• büyük iskender'in emrindeki makedonyalı komutanlardan biridir ptolemaios. iskender'in ölümünden sonra imparatorluk bölüşülürken payına mısır ve yöresi düşer. ilk ptolemaios'ın lakabı soter, yani kurtarıcıdır. aynı isimli 15 kral mısır'da hüküm sürer. hatta, ptolemaios evergetes anadolu'ya girer ve urfa civarını fetheder. ptolemaiosları ve lakaplarını hatırlayacak olursak:
    ptolemaios i : soter (kurtarıcı)
    ptolemaios ii: philadelphos (kardeşini seven)
    ptolemaios iii: evergetes (iyilik eden)
    ptolemaios iv: philopator (babasını seven)
    ptolemaios v: epiphanes (ünlü)
    ptolemaios vi: philometor (annesini seven)
    ptolemaios vii: neos philopator ( yeni babasını seven)
    ptolemaios viii: evergetes ii ( iyilik eden)
    ptolemaios ix : lathyros (nohut)
    ptolemaios x: aleksandros
    ptolemaios xi: aleksandros ii
    ptolemaios xii: auletes (flüt çalan)
    ptolemaios xiii: theos philopator (babasını seven tanrı)
    ptolemaios xiv: theos philopator ii
    ptolemaios xv: kaisar (julius caesar'ın vii. kleopatra'dan olan oğlu olması yüzünden)
  • büyük iskenderin ölümünden sonra diadochi denilen dönem icinde misirda hüküm sürmü$ bütün makedonyali krallara verilen ad. caesar ya da midas gibi bir kullanimi vardir yani.
  • ptolemaios hanedanlığı ve kleopatra

    büyük iskender mö 331'de mısır'ı perslerden aldığında, aynı yıl iskenderiye'yi kurmuştur. her ne kadar bu şehir büyük fatihin adını taşıyan pek çok yerleşkeden yalnızca biri olsa da zaman içerisinde diğerlerini gölgede bırakacaktır. iskender'in ölümüyle birlikte devasa imparatorluğu kendi krallıklarını kurmak isteyen generalleri tarafından parçalanmış ve aralarında en başarılarından biri olan lagos oğlu ptolemaios; 1. ptolemaios soter yani "kurtarıcı" adını alarak, başkenti iskenderiye olmak üzere mısır'da bağımsızlığını ilan etmiştir. bu hırslı adamın faaliyetleri yalnızca yukarıda bahsini geçirdiklerimiz ile de sınırlı kalmamış, iskender'in cenaze konvoyunun önünü keserek büyük fatihin iskenderiye'de defnedilmesini de sağlamıştır. bilahare ptolemaios'un kurduğu hanedanlık yalnızca mısır ile sınırlı kalmayacak ve cyrenaica, filistin, kıbrıs ile anadolu'nun muhtelif bölümlerini de kapsayan bir imparatorluğu 300 yıl boyunca yönetecektir. ancak ptolemaios hanedanlığının hakimiyet alanı, isyanlar ve antigonos hanedanı tarafından idare edilen makedonya krallığı ile seleukos imparatorluğu gibi iskender'in diğer ardıllarının yükselişe geçmesiyle beraber bilhassa uzak bölgelerdeki topraklarda olmak üzere azalmıştır. nitekim üç rakip devlet arasındaki güç dengesi mütemadiyen değişmiş fakat mö 48'e gelindiğinde bu muvazene, rakiplerinin ortadan kalkmasıyla birlikte ptolemaioslar lehine bozulmuştur. makedonya, mö 146'da başlayan sürecin sonucunda bir roma eyaleti haline gelmiş; seleukosların mö 64 yılında başlayan taht mücadelesinin akabinde ise pompeius, suriye'yi roma hükmü altına almıştır. ptolemaios hanedanlığı ise hasımlarına nazaran daha farklı bir dış politika izlemiş ve roma'nın gücü daha bölgeye nüfuz etmeden evvel cumhuriyet ile ittifak içerisinde olmuştur. ancak ptolemaioslar hayatta kalsa da roma'nın genişlemesinden fazla bir yarar sağlanamamış ve hatta bu durum mö 2. yüzyılda başlayan gerilemelerinin ana nedenlerinden birini teşkil etmiştir. inhitatlarının bir diğer sebebi ise hanedanlık içerisinde sonu gelmeyen taht kavgaları olmuştur. kız kardeşiyle evlenen 2. ptolemaios, aile içerisindeki evliliklere dayanan ve hanedanın sonuna kadar sürecek bir gelenek başlatmış; bu sayede diğer aristokrat ailelerin taht üzerinde hak iddia etmelerinin önüne geçmek istemiştir. fakat bu husus aynı zamanda halefiyet sırasıyla alakalı son derece şiddetli tartışmaların da hasıl olmasına sebebiyet vermiş ve kraliyet ailesinin farklı bireyleri çevresinde gruplaşan zümreler, güç kazanma arzusuyla hizipleşme ile istikrarsızlığa neden olmuştur. velhasıl sıklıkla baş gösteren iç savaşlar esnasında arabuluculuk görevi üstlenen roma'nın bir tarafı resmi olarak tanıması, o kişinin hükmüne meşruiyet kazandırmış ancak aynı zamanda krallığın git gide bağımsızlığından yoksun kalmasına da yol açmıştır.

