• türkçesi yaklaşık olarak şöyledir:

    yanyana dizilmiş melekler
    meraklı bir huşu içindeler:
    neden babamız bu insanlara özgür irade verdi
    şimdi hepsi şaşırmış durumda

    bu konuşan maymunlar bilmiyorlar mı
    cennet yeteri kadar büyük
    bu kutsal bahçede bir sürü aptal maymun
    burada, ortasından ikiye bölmeye zorunlu olduğunuz bu yerde

    melekler yanyana dizilmiş
    korkulu bir şaşkınlık içindeler
    babamız onları akıl ile kutsadı
    ve onlar bu akılla bunu yapmayı seçti

    maymun, maymun öldüren maymunu öldürüyor
    bölünmüş toprakların bir parçası için
    aptal maymunlara başparmak verildi
    ve onlar bununla demirden bıçak dövdüler
    burada, ortasından ikiye bölmeye zorunda oldukları bu yerde

    maymun, maymun öldüren maymunu öldürüyor toprak parçaları için
    aptal maymunlara başparmak verildi
    onlar sopa yaptılar ve kardeşlerini dövdüler.
    bir gizemdir, nasıl hayatta kaldılar bu sapkınlıkla
    iğrenç bir yaratık bu; yüzünü cennete çevirmesi için bahşedilen yeteneğini,
    fani zamanın hızla tükendiğini bilmesine rağmen çarçur eden

    herşeyi ortasından ikiye kesmek zorunda

    onlar ölene kadar dövüş, güneş için ve gökyüzü için
    ölene kadar deniz için dövüş, hava için
    ölene kadar kan için dövüş, sevgi için
    ölene kadar kutuplaştıran kelimeler için dövüş

    melekler yine sıra sıra dizilmiş
    sıralandılar sabır ve mantık ile
    melekler sıra sora dizilmiş yine
    merak ediyorlar bu çekişmeli kavga ne zaman bitecek

    herşeyi ortasından ikiye kesmek zorunda

    edit: sevgili anakha'ın uyarıları ve tavsiyeleriyle editlenerek bu hale getirilmiştir.
  • özgür irade hakkında yapılmış tool anıtı. yaratılış destanlarında da anlatılıp duran eski bir hikayeden bahsediyor bu anıt bize. anıtın şekli tam ortasından bölünmüş bir insan biçiminde ve bu insanın ayrıldığı parçalardan birisi bembeyazken diğeri kapkara. dualizmin evreni yönettiği bir gerçek. kısır döngü sorumuza geri geliyoruz burada da...kötülük neden var?..kötülük olmasaydı iyiliğin bir anlamı olur muydu?...sadece iyilik varolsaydı o zaman ne olurdu?..iyiliğin kendi sıkıcılığından kurtulamayan evren ikililiğinden beslenip daha da güçlenebilir miydi?..

