• mahkûm– etmeyin reis bey, siz ağlayamazsınız!ağlayabilseydiniz, anlayabilirdiniz!
    reis bey– siz de benim hakkımda hüküm veriyorsunuz.
    mahkûm– bir kere de ben vereyim reis bey; hem de sehpadan tepeden en yüksek kürsüden hüküm vereyim... siz merhametten acıma duygusundan yalnız kötülük doğacağına inanmışsınız. yerinde haklısınız. fakat ondan ne büyük iyilik doğacağını unuttuğunuz için, en büyük hakkı kaybediyorsunuz. rahmet kaldırılmış sizin kalbinizden... buz çölünden yol alıyorsunuz!

    reis bey– (dadıya)geldiğine iyi ettin! bende seni arıyordum!
    dadi– ne yapacaktın?
    reis bey– beni affetmeni isteyecektim.
    dadi– eğer seni affedersem yer yüzünde, suçu bağışlanmadık insan kalmaz!
    reis bey– yeryüzünde suçu bağışlanmadık insan kalmaması için beni affet!
    dadi– gözlerime kulaklarıma inanamıyorum! sen o reis misin?

    kumar oynayan ve her türlü pis ise bulasmıs kardeslere reis bey ayar verirken;
    reis bey– nasıl öldürürsünüz?.. göz! renk renk dünyaları, en yakın zerreyi, en uzak yıldızı gören göz... ona nasıl toprak doldurursunuz? kalp dediğimiz, bütün gücümüzü veren esrarlı tulumbayı nasıl kırar, parçalarsınız? bunları yapmayı bırak bir tarafa; bunları yapmak imkanı var ya; işte yalnız imkanı var diye nasıl dövünmez, yırtınmaz, tepinmezsiniz?.. gelin çocuklar, kumar masasına dizilip hep beraber ağlayalım!.. sebep mi istiyorsunuz? çok!.. gündüzün bitişinde gece, düzlüğün berisinde ayrılık, ekmeğin ucunda açlık var diye katıla katıla ağlayalım!.. çocuklar; dünya bir gözyaşı evinden başka ne olabilir? ağlayanlardan olmak dururken, üstelik ağlatanlardan olmak reva mı?

    ağlamamak elde değil
    http://www.youtube.com/…vjizvyzq-ui&feature=related
  • (...)

    ben diyorum ki, her fert baş ucuna "suçlu benim, herkes suçsuz!" levhasını asmalıdır. ben diyorum ki, yegane kurtuluşumuz herkesin herkesi affetmesindedir. daha ötesi kanunların sorumluluğuna girer. ama görüyorum ki anlatamıyorum. hissediyorum ama anlatamıyorum.

    çocuk, "ağlayabilseydiniz anlayabilirdiniz." dedi. ağladıkça anlıyorum, ağladıkça anlıyorum. artık bütün mantık hesaplarımı kaybettim. hem de öylesine kaybettim ki amerika'da bir cinayet işlense de dünya çapında bir ses sorsa katil kim; benim diye haykırabilirim.

    soğuk kış geceleri, köprü altında yatan çıplakların vebali benim boynumda, gömleğimin yakasında. isterse çağrıma adli tıp baksın, fakat bir hastaneye girsem de kan kanseri çeken hastalar görsem, acaba onları bu hale ben mi getirdim diye düşünüyorum. ben ne yaptım? uykuda, baygınlıkta, annemin karnında, babamın kanında hangi cinayeti işledim? hangi mukaddesi kirlettim ki kendimi gelmiş gelecek bütün fenalıkların tek sorumlusu biliyorum?

    dışımda ne arıyorlar? içime doğru suçluyum ben. bir de kalkmış, belki, kendimden birine, ondan öbürüne geçer, bir merhamet yangını çıkar, bütün ülkeyi sarar diye, tımarhanelik bir hayalin peşine düşmüş gidiyorum.

    (...)

