• 2075 yılında geçen bilim-kurgu bir anime. dünyanın yörüngesinde birikmiş olan çöpler sağa sola çarpıp olay çıkarmaktadırlar. bunun önüne geçmek için kurulan ekip, uzay gemileriyle ya da uydularla çarpışma olasılığı olan çöpleri atmosferin içine ya da uzağa ittirerek kazaları engeller.

    eğitim programındaki notları pek parlak olmayan tanabe ai, bu bölüme girdiğine çok sevinir. olaylar gelişir.

    çok eğlenceli ve yaratıcı olan bu dizide bilim kurgu yoluyla bugünün bazı olaylarına gönderme ve değdirme yapılmaktadır. bir asimov romanı tadı yakalanmıştır. izlenmesi.
  • gelişmiş ve az gelişmişlik sürecinin 2075 yılında da değişmediğini öngören ve uzay çağının sorunlarını günümüz sisteminden çok farklı olmayan bir sistemde irdeleyen anime dizi. yapay yerçekiminin gerçek olmadığı bir ortam hayal edilmiş olması en güzel yanlarından birisi. ulan nasıl olsa çiziyoruz, yapay yerçekimi olsun rahatlayalım diye düşünmemiş adamlar, yapay yerçekimi için merkez kaç kuvveti düşünülmüş, merkezkaçın olduğu alanlarda yerçekimi edası ile hareket edilmiş. az gelişmişlerin gelişmişlere bir şekilde kafa tuttuğu ama yine de çok büyük başarı sağlayamadığı ( başlarda ) bu yapım, uzay-dünya- kaynak mücadelesi-azim- beton ilişkileri arasında dolaşırken anime tarihindeki hakli yerini sağlamlaştırmış kanımca..
  • kendimi (tanabe ai ve hoshino hachirouta) bulduğum anime.

    izlediğim en güzel anime. müziklerini birkaç günde bir mutlaka açıp dinliyorum. müziklerinin muhteşem olduğunu söylememe de gerek yoktur sanırım.

    bir animeden beklenebilecek her şeyi (toplumsallık, dram, komedi, aksiyon ve romantizm) içinde barındıran, hiç sıkmayan, bittiğinde de yeri doldurulamayacak bir boşluk açan anime.

    dünyanın yörüngesinde biriken çöpleri oraya buraya çarpıp can ve mal kaybına yol açmasın diye toplayan uzay çöpçülerinin öyküsüdür bu. karakterlerin inanılmaz gerçekçi, konunun bu kadar sürükleyici ve toplumsal olduğu başka bir anime daha izlemedim. okuduğum kadarıyla anime, var olan teknolojik gelişmeler ve fizik yasaları göz önünde bulundurularak kurgulanmış. her bölümünden inanılmaz keyif aldım. üzerinden az biraz daha zaman geçsin, yine izleyeceğim.

    bilim kurguyu çok seviyorsanız kesinlikle izleyin.

    buradan da bana bu animeyi izlememi öneren sevgili japon arkadaşıma sonsuz teşekkürlerimi iletiyorum.
  • yine bir çok usta işi anime gibi şahane göndermelerle doludur. bu açıdan japon senaristlere hayran kalmamak elde değil. adamlar ne güzel okuma yapıyor. ne şahane detaylar kullanıyor inanamıyorum bazen.

    ilk bölümlerinden birisinde uzayda sürüklenen bir tabuta denk gelirler. içindeki beden ibn fadlan adlı bir astronota aittir. kendi talebiyle cenazesi uzay boşluğuna fırlatılmıştır. bu kişi tabi ki meşhur arap seyyah ibn-i fadlan'ın ta kendisidir. burada öyle güzel bir metafor vardır ki izlerken vay anasını diyerek ayağa kaldırır insanı.

