• bu ask burada biter ve ben cekip giderim yuregimde bir cocuk cebimde bir revolver (bkz: ataol behramoglu) (bkz: kumdan kaleler)
  • --- spoiler ---

    --- spoiler ---

    kendinizle ilgili bilmediginiz bir sey vardir. inkar edeceginiz bir sey. varligini, onunla ilgili bir sey yapmak icin cok gec olana kadar surdurse bile...

    sabahlari uyanmanizin tek nedeni budur. asagilik patronunuzdan aci cekmenizin sebebi. kan, ter ve gozyaslari.tum bunlar, insanlarin sizin aslinda ne kadar iyi, cekici, comert, komik ve akilli oldugunuzu bilmelerini istediginiz icindir. "benden korkun ya da saygi duyun.ama lutfen ozel oldugumu dusunun."

    bagimliligimiz ayni. hepimiz onaylanmis kesleriz. sirtimizin sivazlanmasina bayiliriz. ve de altin saate...
    yayaya sasasa, odulunu parlatan su akilli cocuga bakin ! shine on you crazy diamond !

    cunku bizler sadece maymunuz, takim elbiseli sicanlar...digerlerinin tasvip etmesi icin yalvaran...

    bunu bilseydik boyle yapmazdik. birileri bunu bizden sakliyor.

    ve ikinci bir sansimiz olsaydi... soyle sorardiniz : "neden"

    --- spoiler ---

    --- spoiler ---
  • filmi bu kadar karmaşıklaştıran, nefret ya da aşık ettiren, anlaşılmaz kılan şeylerin bir ucunda guy ritchie'den olan aksiyon beklentisi, öbür ucunda da ritchie'nin izleyiciyle montaj ve anlatım teknikleri aracılığıyla kurduğu ilişkinin karmaşıklığı var sanırım. bu beklentiler çok basit, id-ego-süperego temasıyla ve insanin psişik makinesini altetmesine ilişkin bir hikayeyle çekilen bir filmin bile anlaşılmasını zorlaştırıyor. beklentinin, insan algısını nasıl bozduğuna ilişkin bir film çekmesini bekliyorum önümüzdeki yıllarda ritchie'nin...

    filmin omurgasını şizofreni, kişilik bozukluğu gibi hastalıklarin ya da bir modern bir ingiliz gangster hikayesinin oluşturduğu yanılgısı da büyük ölçüde bununla ilgili. green'in sürekli hayatını kurtaran, gerektiğinde saldırgan, acımasız, gerektiğinde anaç, kimi zaman sessiz kalan, gömleksiz, bakımsız ve ilkel zach'in (vincent pastore) id, hayatın ve sorunların karmaşıklığını anlayarak, onları birer durum olarak görmeyi tercih eden, green'e satranç oynarken sürekli kasten yenilen, green'i sürekli hayatı ve kendisini, isteklerini anlamaya çağıran avi'nin (andre benjamin) süperego olarak çalıştığı, id ve süperego'nun uyum içinde golf topunu gökdelen tepelerinde sektirdikleri ve ego'yu "herşey kontrol altinda olabilir" diyerek sakin olmaya çağırdıkları bu dünyada mr. gold'un (bildiğin god-tanrı) da sadece kafamızın içinde hüküm sürdüğünü anlatırken kendimi çok bilmiş sinema eleştirmeni ve geveze psikoloji öğrencisi gibi hissetmeme neden olduğunuz için çok kizginim size...

    sonuç : beklentiler, bazen herşeyi kıçımızla anlamamıza yol açar. çarpık beklentiler, çarpık şeyleri bazen doğru anlamamıza yol açabilir. ama bunun ihtimali zaten çok düşüktür.
  • guy ritchie'ye bir kez daha hayran olmamı sağlamış olan film.
    --- spoiler ---
    jack greenin şizofren olduğuna dair yorumlar okudum oysaki hiç alakası yok filmde gördüğümüz kişinin zihniyle( bu da filmde sam gold oluyor) ve egosuyla yaşadığı kavga sadece. günlük hayatta hepimizin yaşadığı şeyler bunlar aslında, mesela bir karar verirken içimizde kafadan 2-3 ses konuşuyor (en azından benim öyle heheh) birisi evet bunu mutlaka yap derken öbürü saçmalama olmaz öle şey diyor, bir diğeri, haha bunlar saçmalıyo sen beni dinle diye aradan fırlıyor ve zihnimizin yorumları arasında boğulup gidiyoruz, zihin üzerimizde kontrolünü daha da güçlendiriyor. işte jack greenin asansoserde yaşadığı olay zihninin kontrolünü ele geçirmekten başka bir şey değildi, zihin onun üzerinde etkisini yitirdi, o yüzden macha (ray liotta) ona silah çektiği zaman tek bir korkma ifadesi göstermedi ve yanından geçti gitti, bu film sevgili seyirciler aydınlanma dediğimiz süreci en iyi şekilde gözler önüne sermiş filmdir kanımca. kişinin ancak zihninin etkisinden ve egosundan kurtuluğu zaman özgür olabileceğini bir kez daha ögrenmiş olduk.
    --- spoiler ---