    kısa bir yaratılış hikayesi anlatalım sizlere. çünkü şarkı meleklerin ağzından söyleniyor. insanlar yaratılmadan binlerce yıl önce melekler vardı. onların nasıl yaratıldıklarını bilmiyoruz yada neden varolduklarını. her türlü durumda koşulsuzca itaat ediyorlar tanrı’ya. bizim gibi değiller. daha sonra meleklerin üzerine kuma olarak biz yaratılıyoruz. melekler de isyan etme noktasına geliyorlar; ‘’biz sana böylesine ibadet ederken neden bizden aşağı ve günaha meyilli bu varlığı yaratıyorsun ve önünde secde etmemizi istiyorsun?’’ diye soruyorlar tanrı’ya. o da tersliyor onları. ‘’ben sizin bilmediklerinizi bilenim’’...sonrasında ise meleklere bir sınav çekiyor. tüm melekler bu sınavdan çakıyor. muhtemelen tüm meleklerin ruhlarına nefs veriliyor ve melekler o özgür irade karşısında istek duymaya başlıyorlar ve sonrasında da sapıtıyorlar. ve tanrı bu özgür iradeyi onlardan alıp insan denen yaratığa secde etmelerini istiyor. hepsi secde ediyor bundan sonra. çünkü insanda meleklerden ve yaratılmış tüm varlıklardan daha üstün olan bir yan var..bu insanın hangi özelliğidir ve nasıl işler bilemiyorum. ancak tüm meleklerin iradeleri yokken bile tanrı’ya karşı gelecek kadar insana gıcık olduğu ortada. ve melekler insanlara verilmiş olan ‘’seçme’’ hakkına sahip olduğunda durum onlar için de insan için olandan farklı olmuyor..ve ilahi senaryo gereği yani seçim şansı varsa iyilikten öte kötülüğün de olmaıs gerekmesi üzre şeytan isyan ediyor. şeytan görevini eksiksiz biçimde ifa ediyor ve tüm insanlığı baştan çıkarmaya and içiyor. adeta tanrıyla şeytan bir iddiaya giriyorlar. iddiaya göre şeytan kıyamete kadar tüm insanlığı baştan çıkaracağını söylüyor. ying yangı varederek tanrı’ya aslında en büyük hizmetini sunmuş oluyor..yani bile bile isyan ediyor aslında lusifer. çünkü onun görevi bu. tıpkı ölüm meleğinin görevi gibi.

    meleklerin dışarıdan baktıklarında insanları nasıl gördüklerini anlatıyor. düşünün bir kere; siz tüm iradesi tanrı tarafından alıkonmuş tek bildiği tanrıya kulluk etmek üzere yaratılmış bir meleksiniz. bütün gün tek yaptığınız ayaklarınız asla yere değmeden o tüm ihtişamınızla ve kanatlarınızla tanrı’ya secde etmek. bütün varlığınız boyunca o’nu anmak ve o’nu hissetmek. hayatınızda başka bir şey olmadığını düşünün. bu elbette tanrı’yı nasıl gördüğünüze göre de değişecektir ancak tarih boyunca onbinlerce insanın gerek gnostizm olsun gerek hermetik ilimler olsun simyacılık, kabala, tasavvuf, budizm olsun tek bir amacı olmuş; tanrı’yı bulmak. bu melekler tertemiz ve sadece iyilikten ibaretler..ve bir de bize bakın; savaşmadığımız zaman dilimi olmamış tarih boyunca. tek bir sene savaşsız geçirmemişiz yaratıldığımızdan beri. tek bir an yoktur ki tüm yaşayanlar arasından biri çıkıp günah işlemesin, kötülüğe bulaşmasın...ve diyoruz ki biz evriliyoruz. gelişiyoruz. gelişimimizi aklımızdan aldığımızı söylüyoruz ama teknolojimiz imkanlarımız arttıkça daha da akıllı uslu olacağımıza daha da azıtıyoruz. elimize güç verildiği anda yaptıklarımız ortada..ama neyimiz var bizim...özgür irademiz!...voila!..işte asıl odaklanılması gereken bu. tüm bu özgürlük yanılsamamızın nedeni de bu aslında. neo’nun mimar denen dangalağa da söylediği gibi sorun seçimler her zaman..

    tanrıyı bulsak işler çok mu değişirdi?...belki de..özgür irade denen şeyin nasıl bir yansıma olduğunu anlardık. seçimlerimiz bizi doğru yada yanlışa götürüyor ama bu doğrular ve yanlışlar da bir süre sonra eriyip gidiyor geçersizleşiyorlar. o zaman tüm bu doğruları sabitleyebilmenin tek bir yolu var; gerçeği tam ortadan ikiye ayıran bu karşıtlığı, dualizmi anlamak...

