar, ayrıca ben de elimden geldiğince tripadvisor ve benzeri sitelerden yorumlara goz gezdirdim. ilk olarak şunu aklınıza kazımanız lazım; ihtiyacınız olmayacak hiç birşeyi yanınıza almayın, örnek; saat, bileklik,pahalı bir kamera ve para etmeyen ama para edeceği izlenimi veren aksesuarlar. gitmeden pasaportunuzu ve eğer aktarma yapacağınız ülke türkiye’den gelen uçuşlardan vize isteyen bir ülke ise de (bkz: almanya) vizenizi tarayın, ve tüm evraklarınızı kaldığınız otelde-evde muhafaza edin, yanınıza almayın. (brezilya türk vatandaşlarından vize istemiyor bu arada)

    türkiye’den avrupa aktarmalı gittiniz (bazı ülkeler transit vize istiyor demistik, dikkat edin) galeao havalimanında indiniz. burada asla ve kata ve asla döviz bozdurmuyorsunuz, çünkü normal piyasanın %15-20 altında bir şey söylüyorlar. o nedenle, ipanema, leblon ve copacabana’da farkli yerlerde doviz bozdurmuş biri olarak ; av. nossa sra. de copacabana no:1022 adresindeki viajes norte isimli doviz burosunda (savoy othon otelinin karşısı) neredeyse güncel kur üzerinden paranızı bozuyorsunuz. türkiye’de brezilya reali bulamayacağınızdan önce dolar alacaksınız, sonrasında ise onu reale çevireceksiniz, bir ürünün fiyatını try olarak anlamanız için ortalama 1.40 ile çarpmanız lazım. bundan sonra yazacağım tüm kalemler brezilya reali, siz kendiniz bulursunuz işte ne-nedir diye.

    havalimanından çıkmadan, türkiye’de yüklediğiniz uber’i açıyorsunuz ve portekizce ile imtihanınız başlıyor. (ispanyolca biliyorsaniz daha az anlasamiyorsunuz en azindan, cunku bazi kelimler vs benzer, az bucuk ispanyolcaniz varsa iletisim kurarsiniz) kural 3 ; asla ama asla ama asla sarı taksilere binmiyorsunuz (bir kere mecburiyetten binildi, o konuya da geleceğiz). gelen yolcu katında değil , giden yolcu katında aracınızı bekliyorsunuz. bizim esenboğa’ya çok benzeyen bir havalimanı çıkışı var, hemen çıkışta sarı taksiler, minibüsler vs göreceksiniz , siz hemen bir sonraki şeritten bineceksiniz. uber; rahat, güvenli, ve ucuz, yoldayken “benim gördüğüm” otobüslere de binebilirsiniz, tabii üç böbreğiniz varsa.

    ara edit ; dil olayi demisken aklima geldi, ilk gun lapa'da, bufe gibi bir yer var, oradan su alacam, water dedim, kiz bakiyor bana, dedim water, tepki yok, dedim aqua, gene tik yok. yanimda 4 kisilik bir grup var, etekli-file corapli erkek kiz karisik, ingilizce bilen bir eleman dedi ki "a gua" diyecen, yani a'dan sonra bir duracan, "a gua". dedim "sen ciddi misin, aqua dedim ya" dedim, ama "a gua" demen lazim falan dedi. hani bir cem yilmaz esprisi var, "balzamico" valla o mevzu dogru yani soyleyeyim. entrance, entrada diyorsun, i ih yok yani.. entrar olacak illa. ilginc.

    havalimanından ipanema brl 45-50 arası tutuyor. zaten ipanema, leblon, copacabana ve botafogo harici bir semtte kalmamanızı öneririm. bu alana zona sul, yani güney bölgesi diyorlar, zaten taksiyle havalimanından gelirken, tam cristo redentor heykelinin altında bir tünel var, andre reboucas diye, tünelin kuzeyi-güneyi iki farklı dünya, hani içiniz geçse bir şekilde, 2-3 dk uyuya kalıp uyansanız kimse size inandıramaz aynı şehirde olduğunuzu.

    airbnb’den ipanema’da, deniz ile gol arasında bir yerde kalabilirsiniz. bir hafta brl 1500-2000 arasına güzel, düzgün, her yere ulaşımınız kolay olacağı bir ev bulabilirsiniz. uber ulaşımınız da kolay olur cunku bu yerlerden insanalr ya bir yerlere gidiyor, ya da bu semtlere geliyor. semt, karnaval öncesinde de , sonrasında da , karnaval zamanı da gayet keyifli, hem kendi semt bloco’ları var, (bu kelimenin tam karşılığı blok sanırım ama ben bloco’yu kullanacağım, bir nevi bando) hem orada oturan insan profili iyi, hem gecesi nispeten güvenli, hem de yeme-içme açısından çok seçenek var, ayrıca copacabana ve leblon’a da yürüyerek gidebilirsiniz (biraz vakit alır ama yürünebilir yani)

    gidilecek – görülecek yerler.

    cristo redentor ; dünyanın yeni yedi harikasından biri olan 77 metrelik bu heykeli görmek kolay, “isa heykeline karşı söööyle gerine gerine instalık (böyle mi diyorsunuz; instalık) fotoğraf çekmek imkansız. çünkü 400.000 turistin 500.000’i burda, millet yukarı çıkana kadar yavruluyor mu ben anlamadım! buraya vesait ile (benim bildiğim) iki farklı ulaşım şekli var. birincisi ; trem de corcovado ile , ikincisi ise minibüs ile. ben size trem do corcovado ile gidişi yazacağım. ben bileti gitmeden aldım, çünkü belirli saat dilimleri var mümkün mertebe sabah gidilmesini öneriyorlar, zaten merak etmeyin, 6 saat fark var, ister istemez, sabahın köründe ayaktasınız. site şu ; . ücreti brl 82, bu trene, cosme velho’dan biniyorsunuz, yani o istasyondan sadece heykele gidiyor. tuvalet ve ücretsiz wi-fi da var istasyonda. tren gelirken bir öbek insan bekliyor oluyor zaten, t-shirt satan bir dükkan var, orada bekleyin, o noktaya yakın duruyor. yukarı çıkarken sağa oturursanız deniz’i görerek çıkmış olursunuz. heykel’in öyle bir numarası da yok aslında, tepeden şehir manzarası var, bir de altında küçük bir şapel var ha bir de 500.000 kişi var. o kadar yani. ipanema – cosme velho arası , uber brl 16-17

    maracana stadı ; ben nispeten futbolu seven biri olarak, yani “bin gs’li on bin fenerli’yi yok eder” gibi değil de , kültürünü, yaşanmışlıklarını, geçmişini vs seven biri olarak çok istiyordum gitmeyi ve beni en çok mutlu eden yerlerden birisi oldu. iki dünya kupası finali görmüş, bir zamanların en büyük stadında olmak çok güzel bir his. stada giriş brl 55 , zaten basit bir girişi var. brezilya’lı futbolcuların ayak izlerinin olduğu bir galeri, küçük dünya kupası maketleri ve efsanevi karşılaşmalardan toplar, formalar vs var. bir de papa ve kraliçe elizabeth’in maç izlediği koltuklar var. stadın içinde (ama cimlere basmadan, yedek kulubesinin onunde) profesyonel makineyle fotoğraf çektirebiliyorsunuz. bir sürü bayrak var, şili, arjantin, brezilya, uruguay, flamengo, vasco de gama vs. o bayrakları sırtınıza alarak, hoplayarak, zıplayarak falan 15-20 pozunuzu çekiyorlar. siz beğenirseniz satın alıyorsunuz. ilk fotoğraf brl 20, diğerleri brl 10. çok kötü çekiyor eleman ama yine de tel’den iyidir. beş adet ve üstü alırsanız whatsappa’a da yolluyor, büyük hizmet. hediyelik ve forma satan da küçük bir iki yer var ama tirt yani.