    ibn fadlan türk tarihi hakkında detaylı eserler bırakmış, türkologlar tarafından baş tacı edilmiş bir seyyahtır. islamiyet’i kabul eden bulgar hükümdarı iltebir almuş’a elçi olarak giden heyete katiplik yapan ibn fadlan, oğuzların ölülerini nasıl gömdükleri ve heykeli nasıl diktikleri konusunda bir çok bilgi edinmiştir. bunlardan birisi türklerin bazı mezar taşlarını tahtadan ürettikleri bilgisidir. tahtadan üretilenlerin zamanla eriyip kaybolmasından ötürü bu bilgi uzunca süre göz ardı edilmiştir. mevzu bahis anime bölümünde ise uzaya gönderilen çelik tabutunun bir şekilde dünyaya geri dönüşünü ve ailesinin kendisi hakkında bilmediği bazı konular olduğunu izledik. özellikle ailesine değer vermediği, soğuk bir kişiliği olduğuna dair düşünceyi tabutundaki aile fotoğrafıyla hatırlayan kızı bu sahnede duygusal anlar yaşamıştır. işte o tahtadan oyulmuş eserler de son yüzyılda toprak altından çıkmaya devam ettikçe ibn-i fadlan'ın araştırmaları ve değeri artmıştır. yönetmenin zamanının ötesinde bir insan olduğuna dair güzel bir değdirme yapılmış olması takdire şayandır.
  • karakterleri, alet edevatları, uzay giysileri, mekanları, müzikleri, yerçekimsiz ortam olayları hepsi ayrı ayrı güzel. her şey dört dörtlük başlıyor, gelişiyor ve bitiyor. ilk izlenişinden bir süre sonra commentary ile birlikte tekrar izlenmesi belki daha da hoş olabilir. (bkz: her eve tanabe kampanyası)

    --- spoiler ---

    sonunda bir yerde ayda büyümüş bir çocukla, ülkesinin uğradığı haksızlıktan yakınıp 1. dünya ülkelerine savaş açmış bir adamın yaklaşık şöyle bir diyaloğu var:

    - mananga'yı bilir misin? gelişmiş ülkeler dağıttı bizi ebemiz ağladı
    - ben ay'da büyüdüm, ülke denen şeyleri duymuştum, bana göstersene ülkeni nerde, burdan göremiyorum?
    - hakkaten de görünmüyor burdan...

    (bkz: #24051242)

    --- spoiler ---
  • yalnizlik uzerine irdelemeleri dikkat cekici ve bazen waking life tadinda, zevkli anime.
  • 22. bölüme gelmiş olmasına karşın kalitesi ve konusunun özgünlüğünden birşey yitirmediğini hayretle farkettiğim anime.
  • cok iddiasiz bir seri olarak gordum ben bu animeyi. iste bu nedenle beklentisiz izledim ve izledikce cok sevdim, cok basarili buldum. buyuk buyuk seyler soyleme derdinde olmayan, senin benim gibi adamlarin, bir sirketin siktiri boktan bi departmaninda calisan elemancolarin, hepimiz gibi basit dertleri olan insanlarin hikayelerini farkli bir cevre duzenine oturtarak anlatiyor. o nedenle cok samimi, cok mutevazi ve leziz.
  • dram ve mizah seviyesi animelerin standardına göre üst seviyede diyebileceğim, uzaya ve uzay gemilerine tutkulu hachi'nin ve beraber çalıştığı ekibin başından geçenleri anlatan, kesinlikle izlenmesi gereken bir anime planet es.

    yazının bundan sonraki kısmı spoiler içermese de, dizinin mesajları ve konuları işleyişine dair görüşler içeriyor. animeyi izlemediyseniz, kalanını okuyup okumama kararı size ait.

    --- spoiler ---

    planet es'i diğer animelerden ayıran en önemli özelliği, gerçekçiliği bana kalırsa. ne karakterlerde ne de olaylarda neredeyse hiçbir abartı unsuru barındırmıyor hikaye. (tanabe hariç. tam bir iyilik timsali kendileri.) ne son derece karizmatik, cool, güçlü, iyilik timsali bir ana karakter var ne de abartılı, içinde salt kötülük barınan, manyak bir kötü var. ana karakterler ve yan karakterlerin hepsi realist bir şekilde yapılandırılmış, bizim gibi sıradan insanlar. hepsinin bir derdi var, bir amacı var, iyi yanları ve kötü yanları var. hikayedeki kötü karakterlere bile sonuna kadar kötü diyemeyiz, hepsi hayatın kendilerini getirdiği noktaya, belirli sebeplerden ötürü sürüklenmiş.

