• evladin kulaklarinda toplam bes küpe deligi ve burnunda da piercing vardir, baska da birseyi yoktur yani.

    + anne, göbegimi de mi deldirsem? nasil olur?
    - deldir kizim, göbegini de deldir. ben seni evden yollarken sadece bir deligin vardi, simdi her yerin delik! rezil!
  • yapana, yaptirana saygim var eyvallah da... hic anlamadigim seylerden biri insanlarin neden sigara ictigi, digeri de budur.
  • "kenfimi bu fekilfe ifafe efiyoum!" şeklinde konuşanlarda bunun dile takılanından mevcuttur, gerizekalı değillerdir aslında.
  • türkiye'de titanyum piercing adı altında kaskallanan küpeler güneydoğu asya'da fason üretilmiş ne idüğü belirsiz şeyler olduğu için bunlar titanyum diye iddia etmek saçmadır. (orijinal getirtilmiş sertifikalı perçinleriniz varsa ne ala) hiç bir estetik obje sağlığınızdan önemli değil.
  • 7 yılın sonunda varlığını unutuyorsunuz, vücudunuzun gerçek bir parçası haline geliyor.

    yüzde bulunanlar için, çalıştığınız iş de buna müsait bir işse ancak kırk yılın başı röntgen falan çektirmek gerektiğinde varlıklarını hatırlıyorsunuz.

    ha, bir de ösym sınavları.
  • lazer kesimde ışının malzemeye giriş yapmasıdır. kalınlık ve malzeme türüne göre süresi ve gücü değişir. 1~2mm çeliğe pıt diye girerken, 15mm paslanmaza giriş czzzooorruuuttt şeklinde, >20~30m kalın çeliğe de şpooooouşşş şeklinde girer. tabii sesin kaynağı lazer ışını değil, ışınla beraber aktarılan kesim gazlarının basıncıdır aslen.
  • hiç duydunuz mu bilmem nikel alerjisi diye bir şey vardır. hani kalitesiz küpe takınca kulağınız yara olur ama gümüş ya da altında yara olmaz ya işte bu sizde nikel alerjisi olduğunu gösteren bir işarettir. nikel alerjisi olan bir kişi nikel kaplama bir piercing takarsa yarası iyileşmez. nikel rengi ne derseniz hani çatal bıçaklarımızın rengi vardır ya işte o nikel rengi efendim. gümüş rengi daha parlak, daha beyaz daha temiz bir renktir, karıştırmayınız.

    ben 1 yıl boyunca göbeğimdeki piercing yarası kapanmamasından anlamadım, piercing küpem düştükten bir gün sonra yara kapandı. yeniden yaptırmaya karar verdim ikincisinin de sonu bir yıl boyunca kapanmayan ikinci delikten bir parça etin dışarı fırlaması ve benim koşa koşa hastaneye gitmemle bitti.

    sonuç olarak sattığı malın nikel ihtiva edip etmediğini bilmeyen kişilerden piercing küpesi, malzemesi almayın. kaliteli bir şey alın eğer paranız yetmezse tahta gibi bir şeyler oluyor onlardan alın ama nikel kaplama ya da nikel ihtiva eden malzemelere yaklaşmayın.
  • 5-6 yıl takmama rağmen deliği kapanmamış aksesuar. geçenlerde kızım televizyonda piercingli bir eleman gördü ve şaşırdı. baba bu ne dedi ben de ufak çaplı anlattım. sonra gizlice içeriye gidip eski takı tuka kutumdan piercinglerimi buldum. çakmakla ısıtıp sterilize ettikten sonra hiç zorlanmadan taktım. küpelerle birlikte 6 delik tamamen açık kalmış. kızım çok şaşırdı. yüzündeki ifade görülmeye değerdi.
  • jeff lindsay tarafından 2004'te yaratılıp james manos jr tarafından 2006'da televizyona uyarlanan "dexter" karakteri, dünyaya bastırılamaz bir öldürme arzusuyla gelmiş biriydi. ilk kan dökme denemelerini mahallesindeki masum hayvanlar üzerinde gerçekleştiren ve öldürdükçe iştah kazanan dexter morgan, babası, mentörü ve idölü harry morgan tarafından, ki kendisi de aynı zamanda bir dedektifti, bir emniyet mensubu olarak yetiştirilmiş ve içindeki bastırılmaz öldürme arzusunu bir şekilde kanundan kaçmayı başarmış suçluları toplumdan ayıklayarak doyurmaya yönlendirilmişti.