    mısır, son derece zengin bir ülkedir ve iskenderiye'nin antik dünyanın en büyük limanlarından biri olması hasebiyle bu verimlilik kısmen ticaretten kaynaklanıyor olsa da ahvalin bu şekilde hasıl olmasındaki başlıca etken tarımdır. nil nehri'nin her sene yaşadığı taşkınların ardından suların çekilmesiyle birlikte çiftçiler nemli ve verimli toprağa ekim yapmaktadırlar. su baskının boyutları seneden seneye değişmekte; eski ahit'in yaratılış kitabı'nda ifade ettiği gibi kimi zaman bolluk, kimi zaman ise kıtlık yaşanmaktadır. nihayetinde nil vadisinin eşsiz bereketi yüzyıllar önce kadim mısır uygarlığının gelişmesini ve inşa ettiği muazzam anıtları mümkün kılmıştır. hülasa ptolemaiosların gücü mısır'a bağlıdır ve çoğu kendilerinden önce de var olan gelişkin bürokrasi sistemi, bu verimden optimum şekilde faydalanmalarını sağlamaktadır. yine, tapınaklar, sistemin önemli bir parçasını oluşturmaktadır ve bunların ekseriyeti helenleşmeye maruz kalmadan kadim mısır din ve inanışlarını devam ettirmektedirler. geniş arazilere sahip olmalarının yanı sıra önemli üretim ve ticaret merkezleri durumundaki tapınakların imtiyazlı statüleri vardır ve çoğu vergiden muaf tutulmaktadır. binaenaleyh mö 1. asırda pek çok hırslı romalı için mısır, büyük bir servete kavuşma olanağı sunmaktadır.

    yazımızın bir diğer konu başlığı olan mısır kraliçelerinin tartışmasız en meşhurlarından biri olan kleopatra'nın yaşamı ise bambaşka bir hikayedir. kleopatra'nın babası olan 12. ptolemaios, 9. ptolemaios'un gayri meşru oğludur. 9. ptolemaios, annesi tarafından ortak hükümdar ve "koca" ilan edilerek mö 116'da tahta çıkarılmış, bilahare obez kardeşi 10. ptolemaios lehine iktidardan "feragat" etmiştir. nihayetinde ise geri dönüp hem annesini hem de kardeşini zorla tahttan indiren 9. ptolemaios, mö 81'deki ölümüne dek hüküm sürmüştür. kendisinin halefi olan yeğeni 11. ptolemaios, aynı seleflerinde olduğu gibi "koca ve ortak hükümdar" sıfatıyla üvey annesiyle birlikte idareyi ele almış; daha sonra ise bir suikast sonucunda hayatını kaybetmiştir. ardılı 12. ptolemaios, sulla tarafından mısır kralı olarak tanınmış ve kendisine yeni dionysos ismini takmıştır. ancak kleopatra'nın babası halk arasında biraz da alayla auletes yani flütçü olarak bilinmektedir.

    mö 65 yılında crassus, censorluğu esnasında 10. ptolemaios'un ülkesini cumhuriyet'e miras bıraktığı vasiyetine dayanarak mısır'ı roma topraklarına katmaya çalışmış ancak başarılı olamamıştır. ancak romalıların, mısır'ın sahip olduğu zenginliği ele geçirme arzusunun sonu yok gibi gözükmektedir. nitekim mö 59'a gelindiğinde konsül olarak görev yapan caesar, roma halkının "dostu ve müttefiki" şeklinde tanınması karşılığında 12. ptolemaios tarafından söz verilen 6.000 talentlik muazzam ölçekteki rüşveti pompeius ile paylaşmış ve bu durum şüphesiz caesar'ın mısır'a kaçmasına neden olan mö 58 yılındaki ayaklanmanın nedenlerinden birini teşkil etmiştir. tahtı ele geçirmek için ihtiyaç duyduğu desteği sağlamak adına roma'yı ziyaret eden ptolemaios'un bu esnada 11 yaşındaki kızı kleoptra'yı da yanına almış olması muhtemeldir. pek çok kişi, bahsini geçirdiğimiz üzere, mısır'a sefer çıkmak için "yanıp tutuştuğundan" ve minettar bir kralın göstereceği lütüfların cazibesine kapıldığından söz konusu durum şiddetli tartışmaları da beraberinde getirmiştir. ptolemaios'u yeniden tahta çıkarma görevi mö 57 senesinin konsülü olan publius lentulus spinther'e (corfinium'da caesar'a teslim olan kişidir) verilmiş ama rakiplerinin (senato) bunu "yanında bir ordu olmadan" yapması gerektiğine kanaat getirmesiyle birlikte mezkur plan hayata geçirilememiştir. nihayetinde auletes'in tahta çıkabilmesi için kendisi sürgüne gönderildikten sonra vekaleten yerine geçen kızı 4. berenike'yi öldürmesi gerekmiş ancak bu saltanatı da uzun ömürlü olmamış ve mö 51'de hayatını kaybetmiştir.