    (bu arada stad’a giriş biraz zor, çünkü 4 tane girişi var, belki de daha fazla, neyse, uberci * sordu “burda mı inecen“dedi, “bilmiyorum” diyorum , “entrance” falan diyorum, yok, anlaşamıyoruz, kalabalığı gördüm, “buradır” dedim indim. ama değilmiş, olmadığı gibi, tam zıt istikametindeymiş , o gün de (26’sı çarşamba) flamengo maçı var, girişler 12:00 civarı son. indiğim yer kalabalık falan ama, o kapıdan değilmiş , stad girişleri. “a” kapısındanmış gencolar, aklınızda olsun. ayrıca stat mangueira semtinde, mangueira, rio’da benim de desteklediğim (bir hafta kaldık ne şımarmışız di mi) samba okulunun adı, ve bu sene 6.oldular.

    copacabana ; copacabana bir semt ve aynı zamanda da plajın adı, 4 km uzunluğundaki plajda kumdan heykeller, voleybol sahaları falan var. turistik bir muhit yani. hemen önündeki kaldırımda ıvır zıvır satan seyyar satıcılar var. plaj ile onların arasında kalan bölgede (posto olarak geçiyor) büfeler, cafeler falan var. karnaval olmasından mütevellit her gün mutlaka bir bloco da denk geldi. bloco mevzusu da kısaca şu; takribi 20-30 kişilik bir grup var bunlar, tamborim, caixa, sürdo, ganza, cuica, chocalho gibi enstrümanları çalıyor. karnaval zamanı bir araya gelip, belirlenen yerde çalıyorlar . hazır konusu açılmışken; kafası kesik tavuk gibi , “bloco, bloco hani nerede bloco “ diye gezmemek için instagramdan segueobloco hashtag’ini takip ederseniz, hangi saatte nerede ne var görebilirsiniz. copacabana'nın bir tarafı ipanema bir tarafı ise leme. leme’nin olduğu yer aynı zamanda sugar loaf dağının olduğu yer (bu dağa gidilmedi çünkü sürekli bir şehri tepelerden görmek çok matah bir şey değil, isa heykeli yeterli – bence-) ama çıkmak isterseniz brl 105

    ipanema ; ipanema da bildiğiniz semt, hem de böyle iyi bir semt, evler, oturanlar vs gayet iyi (yani en azından rio standartları için) hemen hemen tüm apartmanların kapıcısı var. apartmanlar ile cadde arasında, bir demir kapı daha var ama öyle hapishane kapısı gibi değil. dışarıda araba neredeyse yok, hepsi garajda. bu ipanema’da louis vuitton, hermes gibi mağazalar ile bir kaç güzel local mağaza var, güzel tasarımları var. mesela osklen diye bir markalari var , saçma sapan öteberi alacağınıza buradan çok güzel bir t-shirt alabilirsiniz ( tarzı nautica gibi) bir de gilson martins isimli çantacıları var, çok hoş çok şık tasarımları var ikisinin de.

    leblon ; leblon da ipanema’ya benzer . meskun mahal yani. bu semtin içinde lüks bir avm var. ayrıca çevrede yien büfeler, cafeler vs var. ayrıca bu avm karşısında turizm polisi var, umarım yolunuz düşmez. ayrıca leblon’un az yukarısı jardim botanica. hazır yeri gelmişken ona da değinelim, issiz adam filmindeki elemanin restaurantinin adi da leblon'du

    jardim botanica; kemerburgaz tarafında atatürk arberetum’u var, bir nevi ona benzer bir alan, oldukça büyük. içinde dev amazon nilüferleri, orkide evi, japon bahçesi ve yüksek palmiye ağaçları var. bu parkın bir tarafı tijuca milli parkının tropical ormanlarına bakar. giriş brl 15, parkın içinde iki tane café restaurant var, jarbo fena değil. oturup soluklanabilirsiniz. bu botanık bahçesinin olduğu semt gavea, orası da fena bir yere benzemiyordu, flamengo futbol takımı bu semtin takımıdır. (stad ve fan shop leblon avm'nin hemen aşağısında)

    escadaria selaron; burası da çok meşhur ve enteresan bir yer, şili’li jorge selaron tarafından yapılmış, lapa semtinde yer alan bu merdivenleri ve etrafını rengarenk seramiklerle döşemiş selaron. toplam 215 basamaktan oluşan bu merdivenlerde, türk bayrağından, kazakhstan yazısına, futbol takımlarından dünya tarihine kadar değişik seramik karolar var, ücretsiz bir yer burası. lapa ile santa teresa’ya “kestirme” yol da diyebiliriz. ilginçtir, jorge selaron 2013 yılında bu merdivenlerde ölü bulunmuş.

    santa teresa ; burası da rio’nun bohem semti gibi. her şehirde vardır ya, rengarenk bar kapıları, sanatçılar,el işi tablo, bilekli falan-filan, işte burası bunun güney amerika versiyonu gibi. çok büyük bir alan değil, ama güzel mekanlar var. özellikle iki yer var; yeme içme kısmında yazaçam. ayrıca sarı bir tramway’da geçiyor, yani tam merkezi, hafiften lizbon’u andırıyor diyebiliriz. ayrıca karnaval’in ilk günü buradaki kutlamalar fazla çılgın oluyor(muş), yani cuma günü. birden takribi 10-20 bin yarı çıplak insanın içine düşünce, ve senin de “hiç oraya ait olmadığın” anlaşılınca ilk ve son yankesicilik tecrübemizi de yaşamaniz isten bile degil ; yer mi yenimahalle bebesi ya la? bir diğer önemli mevzu da neymiş ; tenha yerlerden olduğu kadar, kalabalık yerlerden de uzak durulacakmış, çünkü bu bloco’lar iyi hoş ama bazen bir yere denk geliyorsunuz, belki kırk-elli bin kişi, rakamı abartı bulabilirsiniz,ama unutmayın ki bir kaç sene önce rio’daki en büyük bloco olan monobloco’ya, bir milyon kişi katılmış. öyle bir kalabalığa giriyorsunuz ki herkes kendinden geçmiş, ve çok kalabalık olduğundan (sürekli çarpa çarpa , kalabalığı yara yara ilerlemeye çalıştığınızdan) bir süre sonra dokunulma hissinizi kaybediyorsunuz. olur da telefonu çaldırırsanız sıkıntı, çünkü (burasi onemli) ; brezilya’da bazı şeyleri almak-kayit etmek vs için sizden cpf (cadastro de pessoas fisicas) numarası istiyorlar. sim card’ınızı tanımlatmak da bunlardan biri. (havalimanında “turist card” adı altında bir sim kart satılıyordu ama pek itimat edemedim. merkezde ise, tim isimli operatörün, bir ay geçerli 6 gb data paketini brl 25’e satın alıyorsunuz almasına ama dediğim gibi cpf olması lazım ki kayıt olabilesiniz) uber ile santa teresa & lapa semtlerinden ipanema brl 35-38

    paqueta adası; guanabara körfezinde bir ada, rio’lular için bir nevi sayfiye yeri, praca xv’den kalkan feribotlar ile gidiliyor, yol bir saat kadar sürüyor. güzel, şirin , küçücük bir ada, ipanema ve copacabana gibi dalgalı olmadığından insanlar denize falan giriyordu ( ben hayatta girmem, girmedim de , yani bir iki jenerik yer hariç, ege denizini geçebilecek yer yok sanırım dünya’da) feribot tek yön tek kişi brl 6.50 . adada bisiklet kiralayabiliyorsunuz, böyle golf arabası gibi bisikletler vardır ya, manuel ama, onlardan , iki saati brl 20, dört saati brl 30.