    malumunuz evrende iki güç var..iyilik ve kötülük. ying yang. osiris seth. tiamat marduk vs. daha sayılabilir. hep iyiyyle kötü arasında gidip gelmişiz. asla tam manasıyla ikisini de anlayamamışız. sadece kendi kişisel deneyimlerimizden kendi kişisel iyilerimiz ve kötülerimiz oluşmuş...bir de etrafta bizim gibi düşündüğünüğ bildiğimiz insanlarca söylenen iyiler ve kötüler yer etmiş kafamızda. oysa ki tam olarak iyi nedir kötü nedir bunu bile kestiremiyoruz. işte o nedenledir ki kafamız çok karışmış..

    melekler kenardan biri seyrediyorlar. onların da kafası karışmış. bunlar, yani bu insan denen yaratılmışlar neden hala herşeye zarar veriyorlar?...her buldukları şeyi yoketmek istiyorlar veya sahip olmayı diliyorlar?..evrim tamamlanırken acaba tersine mi dönüyor?..evrimin son aşaması belki de dışarıdan görüntümüzün değişmesiyle olmayacak..içimizde tamamlanıcak..ve evrimin son halkası tekrar içgüdülerimize dönmek olacak..sonsuz bir yıkma arzusuyla yanıp tutuşuyoruz ve zaman geçtikçe de bu artıyor..daha da yoketmeyi istiyoruz. sapkınlıkların bini bin para (bkz: 17 aylık bebeğe tecavüz edilmesi) daha da kötüye giden bu insanları gören melekler ne düşünürdü sizce?...işte bu şarkı bu soruyu soruyor bize..ve melekler tanrı’ya soruyolar?..’’neden onlara özgür irade verdin?..seçme şansı verdin?..’’ bunu soruyorlar çünkü seçtiklerimiz ortada...seçtiklerimizi gördükçe evrim tersine dönüyor ve biz insanlaşacağımız yerde daha da maymunlaşıyoruz..bir parça eti paylaşamayan vahşiler gibi maymunca yaşıyoruz. akılsızca, ahmakça kanıyoruz gördüklerimize ve içgüdülerimize düşüp hayatı yaşıyoruz..içgüdülerimiz neyi emrederse onu yapıyoruz. bilginin aklın erdemin hiçbir hükmü yok çünkü hiçbiri eğlenceli gelmiyor bize..ruhumuzu eyleyebileceğimiz şeyler gibi gelmiyorlar bize..eğlenelim coşalım..işte hayat bu!

    tüm bu seçimlerimize rağmen bizler kutsanmış yaratıklarız..tüm yazılı metinler bu evrenin sadece ve sadece bizim varlığımız için yaratıldığını söylüyor. biz de zaten buna uygun davranıyoruz. babamızın malıymış gibi hoyratça kullanıyoruz bu dünyayı ve bedenimizi. ama aslında burası bize ait değil. tam ortasından ikiye ayrılsa herşey keşke. bir küre düşünün ki siyah ve beyaz birbirine girmiş. alacalı bir hal almış ve bize deniyor ki siyahı da beyazı da birbirinden ayırın. tam ortadan ikiye ayırabilin. bunu yapabilmek için delice uğraş veriyoruz araya karışmış grilere bulaşmamaya çalışıyoruz ve hayat diyoruz buna. hayat denen şey gördüğümüz tüm siyahlarla beyazları birbirinden ayırabilme gücü ve becerisi aslında. sonra bir gün geliyor tüm doğruları ve yanlışları kendimizce ayırdedebildiğimizi sanıyoruz ama asla bu noktaya yaklaşamıyouz bile. ying yang kusursuz kaosunu bize de yaşatıyor böylece ve hayatlarımızı şuursuzca neyi dilediğimizi bile gerçekten bilmeden tüketip ölüyoruz.

    herşey için savaşmaya hazırız!...aşk için toprak için kan için kin için adalet için...aklınıza ne geliyorsa..ama tüm bunları yaparken bir şeyi gözden kaçırıyoruz; savaştığımız şey uğruna ruhumuzu vermiyoruz. aslında tam manasıyla ruhumuzu zaman geçtikçe ve olgunlaştıkça kimseyle de paylaşmamamızın nedeni bu. artık güvenmiyoruz. işte o anda siyahlar ve beyazlar terkrar karışıyor birbirine. tam ortadan gerçekleri ayırmamız giderek daha da umarsızlaşıyor ve öylece yaşayıp sefil biçimlerde ölerek bu hayatı sonlandırıyoruz. sonrası ise malum, elma ağacının dallarına tutunuyoıruz.