    1994 tarihli ryu murakami romanından nicolas pesce tarafından 2018'de sinemaya uyarlanan "piercing"de ise içinde yükselen bıçaklama arzusunu henüz kundaktaki öz çocuğu üzerinden tatmin etmek üzereyken eşinin de desteğiyle başka tatmin yolları aramaya yönelen ve kurtuluş ümidini, göğe doğru sonsuzca yükselen gökdelenlerle dolu şehrin kırmızı fener sokağı'ndan ayarlayacağı bir seks işçisini bıçaklamakta (ve sonrasında öldürmekte) bulan bir adamı takip ediyoruz. motivasyonların benzerliği, mentörlerin desteği gibi detaydan da öte benzerlikler taşıyan bu iki çıkış hikâyesi, eserlerin ortaya konuş tarihleri arasındaki farkın tartışmasızlığı sayesinde beni anakronik suçlamalardan, nicolas pesce'yi ise suçlanmaktan kurtarıyor.

    brian nelson tarafından yazılıp david slade tarafından yönetilen 2005 tarihli "hard candy"de, internet üzerinden 32 yaşındaki bir adamla tanışan ve bu tanışıklığını gerçek hayata taşıyan 14 yaşındaki bir kızın, sahne sahne yükselen bir gerilim ortamında, aslında bu tanışmayı söz konusu adama duyduğu hayranlık nedeniyle değil de onu pedofili suçlamasıyla hadım etmek üzere planlamış olduğunu öğreniyorduk. ava giden avcının av tarafından avlanmak üzere olduğu sahnelerde, biz izleyenler de avın ve avcının doğası üzerine bir iç soruşturmaya teşvik ediliyorduk.

    "piercing"de ise her türlü av teçhizatına sahip ve hatta cinayetinin tüm aşamalarını adım adım hesaplayacak denli planlı bir halde tanıdığımız, görünüşe göre "işinin ehli" bulunan avcı reed'in, yine ilk anlardan itibaren kendisini sakarlığı, manyaklığı, bir tuhaf davranışları, inişli çıkışlı ruh halleri ve hayret uyandırıcı saflığı ile tanıtan jackie tarafından kurnazlıkla* kandırılıp av haline getirilişine şahit olduk.

    tindersticks'in 2012'de yayınladığı "the something rain" adlı dokuzuncu albümü, "chocolate" adlı olup grup diskografisinin o vakte kadarki en uzun çalışması olma ünvanına da sahip bir şarkıyla açılış yapıyordu. bu uzunluğun elbette bir işlevi ve bir sebebi vardı. grubun, esasen piyanist olan üyesi david boulter, mikrofonu asıl vokal stuart staples'tan almış ve çoğunluk tek düze seyreden ama yer yer heyecanını da gizleyemeyen enstrümanların önünde, dumanlı/buğulu bir üst sesle ve birinci tekil kişi çekimiyle bir hikâye anlatmıştı.

    hikâye, mükemmel bir cuma öğleden sonrasında, mesai bitimine az bir zaman kala, ev dekoratörü olduğunu anladığımız birinci tekil kişinin dekore etmekte olduğu evi ve sahibini betimlemesiyle başlayıp hemen yakınlarda bulunan kendi tek odalı yaşam alanını tarif etmesiyle devam ediyor. mesaisi bitip eve dönen ve evde banyo yapan anlatıcı, hiç vakit kaybetmeden kendisini sokağa atıp soluğu bir barda, her zamanki taburesi üstünde alıyor. akşamüstü akşama, akşam geceye doğru dönerken vaktinin çoğunu bilardoda rakiplerini alt etmekle geçiriyor. siyah topu yine deliğe yollayıp oyunu kazandığı anda ise onu görüyor. sokağın köşesindeki gece kulübünde sıklıkla görmeye alıştığı o kadını. onun da kendisine baktığını fark edince alelacele oyunu bitirip kadının yanına gidiyor. burada birlikte bir şeyler içen ikili, sonrasında mekandan ayrılıp bir başka yere, bir gey bara geçiyor. burada ortak zevklerden bahsettikten ve sadece tensel değil, tinsel de bir yakınlık kazandıktan sonra mekandan ayrılıp bir sonraki durağa, gece kulübüne varıyorlar. burada da fazla oyalanmayıp taksiyle kadının evine gidiyorlar.

    bir ev dekoratörü dahi takdirini kazanan bu tek göz ev, kadının özenle hazırladığı sıcak çikolatayla daha da tatlanıyor ama tatlanan sadece oda değil, kadının dudakları da oluyor. adam, karşısındaki dudakların çikolata, sigara ve portakal likörü tadıyla baştan çıkmış bir halde, kadının eteğini çözüyor, yünlü siyah külotlu çoraplarını çıkarıyor ve tam dudaklarını kadının bacaklarına yaklaştırdığı anda... kadının bacakları arasında sallanan penisle göz göze geliyor. şaşkınlık ve korkuyla sıçrayıp karşısındaki kişinin cinsiyetine dair geçirdiği kısa süreli kararsızlığın ardından, gözyaşları içindeki kadının, pardon adamın «seni seviyorum, senin kadının olabilirim» deyişiyle kendine geliyor. karşısındaki koyu kahverengi gözlerin hâlâ güzel, dudaklarınsa hâlâ çikolata ve portakal aromalı olduğunu da görünce «hay sıçayım» diyor, «ben de hiçbir zaman meme düşkünü bir adam olmamıştım zaten.»

    "chocolate"ın dokuz küsur dakikalık süresine yayılan bu hikâyeyi dinleyiciye aktaran david boulter sesi, bu sefer "piercing"de ise yukarıda bahsettiğim "dexter"-vari girişli ve "hard candy"-vari sonlu hikâyeyi anlatıyor. ama ne yazık ki bunu ne "dexter"ın insan doğasına dair doğurduğu soruları doğurarak ne de "hard candy"nin suç ve ceza ikiliğine dair düşündürdüklerini düşündürerek yapıyor. dahası, tindersticks'in "chocolate"ında o rahat mizah duygusunun dahi çok uzağında bir odaksızlıkla yapıyor bunu. belki de nispeten kısa gösterim süresi boyunca hikâyenin katmanlandığı yegane sahne, kelime anlamı itibariyle "delip geçmek" anlamına gelen ve filmin başkişisi reed'in film boyunca bir türlü bastıramadığı bıçaklama arzusunu işaret eden film ismi "piercing"in, işlerin tersine döndüğü bir anda, bu cinayeti ölümsüzleştirmek isteyen jackie'nin kendi meme ucuna bir piercing takmasıyla yeni bir anlam kazandığı sahneydi.

    tüm sahneleri beraber düşünüldüğünde "piercing", ilk yarısında "dexter"ın ana fikrini , ikinci yarısında ise "hard candy"nin ters köşe hikâyesini tindersticks'in "chocolate" şarkısı üslubunca sinemaya taşıyan bir yapıt. bahsi geçen dizi, film ve şarkı kendi başlarına gayet ilgi uyandırıcı, sürükleyici ve nitelikliyse de "piercing" ne yazık ki tüm bu diğer yapıtların ortalamasından çok daha azını sergileyebiliyor.

    ha bir de, elbette, mia wasikowska'nın cânım edalarını.
  • bu işi yaparken bir de kulağa su kaçıranlar vardır http://9gag.com/gag/1685099
hesabın var mı? giriş yap