    ben bir sürü pozitif olay yaşadım, tek tek anlatmayacağım ancak birinden bahsetmek istiyorum, biri burada oldu. adanin merkezinde zeca’s diye bir restaurant var, yemekler yendi falan, baktım bu zeca’s yazısı , hani olur ya grek harfleri gibi. hesabı öderken de dedim; “sahibi yunan mı ?” kasada bir kadın var büyükçe de bir yer, bir iki kadın daha var çalışan, iki üç garson falan, neyse herkes bir anda koşuşturmaya başladı, bir şey demek istiyorlar ama yok, bir tane 8-10 yaşlarında tıknaz bir kız var , kızın ingilizce bilgisi kadar ben yunanca biliyorum zaten, ama çırpınıyorlar. zeca diyorum, grek mi? türkiye’den geliyorum diyorum, selanik göçmeniyiz , hatta küçükken sarışınmışım falan diyecem, kız ortadan kayboldu, ben tam giderken, 80 yasında alzheimer amcayla geldi.neyse, ben adama herşeyi baştan anlatıyorum adam elime bir avuç böyle yumiyum vardı ya eskiden onun gibi küp seker-sakız karışımı bir şey doldurdu, dede uçmuş. dedim “kim bu”, dediler “zeca”. lan adamı neden getirdiniz, olaya bak. dede bana bir şeyler geveliyor, adam gitmiş yani belli, ben diyorum selanik, atina, samos. neyse oradan ingilizce bilen biri duydu bizi, geldi hemen, (kendisi ingilizce bilen 7. kişiydi gördüğüm, eğer siz de olur da görürseniz haber verin de paketleyip kaldırsınlar) dedenin adı zaguisti miymiş neymiş, zeca lakabiymiş. “hee” dedim “zico” misali. hiç sevmediğim halde sakızları aldım, yolda çocuklara verdim. sevindiler. suna gelecem; adamlar müthiş insanlar, yani bir işte o çingene-hırsız tayfa var, bir de müthiş insanlar var, ortası yok. herkes yardım etmek için can atıyor resmen, tek tek anlatacak değilim ama cidden müthiş insanlar. yani avrupa’da şey vardır, açık açık yüzüne demezler, “go home turkish, ya da türken raus” (hoş belki de diyorlardır) özellikle orta avrupa’da , sen ne kadar “ehiehei müze, kruvasan, magnet, 300 euro harcayacam amca” falan desen de, asla açık açık demeseler bile “ya kardeş senin turizm gelirin eksik olsun be, hadi minnoş o 300 euron cebinde kalsın” hissini alırsınız. brezilya’da turkey, turchia falan diyince müthiş seviniyorlar, futbolla alakalı biriyse- ki hemen herkes alakalı- mutlaka bir alex muhabbeti geçiyor. farklı renklere gönül vermiş olsak da, kaptanı biz de severiz.

    gelelim karnaval’a

    ilk iki paragrafta kökenini yazmıştım. şimdi bu karnaval, 5 gün sürüyor,ve rio, o beş gün iptal. kızlar-kadınlar %80-90 file çorap, uste tangavari bikini veya şort, onun ustu de klasik bikini üstü, işin ilginci erkekler de öyle. yani erkekler de file çoraplı, bir de tutu etek giyiyor herkes. kızı-erkeği. herkes full makyajlı ve kostumlu, yani, kimisi korsan, kimisi super mario, kimisi polis kiyafeti giymis, kimisi kaptan olmus, cok ucuk seyler de var. heteroseksüel çift nerdeyse çok az. yani eğer homofobikseniz rahatsız olabilirsiniz, “homofobik değilim ama”diyorsanız da rahatsız olabilirsiniz. ne amsterdam’da ne londra’da böyle göremezsiniz. hani sadece 5 gün boyunca mı öyleler, hep mi öyleler de kendilerini ifade mi edemiyorlar bilmiyorum çünkü başkanları bolsonaro, bizimkinin güney amerika şubesi. aşırı dindar, bir oğlu rio senatörü, trump’a falan yanlamış biri. polis eşliğinde onu protesto eden bir blocoya da katılmadık değil. polisler de demistir; şu karnaval bir bitsin, hepinize ağız burun girecegiz diye.

    karnaval diyorduk, her yer insan, ama her yer , 1.5 milyon ile 2.5 milyon arası değişiyormuş gelen turist sayısı. copacabana’dan ipanema’ya kadar full insan, ya bir bloco var ona katilmislar, ya da kendi müzikleri falan var ve 5-10’lu gruplar habire dans ediyor millet. 2018’de 7 milyon litre bira içilmiş, kaynak mesela chopper diye bir biraları var güzel, tavsiye edilir. eisenbahn ve antartica tirt, bohemia eh işte. ayrıca deli gibi stella artois da içiyorlar, bedava verseler içmem. büfe vs şeyler olmadığından, her taraf seyyar satıcı oldu, kopuk stroforların içine buz koyuyorlar, o şekilde satıyorlar. su brl 3 veya 5 , yerine göre. guzel bir kendi biralari var, brahma diye , brl 5 – 7 , küçükleri ise 3 tanesi brl 10. dedigim gibi bunlar seyyar fiyatlar, zaten karnaval boyunca her 3 adimda bir bunlardan var.

    ayrıca 3-5 seyyarın birinde shaker, rom, viski falan var, adam seyyar ama caipirinha bacardi cola falan yapıyor, yaa diyorum çok sürreal ortam, tomorrowland getir götürünü yapsın rio reis.

    karnaval boyunca hemen her yerde polis var, “anladığım kadarıyla” toplamda dört değişik güvenlik gücü mevcut . en çok göreceğiniz siyah kıyafetli policia militar, aşağı yukarı 100 metrede bir var, yol falan sorabilirsiniz yardımseverler, özellikle turist falansanız gayet iyiler, ama bu bir şeyi çaldırdığınızda peşinden gidecekleri anlamına gelmesin. bir diğerleri sahra kıyafetli belediye polisiydi galiba, bunlar tirt gibi, medet ummayın. bir diğer tayfa, turizm polisi birimi de olan, policia cıvıl, şehir polisi sanırım. bu bahsettiğim leblon avm karşısında bunların yeri var.bir de, iki kere gördüğüm ve bu çingen tayfanın da çekindiği bir grup var, mavi bereleri mi ne vardı, uzun namlulu tüfekleri , iki kez gördüm o grubu, belli ki sayko abiler. bunları niye yazdım, imaj konusu önemli adamlar için, bir hafta boyunca kavga-doğuş-it iş-kakış-ne baktın la kavgası, üstüme çıktın yavaş itişmesi falan görmedim. rio’daki en büyük problem, non-violent crime dedikleri, yankesicilik işte. ancak daha büyük suçlar da var elbette, şimdi bazen görüyorum vloggerlar, youtuberlar, böyle acayip acayip yerlere gidiyorlar , sonra da “işte girilmez denen yere girdik” , “yok bu mahalleye polis giremiyor” , “yasak bölgedeyiz” , şimdi rio ‘da gördüğüm yerler için konuşuyorum (affınıza sığınarak yazıyorum) sizi öyle bir sikerler ki, götünüz içeri kaçar, bence denemeyin. rocinha’ya tur eşliğinde gidiliyormuş o kadarını bilemiyorum , bana bu uzakdoğu’da kafasını timsaha sokan adamları hatırlatıyor, bir gün eşşek saatine denk gelir, kafanızın yarısı yokken gömülürsünüz, yani bir insan neden gecekondu görmek ister onu da anlayabilmiş değilim, ama dediğim gibi, pek macera aramayın derim. ben bir ülkenin-şehrin geri kalmışlığının “aaa ama orası da onların kültürü-mozaiği” olduğuna inanmıyorum, velhasıl her yerde göreceksiniz brl 10-20’ye lastikli bel çantaları var, basit primitif bir şey, onu alıyorsunuz, tshirt’unuzun içine koyuyorsunuz, hatta belli olmasın da diyorsanız, sortun tam astar kısmına koyarsınız (hemen herkes öyle yapıyor) sonra rokeeet. 15-20 tl için, ağzınızın tadı kaçmasın.