    auletes'in yani 12. ptolemaios'un ölümünün akabinde taht, üçüncü kızı olan meşhur 7. kleopatra ile büyük oğlu 13. ptolemaios'a kalmıştır. vasiyetinin bir kısmını roma'ya emanet etmesi ise cumhuriyet'in gücünü tanıdığının bir işaretidir. abla ve kardeş, geleneğe uygun olarak evlenir. genç yaşına rağmen güçlü bir karaktere sahip olan kleopatra, saltanatının ilk yıllarında çıkardığı fermanlarda kardeşinin isminden dahi bahsetmeyecektir. çocuk yaştaki kral ise henüz ablasının karşısına çıkamamakta ancak hadım pothnius ile ordunun kumandanı akhillas'ın başını çektiği hizip tarafından mücadele için hazırlanmaktadır. ahvalin bu şekilde hasıl olması ise halk arasında yavaş yavaş huzursuzluğun baş göstermesine de sebebiyet vermiştir.

    mö 49'da pompeius, oğlu gnaeus'u mısır'a göndererek makedonya'da toplanan ordusu için destek talep etmiştir. kleopatra bu isteği geri çevirmez ve zamanında gabinius tarafından geride bırakılmış bir bölük askerin yanı sıra elli gemilik bir yardımda bulunur. imparatorluğun gücü ve babasının pompeius'a olan borcu göz önüne alındığında romalıların taleplerini yerine getirmek son derece mantıklıdır ancak bu tutum bilhassa halk nezdinde hoş karşılanmaz. ordunun ekseriyetini kontrolleri altında tutan naipler, vaziyetten vazife çıkarmaya karar verirler ve bunun sonucunda iskenderiye halkının da desteğiyle kleopatra başkentten sürülür. arabistan ve filistin'e sığınan kraliçe, mö 48'in yazında ordusuyla birlikte tahtı ele geçirmek üzere geri döner. kaderin bir cilvesiyle tam bu esnada önce pharsalus muharebesi'nin mağlubu kaçak pompeius, daha sonra ise onun peşindeki muzaffer caesar mısır'a ayak basar. bu nihai varış noktasında büyük pompeius başından olacak iken, gaius ise kendisini hiç beklemediği bir savaşın taraflarından biri olarak bulacaktır ... (bkz: iskenderiye savaşı)

    kleopatra ismi, antik dünyanın günümüze ulaşanlar arasında en fazla tanınanlardan biridir ancak buna rağmen onun gençlik yılları veyahut caesar ile olan ilişkisine dair pek fazla bilgiye sahip değiliz. hayatının daha sonraki dönemleri ve marcus antonius ile ilişkisi hakkında daha çok şey biliyoruz lakin elimizdeki kaynakların kleopatra'nın ölümünden çok sonra yazıldığını ve aşıklar ile savaşa giren augustus'un propagandasından mütevellit çarpıtıldığını göz ardı etmemeliyiz. velhasıl dönemi incelerken kleopatra'nın popüler kültürdeki imajından azade bir şekilde kesin bildiğimiz konular üzerinden yorum yapmak daha doğru olacaktır.
    caesar mö 48 yılında mısır'a vardığında kleopatra, neredeyse 21 yaşındadır ve 4 seneden beri kraliçelik görevini ifa etmektedir. son derece zeki olmasının yanında üstün bir hellen tedrisatından da geçmiş olan kleopatra, geç tarihli kaynaklara göre kozmetik ve kuaförlükten bilim ve felsefeye kadar uzanan birçok farklı konuda kitaplar yazmıştır. aynı şekilde, seçkin bir dilbilimci de olan kraliçe, komşu ülkelerin lideriyle konuşurken çevirmene ihtiyaç duymamaktadır. kleopatra bir outsider olmasına rağmen mısır'ın geleneksel inanışlarını desteklemiş ve bununla beraber dini ritüellerin detayları ile son derece yakından ilgilenmiştir. yaşamının ilerleyen dönemlerinde, kendisini bir yunan tanrısına benzeten babasının aksine bir mısır tanrıçası seçmiş ve yeni isis lakabını almıştır. plutarkhos'a göre ptolemaios hanedanlığı'nın mısır dilini konuşabilen ilk üyesi olan kraliçe, aynı zamanda son derece acımasız da bir hüviyete sahiptir.