    karakterlerini çok güzel kurmasının ötesinde, benim animede en sevdiğim nokta, olayları da karakterler gibi son derece gerçekçi bir biçimde, sistem eleştirisi alt metniyle de başarılı bir şekilde harmanlayarak vermesiydi. çoğu bilim-kurgu animesinde ve filminde gelecekteki dünya ile şimdiki arasında dağlar kadar fark olur. insanların alışkanlıkları, giyim tarzları, insan ilişkileri ve devlet yapıları çok farklı resmedilir genelde. o da bir tarzdır ve onun da iyileri vardır elbette (bkz: 2001 a space odyssey); ama bu animede olduğu gibi, aslında teknolojiyle birlikte, moda anlayışının, insan alışkanlıkları ve sosyal yapısının, siyasi ilişkilerin o kadar da değişmeyeceği fikri daha gerçekçi geliyor bana. ve animeyi yapanlar da, böyle bir düşüncede olduklarını birçok yerde göstermişler.

    özellikle de sınıf farkları, sınıfsal çatışmalar, iç savaşlar, terör, sömürme politikaları ve eşitsizliklerin, düşünce yapımızı değiştirmediğimiz sürece teknolojide ne kadar ileriye gidersek gidelim yine başımıza bela olacağını güzel bir şekilde göstermiş anime. bunları gösterirken verdiği mesajlar sayesinde de, klasik bir "hayallerine ulaşmaya çalışan gencin başından geçenler" hikayesinden sıyrılıp derdi olan bir anime statüsüne erişiyor planet es. animedeki gibi ay'a yerleşemesek de, venüs'e doğru yola çıkamasak da; mars'a araç yollamamıza rağmen hala üçüncü dünya ülkelerinin sömürülmesine, iç savaşlarla da bu sömürünün devamının sağlanmasına ve terörün asıl kaynağının ne olduğuna dair güzel mesajlar içeriyor ve daha önce de dediğim gibi, teknolojimizi geliştirirken düşünce yapımızı da geliştirmediğimiz sürece bu düzenin böyle devam edeceğini vurguluyor. rönesans döneminde insanlık olarak bilimde ilerlerken aynı zamanda düşünce yapımızı da geliştirmeyi başardık. ateşi ilk kullanmaya başlamayı da bilimsel ilerleme olarak alırsak, onunla beraber de yine düşünce yapımızda ilerleme kaydettik. ancak sanayi devrimi'nden itibaren teknolojide hızla ilerlerken, düşünsel olarak halen olduğumuz yerde sayıyoruz. animenin burada getirdiği çözüm noktası ise biraz basit diyebiliriz, ancak basit olduğu kadar da doğru denilebilir: sevgi. özellikle tanabe'nin iç sesleri, söyledikleri ve yaptıklarıyla, sürekli olarak bir sevgi, empati ve dayanışma vurgusu yapılıyor. sevginin yanında bir de, animedeki terör örgütünün öne sürdüğü "dünyadaki sorunları halledememişken uzayla uğraşmak yanlış!" düşüncesini, hachi'nin kendi iç dünyamız, dünyamız ve evren arasındaki bağlantıyı kurması aracılığıyla çürüterek içten dışa bir bütün olduğumuz ve hem düşünsel olarak hem de bilimsel olarak ilerlemek zorunda olduğumuz fikri iyice vurgulanıyor.

    --- spoiler ---
  • sekiz dokuz sene önce izlediğim bu nedenle derinlemesine her ayrıntısını hatırlamadığım anime.

    ancak izlerken müthiş keyif aldığımı ve değişik konusuyla olsun, değişik olay akışı ile olsun kendisini hemen ayıran ve kalitesini belli eden bir anime olduğunu net bir şekilde hatırlıyorum, aynı zamanda izlediğim dönemde (2005-2006 falan gibi) oldukça underrated bir anime olduğunu düşünmüştüm ki, bugün şans eseri yolum buraya düşünce, bu düşüncelerimin üzerinden yaklaşık on sene geçmiş olmasına rağmen hala underrated olarak kalmaya devam ettiğini gördüm. bi' yandan üzüldüm, bi' yandan da herkes tarafından keşfedilmemiş, ayağa düşmemiş olduğuna sevindim aslında. "euhehue anime izliyorum ben de ya" kafasında izleyecekseniz izlemeyin. uzun senelerdir izleyen belli bir anime damak tadı geliştirmiş insansanız, artık lütfen izleyin. öpüyorum.
hesabın var mı? giriş yap