• kendisiyle çok alakasız bir konuda bir master tezi araştırması için gidilen kütüphanede bir oturuşta oracıkta bitirilen ve dolayısıyla tez için o gün yapılması gereken çalışmayı unutturan kitap. haliyle ertesi gün tez hocasından bir araba fırça yedirerek şaşkınlık bakımından pnin'le yarışacak bir durum yaratmıştır; ısrarla yanlış trenlere binenlerin kitabıdır, hem doğru dediğiniz de nedir ki zaten?

    "aynı cinsten bir sürü kelebek, kumun ıslak bir bölümüne konmuşlardı, kanatları dik ve kapalıydı, uçlara doğru siyah noktalar ve küçük turuncu tavuskuşu benekleriyle kaplı solgun kanat altlarını gösteriyorlardı: pnin'in attığı lastiklerden biri bazılarını tedirgin etmişti, üst yüzeylerinin göksel rengini göz önüne sererek mavi kar taneleri gibi uçuştular bir daha konmadan önce. 'yazık, vladimir vladimiroviç burada değil,' dedi chateau. 'bu büyüleyici böcekler üstüne ne varsa anlatırdı bize.'" profesör pnin şöyle karşılık veriyor: "bana onun böcekbilim merakı hep poz gibi gelmiştir."
  • "pek iyi birisi oldugu soylenemez, ama komik oldugu kesin" demistir nabokov bir roportajinda, profesor pnin icin. daha yeni basladigim ve 2. sayfasina gecer gecmez* nabokov okurken durdurulamayan, hani dugunlerde derneklerdeki delice danseden dayilara bakarken surata yapisan siritis gibi bir siritisin suratima yayildigi (ayni dayilara el cirparak "haydi hoppaa" yaparak gaz verircesine) yurrruu be nabokov dedigim, okumaya kiyamadigim kitabin kahramanidir, kitaba ismini verendir.
  • zadie smith 'en sevdiğim kitaplar' listesinin başında bu kitabı söylemiştir. kitap türkçede iletişim yayınları tarafından son derece hoş bir tasarımla yayımlanmıştır. tomris uyar'ın kastırık çevirisine rağmen okuması son derece keyiflidir.
  • nabokov'un en güzel kitaplarindan biri*

    kitabin arkadasinda* yazdigi gibi o kadar da güldürmeden okuyor insan. komik yerleri var, ama insanin ici gidiyor okurken.

    kitabin anlaticisi en dikkat cekici yani heralde kitabin. sonuna kadar anlamiyor insan kim oldugunu. normal bir anlaticiyken sonra "ben" kelimesini kullanarak bir anda hikayenin icindeki kahramanlari tanidigini gösteriyor. yani anlatici tabii ki tanimakta onlari ama burda olaylarin icindeki bir karakter oldugu imasi var. karamazov'lardaki anlatici gibi. orda da anlatici mahalleden biriydi, ama böyle hikayenin icinde degildi yanlis hatirlamiyorsam. ancak burda son sayfalarda nerden tanistiklarini ve bu hikayeleri nasil bildigini gösteriyor, tabii yine her seyi bilen bir özelligi var. sadece duyduklariyla anlatamaz bunlari.

    onun disinda bir profesor olup, yurt disinda ders vermeye ragmen dile hakim olamamak, kendi rusluk'unu baska bir memlekete götürmek, ve bunlarin yarattigi paradoks ve ironilerin icinde yasamaya calismak kabus gibi bir sey olsa gerek.

    isin dille ve o dile hakim degilsin. cok korkutucu. artik her bir seyi kenara birakip alismis ve umutlanmisken de son demlere dogru, her seyin alt üst olmasi... bu komik degil. pnin'in durumu da komik degil, trajik.

    lolita'yi okurken hic kopmadim desem dogru olmaz, ancak bu kitapta hic kopmadim. tabii sayfa sayisi daha az ama yine de beni bagladi kendisine.
  • özensiz ve isteksiz bir çeviri sonucu nabakov nasıl anlaşılmaz kılınır.
  • (bkz: timofey pnin)
  • nabokov'un kendi yasamiyla bir cok paralellik gösteren bir kahramana sahip kitap. eser bir coklarina göre "yüzyilin en absürd, komik kitabi" olarak gecse de, malesef sahsen cok güldügümü hatirlamiyorum.
  • bir türlü içine giremediğim kitap. bende mi dikkat dağınıklığı var diyordum ancak yorumları okuyunca çeviriden ötürü olduğuna emin oldum. biraz daha zorlarsa rusça seviyemi geliştirip orijinalinden okuyacağım.
  • pnin’in baş kişisi profesör pnin, lolita’nın humbert humbert’i gibi, solgun ateş’in kinbote’u gibi, nabokov’un yerinden yurdundan kopmuş kahramanlarından biridir.

    ayrıca (bkz: vladimir nabokov) bu kitabında “dali aslında norman rockwell’in bebekken çingeneler tarafından kaçırılmış ikiz kardeşidir.” demiş.
hesabın var mı? giriş yap