• 1* tam olarak tercümesi "unwelcome person" olduğundan "persona non grata"nın mot-a-mot tercümesi "hoşgelmeyen kişi/insan”dır. fakat tabi terim olarak yıllar içerisinde bu "istenmeyen kişi/insan(adam)" olarak evrimleşmiş. "istenmeyen adam" kavramını reddederim, "person" ne zaman "adam" demek oldu? nitekim türkiye'nin çok başarılı kadın diplomatları ve büyükelçileri mevcuttur ve bu durum her ne şart olursa olsun türkiye'yi diğer müslüman ülkelerden ayıran en nadide özelliklerinden biridir. hem malum 10 büyükelçiden hollandalı olanı kadın değil mi? ayrıca "grata" kelimesinde de isteyip istememe gibi bir mesele yok. hoş karşılanmama var. diplomatik nezaket hesabı.

    2* gelelim mevzuya. tayyip erdoğan 10 büyükelçi için "istenmeyen adam" ilan edilmesi yönünde talimat verdiğini söyledi. özellikle rte'nin gezi olayları kapsamında çok sinirlendiğini ve bu konu hakkında dediğim dedik olduğunu biliyoruz. bizzat 2013'te sabah akşam çevikten gaz yiyen, vitrininde anı babında o günlerden kalma 2-3 tane boş biber gazı kapsülü olan biri olarak bunu ben biliyorum. o nedenle de kavala hakkında yapılan 10 büyükelçi açıklamasına karşı rte'nin bu derece sert tepki vermesi kendi içerisinde tutarlı olsa da, uluslararası hukuk açısından tamamen bir fiyasko.

    3* her ülke, egemen olduğu topraklar üzerinde kimin misyon şefi veya çalışanı olarak göreve başlayacağını kabul edebilir veya reddedebilir. bunda bir problem yok. teamülen de zaten bu işlerde olumsuz durumlar oluşmaz. görevine başlayan diplomat, büyükelçiyse güven mektubunu sunar, değilse dış işleri bakanlıkları üzerinden irtibatlarını sağlayarak ilgili ülkede görevine başlar.

    4* bugün-yarın malum 10 ülkenin büyükelçileri persona non grata ilan edilip gönderilirse, mütekabiliyet esası gereğince bizimkiler de aynı prosedüre tabi tutulup gönderilecektir bundan şüphe yok. nitekim dün mevzuyu, malum 10 ülkeden birindeki büyükelçi olarak görev yapan bir üstadıma sordum. yanıtı "eğer cb talimatı kesinse uygulanır, bu ihtimalde biz de geri döneriz" şeklinde oldu.

    5* dış işleri bakanlığının konu hakkında yorum yapmıyor oluşu, aslında bir anda ortaya çıkmış olan bu krizi çözmeye çalıştığına yönelik bir göstergedir. belki linç yiyebilirim ancak bildiğim kadarıyla ve siyaseti bir kenara bırakarak, dışişleri bakanı çavuşoğlu'nun yurtdışında iyi işler yaptığını söylemek mümkündür. bu nedenle umuyorum ki çavuşoğlu bu krizin üstesinden gelir. öbür türlü halimiz duman. yeni bir kriz, dolar kurunda yeni zirveler ve erken seçimin taşlarının döşendiği bu yolda "dıj güjler" söylemi üzerinden rte'nin attığı yeni bir gol ve oyları konsolide etme çabası hemen yeşeriverir.

    6* şöyle bir persona non grata ilan edilen wikipedia listesine baktım. mesela 2017'de venezuela başkanı otobüs şoförü maduro, 2017'de muhalefetin kendi kendine düzenlemiş olduğu gayriresmi seçimleri izlemeye gelen 5 hükümet liderini persona non grata ilan etmiş. bu 5 kişi, meksika, kolombiya, bolivya ve kosta rika başkanları (kosta rika'dan iki başkan var). bundan daha ciddi bir işlemi görmedim açıkçası. bir de bir misyondaki herkesi "persona non grata" ilan etme mevzusu var. ama yoktan yere amerika, kanada, almanya gibi ülkelerin büyükelçilerini persona non grata ilan eden bir tane bile ülke yok.