    savaşlar ne zaman bitecek diye sormayın. bitmeyecekler çünkü. riyakarlar çoğunlukta artık. en sevdiğim dediğiniz insan bile sizi çiğ çiğ yiyebilir eğer damarına basılırsa. yeter ki basabilin. sonra gareze tutulup aptal bir maymuna dönüşüyorsunuz. tüm içgüdüleriniz sizi yönetmeye başladığı an artık siz bir maymunsunuz. öldüren maymunlardan hem de...

    peki ne yapmalı?...bizi maymunlaştıran, duyarsızlaştıran ne varsa bırakın avuçlarınızdan. bırakın..sadece siz gerçeksiniz. diğer herşey birer yanılsama sadece. siz gerçeksiniz ve hayatınızın sonuna dek de bu böyle olacak..artık melekleri kızdırmayın...onları bile delirttiniz yaptıklarınızla. siyahla beyazı tam ortadan ikiye ayırıp birini seçebildiğiniz gün işte o gün insan olabilirsiniz. maymunlukla nereye kadar?
  • bu disiplinlerarası başyapıtın sözleri, eğer yanılmıyorsam, biri sözlük'te diğeri ceviri.alternatifim.com'da olmak üzere toplamda iki kez çevrilmiş. fakat, ne yalan söyleyeyim, her iki çeviri de bana haddinden fazla mot-a-mot ve şarkıda anlatılmak istenenlerin bağlamından fersah fersah uzak geliyordu ve geliyor. sonra ben de baktım gece karanlık ve işsizlikle dolu, o halde dedim sözleri, sözlerin hakkını verme amacı ve umuduyla çevirmeye koyulayım. sözleri entry'ye iliştirmeden evvel birkaç şeyi açıklığa kavuştursak iyi olacak sanırım.

    öncelikle bu şarkının sözlerini anlayabilmek için ibrahimi dinler ve özellikle "semavi yaratılış hikayeleri" hakkında belli bir irfana sahip olmak gerek. çünkü sözlerin tamamına yakını, adem'in, yani insanoğlu'nun yaratılışıyla tanrı'nın gözünden düşen ve deyim yerindeyse pabucu dama atılan meleklerin dilinden anlatılıyor. meleklerin dilinden değil de kurmaca anlatıcısının dilinden okuduğumuz "the sideline" kelimesinin, "gözden düşürmek, açığa almak" gibi anlamları olan bir fiilin şiirsel sıfatlaştırılması olarak görülebileceğini düşünüyorum. çünkü böylesi, maynard james keenan'ın sözleri yazarken beslendiği hristiyan mitolojisine ve yaratılış hikayelerine "yanyana dizilmiş" sıfatından daha fazla uyuyor.

    ayrıca sözleri anlamak için salt eski ahit'le haşır neşir olmuş olmak yetmez; keenan'ın ikinci isa figürü olarak gördüğünü düşündüğüm bill hicks'i de tanımış, onun "tek bilinç felsefesi"ni de iyice anlamış olmak gerek. çünkü bill hicks, gösterilerinden birinde bize şöyle diyordu: «bugün uyuşturucu kullanan genç bir adam, madde dediğimiz şeyin yavaş bir titreşimle yoğunlaşmış enerjiden ibaret olduğunun, insanların aslında kendilerini öznelce tecrübe eden tek bir bilinç olduğunun farkına vardı. ölüm diye birşey yoktur, hayat sadece bir rüyadır ve hepimiz birbirimizin hayaliyiz...» "right in two"da insanoğlunun "maymun" denilerek yerilmesi de onun bu "tek" ve "bir" olanı sürekli olarak parçalara ayırmaya, özelleştirmeye ve bireyselleştirmeye olan bitmeyen merakından kaynaklanmaktadır. konuşabilen bir maymun olan insan, öyle iğrenç bir yaratıktır ki, ona "sonsuz" olanı versen, o yine «benim!» diyebileceği bir parçaya sahip olabilmek için kardeşlerini öldürmeyi aklına koyabilecek ve bunu uygulamaktan da çekinmeyecektir.

