• mitolojiden batı dillerine ve bazen de o dillerden bize geçmiş kelimeler, tabirler saymakla tükenmiyor: mnemosyne'den mnemonic, muse'lerden müzik ve müze, vulcan'dan volkan, phaeton'dan fayton, narcissus'tan nergis, sonra misal siren ilk akl(ım)a gelenler. bir de zührevi kelimesi vardır mesela ki, "zührevi hastalıklar" tamlamasıyla yerleşmiştir dimağlara. zühre'nin latince'de venüs, italyanca'da venere'ye karşılık geldiğini ve de ingilizce'de zührevi hastalık kelimesinin tam karşılığının "venereal disease" olduğunu söylesem ilginç gelir mi size bilmiyorum..
    panik de aynen bu gruba giren bir kelimedir işte ve başlığa adını veren neşeli, gürültücü, yarı insan-yarı keçi tanrıdır etimolojik kökeninde yatan. aslında pan'ın etimolojik derinliklerine daldığımızda, kelimenin yunanca'da bütün, tam anlamlarına gelmesiyle tanrı olarak pan'ın doğanın, evrenin birliğini simgelemesi arasında bir paralellik olduğunu söyleyebiliriz. roma tanrılarından faunus ve de sylvanus'a (ki silvan kelimesi ve ismi de burdandır) denk düştüğünü de ekleyelim kendisinin, hani bir gün denk gelir de bir kokteyl partide lafın arasına sıkıştırırsınız, hoşluk olur.
    panik diyordum en son lakin.. pan boynuzlarıyla olsun, iki keçi bacağıyla, keçi tırnaklarıyla olsun, bugün yakışıklı kategorisine sokmakta müşkülat çekeceğimiz bir varlıktır doğrusu. korku verici görüntüsünün ve zekice taktiklerinin yardımıyla kendi malı saydığı ormanlara, tarlalara, dağlara, vadilere çıkan yolcularda apansız, ani bir dehşet duygusu uyandırdığı anlatılır, panik denmiştir işte o duyguya ve panik atak da o ana pek güzel yaraşan bir tanımdır. bu bağlamda çok ah almış, alan, alacak olan bir tanrıdır pan, ama kendi edip kendi bulmuştur yani, ben bir şey diyemem.
  • yunanca birlik, bütünlük, bütün, tam anlamlarına gelen ön ek.
    böylece, (bkz: panislavizm), pantürkizm, panhellenizm, panafrikanizm gibi kelimeler de tüm o halkların birliğini savunan düşünce anlamına geliyor.
  • pan ayni zamanda kameranin yaptigi yatay harekete (sagdan sola veya tersi) verlen addir.
  • keçi ayaklı zevk ve bereket tanrısıdır.
    parfümün dansına göre pan, insanların duyguları ile düşünceleri arasına duvar çekmeleri; yaşamak yerine, cennete kabul edilmek ve doğayı tahakküm altına almak için çalışmaları; dans, müzik ve aşkla ilgilenmek yerine, doğru ve yanlışla uğraşan aristo, isa ve descartes'a inanmaları yüzünden gücünü yitirmekte olan bir tanrıdır.
