• bundan 12 yıl evvel muhteşem bir ekibin çıkardığı, hala eski sayılarını hayranlık ve kahkahayla okuduğum müthiş bir mizah dergisini, ekşi'yi 11 sayı çıkardıktan sonra çok satmadığından kapatmak zorunda kalmıştık. derginin ekibinin bir kısmı tv programlarına metin yazarı oldular, hatta bazı talk show'larda arz-ı endam ettiler. bir kısmı da dergiden sonra aynı mizahı kullanarak dijital bir proje ürettiler: zaytung. online dünyada ekşi dergisinden daha büyük bir marka oldu.

    penguen'in kapanma haberini ilk duyduğumda bencilce üzüldüm. bencilce çünkü aslında uzun zamandır mizah dergisi okumuyorum. hayır amerika'da yaşadığımdan değil. hepsinin yurtdışına abonelik seçenekleri var. yani penguen'i pınar gibi boykot etsem de en fazla bu kadar zarar verebilirdim. kısacası yok olmasına dair umursamazca hareket ettiğim bir derginin yok olmasına üzüldüm.

    insan hatıralarından bir daha onlara tekrar kavuşamayacağını bilerek ayrılmaktan dolayı üzülüyor. bu üzüntüye de hiçbir zaman hazırlıklı olmuyor. her seferinde hayatımızın fotoğrafının bir parçası siliniyormuş gibi hissediyoruz. penguen benim için bir dönemin genç mizahı, yeni soluğuydu(bkz: penguen/@ssg). "biz bu işi daha iyi yaparız" iddiasıydı. leman'daki vasat kadroyu geride bırakıp genç, kaliteli kadrosu ve erdil yaşaroğlu ile çıkmıştı. sonra aynı hareketin bir benzerini uykusuz penguen'e yaptı. en son umut sarıkaya uykusuz'dan ayrılıp tek başına kendi dergi çıkarmaya başladı. sanırım artık matruşkanın sonuna geldik.

    12 yıl önce basılı yayını anlamadığımı düşünmüştüm. "herhalde bilmediğimiz dinamikler, bu işin kaşarı değiliz ondan" demiştim. bugün ise penguen'in açıklamasını okuyunca anladım ki, basılı yayın, hatta dijital bile olsa periyodik yayının sonuna gitgide artan bir hızda yaklaşıyoruz. bittiğini de ilk olarak bağımsız yayınların batmasından anlıyoruz çünkü maddi olarak dayanıksız olan onlar. ekşi dergisi 2005'te kapandığında satış rakamları aynı gruptan çıkan elele dergisinden daha fazlaydı. ancak grup daha az satan dergiyi prestij gerekçesiyle parasını bastırarak yayında tutma gücüne sahipti. oysa bağımsız adamda öyle bir sermaye yok. mecbur ilk o batacak. depremden önce havalanan kuşlar gibi ilk bağımsız yayınların uzaklaştığını görüyoruz.

    penguen'e üzüldüm ama bize müthiş mizahçılar, yeni dergiler, muhteşem kapaklar (ara: penguen kapağı) güzel hatıralar bıraktı. kapanmış mizah dergileriyle sulanmış bu topraklar onu da bağrına basacaktır. huzurla uyusun.

