• çok niş bir altkültürü inceliyor belgesel. bu alt kültür ise 80'lerin ikinci yarısında çoğu hispanik ve zenci olan eşcinsellerin organize ettiği balo camiası.

    balo, drag queenlerin birer persona yaratıp ilgili kategoride yarışıp ödül almaya çalıştığı bir defile. bir sürü kategori var; executive realness (yönetici/müdür) butch queen (erkeksi drag), winter sports look (kürk olmak zorunda, doğal materyal de olabilir. ama poliester giyinirseniz vay halinize!) vs.

    katılımcıların hemen hepsi, aileleri tarafından dışlanmış ve genelde adını moda evlerinden alan (house of dior, saint lourent, ninja) evlerde, evin annesinin gözetimi altında kendine yuva bulmuş tipler. içlerinde 8-5 asgari ücretle çalışanlar da, full time drag yapan da, fuhuş ile geçimini sağlayan da var.

    venus extravaganza (you overgrown orangutang), belgesel sinemaya girmeden bir otel odasında boğularak ölü ölmüş. cesedi 4 gün sonra bulunmuş.

    annesi angie extravaganza (i look at her hair and i see beauty) ve dorian corey (i don't have to tell you you are ugly, because you know you are) filmden 3 yıl sonra aidse bağlı komplikasyonlardan ölmüş.

    sanrım en ilginç olay, dorian corey ölünce evi araştırılırken otrişler peruklar ve devasa elbiseler arasında, bir sandığın içinde suni deri bir elbise torbasında mumyalaşmış bir cesetin bulunması. ceset parmak izleri okunamadığından özel bir sıvıda bekletilmiş ve 20 yıldır kayıp olan robert worley adında, yan kesicilik/dolandırıcılık suçları ile hapis yatmış birine ait olduğu öğrenilmiş. arkadaşı chi chi valenti'nin ifade ettiğine göre evine soygun için gelince dorian corey adamı kafasının arkasından vurmuş ve yaşam tarzı nedeniyle nefsi müdafaa kabul edilmeyeceini bildiğinden adamı kabartma tozuna sarıp çantaya koymuş ve adamın mumyası dolabında bir sandığın içinde 15 sene kalmış.
  • rupaul’s drag race’te kullanılan pek çok tabirin (bkz: eleganza extravaganza)(bkz: category is)(bkz: realness) (bkz: shante)(bkz: ten ten tens across the board) (bkz: shading)(bkz: reading challenge) 80’lerin amerikan drag kültüründen geldiğini kendisinden öğrendiğim belgesel film.

    seksenlerde amerika’da siyah, gay ve drag olmak, daha sıkı bir challenge yok herhalde. belgeselin anlatımı çok güzel, tantanasız ve gerçekçi. anlatıcıya bile gerek yok çünkü karakterlerin hepsi iyi birer anlatıcı.

    drag kültürüne daima selam çakan, bu güzel belgeseli bize bulduran mama ru’ya özel teşekkürlerimle.
  • jennie livingstone'un enfes belgeseli. reaganomics sonrasi idolleri ve ikonlari degisen, paraya ve markaya tapinmaya baslayan amerika'da toplumsal meyillerin aynasi olan escinsel/drag subaltern*'lerin hayatlarindan bir kesit. eski kusak drag'lerin idolleri ile yeni kusak idollerin catismasi, azinliklarda escinsel kimlik, escinsel dayanisma, ve sosyal kurumlari akici ve zeki bir uslupla dengeleyen on uzerinde on alasi bir dokumanter.

    bu filmden aklimizda yer eden kavramlar icerisinde ozellikle willie ninjanin yarattigi ve escinsellerin divasi madonna'nin vogue albumune tasidigi vogueing, realness, house of xtravaganza, house of ninja gibi terimleri de bir bir sey edeyim.
  • 1990 yapımı jennie livingston belgeselidir. new york'un meshur drag queen - king showlarinin yapildigi gecelere bir bakis getiriyor. cogu siyahilerden olusan travesti ve transeksuellerin show oncesi hazirliklari esnasinda yapilan roportajlardan olusan belgesel, ciddi anlamda new york'taki bir alt kültürün kabaca hayata bakislarindan yola cikarak, ask, para, saglik, yüksek statü, kabuledilebilirlik ve eglence uzerinden elestirilerini yapıyor. izlemeye deger, yurtdisindaki bircok toplumsal cinsiyet calismasi yapan ya da okutan universitede ders konusu olan bir belgesel.

    (bkz: gender identity)
    (bkz: cinsiyet kimligi)
    (bkz: drag queen)
  • bir ladyhawke şarkısı:

    all of the boys and the girls here, in paris.
    sing to the night without sight, but with madness.
    i can't keep up, i'm a wreck, but want it.
    tell me the truth, is it love or just paris?

    my heart is yearning, but paris is burning.
    paris is burning all night long.
    my heart is dreaming, but paris is screaming.
    paris is screaming all night long.

    kids in the street drinking wine, on the sidewalk.
    saving the plans that we made, til its night time.
    give me your glass, its your last, you're too wasted.
    or get me one too, cos im new any ???.

    my heart is yearning, but paris is burning.
    paris is burning all night long.
    my heart is dreaming, but paris is screaming.
    paris is screaming all night long.

    i've lost my way, its hard to find it through.
    i see the night, but im lost outside of you.
    i've lost my way, its hard to find it through.
    i see the night, but im lost outside of you.

    my heart is yearning, but paris is burning.
    paris is burning all night long.
    my heart is dreaming, but paris is screaming.
    paris is screaming all night long.

    i've lost my way, its hard to find it through.
    i see the night, but im lost outside of you.
    i've lost my way, its hard to find it through.
    i see the night, but im lost outside of you.
  • herstory'nin en onemli eserlerinden biri.

    drag kulturunu size en iyi sunan eser. az cok ne oldugunu bildigimiz drag'a daha derin anlamlar katmis belgesel/film.

    kisaca drag 101
  • eşcinsel sinema tarihinde önemli bir yere sahip belgeseldir. ırkçılık, homofobi, aids'i politik omurgası yaparak; aynı zamanda drag queen'lerin kendi içindeki çatışmalarını da belgeliyor. ayrıca belgesel ilk gösterildiği czamanlarda gay topluluklarından da ciddi eleştiriler alıyor. şu anda çok iyi hatırlayamasam da eleştiriler; livingston'un topluma gösterdiği gay tipolojisinin gaylerin gösterilmesini istemediği, yanlış bir yüz olduğu üzerineydi.

    herhalde 91'de amerika'da siyah ve latin eşcinsellerden daha fazla dışlanan, ötekileştirilen bir grup yoktur. belgeselde drag queenler, seks işçisleri, cinsiyet değiştirme ameliyatı için para biriktirenler, eşcinsel olduğu için evden atılanlar.... belgesel, beyaz heteronormatif dünyada hayatta kalma hikayesi.
  • mükemmel bir alt kültür belgeseli. hiç ah vahlara girmeden, ne varsa olduğu gibi anlatılmış. 10/10.
  • netflix türkiye menüsüne eklenmiştir
  • alt kültür belgesellerini seviyorsanız netflix'te bulunan izlenesi belgesellerden birisi.

    konu 80'lerin trans kişilerinin ailelerinde ve toplumda yer edinememesine karşın balo denilen süper organize yarışmalarda belli kimliklerle (meşhurmuşçasına) yer edinip yarışmalarıdır.
    hemen hepsinin hedefi ünlü olmak, sokakta tanınmak.
    translarla röportajlar ve bol balo görüntüleri içeren iyi bir yapım.
hesabın var mı? giriş yap