    gelelim sambadrome mevzusuna

    sambadrome 600 metrelik bir pist , toplam 12 tribünden oluşuyor. ve 72.000 kişi alıyor. grandstand (bildiğimiz tribün) , camarotes (balkon) ve frisa (sandalye) , 3 ana bölümden oluşuyor. en pahalılar camarote’lar , sonra frisa (bunlar en altta ama rahat tabii) bir de ortalama 70.000 kişinin olduğu tribünler var. ben tribünden izledim geçit törenini. bileti acentelerden alıyorsunuz çünkü cpf numaranız olmadığından liesa’nın web sitesinden alamıyorsunuz. normalde brl 300 olan bir tribün biletini, brl 500 gibi bir rakam alıyorsunuz. 3-4 tane acente var, carnivalservice.com’u tavsiye ederim, bir sikinti çıkartmadılar, çünkü burada da çok katakulli oluyor. isterseniz transfer de alabilirsiniz. yoksa sabahın 4’unde rio’nun en boktan mahallelerinin birinde “hee yollar kapalı, uber giremiyor di mi buraya” diyip, bindikten 3 dk sonra taksimetreyi kapatacak olan orrrospu çocuğu bir taksici ile kendinizi bulabilirsiniz. allahtan ne tutar üç aşağı beş yukarı biliyoruz da , baştan anlaşıp ona göre bindik. brl 50’ye geldik sambadrome-copacabana

    sambadrome’daki geçit muazzam, bir kuzey ışıklarını anlatamam yani çok güzeldi, ikinci olarak da bu eklendi. bir gün bir kez mutlaka gidin, gitmeye çalışın. 13 samba okulu var ve her okulun 3000 dansçısı var , tam bir yıl buna uğraşıyorlar. toplam kırk jüri var ve harmoni, yaratıcılık, hikaye, vs gibi on farklı kriter üzerinden okulları değerlendiriyorlar. ilk 6’ya giren okullar, üç gün sonra tekrar yürüyor, ama asıl mevzu pazar ve pazartesi günü olan geçit töreni. ilk gun yedi, ikinci gun alti okul cikti, bizim bilet ilkgunun biletiydi, ve ncak dort okul izleyebildik, cunku gecit 21:30'da basliyor ve bir okulun bitmesinin ardindan diger okulun baslamasi arasinda gecen sure takribi 90 dakika.

    burada da jüriler 9.bloğun yanında olduğundan en pahalı blok o, millet bunu turist bloku olarak satıyor, çünkü numaralı, yani istediğiniz saatte gidebiliyorsunuz. diğerleri için biraz erken gitmeniz lazım, ama yer var yani, çok kafaya takılacak bir şey değil. 8.blok jürilerin tam karşısı, bu okullar en vurucu hamleyi bu 8 ve 9.blok arasında yapıyorlar, çünkü bitiş çizgisi orası, o yüzden 6 - 7 ve 8. blokların birinden izleyebilirsiniz. ayrica her okulun gosteriyi bitirmek icin 82 dk'si var maksimum.

    bu sene virodouro 270 üzerinden 269.6 ile şampiyon oldu, ilk gün 2.sırada çıktıklarından şampiyonu canlı izlemiş olduk. geçen senin şampiyonu mangueira ise 6.oldu.

    yeme-içme ve ufaktan fiyatlar ve kapanış

    explorer bar; bu bari tripadvisor'da çok övmüşlerdi, santa teresa’da çok güzel bir yerde, hafif yükselti yani, merdivenle çıkılıyor, ingilizce bilen bir garsonu var, güzel hamburger ve karidesli bir yemekleri var. hamburgerler brl 32 , yemekler brl 40-49, biralar brl 10-12 arası.

    bar do mineiro ; burası da santa teresa’da, bu adamların yemekleri 2 kişilik, brl 95’e bir yemekleri var, brezilya’nın geleneksel yemeklerinden feijoada (siyah fasulye) ancak domuzlu da yapıyorlar , isterseniz domuzsuz da geliyor, kıymık gibi pork parçaları var, takıntınız yoksa yiyin, varsa ona göre söylersiniz. ince kıyılmış sırt eti, ıspanak , pilav (hemen her yemekde var) bir de kabak püresinden oluşan bir yemek, çok güzel lezzetli, mutlaka gidin. eisenbahn önerdiler ilk ve son orada içtim, aman diyim. heineken’e veya brahma’ya devam.

    garota de gavea; gavea’da botanık bahçelerine yakın, buradaki yemeklerde iki kişilik geliyor, brezilya et yemekleri ile meşhur, garota’da hali hazırda yanan küçük bir ocak-tava’da geliyor, siz pişirmeye devam ediyorsunuz, veya siparişinize göre zaten pişmiş geliyor. bir şubeleri de ipanema’da var (ya da isim benzerliği) brl 70 – 120 arası

    joanna pizza bar; ipanema’da güzel bir pizzacı, dört peynirlileri iyi, pizzalar brl 32-48, biralar brl 9-12

    confeitaria e lanchonete ipanema ; buranın üst çaprazında fırın gibi bir yer var, millet kahve içip basit bir şey yiyip üzüyor, ispanya ve italya’ya yolunuz düştüyse görmüşsünüzdür. ayaküstü bir yer gibi ama oturadabılıyorsunuz kahveleri müthiş brl 5, çarkifelek meyveli mus daha da müthiş o da brl 5. taze sıkılmış ananas (abacxi) brl 8,50. ayrica bir cok atistirmalik bulabilirsiniz, dilim pizza, karides parcalari, tatli cesitleri. rio'da milfoy cok kullaniliyor, bir cok milfoylu tatli goreceksiniz, hafif ama, uyaroglu.

    torre da barao ; ıpanema’da tam semt bar-restauranti, hem tavuk hem et yemekleri guzel, tavuklar brl 40 – 43 , etler brl 60’dan basliyor, iki kisi doyar.

    caipirinha (meshur ickileri; icindekiler su sekil; limon-seker, cachaca ve buz ) brl 20-25 arasi degisiyor.

    pina colada, cok sevdigim bir icki ; ananas, hindistan cevizi sutu-suyu ve rom ile yapiliyor. brl 30-35 arasi

    gece eglenmek icin gittiginiz yerlerde bu kokteylleri deneyebilirsiniz. caipirnha’yi votka ile de yapiyorlar ama ne alaka anlamadim.

    ekmek cok pahali, kilo ile satiliyor brl 30-48 arasi zona sul markette. dilimleme makineleri yok, kendileri dilimlemeye calsiiyor, dilimli ve onceden paketlenmis ekmek daha da pahali, 400 gr brl 20 civari.

    toplu tasima no, uzak durun, ubere yapisin.

    kredi karti kullanmayin, ozellikle yoldaki saticilardan

    havalimani cok pahali ne aalcaksaniz sehirden alin

    kahve ucuz gelirken alin, cay pahali, 10'lu twinings brl 13-14

    turlu turlu egzotik meyve var, alin yiyin deneyin. bir cok yerde guzel bufeler var, envayi turlu meyve suyu icin. son gelecegim gun, bir bufede alegria mi, algeria mi oyle bir sey ictim, ananas, zencefil, portakal karisimi, "anticorona" diyorum, sesim soguk icmekten.4.gun cortladi zaten, neyse, tezgahtaki adam da guldu muldu, kalabalik da bir yer, baktim taze zencefil getirdi icerden, al dedi bunlari ye, bogazina iyi gelir. gel de sevme abi.

    acai diye bir sey var, sorbe gibi, bir kasik aldim attim, bana gore degil, cikolata sosu suruyorlar kenarina, bir top dondurma mi, sorbe mi ne koyuyor, acayip bir sey. cok sekerli gelmez

    brigadeiro diye top tatlilari var, guzel fena degil, fabiana d’angelo diye bir yer meshur, ama butik bir yer, turistik ama alin oradan, fena degil.

    feijoada; siyah fasulye yemegi (diyelim) yemeklerin yaninda bir guvecte geliyor. guzel lezzetli, yapistirin. ama yukarida da yazdim, bazi yerler daha ilk pisirirken cok kucuk domuz eti parcalari ile pisiriyorlar, sormakta fayda var.