    *
  • özellikle, her şeyin reklam filmlerinde olduğu gibi hızla aktığı bir çağda insanın taşlaşmaya meyilli kalbini sadece "herkes herkesi affetsin" sözüyle bile eritmeye meylettirdiğini düşündüren, adalete toplumcu ve bireysel özgürlükler tarafından önce gayet katı sonra da rahm'ı andıran merhamet'in gözlüğüyle bir bakış denemesi.

    toplumun huzuru için bireyi feda edebilen katı adalet yorumu karşısında yine toplumun huzuru için bireyi topluma kazandıran görüşlerin bir ağır ceza mahkemesi reisinin özelinde destanını veren bir eser. bütün ideolojik-politik düşüncelerden sıyrılmaya çalışarak okuma yapılması elzem olan, modern zamanlarda en çok muhtaç olduğumuz merhamet ve şefkati ifrata vardıracak şekliyle karşımıza çıkaran bir tiyatro eseri, reis bey.

    "buz çölü"nde yol alırken çölün soğuğu, zemherinin şiddetiyle donan, taşlaşan, ergimez bir katılık haline dönüşen kalplerimizi yumuşatacak, göz pınarlarımızı harekete geçirerek omuzbaşlarımızdan kalbimize süzülen manevi gözyaşlarıyla o buzulları eritebilecek; hiç olmazsa o buzullar içinde bir kardelene fışkırma kararlılığı ve kudreti verecek bir cevheri harekete geçirecek sözleri içeren bir film aynı zamanda.

    otel odalarında bir ömür geçirmiş, katı prensipleriyle dikkat çeken, "gözyaşı suçun rengini soldurmaz" diyebilecek, merhameti de "ağızların iğrenç sakızı" olarak tanımlayacak kadar taş kalpli bir ağır ceza hakiminin, kalemini kırdığı gencin asılmasından sonra, genç adamın suçsuzluğunun ispatı ile düştüğü vicdan azabıyla, bir gözyaşı çetesi kuracak kadar merhameti ifrat derecesine vardırmasının necip fazıl kaleminden çıkan destanı.

    ...

    dadı: eğer ben seni affedersem yeryüzünde suçu bağışlanmadık insan kalmaz.
    reis bey: yeryüzünde suçu bağışlanmadık insan kalmaması için beni affet.

    ağlayabilseydiniz anlayabilirdiniz...

    affı anlayınca kendinizden başka her insanı mazur göreceksiniz. herkesi bu hale birbiri getirdi, herkes herkesi affetsin. başka ne çaremiz olabilir ki?

    gelin çocuklar, kumar masasına dizilip hep beraber ağlayalım... mazlumun kendinde kıyılana, zalimin de kendinde kıydığına ağlayalım... zalime daha çok ağlayalım çocuklar! zalimde beni ve kendinizi görün. ağlayanlardan olmak varken, ağlatanlardan olmak reva mı?

    gelin, bir çete kuralım sizinle; bir gözyaşı çetesi... ve insanlığa gözyaşını öğretinceye kadar onları delik deşik edelim! bu bıçaklarla değil, ıslak kirpiklerimizle!

    insanlığa yeni kurtuluş yolu... katili tezgahtar, hırsızı kasadar, dolandırıcıyı tahsildar yapalım. bakalım saklı parayı çarpan yankesici açıkça eline teslim edilene ne yapar? korunanı vuran katil, bakalım bağrını açanlara ne yapar?

    sen kaplanı yetiştir besle, sonra pençe atıyor diye kement at, ipe çek! yazıktır kaplana!

    boş toprakta define aranırcasına suçlu aranmaz!

    ben ne yaptım? uykuda, baygınlıkta, annemin karnında, babamın kanında hangi cinayeti işledim, hangi mukaddesi kirlettim ki; kendimi gelmiş-gelecek bütün fenalıkların tek sorumlusu biliyorum? dışımda ne arıyorlar? içime doğru suçluyum ben... bir de kalkmış belki kendimden birine, ondan öbürüne geçer, bir merhamet yangını çıkar, bütün ülkeyi sarar diye tımarhanelik bir hayalin peşine düşmüş gidiyorum...

    merhamet... âlem bu temel üzerinde! eğer toprağa, tohuma, hatta kire, lekeye merhamet olmasaydı, su olur muydu?

    sökün sahte su borularını, ev ev merhamet şebekesi kurun!

