• köy enstitülerine ilk darbeyi vuran sözümona milli eğitim bakanıydı. diğer yandan imam hatiplerin açılmasına ön ayak olmuştur. gericidir.
  • demokrat parti kuruluncaya kadar, cumhuriyet halk partisi içinde yuvalanmış gericilerdendi. köy enstitülerinin sıradan öğretmen okullarına çevrilmesinin başlıca mimarlarındandır.
  • solculuğu sebebiyle 9 ay boyunca mina urgan'ın doçentliğini onaylamayan eski milli eğitim bakanı.

    (bkz: bir dinozorun anıları)
  • 18 ocak 1950 tarihinde iş kanunu'nun bazı maddelerinin değiştirilmesi için görüşmeler yapılırken çalışma bakanı sıfatıyla şunları söylemiştir:

    "...bizim mesuliyetli bulunduğumuz zamanlar içinde sınıflar mücadelesi olmayacaktır. sınıflar nefretle, kinle grev ile birbirinin karşısına geçmeyeceklerdir. bu devlet buna meydan vermeyecektir. bu sebeple mücadele silahlarına da lüzum olmayacaktır."

    ayrıca (bkz: grev isteyen işçinin türklüğünden şüphe ederim)
  • "faşist, grev hakkına, sosyal gelişmelere karşı olan bir zat"

    cahit talas kendisini bu şekilde tanımlamaktadır (bkz: "cahit talas ile söyleşi-yaşam öyküsü, cahit talas'a armağan, mülkiyeliler birliği yayını, ankara,1990, s. 10).
  • köy enstitülerinin açılışının 76. yılı vesîlesiyle kendisini lânetle anıyorum.
  • 1953 yılında trafik kazasında ölen eski bakan.

    "gerçekten inanmış bir müslüman olarak, annem kimseleri lânetlemezdi. ama birini lânetleyince de, bunu çok ciddiye alır, o adamın akıbetinden kendini sorumlu tutardı: bir sabah, baktım ki, şefika elinde bir gazete, donup kalmış. 'anne ne oldu? kötü bir haber mi var?' diye sordum. hiç yanıt vermeden, gazeteyi bıraktı, gitti odasına kapandı. gazeteyi aldım, ölüm ilânlarını gözden geçirdim. tanıdığımız hiç kimsenin adı yoktu. sonra bir haber dikkatimi çekti: eskiden milli eğitim bakanı olan, faşistliği ile ünlü berbat bir zat, bir trafik kazasında ölmüştü. bu ölüme fazlasıyla üzülmeden, anneme haber vermeye gittim, şefika, suratı beş karış asık beni tersledi, odasından kovdu. bunun nedenini bir süre sonra anladım: trafik kazasına uğrayan zat, benim doçentliğimi onaylamayan, 'ölsem de o karının tayinine imza atmam' diyen bakandı. bunu duyan annem de 'öl öyleyse!' demiş içinden. adam ölünce, annem âhının tuttuğunu sanıp, vicdan azabına kapılmıştı. onu vicdan azabından kurtarmak için çok uğraştım. o zatın nice üniversite öğretim üyesine, nice öğretmene kıydığı için, yalnız şefika'nın değil, birçok başka ananın ve eşin kolektif lânetine uğradığını anlatmaya çalıştım. ama annem, 'gene de lânetlememeliydim onu' deyip duruyordu."

    (bkz: bir dinozorun anıları)
  • ismet inönü'nün, öldüğünde uğruna gözyaşı döktüğü, türkiye'nin aydınlanma sürecinde saplanan en sivri balta.

    köy enstitülerinin önce yozlaştırılıp sonra kapatılma sürecine girmesinin baş mimarı, azılı bir mustafa kemal düşmanıdır.

    adı sivas'ta bir caddede resmi olarak, egemen düşüncede ise varlığından habersiz fakat onun izinde giden zevat tarafından gayrı resmi şekilde yaşamaktadır.
  • sivaslı olduğuna ve sivasta sevilmesine zerre şaşırmadığım şahıs.

    mesela edirnede bakan ilhami ertem sevilmez, utanılır.
  • niyazi berkes anılarını derlediği unutulan yıllar kitabında bu şerefsize de değinir;

    "...sirer'i bir daha görmemiştim. yalnız onun hakkında o ipekböceği görünümüne hiç yakışmayan şeyler işitiyordum. almanya'da nazi döneminde öğrenci müfettişiymiş ve ateşli bir nazi hayranı olmuş. kurduğu haber alma örgütü ile kimi öğrenciler hakkında dosyalar hazırlar, bakanlığa rapor verir, onları geri çağırtırmış. ben bu "muş, muş"ları duyar ve şaşarken o zaman berlin'de bulunan bir arkadaşımdan (şimdi emekli felsefe profesörüdür) müfettiş beyin başka acaipliklerini de öğrenmiştim. örneğin, berlin gibi bir kentte köpek ve otomobil korkusundan sokağa çıkmaya korkarmış. eşi: "berlin gibi bir yerdeyiz, bir konsere, bir operaya gidelim" dermiş. köpek ısıracağından, köşelerde otomobil çarpacağından korkarmış. "

    o kadar araba kazasından korkarken ölümünün bu şekilde olması da ilginç.
hesabın var mı? giriş yap