    havainas diye unlu bir markalari var, parmak arasi terlik, brl 40-50 civarindan basliyor cok iyi seyler var, turkiye’de ben gormedim, cok guzel terlikler , merakiniz varsa alin

    osklen diye markalari var pahali ama guzel (bir erkek t-shirt'u brl 179, ama tavsiye derim kalitesi vs muthis, guzel tasarimlari var)

    globo diye bir patates cipsi mi, coregi mi ama cips gibi yuvarlak bir sey satiyorlar , cok meshur millet buzlu cay ile (matte leao) beraber yiyor, bir nevi rituel. cay fena degil, digeri yagli ama bir gun sahilde yiyin. roma’da romalilar gibi yapin

    son olarak

    rio scenarium diye bir gece klubu var, ben ayhan sicimoglu'nun programinda gormustum, zaten meshurmus da, oraya gidin, cok guzel gruplar cikiyor ve gelen insan profili de guzel. belki bir iki kisi vardi turist belki yoktu, bileti onceden alin, ben internetten almistim gitmeden, merkezde bir yer. ıcki fiyatlari yazdigim gibi, giris brl 55.

    atladigim seyler olmustur, ama su ana kadarki tum seyahatlerimden daha cok eglendigim ve cok keyif aldigim bir seyahat oldu. bu yilin agustos sonu-eylul ortasi icin bir bucket listimde yer alan ve hep yapmak istedigim route 66 icin ucak biletini alip, organizasyonun bir kismini da yapmistim, ancak guney amerika'yi gorunce, “yemisim lan abd’yi, peru-sili mi yapsaydim (bileti cevirebilirmiyim) acaba " diye dusunmeden de edemiyorum, zira insani, enerjisi cok cok yuksek bir cografya, uyanik olun , gozunuz acik olsun, dikkat edin, keyfiniz kacmaz.

    edit; bir takim anlatim bozukluklari ve imla hatalari

    obrigado rio!
  • portekizli gemiciler 1502 ocak'inin ilk gunu ayak bastiklari bu beldeye buyuk bir yaraticilik ornegi gostermeksizin "ocak irmagi" anlamina gelen rio de janeiro adini yakistirirlarken kendilerini tarih onunde gulunc duruma dusurecek bir yanilginin kurbani olduklarinin muhakkak ki farkinda degildiler. ne talihsizliktir ki, hasmetli bir irmagin agzi sandiklari sular aslinda -yerlilerin asirlardan beri andiklari isimle- guanabara korfezi'nden baska bir sey degildi ve sayelerinde "rio de janeiro" dunyanin en yanlis isimlendirilmis mekanlari listesine yukaridan bir giris yapti.
    latin amerika'nin bagrindan boyle bir baska misnomer ornegi de arjantin'dir. adi latince'de "gumus" anlamina gelen argent kelimesinden turetilmis olmasina ragmen arjantin'in gumus rezervleri hic de oyle ciddiye alinacak, "gelin canlar bundan boyle bu memlekete gumusistan diyelim" tarzi heyecanlara yol acacak buyuklukte degildir. ote yandan juliet'in de muhabbetlerinin bir noktasinda asigi romeo'ya sordugu gibi "what's in a name" dostlar?
  • nerden nasıl başlamalı bilmiyorum ama önce bi genel hatlarıyla nasıl gittik, nerede kaldık sorularından başlayayım.

    askere gitmeden 6 saat (evet saat) önce (bkz: 347. kısa dönem) bir gazla 2 kişi, kişi başı 1.800 tl'den biletleri aldık. satın alma tarihimiz yolculuk tarihimizden yaklaşık 6 ay önceydi yani, fiyat konusunda bir fikriniz olsun (tabi karnaval zamanı olduğunu not edelim). bir internet portalı üzerinden tanıştığımız arkadaşımız bizi tatilimiz boyunca (22 gün) misafir etmeyi kabul etti. özellikle karnaval dönemi en rezil hosteller bile geceliği kişi başı 70 dolardan falan açıyorlar. yani toplamda yine kişi başı olmak üzere 2.000 tl kadar tasarrufumuz oldu. fakat tabi parası pulu bir yana, bizim de en başından beri yapmak istediğimiz gibi biz orada "turist" olarak 22 gün takılmak istemiyorduk. evinde kaldığımız arkadaş da sağolsun her türlü mekana, restorana, olağanüstü sahillere götürdü bizi. kendi arkadaşlarıyla tanıştırdı. kendisi işe gitti anahtarı bize bıraktı derken biz orada brezilyalı olduk çıktık. zaten tiplerimiz kavruk. kirli sakal, şort, tişört (ya da üstsüz), parmak arası terlik. al sana tipik brezil erkeği.

    nereden başlayacağımı bilemiyorum demiştim ya, onun sebebi şu. "ya o kadar da eğlenceli değil" diyen var; "karnaval dışında canlı değil" diyen var. "güzel sahil görmek isteyenler rio'ya değil şuraya gitsin" diyen var. var oğlu var. tüm bunlara karşı gerçekten çok hınzır, biraz acıyan, biraz da keyifli bir troll face ile gülümsüyorum. neden ? çünkü sen "turist" olarak gitmiş ve tatilini öyle geçirmek istemişsin. sen 3-4 günde gezip gördüğün rio'yu anladığını, yaşadığını düşünmüşsün ama yok işte öyle değil. ben de hayatımın muhtemelen hiçbir döneminde 3 haftalık bir tatil imkanı bulamayacağım ama işte askerlik sonrası böyle bir boşluk oluştu. onu da böyle değerlendirdik (askerlik sonrası rio !!). neyse, uzatmayayım. tabi ki uzun süre kalmanın avantajı çok büyük. bizim elimizde de bir tane guide applicationı vardı ama hepsi o. gitmeden önce ne bir araştırma yaptık, ne mekanlarına baktık, ne de turistik yerlere. gittiğimiz gibi kendimizi brezilyalı arkadaşlarımızın kollarına bıraktık. onlar nereye gidiyorsa oraya gittik. ne yiyorlarsa onu yedik. bizi çok şahane yerel restoranlara götürdükleri gibi havalı yerlerde de yemek yediğimiz oldu. bir sürü güzel club, bar gördük. bunlara casa de matriz ve rio scenarium da dahil. ne costume party'si kaldı gitmediğimiz ne de karaoke'si. şöyle bir örnek vereyim. bize dediler ki madem buraya geldiniz, rio scenarium buranın en meşhur mekanlarından biridir, görmeden gitmeyin. tamam dedik gidelim. giriş ücreti 40 rea (yaklaşık 35 tl) verdik. girdiğimizde saat 10'du. saat daha 1'e bile gelmeden fazla "havalı" ortamdan sıkılıp oradan ayrıldık ve kafa dengimiz mekanlarda takılmaya devam ettik. ama eğer "turist" olsaydık inanın sabaha kadar orada kalıp çok eğlenmiş numarası yapacaktık.

