• bazı pink floyd parçaları; floydian hastalığına düşmüş kişilerin dışında pek az bilinir ve bir floydian için the division bell albümünün kıymetinin ölçülmesi zordur. hatta; en kötüsü bir floydian’e sorulacak “pink floyd müzik grubu mu?” sorusudur. işte tam da orada, özlem duyulan 70’li yılların esrik, kavruk düşlerinin, the wall albümünün güzide parçası one of my turns’ün 00:35’inci saniyesinde tuzla buz olan cam parçalarına dönüştüğü andır. pink floyd nasıl anlatılabilir ki abiler? “bir düşünün abiler” hangisinden bahsetsem ki, high hopes ile başlar çanlar çalmaya ve coming back to life’a kadar gelir süreç. işte poles apart dahi böyledir, anlatılması güçtür, yazma olur kalem. bu parçanın en güzel kısmı bencileyin:

    “the rain fell slow, down on all the roofs of uncertainty
    i thought of you and the years and all the sadness fell away from me”

    dizeleridir. david gilmour, işte yukarıdaki dizelerde aynen high hopes’ın en vurucu yeri olan the grass was greener dizelerini söylediği ses tonunun vuruculuğunu koyar ortaya.

    “the rain fell slow, down on all the roofs of uncertainty”
    “yağmur ağırdan düşüyor belirsizlik çatılarının üstüne”

    “i thought of you and the years and all the sadness fell away from me”
    “seni düşündüm ve bütün yıllar, bütün hüzün aktı üzerimden”

    alléluia, allahuekber, hallelujah ! *
  • the division bell albumunun üçüncü parçası olmasına rağmen öncesindeki parça olan what do you want from me ile değil de ilk parça olan cluster one ile bir bütünlük içerindedir. albumun daha baslarında bizi muhteşem vedaya * hazırlarmışcasına tutamaz arada kendini. çan seslerini işitiriz uzaklardan. gilmour daha zamanı var dermişcesine yatıştırır coşmaya çalışan gitarını. ardından da sizi o "son" düşüncelerinden alıp koparır, sonsuzluğa ucurur `:marooned
  • iyileştirebilen, yaraları sarabilen ayrı kutupların şarkısıdır, yollara,yıllara rağmen. ortasından atlı karınca geçer, division bell eşliğinde. pink floyd'la aynı yüzyılı paylaşmayı sevdiren şeylerden biri.

    "the rain fell slow, down on all the roofs of uncertainty
    i thought of you and the years and all the sadness fell away from me
    and did you know...

    i never thought that you'd lose that light in your eyes"
  • sonsuza kadar çalsa sonsuza kadar dinleyeceğim yegane pf şarkılarından biridir.
  • sözleri syd barrett ve roger waters kokan muhteşem şarkı.
  • huzunlu bir bilge edasiyla soyletir sarkiyi, division bell'de belki bir kac damla duser, sonra aynaya kosulur gozlere bakilir isik orda mi diye? fark edilir ki, iki insan vardir icinde, bir bilge bir de sen.. ama ortada aglayan kim? onu bilmiyorum..
  • fazla öne çıkmamış bir pink floyd parçası olmakla bereber sonundaki solonun ve arka plandaki efektlerin inanılmaz birbirine uyuştuğunu farkettiğim,david gilmour'un gitarı ağlatırken bizi de geçmişimizdeki güzel anılarımıza götürdüğü şarkıdır.
  • what do you want from me biter, poles apart başlar. 2:55'e kadar süren gilmour'un bilge serzenişlerinden sonra bir anda kesintiye uğrayan bu şarkının 4. dakikasına dek süren tuhaf bir ara öykü vardır- çan sesleri, siren sesleri, motor sesleri, ağlayan çocuk sesi birbirine karışır (atom heart mother esintileri) insanı yerden yere vurur da gilmour acımasızca " i never thought that you'd lose that light in your eyes" dediğinde ancak kendine gelirsin. güzelim gilmour solosunun sonlarına doğru kuş cıyaklamaları, dalga sesleri bizi marooned'a götürür. işin dilemması da burada yatıyor. çünkü bu huzurlu yolculuktan sonra bir başyapıt olan a great day for freedom gelecek ve seni bir falezin tepesine çıkarıp hüznün kıyılarını izletecek.

    the division bell kendinden önceki pink floyd albümlerinden aşağı olmayan bir albümdür, dinleyelim, kıymetini bilelim.
  • ismi ile müsemma bir eserdir zira üçüncü dakikada başlayıp yaklaşık bir buçuk dakika süren süre boyunca dinlediğimiz bölümde beden-ruh birlikteliğini bozan astral seyahat benzeri edimlere yelken açtıran atmosfer bir apart olayıdır. ayrıca şarkı içinde iki ana farklı melodi de bir apart olayıdır.
    pek tabii pink floyd ve diğer müzisyenler de bir apart olayıdır.
  • david "i never thought that you'd lose that light in your eyes" der, benim ise yıllar öncesinde ait olmadığım hatta doğmamış olduğum o zamanlarda syd'in gözlerimin önünde yitip gidişini, çaresizlik içinde elimden hiç birşey gelmeyerek kayboluşunun acısını ta yüreğimde hissederek gözlerim dolar.

    syd, david, rick, nick. en büyük siyaset, fikir insanlarından bile daha çok güzellik bırakıp göçtü, ya da göçecek. güzel insanlar, büyük yürekler.
hesabın var mı? giriş yap