    ray liotta'nın bütün odalarında bulunan solaryum olayı bitirdi beni helal olsun diyorum. klasik müzik kullanılmış filmde bol bol çok da iyi olmuş. jason statham gene çok karizmatik, gerçi o aksanla rol yapmasa sadece konuşsa bile yeter. mutlaka bir yerden edinip izleyin derim.8/10
  • guy ritchie'in o alıştığımız güzelim tarzından uzaklaşıp çeşitli mecralara doğru yelken açtığı bir film izledim sanırım. yer yer fight club, yer yer pi, yer yer usual suspects, yer yer oceans eleven, yer yer donnie darko, yer yer mulholland drive, yer yer kill bill, yer yer de snatch/lock stock kırması bir haz aldım. aslında bu hazların hepsi birleşince ortaya "20. yüzyılın son çeyreğinin eksantrik ve kült sineması"* çıkıyor ya, neyse. emin de değilim. ama şunu söyleyebilirim ki başına buyruk kendi halinde takılan bu savruk filmin bütünsel bir havası kesinlikle yok. (ki sanırım guy ritchie özellikle homojen olmasını istememiş filmin) ve anlaşılmaz olmak için özel çaba sarfedildiğini hissettiriyor insana. böyle düşününce damakta bıraktığı tad fena değil gibi, ben keyifle izledim. (özellikle renklerin kullanımı, anlatım teknikleri arasındaki kaymalar, fotoğraf gibi çekilmiş sahneler, ray liotta'nın finalde oyunculuk konuşturması vs.) ama daha iyi anlamak için oturup tekrar tekrar izleyenlere eziyetten zulümden başka bir şey değil bu film. yapmayın etmeyin. hatta konuşmayalım bu filmi birileriyle, guy ritchie'nin oyununa gelmeyelim. o ibnetor da bunu istiyor. istediği şeyi ona vermeyelim.*
  • guy ritchie'nin seyirciyle dalga gecmesidir.

    the greatest trick the devil ever pulled was convincing the world he doesn't exist?*
    vanity is definitely my favorite sin*

    sozlerini almis, gelistirmis, film yapmis, aferin, ama o son sahnedeki yazi cikmayan siyah ekran neydi ulan?

    biliyordun degil mi bizim mal mal bakip bir sonraki sahneyi bekledigimizi...

    terbiyesiz.
  • bekci hursid in eline gectigi vakit tehlike arz eden nesne.
    (bkz: luverver)
    (bkz: hababam sinifi)
    (bkz: divan edebiyati)
  • --- spoiler ---

    kendinizle ilgili, bilmediğiniz bir şey vardır.
    inkar edeceğiniz bir şey.
    varlığını, onunla ilgili bir şey yapmak için çok geç olana kadar sürdürse bile.
    sabahları uyanmanızın tek sebebi budur.
    aşağılık patronunuzdan acı çekmenizin sebebi.
    kan,ter ve göz yaşları.
    tüm bunlar, insanların sizin aslında ne kadar iyi,çekici, cömert, komik ve akıllı olduğunuzu bilmelerini istediğiniz içindir.
    "benden korkun ya da bana saygı duyun. ama lütfen özel olduğumu düşünün."
    bağımlılığımız aynı...
    hepimiz onaylanmış keşleriz.
    sırtımızın sıvazlanmasına bayılırız.
    ve altın saate...
    ya ya ya şa şa şa...
    ödülünü parlatan şu akıllı çocuğa bakın.
    parılda çılgın elmas! (shine on you crazy diamond!)
    çünkü bizler sadece maymunuz, takım elbiseli sıçanlar... diğerlerinin tasvip etmesi için yalvaran.
    bunu bilseydik, böyle yapmazdık.
    birileri bunu bizden saklıyor.
    ve ikinci bir şansınız olsaydı... şöyle sorardınız... neden?

    --- spoiler ---
  • jason statham'ın kenidini aksiyon filmlerinde heba ettiğini gördüğümüz film.
    arkadaş bu kadar yeteneklisin ne işin var 3.sınıf aksiyon filmlerinde.
    oynasana böyle şahane filmerde.

    filmle ilgili olarak şunu söyleyebilirim şahane. tek kelimeyle şahane.
    tek sıkıntı konunun çok fazla bilinmezle gitmesi. ne neydi ? neden öyle yaptı ? neden öyle dedi ? derken sonu geliyor ve olaylar çözülüyor. bu bilinmezlik, merak duygusunu tetiklese de bir anlık dikkat dağılması seyirciyi filmden koparabiliyor. galiba imdb puanının düşük kalmasının nedeni de bu. çünkü buraya yazanların çoğu bile ilk seferinde anlamadık demiş. işlediği konu ve felsefesiyle gerçekten muazzam bir yapım olmuş. çekim tekniklerine dialoglarına hiç girmiyorum bile izleyin görün. imdb puanına aldanmayın.
hesabın var mı? giriş yap