    dergiler biter, kağıt biter, mizah bitmez. efsane kadrosunu yeni başka daha güzel projelerde görmek dileğiyle.
  • müslümanların saygı adı altında aslında itaat beklediğini bir kez daha gözümüze sokmuş dergi.
  • http://yfrog.com/hsn2e1j
    yayınladıkları bu karikatürde arkaplanda yer alan yazıda dalga geçilenin, aslında anlayamadıkları/okuyamadıkları bir dildeki dualara, yazılara kutsallık atfedenler olduğunu düşünmek de mümkün. baruter o ifadeyi türkçe değil, arapça yazsa fark edebilecek bir allah'ın kulunun çıkacağını sanmıyorum.
    şakirtlere bir koz da ben vereyim, yazının hemen üstündeki lambalar da başka bir şeye benziyor, olacak şey değil.
  • oğuz aral gırgır’ı günaydın gazetesi bünyesinde çıkarıyordu. kağıt, matbaa, dağıtım gibi sorunlarla uğraşmıyor sadece dergi editörlüğüne odaklanmıştı, başarısının en büyük nedeni budur. reklam almayan mizah dergisi geleneğini ona borçlu olsak da seksenli yıllara dek gırgır’ın sayfalarında reklam görebiliyorduk. amacım bir efsaneyi karalamak değil geçmişe dair bir tespit sadece yaptığım.
    ilk engin ergönültaş ayrıldı ve mikrop dergisini çıkardı, onun da patronu ercan arıklıydı. mikrop dergisi daha sert sol mizah yapmak için yola çıktı ama ömrü kısa oldu.
    ardından limon ekibi gırgır’dan ayrılıp güneş gazetesi bünyesinde yayınlanmaya başladı. güneş batarken para kazandıran tek yayın limon’du. onlar da “keriz miyiz” deyip adını leman olarak değiştirdi. onlar dediğim mehmet çağçağ ve tuncay akgün diğer arkadaşlarına haber vermeden gizli bir operasyonla şirket kurdular, diğerleri kendilerini ortak sanıyordu oysa atı alan üsküdar’ı çoktan geçmişti. halen çok düşük trajla dahi olsa yayın hayatına devam ediyor. bunda en büyük desteği leman cafe françayzing geliri oluşturuyor.
    sonra gırgır’ın bel kemiğini oluşturan çizerler hıbır’ı çıkardı. dertleri gırgır’da yapamadıkları daha özgürce yapmak değil daha fazla para kazanmaktı. gırgır’daki köşelerine aynen devam ettiler. yine arkalarında bir yayın kuruluşu vardı. gelişim yayınları.
    gırgır’a yapılan operasyonla oğuz aral avni dergisini çıkardı tabi yine arkasına bir basın kuruluşunu alarak. sabah gazetesinden çıkan avni, vaat edilen tiraja ulaşamayınca kapandı.
    o sırada oğuz aral’ın yanında yer almak istemeyen engin ergönültaş pişmiş kelle’yi çıkardı. o da milliyet’i seçmişti. altı yıl içinde tükendi. kendi gelirini korumak için yanında çalışan çizerlere bırakın zam yapmayı bedava çalıştırmak için süper formüller bulmuştu. kapak, iki ve üçüncü sayfalar dışında her yer eski işlerle dolduruluyordu.
    2000’li yılların başlarında penguen ardından uykusuz hiçbir yere bağlı olmadan çıktı. yukarıda saydığım dergilerden bir farkı da çalışanları sigortalı yapmalarıydı. işçiden, emekten, ezilenden yana olduklarını bağıran o efsane dergilerin hiçbirinde çizerler sigortalı değildi. bu yüzden penguen ve uykusuz’u alkışlayabiliriz. ve sonlarını getiren unsurlardan biridir. ayrıca kira, ofis giderleri, mahkeme tazminatları da bellerini bükmüştür haklarını yemeyelim. tirajların yüksek olduğu zamanlarda bu masraflara gülünüp geçiliyordu. dergi sahibi 26-27 yaşındaki gençler daha bir yıl dolmadan cihangir’de ev satın alabiliyor ertesi yıl dükkan sonra bir de antalya’da yazlık ve yurtdışı tatiller.
    kısa sürede gelen bu zenginlik ve şöhret o yaştaki bünyeyi fena sarstı. bu kadar parayı harcamak istiyorlardı, motosiklete binmek, gece hayatına akmak v.s. ve çizdikleri köşeler aksamaya başladı. ilk başlarda eski köşenin altına beş punto “hastaydım çizemedim, özür” yazarlarken daha sonra bunu yazmaya tenezzül dahi etmediler. dayadılar eski karikatürleri. dergi sahiplerinden bahsediyorum. düz çizerlerin böyle bir hakkı yoktu. okur da yavaş yavaş kıllanmaya başladı “nooluyo lan, keriz miyim ben, seni okumak için para verip dergi alıyorum”. sonra da “eeh yeter s.kerler” deyip almayı bıraktı.
    bu arada dergilerdeki karikatürlerin fotoğrafını çekerek facebook ve diğer internet ortamlarında paylaşılıyordu. dergi patronlarının hoşuna gitti ve ses çıkarmadılar, tiraj olarak döneceğini zannettiler. ama öyle olmadı. birkaç dava sonrası ondan da vaz geçtiler.
    gezi patladığında mizah dergilerinin tirajı da patladı. yüz bin tirajı gördüler, “iyiymiş lan” deyip gezi özel sayısı çıkardılar. okur muhalefet yapan mizah dergilerini göklere çıkarmıştı. bu sırada patronların dışındaki çizerlerin teliflerine bir katkı yaptılar mı? elbette hayır o paraları ceplerine doldurup emlakçılara gittiler. çünkü cihangir bozuldu şöyle göktürk gibi şehir karmaşasından uzak çocuk büyütmeye uygun, bahçeli, havuzlu evler yakışırdı. pardon rezidans.
    az önce muhalefet demiştim değil mi? sadece derginin kapağında ve üçüncü sayfasındaki birkaç karikatürle geçiştirildi. geri kalanı lümpen mizahından başka bir şey değildi. mizah dergisinde muhalefet arayanlar bulamadı haliyle. yalan da olsa edebiyat dergisi görünümlü dergileri almayı tercih ettiler. o ayrı başlığın konusu. geçelim.
    penguen’i bitiren ve uykusuz’u bitirecek olan tembellik ve egodur. sosyal medyada karikatürlerimizi çalıp yayınlıyorlar bahanesine sığınmak boş. o işi bir avukata havale edersin teker teker hepsini canından bezdirir. sen de yeni bir şey bulmanın peşine düşersin. yeni okur kazanırsın. ama bunun için çalışmak lazım, her hafta çizmek lazım. zor değil mi?
    çayın demini yavaş yavaş azaltırsan birkaç bardak sonra kalkar gider, sen de bakakalırsın giden müşterinin ardından.
  • atatürk ile ilgili tonlarca karikatür çizmiş ve dalgasını geçebilmiş adamların 2002'de kurduğu dergi. penguen'i veya barut ile paati'nin eski dergisi leman'ı hiç okumadığınız için cehaletinize ses etmiyorum ama bu kadar da bodoslamasına bilmeden konuşmayın.

    lombak'ta yayınlanan bir kaç atatürk karikatürü:

    - atatürkçü düşünce derneğinde masaya yaslanmış hayaller kuran adamların biri diğerine sorar "ne düşünüyorsun cemal abi?"