    ...diyor, "right in two"nun hakkını verebilmiş olma umuduyla sizleri sözlerle başbaşa bırakıyorum:

    ~~

    "ortadan ikiye"

    gözden düşmüş melekler
    şaşkınlık ve merak içindeler:
    «babamız bu insanlara ne diye özgür irade verdi ki?..
    şimdi hepsi de kafaları karışmış bir haldeler.»

    «bu konuşan maymunlar cennet'te herkes için yer olduğunu bilmiyorlar mı?
    öyle çoklar ki, şu aptal, ihtiyar maymunlar, bu kutsal bahçe'de.
    ve rahat edemiyorlar, burada "bir" olanı
    ayırmazlarsa ortadan "iki"ye.»

    gözden düşmüş melekler
    afallamış ve kafaları karışmış bir haldeler:
    «babamız onları akılla kutsadı.
    ve işte, seçtikleri burada:
    maymun katili maymunlar, maymunları katlediyor
    bir parça toprak uğruna.»

    «babamız başparmak verdi
    bu aptal maymunların eline.
    onlarsa bir bıçak yapmayı seçti,
    burada "bir" olanı ayırmak için
    ortadan "iki"ye.»

    «maymun katili maymunlar, maymunları katlediyor
    bir parça toprak uğruna.
    aptal maymunlar, babamız onlara başparmak verdi,
    onlarsa kardeşlerini dövmek için
    bir sopa yapmayı seçti.»

    «bir gizemdir, böylesi bir dalalete rağmen hâlâ hayatta olmaları.
    iğrenç olan o yaratık'tır ki,
    akıp giden fani zamanının farkındadır ama heba eder
    kendisine yüzünü cennet'e dönsün diye bahşedilen yeteneğini.»

    «onlar "bir" olanı böler ve ayırırlar ortadan "iki"ye.
    onlar "bir" olanı böler ve ayırırlar ortadan "iki"ye.»

    «bulutlar için kavga ederler; rüzgar için ve gök için.
    hayat için kavga ederler; kan için, hava ve ışık için.
    aşk için kavga ederler; güneş için ve bir başkası için.
    zaman için kavga ederler; "bir" olan için ve yükselmek için.»

    gözden düşmüş melekler
    bekliyorlar nicedir sabır ve usla.
    gözden düşmüş melekler
    merak ediyorlar, «acaba bu çekişme
    ne zaman bir sona erecek?» diye.

    «onlar "bir" olanı böler ve ayırırlar ortadan "iki"ye.
    onlar "bir" olanı böler ve ayırırlar ortadan "iki"ye.
    ortadan "iki"ye.
    ortadan "iki"ye.»
  • otobüs ile seyahat ederken dinlediğim bir zaman yanımda oturan arkadaşımın bana "üşüdün mü?" sorusunu sormasının sebebi şarkıdır. hayır tool dinliyorum deyince andaval gibi baktı ama çok manidardı bence.
  • "monkey killing monkey killing monkey over pieces of the ground. / silly monkeys. / give them thumbs, they forge a blade" dizeleriyle aklıma 2001 a space odyssey'in ilk 20 dakikasındaki alet kullanmayı öğrendikleri anda birbirlerine giren maymunları getiren tool'un anlam derinliği diğer parçalarına nazaran daha fazla yüzeye yakın olan parçası.
  • kadim ve kutsal, bu özel dünya deneyinin yapılmış en şık yakarışlarından, ağıtlarından biridir bu şarkı.
  • ilk kez 1883'te yayınlanan friedrich nietzsche şaheseri "also sprach zarathustra" ve 1968 yapımı stanley kubrick şaheseri "2001 a space odyssey" ile beraber düşünüldüğünde bir "evrim üçgeni" oluşturduğuna inandığım 2006 tarihli bir tool şaheseri.