  • sözcük olarak yunanca bütün anlamına gelir. arkadia çobanlarının çok eski bir tanrısıdır. keçi boynuzlu ve keçi ayaklı olduğundan ötürü keçiler pan’ı anlamında aigipan (aigis yunanca keçi demektir) da denir. sonraları tanrı hermes’le ağaç perisi penelope’nin oğlu sayılmıştır. yunan yorumcularına göre tanrı hermes, oğlunu bir tavşan postuna sarıp olympos’a çıkarmış, çocuğun keçiliğine bütün tanrılar gülüp alay etmişler. doğa tanrıcılığın kurucusu olan stoa düşünürleri, onun bütünlüğünü daha akıllıca yorumlayarak, onu evrensel bütünlük’ün simgesi saymışlardır. platun’un yazdığına göre sokrates de ona yakarırmış, sevgili pan , bana ruh güzelliği ver dermiş. öyküleri şiirle doludur. syrinks ya da pandean (pan’ın kavalı) adıyla anılan yedi düdüklü flütü o yapmış. daha sonra roma’lıların tanrı faunus’la bir tuttukları pan bir gün ormanda dolaşırken syrinks adlı periye gönül vermiş, peri ondan kurtulmak için hemen bir sazlık oluvermiş, ünlü kavalını işte bu sazlıktan koparılan yedi sazdan yapmış, umutsuz aşkını da içli içli seslendirdiği bu sazla dile getirmiş. pitys adlı bir peri kızı da pan’ı sevmiş, kendisine zorla sahip olmak isteyen rüzgar-tanrı boreas (poyraz’ın) elinden kurtulmak için çam ağacına dönüşmüş. pan bu yüzden hep çam ağaçlarının altında dinlenirmiş, çam ağaçları da bu yüzden poyraz estiği zamanlar hazin hazin inler ve uyuyan pan’ı gölgeleriyle günein kavuruculuğundan korurlarmış. kaynayan öğle saatlerinin derin ve sıcak sessizliği onunmuş, bu saatlerde hiçbir çoban onun öğle uykusunu bozamazmış, en küçük bir gürültüden uyanıveren yüce doğa tanrı öylesine korkunç bir haykırışla bağırırmış ki, panik (pan lorlusu)’e kapılan kurtlar ve kuşlar saklanacak delik ararlarmış. roma imparatoru tiberius çağında (bu çağ hıristiyanlığın isa’sının yaşadığı ve yeni dini yaydığı çağdır, i.s. 14-37) ölmüş pan. bunu kehanetler üstüne adlı yapıtında plutarkhos yazar. kaptan thamos’un gemisi ege denizinden geçerken paksos adasından esrarlı bir ses duyulmuş, doğanın yürek paralayıcı bir feryadı olan bu ses epeiros’a gidince bildirin : ulu pan öldü! demiş. epeiros’a varan gemiciler hep bir ağızdan doğanın buyruğunu yerine getirmişler, gemiden kıyılara doğru ulu pan öldü, ulu pan öldü! diye bağırmışlar. o zaman dağlardan , taşlardan, ağaçlardan, bitkilerden ve hayvanlardan iniltiler yükselmiş, bütün doğa yasa bürünmüş.
  • yunan mitolojisinde çobanların,kırların tanrı(msı)sı; (bkz: nymphe)lerinin sevgilisi. (bkz: parfümün dansı)'nda tanışmıştık ve çok sevdik birbirimizi. isa falan doğmadan çok önce pan flüdüyle kırlarda dolaşır, aşk şarkılarını çalarmış ve dehşet keçi kokusuna( ki kilometrelerce öteden hissedilirmiş pan'ın kokusu) rağmen flüt sesini duyan ölümlü ölümsüz bütün dişiler ona aşık olur, gece onunla çiftleşir sabah hiçbir şey hatırlamazlarmış.alan memnun satan memnunmuş yani..ama bi gün isa diye bi adam ortaya çıkmış ve insanlar artık pan'a inanmamaya başlamışlar.hristiyanlık yayıldıkça pan'ın kokusu artık daha az duyumsanır olmuş ve görüntüsü de saydamlaşmaya başlamış. hristiyanlık ilan edilip şehirlerden uzak kırlara bile yayılınca pan hastalanmış ve ona inanan son kişi de öldüğünde ölmüş sevgili pan. (bkz: ne acı di mi?)kıssadan hisse: tanrılar onlara kimse inanmadığında ölürler.
  • lucid dreaming sırasında da sanal görüntünün sağa sola hareket ettirilebilme işlemi
  • mit. sürülerin ve çobanların tanrısı.
  • bütün anlamına gelen latince kelime..
hesabın var mı? giriş yap