    7* bazıları da çok sudan sebepler. mesela çin 1997 yılında, "tibet'te 7 sene"* filminden sonra brad pitt'i persona non grata ilan etmiş. böyle saçma sapan bir sürü karar var. bir noktada tavşan dağa küsmüş hesabı.

    8* bu arada şunu da belirtelim. uluslararası hukuk "teamüller hukuku"dur. bu nedenle, bu persona non grata'nın geçtiği 1961 tarihli diplomatik ilişkiler hakkında viyana sözleşmesi'nin 9'ncu maddesi, bu kavramı diplomatik kadro için kullansa da, çin gibi bunu kendi kafanıza göre yorumlayıp, bir nevi teamül oluşturup şahıslar için de kullanabilirsiniz. kimse size "hayırdır birader" diyemez çünkü teamüller hukukunda "bağlayıcılık" yoktur. çünkü ülkeler toprakları üzerindeki tek egemen siyasi yapılardır.

    9* neyse konuya dönelim, hukuki temelde de rte'nin bu 10 büyükelçiyi persona non grata ilan etmesi hamlesi son derece temelsizdir. çünkü türkiye cumhuriyeti anayasası'nın 90'ncı maddesinde bir hüküm var. orada diyor ki, eğer senin temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası anlaşmaların, ulusal yasaların ile çatışırsa, sen uluslararası sözleşmeyi uygulayacaksın.

    10* ve daha da acıklısı ne biliyor musunuz? bu metin bu şekilde anayasaya 2004 yılında eklenmiş. yani akp'nin kendisinin iş başında olduğu dönemde. isteyen açsın baksın, link yukarda. 90'ncı maddenin 5'inci fıkrası. (bkz: detay vereyim de salladığım anlaşılmasın)

    - peki şu andaki mevzu ne?

    11* mevzu kavala hakkında verilmiş olan bir avrupa insan hakları mahkemesi kararının uygulanmıyor olması ve kavala'nın yıllardır hapiste yatması. kavala haklıdır haksızdır beni ilgilendirmez. ben hukuki temele ve olgulara bakıyorum.

    12* avrupa insan hakları mahkemesi, avrupa insan hakları sözleşmesi'nin uygulayıcı mahkemesi. avrupa konseyi'nin çatısı altında faaliyet gören bir mahkeme ve türkiye avrupa konseyi'nin kurucu üyelerinden biri. ve şu aşamada yerel kanunlar ile, avrupa insan hakları sözleşmesi çatışıyor. yukarıda belirttiğim 90'ncı maddede ise bu çatışmada, avrupa insan hakları sözleşmesi'nin, yani aihm kararının uygulanması gerektiği yazıyor. bunu bu şekilde ekleyen de akp, bugün uygulamayan da akp. niye? çünkü kavala soros'un türkiye şubesiymiş. e soros ile 20 sene önce görüşen kimdi? yanında muhtemelen tercümanı olarak egemen bağış'ı alan kimdi? (bkz: bilemiyorum altan)

    13* hukuki süreçte, türkiye'deki mahkeme ise, hem anayasaya hem de aihm kararına uymayarak, kendi verdiği kararda direniyor. kendin pişir kendin ye hesabı. 10 büyükelçi de, "kardeşim bak aihm böyle karar vermiş ve sen taahhüt etmişsin uygulamıyorsun" minvalinde bir beyanatta bulunuyorlar. bu açıklama da doğrudur yanlıştır tartışabiliriz ancak buna zemin veren, bizzat hukuki normların uygulanmıyor oluşu.

