• nikola tesla yaşasaydı elektrik malzemelerini buradan alırdı.
  • perpa aslında ankarada olması gereken bir yer, ismi çok ankara.
    ostimle aşti arasında olmalıydı.
    çağlayanla okmeydanı arasında olsa olsa cihanşümul yada dalkılıç falan gibi bir yer olmalıydı.
  • başlı başına adventure/fps oyunu burası.
    yalnızca doğru kelime grubuna tepki veren görevliler, bazı katlara çıkıp bazılarına çıkmayan asansörler filan.

    misal ito'da bir işiniz var, aşağı yukarı şöyle bir walktrough bekliyor sizi:

    kapıdan gir, yürümeyen yürüyen merdivenlerden aşağı yürü, solda itoya gir, gerekli belgeleri teslim et. dilekçe formu al, 'nerede yazdırabilirim' diye sor, 'en üst katta müşavirler var onlar yazar' cevabını alınca en üst kata çıkmak için asansörleri dene, ya da asansör görevlilerine '6bye çıkar mı' diye sor, doğru asansörü bulduğunda dümdüz bir hat üzerine dizilmiş mali müşavir büroları greceksin. hepsine tek tek gir 'daktilonuz var mı' diye sor. bir tanesinden 'var ama mürekkep bandı bitik' cevabını alınca 'nereden bulabilirim' diye sor, kırtasiyeci tarifini al (bu oyunu her oynadığınızda değişiyor) kırtasiyeciye mürekkep bandı sor, satın al, hazır buradayken tipp-ex de alın çünkü ihtiyacınız olursa almak için tekrar buraya gelmek zorunda kalabilirsiniz. müşavirlerin yanına dönün, daktilo ile mürekkep bandını birleştirin (use mürekkep bandı on daktilo) formu doldurun, formu teslim etmek üzere bu sefer bulunduğunuz kattan aşağı inen asansör arayın, aşağı inin, formu teslim edin. binaya girerken indiğiniz yürümeyen yürüyen merdivenlere aşağıdan yaklaşın, merdivenler sihirli şekilde yürümeye başlayacak, sizi çıkış kapısına bırakacaktır.
  • dünyanın en zor platform oyunu.
    oyunda perpaya girme gafletinde bulunmuş bir kahramanı yönlendiriyoruz. ok tuşları vasıtasıyla kahramanımızı istediği dükkana ulaştırmak oyundaki asıl amacımız. diğer platform oyunlarındaki gibi canavarlardan kaçmak, ateş açmak, vurmak kırmak yok. aksine bu oyunda karşılaştığımız diğer karakterler de aynı bizim gibi çıkış noktasını veya dükkanını arayan kişiler oluyor. yapımcı firma malesef bazı yerlerde mantık motorunu iyi işletememiş ki, oyunun en büyük handikapı da bu. misal, 8. ve 11. katlar arasında tek bir merdiven görebilirsiniz. lakin biraz ilerlerseniz başka bir merdivenin yanında 9. ve hatta 10. katlara gidildiğini gösteren tabelalar göreceksiniz. sakın çıkmayın, oyun kitleniyor. finiş noktasına ulaşmadan oyundan çıkmak isterseniz, malesef bunun için bir tuş olmadığını belirtmek zorundayım. benim bulduğum en kolay yol koşa koşa ordaki kocagidi kolonlardan birine yekten kafamı gömmek oluyor, canım gidiyor belki ama oyundan en azından bir kaç dakikalığına çıkabiliyorum.

    mümkünse bu oyunu bilgisayarınıza kurmayın.
  • kendini şehir devlet sanıyor. bugün oradayken gelen anons.

    "cumhuriyet bayramı vesilesiyle tören şeysi yapılacaktır tüm perpa halkı davetlidir."
  • 1988 yılında modern mimariye tepki olarak inşaa edildi. bence başarılı da olundu.
  • istanbul sınırları içerisinde konumlanmış bir ülke. vatikan gibi. uzuuuun ve alacakaranlık koridorları, yüksek cam tavanları, sıra sıra boş dükkanları, puslu havası, kulağa çalınan fısıltıları, ölüm sessizliğine bürünmüş yollarıyla inanılmaz bir yer. içinde atmosferik olaylar oluşabilecek kadar büyük. nerelerini gezdim bilmiyorum. içerisindeyken yön hissim tamamen kaybolmuş haldeydi. kendimi herhangi bir max payne oyununun içerisindeymiş gibi hissediyor, çaresizce dükkanları tarıyordum aradığım şey için.

    en son yolda gördüğüm bir çocuğa sordum, bi numara söyledi gittim.

    hiç tabelası, adı filan olmayan, bomboş bir koridorun bir köşesinde içeride iki bilgisayar, iki de masa bulunan bir yerdi. 3 adam vardı ve beni görünce acayip şaşırdılar.

    -siz burayı nasıl buldunuz? kendi müşterilerimiz bulamadan geri dönüyor.

    dedi. söyledim. aradığım şey için bir yere telefon ettiler, geldi. beklerken biraz inceleme fırsatım oldu. adamlar sanırım web tasarım işi filan yapıyorlardı ancak benim istediğim şeyle alakasız bişiydi yani bu. neyse dergiler vardı masanın üzerinde, hizbu't-tahrir in ilkelerinden bahseden makaleleri olan, sert bişiydi. boşverdim. alacağım şeyi aldıktan sonra adam beni koridora çıkarttı, çıkış yolunu anlattı. arada çay içmeye geliniz bekleriz, illa bişi almanıza gerek yok dedi. teşekkür ettim çıktım. çıkışı bulana kadar kaç dakika geçti bilmiyorum.

    eve geldim, ürünü açtım, içerisindeki belgede ithalatçı firmanın adresine baktım. ne göreyim? adamlar perpa'nın içerisindeymiş zaten. gözümün önünde mikro ekonomik bir olay gerçekleşmiş haberim bile olmamış. adamlar binanın başka bir yerinden ürün alıp bana sattılar galiba :)

    dedim ya ülke gibi. öyle işte. neyse sağlık olsun, zaten perpa'da alabileceğiniz her şeyin daha ucuzu binanın başka bir yerinde mevcuttur muhtemelen. buna inanmak zorundasınız. perpa'ya inanmak zorundasınız.
  • mimarisinden içindekilere mekanlara ve insanlara kadar 90'lar türkiyesini yaşayan ve yaşatan monoblok iş hanı. koridorlarında iç mekan olmasına rağmen sigara içilebiliyor, duvarlarda 'perpa olarak katlı otoparkımızı geri aldık!' tipi yazılar var, tekellerin ve büfelerin adı hep milenyum gibi şeyler. bazı insanlar doksanlarda burada mahsur kalmış, cumhurbaşkanını özal sanıyor gibi takılıyor hala. her gidişim ayrı bir enteresan deneyim.
  • burada çalışan birine: "ne kadar zamanda öğreniriz burayı?" diye sorduğumda; "93'ten beri burdayım, daha ben öğrenemedim." cevabını aldığım labirent.
hesabın var mı? giriş yap