    şimdi bu gece hayatı canlı değil meselesi. öncelikle, puahahaha. sonra, yüzeysel olarak haklısınız. örneğin bir salı gecesi lapa'ya gittiğinizde sokaklar o kadar da canlı görünmeyebilir. fakat hangi mekanda hangi private parti olduğunu bilirseniz, hangi gün hangi mekanda hangi özel partinin yapıldığını bilirseniz, ya da etrafınızda sizi "çarşamba gece şurada şu parti var, oraya gidiyoruz" şeklinde çağıracak arkadaşlarınız varsa rio geceleri canlılığın kitabını yazar.

    bir yerde şöyle bir yorum okumuştum: "paris için kafe neyse, rio için de plaj odur." rio'nun şehir merkezinin plaj uzunluğu 50 mil ! herkesin bilidiği coppacabana, ipanema vs. hepsi kilometrelerce uzanıyor. eğer corcovado (isa heykelinin olduğu yer) veya sugar loaf'a çıkarsanız bir bakışta 10'dan fazla plaj görebilirsiniz. bunun yanında rio'dan bazısı 20, bazısı 100 km mesafede inanılmaz güzel plajlar var. bazılarına "belediye otobüsüyle" bazılarına ise araba kiralayarak gittik. bunların içinde bilinenleri de vardı bilinmeyenleri de. yine rio'ya araba+feribot toplam 4 saat uzaklıkta bir ilha grande adası var ki doğa harikası. olağanüstü akvaryum koyları. ancak "ıssız ada" temalı filmlerde görebileceğimiz şekilde sık tropik ormanların bittiği yerde başlayan kumsallar... bunların dışında bir buzios, bir grumari falan da var mesela. işte rio'yu diğer şehirlerden ayıran özellik bu. istanbul büyüklüğünde bir metropol düşünün. tamamen, ama hakikaten tamamen tropik ormanın içinde, kendi içinde 20 tane alanya, 15 tane kemer var. 100 km yarıçap içerisinde 10 tane bodrum, 5 tane yunan adası var. yetmemiş, içeride lagoa dedikleri muhteşem bir göl de var. yine şehir merkezinde aniden yükselen tepelerden yamaç paraşütü, paragliding yapmak mümkün. şehir merkezi diyorum bak hala, trekking, hiking imkanları bolca var.

    ingilizce bilmedikleri doğru. halkı geçtim, müzelerin, turistik yerlerin neredeyse hiçbirinde ingilizce açıklama yok. bu konuyu tartıştığım hukuk master'ı yapan bir kız "iyi de biz yurt dışına gittiğimizde bizimle portekizce konuşuyorlar mı ?" şeklinde dünyanın en yüzeysel yorumlarından birini yapmıştı. bu bence milliyetçi bir bakış açısından ziyade "ben keyfime bakarım hacı" anlayışı. yani ülkeye gelen turist rahat etmiş, eğlenmiş adamın umrunda değil. eğlence de kendisi için, karnaval da. ha, gelip eğlenmek isteyen adamı da anında kabulleniyorlar. kızı, erkeği bu kadar mı sıcak bu kadar mı yardımcı olur bir milletin ? hiç tanımadığın bir gruba giriyorsun, naber nabıyonuz derken 2 dakika içinde seni akşam dışarıya davet ediyorlar. ya da ne bileyim karnavalda beraber takılıyosun. ama tabi hep dediğim gibi bunda yanımızda bir ya da birkaç brezilyalı oluşunun etkisi de var. öyle ki tek kelime ingilizce bilmeyen nice insanla saatlerce gülüp eğlendiğimiz oldu.

    karnavalı anlatmaya dermanım kalmadı. şöyle düşünün, dünya üzerinde bundan daha manyak bir sokak eğlencesi yok. herkesin kafa bi milyon değil, en az bi milyar. ve ne dikkatimi çekti. onlarca bloco gördüm. o kafayla bir (1) tane tartışma görmedim. not edilsin.

    hepsini geçtim, santa marta favelasına gittik lan !! dünya şehir merkezleri düşünüldüğünde belki de en fakir, suç oranının en yüksek olduğu yere (2008'den sonra ciddi iyileşmeler olmuş). michael jackson'ın "they don't care about us" klibini çektiği yere. bize dediler ki asla ama asla turist başınıza gitmeyin. eğer yanınızda bir brezilyalı olursa çok sıkıntı çıkmaz. aynen de öyle oldu. bir girin bakın fotoğraflara favela nasıl bi şey. işte o favelanın en dibine, en yükseğine kadar gittik. mj heykelinin önünde bir brezilya televizyonunda çalışan gönüllü bir amcanın çabaları sonucu her salı "dam" gibi bir yerde michael jackson klipleri gösteriliyor. favela çocukları da klipteki hareketleri taklit ederek dans ediyorlar. bir mj hayranı olarak hayatımın en özel anlarından biriydi.

    velhasılı, daha ben size özetin özetini yazdım. rio olağanüstü bir şehir. boşuna "sexiest city of the world" değil; ki bu "sexy" kelimesi kadınlar erkeklerden ziyade şehrin kendisi için geçerli. son olarak bir anektod paylaşayım. biz rio'yu iyi kötü gördükten sonra dedik ki ulan biz istanbul güzel falan diye kendimizi kandırmışız. sonra bu muhabbet hep devam etti. neyse, bir gün sugar loaf tepesinde gün batımını izlerken istanbullu bir çiftle tanıştık, konuştuk. daha biz hık demeden aynen şunu dediler: "biz de istanbul çok güzel falan diye kendimizi avutuyorduk, adamlar cennette yaşıyormuş haberimiz yok." aha işte rio'nun özü de bu.
  • erkekleri de tas otesi. bu vucutlarin sirri nedir nedik? butun gun ac bilac plajda yuzup voleybol oynamakmis. estetik ameliyat oraninin dunyada en yuksek oldugu sehir. kadinlar en cok en alt sira kaburgalarini aldiriyor ki kum saati gorunumune ulassinlar. bunlar sehrin goz boyayan taraflari.

    onunuz plaj arkaniz favella dedikleri gecekondu daglari. mumkunse uc plaj (copacabana, pianema ve leblan) disina cikmayin. trafik korkunc. kirmizi isikta durulmuyor. araba carpmis yayalar kanlar icinde yerde goruntuleri de yaygin. otobus soforleri istanbul dolmuscularini efendi kategorisine sokacak cinsten. taksi soforleri de para ustu yok hadisesine cok musait. turkleri son dunya kupasindaki karsilasmamiz sayesinde tanimis, bellemisler. her erkek cocugu istisnasiz futbol oynuyor. bir tanesi tutturdu ogluna turkiye'de kulup bulayim diye. dedim amca, ne anlarim ben. mahallenin takimina transfer edersin dedi. kalakaldim. olsun olsun, dedi. numarasi hala duruyor. fakirin umudu olduk, iyi mi?
  • rio de janerio (rakim: 75) oraya yeni yerlesmis bi yabanci icin kisa sürede cennete dönüsebilir, rakim 44000 olabilir. bunun icin elinden iyi kötü bi is gelen birisi olmaniz yeterli olabilir (bakin olur demiyorum olabilir diyorum, olur mu olur diyorum)

    mesela düsünün, bir backpacker siniz, memleketiniz de almanya. rio yu gezdiniz cok sevdiniz, egzotik buldunuz, oooh buraya yerlesiyim dediniz, az cok paraniz da var, buldunuz ara mahallelerinden birinde dandiginden bir ev ve yerlestiniz. ve bu olaydan sonra sanir misiniz ki öyle normal hayatiniza devam edeceksiniz. edemeyeceksiniz. gidecek mahallenin genclerinden biri yaninda bikac capulcu arkadasiyla birlikte (ki büyük ihtimal silahli olacaklar) bi aksamüzeri kapinizi calacak (bkz: bir gece ansizin gelebilirim) ve birader sen kimsin nesin ne bok yemeye tasindin buraya diye soracak. siz de bilmem sevdim burayi calisacagim isallah diyeceksiniz. ve akabinde size "elinden ne is gelir" diye soracaklar. iste bu soru hayatinizin geri kalanini icin dönüm noktasini teskil edebilir, eger tatmin edici bi cevap veremezseniz, bi boka yaramadiginiz intibasi olusursa, orada vurulabilir, döve döve sehirden siktiredilebilirsiniz, fakat derseniz ki "cok iyi tamir yaparim, enfes araba sürerim, mütis dikis dikerim giysi yaparim" , ve kanitlarsaniz ki elinizden gercekten bir is geliyor, ondan sonrasi cok degisik olur. söyle ki:

    o saatten sonra (atiyorum iyi tamir yapiyosunuz) sizi mahallenin tamircisi olarak benimseyecekler, buzdolaplarini, camasir makinelerini, ütülerini tamir icin size verecekler, sizin de cok iyi tamir ettiginizi görüdklerinde sizi bagirlarina basacaklardir. bu bagira basma, arada bi kapinizi calma bi istegin var mi diye sorma, isteginizi aninda yerine getirme, (abi suraya gidicem araba lazim dediginizde, hemen diyip yolda bi arabayi durdurup söförü disari atip al abi diye hizmetinize sunduklari, abi hatun lazim dediginizde hemen diyip yarim saat sonra kapinizda 3 adet brezilya poposuyla beraber bittikleri, ot lazim cigara lazim dediginizde torba torba esrarla yarim saate kapinizda bittikleri vakidir), bi cok alisverisiniz icin para almama, arada yemege cagirip yedirip icirip aslan tamircimiz bizim diye kafanizi oksama olarak vuku bulabilir.