    "right in two"nun "2001 a space odyssey" ile olan ilişkisinden daha evvel şurada söz etmiştim: (bkz: right in two/#29726102)

    filmi, kendisinden yaklaşık 40 yıl sonra bestelenen şarkı için bir referans noktası haline getiren klasik sahne ise şuydu.

    "also sprach zarathustra" ile aralarındaki dolaylı bağ ise, zerdüşt'ün "üstüninsan/übermensch" hakkında yaptığı ilk konuşmada örülmeye başlanıyor. bu konuşmasında zerdüşt şöyle diyor:

    «insana göre maymun nedir? gülünç bir şey, ya da acı veren bir utanç. insan da üstüninsana göre böyle olacaktır tıpkı: gülünç bir şey, ya da acı veren bir utanç. solucanlıktan insanlığa varan yolu aştınız ve içinizde sizin solucanlıktan eser yok. bir zamanlar maymundunuz, hala da insan herhangi bir maymundan daha maymun.»
  • kanımca 10000 günün* en çok değdiği efsane ötesi bir parça.. işte pistlerde görmek istediğimiz tool budur arkadaşım

    --- spoiler ---
    "monkey killing monkey killing monkey over piece of other ground"
    --- spoiler ---

    hakkaten tanrı neden özgür irade verdi ki?

    (bkz: cehenneme övgü)
  • dinlemeye başlandığında bir baterist için hafife alınabilecek tool parçasıdır.
    ama 4. dakikasından itibaren böyle düşünen bateristi bir şüphe alır.
    5. dakikasından itibaren böyle düşünen bateristi stüdyoya davet ederiz.

    anlarız ki danny carey insan değildir. *
  • melekler sıralanmış,
    sorguluyorlar ve gülüyorlar:

    "babamız neden bu insanlara özgür irade verdi ki?
    hepsinin kafası karıştı şimdi"

    "bu konuşan maymunlar bilmiyor mu ki
    cennette herkese yetecek kadar yer var?"

    bu kutsal bahçede oyalanıyorlar,
    aptal maymunlar.
    hatta birisi kendini adamış
    ikiye ayırmaya
    bu bahçeyi.

    melekler sıralanmış,
    endişeli ve şaşkınlar:

    "babamız onları akıl ile kutsadı
    ve onlar bunu yapmayı mı seçiyor?"

    maymun öldürüyor maymun öldürüyor maymunu
    bir parça toprak yüzünden.

    aptal maymunlar,
    başparmaklara sahipler
    bir kılıç dövüyorlar
    ve birisi adıyor kendini
    ikiye ayırmaya
    her şeyi.

    maymun öldürüyor maymun öldürüyor maymunu
    bir parça toprak için mi?
    aptal maymunlar başparmaklarıyla
    bir sopa yaptılar
    ve kardeşler kırdı birbirini.

    böylesine kaybolmuşken
    nasıl hayatta kalıyorlar, bu bir sır.

    bu yaratık aptaldır,
    kısacık ömrünün farkındadır ama
    etrafındaki cenneti görme fırsatını da teper...

    tam ortasından ikiye
    ayır
    her şeyi.

    bulutların üstünde,
    rüzgarın üstünde,
    gökyüzünün üstünde savaş!

    hayat uğruna,
    kan uğruna,
    baş uğruna savaş!

    sevgi için,
    güneş için,
    diğer her şey için
    savaş!

    melekler sıralandı yine
    uzun zamandır akılla, sabırla bekliyorlar.
    melekler yine sıralandı
    bekliyorlar bu güç yarışının bitişini.

    ayır
    tam ortadan ikiye
    iyi ile kötüyü.

    tool - right in two
hesabın var mı? giriş yap