    kleopatra'ya yönelik en sık sorulan sorulardan biri de gerçekte neye benzediğine dairdir. bastırdığı sikkelere bakacak olursak sert bir görünüşe sahiptir ancak elbette bunun nedeni betimlerin onu güzel gösteren bir portre sunma değil, kudret ve otoritesini yansıtma amacı taşımasıdır. muhtelif sikkelerde korozyon nedeniyle uzun, kavisli burnu ve sivri çenesi daha belirgin bir hal almış olsa da aşkelon'da basılan diğerleri daha genç ve yumuşak hatlı bir kadını tasvir etmektedir. madeni paralar ve büstler, kraliçeyi istinasız bir biçimde arkadan toplanmış saçlarıyla (akademik dünyada geleneksel olarak bu saç tarzına kavun şekli denir) ve helenistik hükümdarlara özgü diadem ile (bir çeşit taç) lanse ederler.

    önünde sonunda kleopatra'nın son derece çekici bir kadın olduğunu ve hangi devirde yaşarsa yaşasın böyle kabul edileceğini söylememiz gerekir. güzel olmasının yanı sıra zeki, çok yönlü, latif, canlı ve son derece cazibelidir. buna bir kraliçe olmanın ona verdiği alımı ve politik önemi de kattığımızda çağının en kudretli romalılardan ikisini etkilemesinde şaşırılacak bir taraf yoktur. ne saç, ne de ten rengi bilinmektedir. kimilerine göre siyahi olduğu iddia edilse de bu kanıyı destekleyecek bilimsel bir veri bulunmamaktadır. ptolemaioslar, makedonyalı bir hanedandır fakat ailede hem yunan hem de pers kanı bulunmaktadır (evlilikler hasebiyle). kraliçenin annesinin kimliği konusu da tartışmalıdır. eğer babası iddia edildiği gibi öz kardeşi ile evlendiyse mezkur denkleme babaanneyi de katmamız gerekecektir. zira babaannesinin bir cariye olduğu yönündeki yaygın savda gerçeklik payı var ise; bu onun makedonyalı olmadığı, mısır'dan veya daha uzaklardan geldiği anlamını taşımaktadır. ancak daha önce de ifade ettiğimiz gibi elimizdeki verilerden yola çıkarak kesin bir yargıya varmak mümkün değildir. mevzubahis muğlak durum da kaçınılmaz bir şekilde muhtelif kleopatra profillerinin hasıl olmasına sebebiyet vermiştir.

    konuya dair daha fazla bilgi edinmek isteyenlere adrian goldsworthy'den caesar, plutarkhos'tan marcus antonius ve emil ludwig'ten kleopatra adlı eserleri tavsiye ediyorum.
  • isa peygamberin çarmıha gerildiği yer.
    edit: golgota diye de biliniyormuş.
  • iskenderiyeye hükmetmiş bir hanedandır. aynı zamanda nitelikli dolandırıcılık gibi sabıkaları olan mensubları da vardır bu hanedanın.
    şöyle ki:
    3. ptolemaios euergetes akdenizdeki bütün hükümdarların ellerindeki kitapları kopyalamak için ödünç istemiş; iskenderiyeye ulaşan euripides, aiskhylos ve sophocles'in özgün yapıtlarına el konularak kopyaları geri gönderilmiştir. işte size iskenderiye kütüphanesinin karanlık geçmişi.
    (bkz: yaşanmış dolandırıcılık hikayeleri)
  • 85-165 yılları arasında yaşadığı tahmin edilen iskenderiyeli yunan matematikçi, coğrafyacı.
    kimse söylememiş, kendisine geographus maximus denir. türkçe'de adı batlamyus olarak bilinir.
  • islam dunyasindaki adi batlamyus olan biliminsani claudius ptolemy'nin dışında bi de buyuk iskenderin generali olan ptolemy vardır. karıstırmak pek mumkun olmaz genelde benim gordugum kadarıyla bi kitapta ikisi birden geciyosa bilgin olanin yanina parantez icinde the astronomer one diye not dusuyolar. tersi de mumkundur tabi..
  • firavun ailesinde kraliçe, kralın eşi olurken, ptolemaios hanedanında kral, kraliçe olarak genellikle kız kardeşini atardı.
  • milattan sonra ikinci yüzyılda mısır'da yaşamış astronom, gökbilimci ve matematikçi . içinde dünya merkezli evren modeli olan ptolemaios sisteminden bahsettiği, antik yunan gökbilim ve evrenbilim geleneğini taşıyan syntaxis mathematica'yı yazmıştır.
hesabın var mı? giriş yap