    zira rio da ceteler cok güclüdür. silahlari olsun organizasyonu olsun her zaman polisten daha kuvvetlidir, rio da birincil güc odagi devlet degil, saga sola serpistirilmis lokal güc odaklaridir, mahallelerde sevilen ve cidden faydali oldugu düsünülen bi insansaniz kralsinizdir. polis olsun zabita olsun bunun bilincinde görevi sallayip "bari yolumuzu bulalim" a bakmaya baslamislar, ne oluyo lan burda cikislarina karsilik gelen "gel haci bi biramizi ic soguk soguk" önerilerine "ne sicak yapti be" diyerek yönelmislerdir. eskaza niye görevinizi yapmiyonuz lan diye cikisan olursa "bizim gömlekler cok dar kolu kaldirip istedigimiz gibi nisan alamiyoruz, bizim botlar eskidi istedigimiz gibi kosamiyoruz suclunun pesinden" gibi süper gerekcelerle siyrilmislardir isin icinden.
  • portekizce'de "hiu ci janeyru" diye okunuyor. insan üzülüyor..
  • brezilyanın bir kenti...eglence cenneti...festiwaliyle unlu kent...karıları das gibin olan yerlesim bolgesi...bunyesinde flamengo, fluminense, portuguesa we vasco de gama olmak uzere dort buyuk takımı barındıran futbol cenneti...
  • tepeden cekilmis fotograflari, copacabana plaji, caipirinhasi, plaj boyunca uzanan aksam pazarlarinda super ingilizce konusan saticilari, ozellikle kendi tasarimlarini satan takicilari guzel olan sehir.

    ama gelir dagilimindaki ucurumu, aynen nam-i diger brezilya dizilerinde oldugu gibi, hizmetci bollugundan, her kose basinda hizmetci uniformasi satan dukkanlara rastlamaktan anlayabilirsiniz. ki daha favelalara gelmedim bile.
    brezilya'nin en dusuk gelirli kesiminin yasadigi, sehrin merkezinden gorulen tepelerin eteklerine kurulmus, sanki rengarenk kibrit kutulari bir cocuk oyununda ust uste dizilmis gibi gelisiguzel ve her an yikilacakmis gibi duran bir suru evin oldugu, sokaklarinin tekinsiz oldugu, muhtemelen orada buyuyen guzel kizlarin yabanci ve yasli turistlere kurtulus umidi ile baktigi yerler favelalar.

    hayvanat bahcesine goturur gibi, turistlere 'favela' turlari duzenleyen sirketler var. zaten bir yabancinin kendi basina oralara gitmesi pek akil kari degil. pek cok turizm firmasi ve disislerinden kesin dille uyari tonundadir bu, 'sakin yaninizda rehber, grup arkadaslariniz olmadan favelaya gitmeyin.'
    yani aslinda mumkunse hic gitmeyelim favelaya, mumkunse olmasin oyle yerler.

    fakir-zengin arasindaki ucurum bu kadar belirgin olunca, suc orani kacinilmaz olarak yuksek. hirsizlik epey yaygin. otel personelleri, otel kasalari, sokaklar, taksiler, hicbir yer guvenli degil. ulasim araci olarak metro oneriliyor, ve gayet temiz duzenli calisan bir metrosu var.
    taksi onerilmiyor, zaten trafik berbat ve kimin taksici olup kimin taksici taklidi yaptigini ayirt etmek zor.

    yemek yenilecek en guzel ve ucuz yerler et lokantasi benzeri restaurantlar. ellerinde envai cesit etle, firil firil donen garsonlar surekli cesit tattirmak icin cevrenizde. vejetaryenseniz de sorun yok, bufeleri epey zengin, ve vejetaryen cesitler de bol miktarda var.
    'bugun ucuz bir yerlere gidelim, aa pizzaci, hadi' derseniz fiyatlar karsisinda sok olabilirsiniz. iyisi mi, kendinden emin ve salas adimlarla iceriye girmeden once, iceridekilerin giyim kusami, genel atmosfer gibi ipuclarini degerlendirin. bir pizzaya 35 euro vermek durumunda kalabilirsiniz.

    insanlari sicak ve yardimsever. guzel mekan, keske zenginligini herkes paylassa. insanin icini burkan mekan ayni zamanda.
  • her ne kadar dünyanın en güzel şehirlerinden biri olsa da yaşamak için uygun bir şehir değildir. hele hele portekizce bilmiyorsunuz uygun değildir. bu arada buenos aires'i rio'dan kötü görenlerin ta amına koyayım. neymiş tangosunu sikecekmiş. de siktir git orda sik.
  • istanbul ile yarisir guzellikte olan brezilya'nin ilk, rio eyaletinin simdiki baskenti olan sehir. tarihi mirasi sinirli oldugu icin istanbul karsisinda geride kalsa da dogal guzellik olarak basabas gidiyorlar diyebilirim. harikulade plajlara (copacabana, ipanemavd) ev sahipligi yapan koylari, tasimacilik amaciyla da kullanilan kocaman nehri, irili ufakli onlarca adasi, her biri ayri guzellikte olan tepeleriyle inanilmaz guzellikte bir sehir. adeta allah'in kiyak gectigi bir cennet kosesi. rio'yu gordukten sonra istanbul'a olan imanim sarsildi, diyeyim de siz anlayin ne kadar guzel oldugunu.

    rio'da bitmek bilmeyen, namutenahi bir eglence hali var. ozellikle de lapa bolgesinde persembe aksamindan pazartesi sabaha kadar her turlu eglence aktivitesi bulunabilir. lapa, ayni zamanda sehrin sanat merkezi sayilabilir. her turden sanatci bu bolgede oldugu icin, brezilya sanatini tanimak icin bulunmaz nimettir. eglencenin yanisira bu bolgede oldukca meshur olan kimi yapilar da yer almaktadirlar. carioca su kemeri (bkz: aqueduto da carioca), escadaria selaron ve cinelandia bu bolgede konuslanmistir. gidenlerin mutlaka ugramalarini tavsiye ederim.

    mimari ise baslibasina bir yazi konusu. latin amerika ulkelerinin cogunda mimari onemli sehirlere damgasini vurmustur her zaman ve bu mimari genelde kolonyal mimaridir tahmin edilebilecegi uzere. bir cok ulkede bu durum can sikici olabilir. sonucta bambaska bir medeniyeti duman edip, kule cevirdikten sonra uzerine sehirler insa etmis kolonyalistler. fakat rio'da durum biraz farkli. daha once herhangi bir medeniyet olmadigi icin, sadece sehir degil ulke de sifirdan kurulmus. fakat bu demek degil ki her sey romantik boyutlarda cereyan ediyor. her seyden once ulkenin tipki amerika birlesik devletleri gibi kolelik gecmisi var. siyahlar ve beyazlar arasinda abd'de oldugu gibi keskin ayriliklar olmasa da bir irk ayrimi var (color line). ayrica, bir medeniyet kurulmamis olsa da, avrupalilarin cografi kesiflerinden once buralarda yasayan cesitli ilksel* kabileler varmis ve su an bir cogu ya yok olmus yahut amazonlarda kucuk bolgelere hapsolmus durumdalar. fakat sehrin mimarisi tum bu kocaman ayrintilara ragmen insani cezbediyor. hemen her kosede mimarisi ile insani kendine ceken bir kac yapi var. bir sanat tarihcisi ile gezmeyi cok isterdim.

    lapa bolgesindeki ilanihaye eglenceden bahsettim fakat hic bir sey gulluk gulistanlik degil. evvela guvenlik biraz sikintili. basima hicbir sey gelmedi fakat bir cok hikaye dinledim. eger cok ipe sapan gelmez yerlere gitmez ve belaya bulasmamaya dikkat ederseniz problem yasamazsiniz. biraz istanbul gibi dusunun, tabii sefalet istanbul'da oldugundan daha gorunur ve derin. her tarafta evsizler var ve kose baslarinda yatiyorlar. genelde zararsizlar, sadece uyumaya calisan insanlar ama gonul gormeye dayanmiyor o ayri. ayrica cok garip eglence mekanlari var burada. hemen su kemerinin oldugu yerde, escadaria selaron'un konuslandigi yere dogru ciplak, dumduz mekanlar var. iceride oyle mobilya, koltuk falan hak getire ama cilgin bir icme ve eglence donuyor. hafta ici kapali olan bu mekanlar hafta sonuna dogru birdenbire canlaniyorlar. bazi gece kluplerinde striptizciler var ve her sey ortada. bazilarina bornozla giriyorsunuz ve giris 50 real; bu da yaklasik 15-16 dolar eder. isteyenler icin yukarida ekstra ilgi odalari var.** fakat dikkatli olun cunku brezilya'da cinsel yolla bulasan hastaliklar epey yaygin.

    copacabana plaji oldukca guzel dizayn edilmis ve gayet guvenli bir yer. buradaki bazi mekanlar biraz tuzlu olabiliyor ama aradiginiz her turlu yemegi ve eglenceyi bulabilirsiniz. olimpiyatlar icin kurulmus olan tribunler ve spor alanlari hala duruyor ve halkin kullanimina acik. para odemeden kullanabilirsiniz. buradayken brezilya'nin neden voleybol ve futbolda hem kadinlarda hem de erkeklerde dunya markasi oldugunu anlayabilirsiniz. plajda hakem esliginde futbol oynayan kadinlar gormek burasi icin cok siradan bir sey. her tarafta yoga yapan orta sinif tiplerini gorebilirsiniz. amator kum heykeltraslari eserlerini sergilerken sizden bir kac kurus katki bekliyorlar; fotograf cekerken bir kac real birakmayi unutmayin. copacabana plajina hakim bir mevkide iki kardes dagi (two brothers) var ama cikma imkanim olmadi. firsat bulursaniz gitmenizi tavsiye ederim. yol ustunde bir iki favela varmis ve yemek yemek icin bunlara ugraniyormus. yaninizda gunu kurtaracak kadar para getirmenizi istiyorlar (20 dolar kadar); ne olur ne olmaz diye. bazi favelalari gorsem de hic bir favelayi (gecekondu mahallesi) ziyaret etmedim. hem vaktim yoktu hem de para vererek fakirlik seyretmek bana pek makul ve ahlaki gelmedi. baska zaman insallah.

    sehrin kuzey kisminda cinelandia'dan itibaren hukumet binalari, devasa kilise ve katedraller ve sehrin eski merkezi yer aliyor. olimpiyat koyu de bu tarafta. olimpiyat koyune ugrasam da su parkina girmeye vaktim yoktu ama su anda halka acik ve giris ucretli. candelaria kilisesi (bkz: iglesia de la candelaria) eyalet kongre binasini gecince karsiniza cikacak. gidip gorulesi bir yer. her zamanki gibi katolik kilisesi'nin sasaa duskunlugu hemen goze carpiyor ama oldukca guzel bir mabed. kilisenin hemen karsisinda deniz askeri muzesi var ve bir savas gemisi, bir denizalti, bir helikopter ve bir tank ziyareti yapabiliyorsunuz. envai cesit ucaksavar ve top gormek de mumkun. ayrica bir tekne turu yapabiliyor ve bir korsan gemisini fotograflayabiliyorsunuz. ben korsan gemisi diyorum ama muhtemelen motorlu gemilerden once kullanilan bu ahsap gemi turu brezilya donanmasina ait eski bir gemi. simdi muzeye cekilmis ama icine giremiyorsunuz. muzeye giris ucretsiz ama savas gemisine ve denizaltiya girmek ucretli (20 real - ~7 dolar). tekne turu icin ekstra odemeniz gerekli. muzenin arka tarafinda askeri bolge var ama giris yasak. ben ozel izinle girme imkani buldum. muzenin hemen karsisinda askeriyeye ayrilmis bir adacik var ve deniz kuvvetlerine tahsis edilmis. donanma okulu burada, hemen yanibasinda ichatlarda kullanilan kucuk bir havaalani var ve buradan ucaklari seyretmek tarif edilemeyecek kadar keyifli.

    meshur kurtarici isa (bkz: cristo redentor) heykelinin oldugu tepe yaklasik 700 metre ve hemen hemen butun sehre hakim bir mevkide. gidecek olanlara eger sanslilarsa bulutlu bir havada gitmelerini tavsiye ederim. sundugu imkanlar cok daha degisik ve fantastik. fakat maalesef saat 7 gibi biraz erken sayilabilecek bir zamanda kapaniyor. bu tepenin hemen karsisinda bir baska meshur tepe olan sugarloaf (bkz: pao de açucar)* dagi var ve aksam saat 9'a kadar ulasim mumkun. sugarloaf dagina teleferik ile cikiyorsunuz ve herseyiyle mukemmel. ugramadan gecilmemesini tavsiye ederim. kucuk olan tepeye yuruyerek tirmanma imakani var ayrica ama buyuk olana sadece teleferik ile ulasmak mumkun. isa heykelinin oldugu tepeye 26 brezilya reali oduyorsunuz ki yaklasik olarak 8 dolar gibi bir sey ama sugarloaf biraz daha tuzlu; 70 real yaklasik 25 amerikan dolari ancak deger. yukarida bahsettigim havaalanini buradan da gorebilirsiniz. aksama kadar kalin ve ucaklari seyredin. gorunce anlayacaksiniz.

    rio'da toplu tasima oldukca gelismis ve ucuz. biraz turkiye gibi dusunurseniz daha rahat hesaplama yapabilirsiniz. her tarafta rayli sistemler var. otobuslerde ise dikkatli olun cunku cok ilginc bir turnike sistemi var. eger ilk seferde gecemezseniz sofor bir kez daha para istiyor. otobus seferleri genelde 3 real yani yaklasik 1 dolar, tramvay ve metro seferleri ise bir bucuk dolar civari. ilk gidenler icin sistem biraz karisik gelebilecegi ve yolunuzu kaybetme riski olacagi icin taksi kullanabilirsiniz. brezilya'li taksiciler genelde duyarli ve yardimsever insanlar. genelde kaziklamaya calismazlar, yani en azindan benim basima hic gelmedi. neyse o. fakat her seferinde taksi cok pahali olur diyenler ama rahatindan da odun vermeyenlere uber kullanmalarini tavsiye ederim. yari yariya hatta yer yer beste ikiye gidebiliyorsunuz. ayrica uber brezilya'nin ingilizce secenegi de var. bu su demek; portekizce bilmiyorsunuz ve biraz karisik bir yere gideceksiniz. uber english secenegi ile ingilizce bilen bir sofor sizi aliyor ve gideceginiz yere birakiyor. ucrette bir fark goremedim fakat daha fazla bekliyorsunuz dikkatli olun. yani, normal uber taksi iki - uc dakikada geliyorsa uber english taksiyi bekleme suresi 7 ila 12 dakikayi bulabiliyor. aceleniz varsa ona gore ayarlayin.

    simdilik bu kadar...

    gidiniz, geziniz efenim!..
hesabın var mı? giriş yap