    14* yazıyı daha uzatmayalım. eğer bu 10 büyükelçi gönderilirse, yoktan yere türkiye, diplomasi tarihindeki en büyük fiyaskolarından birini yaşamış olacak. işin içerisinde bir haklılık payı olsa, örneğin kıbrıs'a kara harekatı gibi, oturur hepimiz savunuruz milli değerleri. nitekim foreign policy yazarı lara seligman'ın ışid hakkında türkiye aleyhindeki algı manipülasyonunu dergi yönetimine şikayet ederek kadını işinden -muhtemelen- ben ve benim gibiler kovdurdu ve bunu buraya da yazdım: lara seligman/@dragonlady. nitekim bu büyükelçilerin yerine -belki- yenileri gelecek. bu sefer tüm batı ülkeleri ortak bir açıklama yapıp daha da işi kızıştıracaklar (bkz: joint statement). bu esnada türkiye avrupa konseyi bakanlar komitesi üzerinden belki konseyden atılacağı sürece girecek. ne gerek var bunlara? (bkz: erken seçim)

    neresinden tutsan elinde kalıyor.

    hadi çavuşoğlu, göreyim seni.

    bu millet seninle.

    saygılar,

    *

    (bkz: yargının siyasallaşması/@dragonlady)

    (bkz: 2023'ten önce erken seçim olma ihtimali/@dragonlady)

    (bkz: türk tipi başkanlık sistemi/@dragonlady)

    (bkz: tarih tekerrür/@dragonlady)
  • ülkelerin kendi ülkelerindeki yabancı uyruklu diplomatları* sınırdışı etme gibi bir lüksleri olmadığından dolayı başvurdukları yöntem.. "biz seni burda istemioruz, sevmiyoruz seni" anlamındadır. bunun sonucunda diplomat kendi ülkesi tarafından geri çekilebilir veya çekilmez orda kalır, bunalıma girer.
  • diplomatik terim olarak, ulke sinirlari icerisinde bir diplomat'in istenmedigini ifade icin kullanilir. latincedir kendileri.
  • istenmeyen adam..
  • siktir cekilen adam'in diplomatikcesi, topcasi.
  • diplomatik 'cik gozum gormesin seni'.
  • evinin 10 yıllık kredisini nasıl ödeyeceğini düşünen gazetecilerle, yılların köşe kodamanlarını bir kefeye koyması nedeniyle eleştirilen belgesel.
    --- spoiler ---
    sarı öküz'ü hiç vermeyecektik kısmında, mesleği bırakıp ineklerle çiftliğe yerleşen gazeteci vurgusuyla, "güzel kurgu" dedirtti.

    tuluhan tekelioğlu'na haksızlık yapmayayım. fatih altaylı, derya sazak ve aydın doğan'ın el hareketlerine yapılan zoom samimiyetlerini sorgular nitelikte. bazen bir şey söylemeniz gerekmez. gösterirsiniz.
    --- spoiler ---
    bu vesile ile işsiz kaldığı için intihar etmek zorunda kalan barkın şık'ı unutmayalım.
  • lat. bizimle deyılsın.

    .
  • tuluhan tekelioglu'nun yönetmenliğini yaptığı başarılı bir mesleki dönem belgeseli.
    pek çok gazetecinin yaşadığı baskıları psikolojik, ekonomik sonuçlarıyla izleyicinin gözüne sokuyor. burda itirazım olan fatih altaylı ve aydın doğan'ın inandırıcılıktan uzak bahanelerle kendilerini savunmaları. bir bakıma günah çıkarma gibi duruyor. özellikle uluç özcü kardeşim için derinden üzüldüm.
    mesleki örgütlenmenin önemini bir kez daha insanın gözüne gözüne sokuyor. mustafa kuleli'ye de umudu için teşekkür ediyorum. o umut boş değil. arkası sağlam bir umut.
  • istenmeyen kişi..

    bunların bazıları, kendileri tam da bu durumdayken başkalarını persona non grata ilan etmeye çalışırlar ama maçaları yemediği için isim falan telaffuz edemezler..

    uganda'da var böyle adamlar mesela..
hesabın var mı? giriş yap