    - atatürk bir yükseklikte durmaktadır ve askerlere seslenir: "evet beyler, ya istiklal, ya ölüm" askerler havaya zıplar "istiklal! istiklal!"

    - atatürk bir koltuktadır, karşısında köylü, sporcu, vs bir sürü farklı karakter vardır. atatürk: "köylü milletin efendisidir.. geç.. ben sporcunun zeki çevik ve ahlaklısını severim.. sıradaki.."

    - bir kan gölünün üstüne ay ve yıldızın görüntüsü düşmüştür. ama arada bir de kan gölüne salak salak bakan bir askerin suratı da görünmektedir. atatürk "pisstt, çekil ordan" der.

    bunların hepsi 1990'lı yıllarda çizilmiş karikatürlerdir. penguen'de değil de leman'da yayınlandı ama "allah yok din yalan" karikatürünü çizen kişiler tarafından çizildi. 1990'lı yıllar diyorum, bu ülkenin tansu çiller tarafından yönetildiği, mehmet ağar'ın at koşturduğu yıllar. abdullah çatlı falan hayattaydı. o gün o karikatürleri çizdi bu adamlar. bugün de bunu. sizin totonuz yetmiyorsa, ödlekseniz, bilemeyeceğim ama bu iki adam tanıdığım en cesur adamlardan ikisidir.
  • bu hafta 2 tane alacağım dergi. biri bana öbürü protesto eden arkadaşa.
  • hakkindaki son tartisma hakkinda diyebileceklerimi yillar once bir karikaturist cok guzel ifade etmis zaten, bana da buraya koymak duser, buyrun:

    http://img638.imageshack.us/…g638/5262/penguend.jpg

    eksigi fazlasi yok bu isin.
  • http://yfrog.com/h7tenurj

    normalde almadığım bir dergi. şu karikatür üzerinden bir değerlendirme yapacak olursak... çizer kalkmış "allah yok, din yalan" yazmış. benim zaten inanmadığım bir şey olduğu için zoruma gitmedi, inananların da gitmemesini beklerdim.

    bu ülkede ateistlerin vergisinden kesilen yüzde bilmemkaç ile trt'de yüzbinlerce liralık programlar çekiliyor, dinle ilgili. açıktan allah propagandası yapılıyor. arz-talep meselesi özel sektörde olur kardeşim, çıkartıyor musun bir hristiyanı kendi dininin propagandasını yapsın? çıkartıyor musun bir ateisti, türkiye'nin ezberini bozsun?

    bu yüzden penguen'in bu çizerinin davranışını takdir ediyorum. duvara karalamış kendi düşüncesini. allah yok diyebilmiş kendi alanında. ha bu ateistlerin nasıl bir baskı altında yaşadığının da göstergesi. korkutuyorlar bizi. alelade müslümandan değil, kafayı dinle bozmuş manyaklardan korkuyoruz. çünkü önümüzde bir turan dursun gerçeği var.
  • allah yok din yalan yazdı diye eleştirilen dergi. size ne olm? adam kendince dünyasını kurmuş, fikrini söylüyor. ne ezikliği kalmış ne şerefsizliği.

    ha bu arada her köşesine şekilli, suratlı boklar, cinsel uzuvlar ve spermler çizilmiş bir karikatür köşesini (bkz: lombak) ciddiye alıp protesto eden bir topluluğa da saygılarımı sunarım.
  • soluk kesen bir birhan keskin şiiri... 20 lak tabletten biri...

    penguen

    penguen
    bana sırtını dönme,
    biliyorum, sana benziyorum
    ve içinde saklı tuttuğum yele.

    penguen
    benim de içimde saklı tuttuğum
    buzlu kıyılar, çığlık hatıraları
    ben de senin kadar kaçkınım ve yaralı.

    kim bağışlayacak beni, penguen
    çizdim senin beyaz ve narin yerini.

    bir yanım bembeyaz ışık
    kör ediyor, bir yanım zehir gece
    parktaki salıncağa binmeyi
    beceremedim bugün ben de.
    penguen bana sırtını dönme.

    unutmadım aramızdaki beceriksiz dili.
    dünya yordu bizi. benim de söyleyemediklerim
    var. hiç söyleyemeyeceğim onları belki de.
    uzun bir yolu geliyoruz seninle, yolu
    geldikçe anlıyorum ki, biz,
    bu dünya üstünde yürüyemiyoruz bile.

    penguen,
    kim bağışlayacak beni?
    çizdim senin beyaz ve narin yerini
    elimde unuttuğun ince metalle.
hesabın var mı? giriş yap