    ...

    filmden alınan notlara bir kez daha bakıldığında denilebilir ki, necip fazıl'ın "bir adam yaratmak" bir kenara konursa magnum opus'u olarak nitelendirilebilir eseri.
    merhametin "tanım"ını yapmak isteyenler için.
  • idam ettirdiği gencin suçsuz olduğunu anlayınca bütün felsefelerinden ve tezlerinden vazgeçen ve hatta u dönüşü yapan reis beyin hikayesini anlatan tiyatro eseri, film.
    reis bey toplumdaki düzenin merhametten yoksun sert kanunlarla sağlanacağını düşünür. masum olduğuna inandığı cebinden esrar çıkan bir mahkumu bile en ağır şekilde cezalandırır. kararınıda"bir kötülüğün bürünmesi ihtimali olan masumluk maskesini kullanılmaz hale getirmek için bin masum feda edilmelidir" tezine dayandırır.
    astırdığı gencin masum olduğunu öğrendikten sonra reis bey vicdan azabı çeker ve gencin ruhu yakasını bırakmaz. reis bey herşeyi bırakır merhamet duygusunu yaymaya çalışır. merhamet ağızların iğrenç sakızı iken hava gibi su gibi muhtaç olduğumuz iksir olur.

    mahkum idam sehbasındadır.

    mahkum- reis beyefendi!
    (reis bey cevap vermez)
    mahkum- şu anda benim vaziyetimde bulunan bir adamın, ayrıca ceza görebileceği bir suç varmıdır?
    reis bey- yapamazsınız kanun ellerinizi bağlamıştır.
    mahkum- ya sözle, dille yaparsam?
    reis bey- hiç bir değeri olmaz.
    mahkum- olsun olmasın cezalandırılabilir miyim?
    reis bey- hayır!
    mahkum- yani serbestim, dilimi hiç bir kaygı düğümleyemez öyle mi?
    reis bey- evet!
    mahkum- öyleyse kullanmayacağım bu serbestliği. size layık olduğunuz şeyi söylemiyeceğim.
    reis bey- dilediğinizi söyleyin.
    mahkum- söylemiyeceğim! beni yükselttiğiniz yerden aşağıya düşmeyeceğim. yerimde kalmak istiyorum, yanınıza gelmek istemiyorum.
    hapishane müdürü- (öfkeyle bir adım atar) sus terbiyesiz! (idam gömleğini gösterir) sırtına geçirdiğin zırha sığınıp reis beye hakaret etmeğe mi kalkıyorsun?
    mahkum- idam gömleği mi zırh? size böyle bir sığnak temenni etmem.
  • başrol oyuncusunu, reis bey'ini ebediyete uğurlamış filmdir. ağladık, anladık.
  • bir sahnesinde gardiyanın "ya arkadaş bildiğim kadarıyla insan yalan söyler ama yalan sayıklamaz" cümlesiyle beni benden alan film.
  • "bu filmi veletken seyretmiş haluk kurdoğlu'nun sesine hayran olmuş ve bol miktarda ağlamış idik" desek de hata etmemiş oluruz..
  • filmi; kitabın içeriğini anlatmakta son derece basarılı olmus bir necip fazıl başyapıtıdır. haluk kurdoğlu'ndan başka kimse o katı hakim rolünü kotaramazdı sanırım. yukarıda da belirtilen ağlayabilseydiniz anlayabilirdiniz cümlesine ek olarak "evlere merhamet boruları döşeyin" ifadesi çarpıcıdır. mutlaka okunması olmadı izlenmesi gereken bir eser.
  • az önce bilmem kaçıncı kez izlediğim film. anlamama ramak kaldı sanırım.
  • necip fazıl kısakürek'in bir başka eseri olan bir adam yaratmak gibi mesaj bombardımanına sahip, şaheser niteliğinde eser.

    --- spoiler ---

    gelemiyorum dadı, gözyaşlarım kurur diye korkuyorum

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap