• film üstüne birkaç kişisel yorum:

    okul: viktoryen dönemin akyvaryum tipi yaşamına dair bir metafor.
    piknik: sosyalleşmeyi öngören eylem planının bir parçası.
    hanging rock: özgürlüğün başladığı natürel uzam.
    mağaralar: güneş ışığının ağdığı platon'un mağaraları.
    genç kızlar: viktoryen ahlakın baskıladığı bakireler.
    öğretmenler: katı iktidarın uzlaşmaz figürleri, viktoryen dönemin sözcüleri.

    sonuç: rüya gibi bir film; bütün rüyalar gibi güzel bir film.

    edit: imla
  • picnic at hanging rock'ta sembolizm:

    çocuksu masumiyet, platonik aşk: görsel

    içindeki aşkı öldürmek ya da kadınlığın gücünü hissetmek: görsel

    bilinmeyen bölgelere girmek. hakiki ama gizli aşkın sırları: görsel

    yuvaya dönüş. "artık çocuk değilim" mesajı: görsel

    tabiat ananın rahminde: görsel

    piknikteki meyveler. doğanın (kadının) doğurganlığının olumlanışı: görsel

    otoritenin (viktoryen öğretmen) vatandaşları (öğrenciler) görme biçimi: görsel

    "insan insanın kurdudur" yerine "insan insanın eşitidir" mesajı: görsel

    içe kapanış ya da içe bakış: görsel

    aşkın/cinselliğin zaferi. eros heykelinin zirvesinde: görsel
  • "buluş benimle, aşkım,
    gün sona erdiğinde.
    doğuştan gelen zarafetini,
    derin parlak gözlerini,
    yüzündeki o tatlı anlamı
    bedeninin duruşunu seviyorum.
    (...)
    sizi ne saçlarınız
    kuş tüyünden daha yumuşak,
    havadan daha berrak olduğu için
    ne de güzel gözleriniz için seviyorum.
    ne olduğunu bilebilir misiniz?
    sizi seviyorum,
    çünkü sen, beni seviyorsun."

    (peter weir, "picnic at hanging rock" - 1975)
  • psychedelic etkileri olan 1975 yapımı şaheser.özellikle kızların güzelliği ve renkler akılda (bkz: cherry blossom) temalarını gezindirir.filme gelince her kişinin harcı değildir.bu tür şeylerden hoşlanan biri yere göğe sığdıramayabilir ama farklı konseptler seven biriyse o zaman anca ''şunu kapatında uyuyalım artık'' olaylarına girebilir.

    ayrıca (bkz: virgin suicides) filmine de ilham olmuş olması taşıdığı benzerlikler yüzünden muhtemel olan filmdir.

    http://www.youtube.com/watch?v=8m-6bu4x7us
  • peter weir'in yönettiği 1975 yılı yapımı film.1900'lü yıllarda elit bir kolej'de okuyan ve kaybolan 3 kızın hikayesi.açıkçası gerçek mi,gerçek olabilir mi diye düşündüm. birkaç araştırma yaptım fakat böyle bir bilgi yok. kitabının yazarı da gerçek ya da gerçek değil dememiş,yani yeterince gizemli olan yapıta gizem katmış böylece. ama bence gerçek olabilme ihtimali yüksek bir film. spoiler'a girebilir, --- spoiler ---

    en sonunda okul müdürünün ölüm tarihini söylüyor,kızları 5 yıldır aradıklarını falan,olayın gerçek olduğu buradan anlaşılıyor aslında,ve gerçek olması,yani,şu an bile ürperiyorum
    --- spoiler ---

    her sahnesi bir tablo gibi,sanki herhangi sahnenin bir resmi yapılsa çok güzel bir tablo çıkar ortaya. müthiş bir kalite,kamera ustalığı da çok büyük.
    film ürpertici gerçekten. sürekli kafanızda ''acaba?'' düşüncesi dolaşıyor.. anne louise lambert güzelliğiyle büyülüyor.. filmin her saniyesinde zerafet var,sanırım bu da insanı çok etkiliyor.

    gerçekten filmden anlayan,sırf film durgun,sakin diye izlemeyenler zaten izlemesinler,anlayacaklarını düşünmüyorum. herkese göre bir film değil. bir de eski filmleri seviyorsanız,mutlaka izleyin. gizem dolu bir dünya adeta. çalan müzikleri falan,bilemiyorum,çekim yılını göz önüne alırsak gerçekten etkileyici,renkler müthiş kullanılmış mesela.

    bir de böyle bir video yapılmış şarkı ve film de birbirine ne güzel uymuş,video'yu yapanı tebrik etmeli.
  • “i know that miranda is a botticelli angel.”

    baştan diyeyim, nezdimde bir mystery/fiction harikası olan bu viktoryen dönem başyapıtı için bastırılmış cinsellik teması üzerinden yapılan foucault'cu, freudiyen, "cinselliğebağlayamadığımıaçıklayamamayol"cu okumaların pek çoğunu yetersiz, izamik, fazla cherry picking ve devşirmeci buluyorum. çünkü nezdimde her bir saniyesi benzersiz, trans hâlinde üretilmiş izlenimi uyandıran şiirsel bir eserdir bu — muhtemelen 40 sene öncesinin fiziksel olarak en güzel "dişi"lerini ve en kusursuz sadeliği barındırır. filmin sesleri bir carlos libedinsky şarkısı kadar akıcı olmakla beraber gizem unsurları her türden modern, postmodern, hevesli sinematik dayanaklandırmaya, ölçeklendirmeye açıktır (henüz jenerik akarkenki seri halde korse bağlama sahnesi üzerine uzun uzun konuşulabilir). örneğin mrs. appleyard karakteri, hitchcock'un rebecca'sındaki mürebbiyeyle başladığını savlayabileceğimiz kız öğrencilerin pedagojik formasyonundan sorumlu eğitim (ve baskı ve korku ve dışlama ve gizleme ve ötekileştirme) okulu/ekolünden olup, yıllar sonra argento'nun suspiria'sında bir başka hemcinsine el verecek, bu sayede aile, okul, iktidar, devlet, errico malatesta sorgulatacaktır. filan.
  • tablo kıvamında çekilmiş, peter weir ustanın daha ustalaşmadan elinden çıkan bir gizem filmi. sürekli tekinsiz olan atmosferi, sahnelerin etkileyiciliği çok şahane olmuş. filmi daha iyi okumak istiyorsanız kesinlikle bu filmi izlemiş bir bayanla konuşun. filmi bir erkekten daha iyi analiz edecekleri aşikar...
  • 1975 tarihli bir peter weir filmi... içinize işleyen, kanınızı donduran, tüylerinizi ürperten, bu dünyanın dışından filmlerden biri. yıllar önce istanbul film festivali'nde izlediğimiz (yanılmıyorsam o zamanlar salon gibi bir salon olan osmanbey gazi'de) ve belleklerimizdeki etkisi yıllara dayanmayı başaran bir nadide eser..
  • nasil bir bilincaltina islemeyse artik, nerede panflut duysam bir anda bu filmi dusunmeye basliyorum. gunes tepedeyken tepeye tirmanan kizlar, okuldaki yetim, calilar, sicak, sari bir dunyaya gidiyorum.

    izledikten sonra insanda buyuyen filmlerden. atmosferi akildan cikmayici.
  • ‘’gördüğümüz ve gördüğümüzü sandığımız şey rüyadan başka bir şey değildir, rüyanın içindeki rüyadan.’’

    picnic at hanging rock, elit bir okul olan appleyard öğrencilerinin bir piknik gezisinde hiçbir iz bırakmadan ortadan kaybolmalarını konu alır.

    appleyard kusursuz olmakla bilinen, öğrencilerin elit bir kesimden oluştuğu bir okuldur. filmin başlangıcında jenerik akarken kızların birbirinin korselerini bağlamaları gibi sahneler filmin ne anlattığına ilişkin ipuçları verir ve bu giriş bastırılmış cinsellik duygularıyla; freudyen yaklaşımla açıklanır. bir bağlamda filmin asıl konusu budur; kontrol altına alınmaya çalışılan bir grup öğrenci, onları kontrol altına almaya çalışan öğretmenleri, toplum ve çevredekiler.

    öğrencilerden miranda, yetim olan ve bu yönüyle diğer öğrencilerden ayrılan sarah’ ya bir ipucu verir. ‘’benden başka birilerini sevmeyi öğrenmelisin sarah, uzun süre burada olmayacağım.‘’ aralarında arkadaşlıktan öte bir aşk ilişkisi olduğu da kuşkusuzdur.

    kızların, onları arayan erkekler tarafından da bulunamayacağı aşikardır. iki genç erkek karakter aşkı ve erkekliğe ait cinselliği simgelemekle görevlidir. her iki arzu da kızları geri getirmek konusunda yetersiz kalır. gökyüzüne uzanan kayalar, kızlara ait olanı onlara verir.

    bayan appleyard kontrol edemediği tüm bu olayların hırsını sarah’ dan alır. çünkü sarah bağımsız bir ruha sahiptir ve bu nedenle de disiplin altına girmeyi reddeder. bağımsızlık yer değiştirir. miranda gökyüzüne ulaşmaya devam ederken sarah onun yerinde, acı içindedir.

    tüm bu gizemli olaylar, kadın evreninde hiçbir zaman sorulmayan ama ölesiye merak edilen soruları sorar. eğer bir kadın ortalıkta yoksa kesin ya tecavüze uğramış ya da öldürülmüştür. sonsuzluğa uzanan kayaların, kızları nereye götürdüğüne ilişkin düş gücü filmde sıradan kimsede yoktur.

    filmin en etkileyici yanı müzik, görüntü ve senaryonun birbirini kusursuzca tamamlayarak bir rüya atmosferi, sinemasal bir dünya yaratmaktaki başarısıdır. film, zamfir’in içe işleyen pan flütü eşliğinde, etrafı gözetleyen bir başa benzeyen kayalıkların arasında kısa ömürlü kelebekler gibi uçuşurcasına dolaşan bembeyaz elbiseli kızlarla kendi rüyasına bizi inandırır. filmin giriş cümlesi aslında sinemayı anlatır: “gördüğümüz ve gördüğümüzü sandığımız bir rüyadan başka bir şey değil. rüya içinde rüya.” hanging rock’ta piknik de hakikatine eremediğimiz kimi rüyalar gibidir, havada asılı kalan soruları, tam yakalayacakken bizden uzaklaşıp duran gerçekliğiyle zihnimizde dolaşır durur.

    benim için çok özel bir filmdir.yan flütleri şahane ördüğümüz ve gördüğümüz halleri ile...
hesabın var mı? giriş yap