• aynı güne sıkışıp kalmak ya da tekrar eden günleri yaşamak orijinal bir fikir değil, malûm. orijinal olmayan bir fikirden eğlenceli bir şey çıkarmak ise mümkün.

    en başta sanırım andy samberg ve cristin milioti uyumuna değinmek gerek. en son böyle bir uyumu la la land'de ryan gosling ve emma stone arasında görmüştüm ve keşke sürekli beraber çalışsalar demiştim. aynı şeyi samberg ve milioti için de söyleyebilirim. özellikle filmin tempo kazandığı ''alıştıktan sonra duruma ayak uydurmak ve tadını çıkarmak'' kısımlarının nasıl geçtiği anlaşılmıyor bile. ben de bunu oyuncuların uyumlarına bağladım.

    rutin, son ayların gözde kelimesi zaten. dünya yeni normalleşme sürecine girmiş veya girmeye çalışırken ''rutin'' kelimesi de uzayda sıklıkla yankılanmaya devam ediyor. belki bu açıdan, filmin, daha kalabalık bir kitleyi yakalaması da mümkün olmuştur ya da olacaktır. ama bir de bu olağanüstü dönemden önce zaten rutinine bağlı yaşayanlar vardı ki bence onların sayısı hiç de azımsanmayacak düzeydeydi. bu kitlenin ise filmdeki rutini daha kolay içselleştireceğini düşünüyorum. çünkü o döngünün nasıl başladığı belli değil. bir yere kadar merak ediyorsunuz ve belki bir cevap alabileceğinizi düşünüyorsunuz ama zaman geçtikçe bu sorunun bir önemi olmadığını fark ediyorsunuz. zaten film de buna dair en ufak bir ipucu vermeyerek sizi esas dikkat etmeniz gereken yere yönlendiriyor: rutinden keyif almak, yaşadığınız günün tadını çıkarmak ve birbirini tekrar eden günlerin de aslında keyifli olabileceği.

    roy, bence bu noktada, rutini aslında sevmeyen ama buna mecbur olan kişiyi temsil ediyor. özellikle günümüz şartlarında böyle insanlar da var ya da belki de biz onlardan biriyiz. daha evrensel düşünüyorum bunu söylerken. dünyanın her yerinde işe git, eve gel, yemek ye, bir iki tadı kaçmış eğlence ile oyalan, uyu ve bunu tekrar et döngüsüyle yaşayan insanlar var. bunu istemiyorlar, ama buna sosyal veya ekonomik sebeplerden mecburlar. roy'u ben bu gözle izledim. sonlara doğru durumu içselleştiğini görebiliyor olsak da en sondaki mutluluğu bu içselleştirmenin kalıcı bir kabulleniş olmadığını gösteriyor. roy, farklı bir hayat istiyor.

    sarah ve nyles'ın durumu biraz farklı. onlar da bir döngünün içindeler, hatta nyles'ın ne zamandır o döngüde olduğu bile belirsiz. belki de gerçekten binlerce yıldır orada. onlar da memnun değiller ancak varlıkları ve beraberlikleri belirsiz bir döngüyü bile eğlenceli hâle getirmeyi başarıyor. birçok film bir noktada ''sevgi her şeydir, sevgi olmazsa olmaza'' bağlayıp -bence- içine sıçılmıştır, ama buradaki tercih öyle olmuyor. nyles'ın tamamen boşvermiş hâlinin yarattığı sıkışıklık, sarah ile çözülmeye başlıyor ve yine sarah vasıtası ile -çok anlamsız olsa da- filmin kendisi de çözülüyor. ''tek başınıza sıkıcı olan rutin bir başkasının varlığı ile eğlenceli hâle gelecektir.'' mantığına şahsen katılmasam da film özelinde tutarlı ve eğlenceli bir şekilde sunuluyor.

    mesaj yok, karışıklık yok, alt metin yok, üst perde yok; kuantum fiziğinin bile otuz saniyede geçildiği, insanı rahatlatan ve gelecekte tekrar izleme isteği uyandıracak türden bir film olmuş. sinema adına çorak geçen 2020'nin geçer not alanlarından olacaktır.
  • özellikle pandemi yüzünden her günümüz aynı geçerken izlenecek filmdir.*

    --- spoiler ---

    nyles ve sarah ilk kez konuşurken (tabi bize göre ilk kez) gelen ninemizin de loopta olduğunu düşünüyorum.hatta nyles'tan bile önce looptaydı ki filmin yazarı nyles'ın 40 yıldan fazladır loopta olduğunu söylemiş.nyles binlerce kez düğünü trollerken kenarda gülüp eğlenmiştir.*

    özellikle filmin sonlarında sarah'ın gideceğini anlamasını da bu duruma bağlıyorum.sarah en sonunda gerçek bir konuşma yapınca çıkmanın bir yolunu bulduğunu anlıyor.hatta son olarak ''iyi şanslar '' demesi de bence kanıtlıyor.

    ninemizin tabi ki looptan ayrılma gibi bir düşüncesi yok.zaten çıksa önünde uzun bir ömür yok.hayatını yaşamış.hem kalan tüm ailesini yanında olduğu hem de torununun düğün günü olan günde kalması gayet mantıklı duruyor.

    son olarak beni yarıp geçiren cümleyi de bırakayım;

    ''my wife in the prime of her womanhood. my son, tending to his shit.''*

    --- spoiler ---
  • romantik komedi sevenleri buraya alalım. bilim kurgu, fantastik, mantık, felsefe, alt metin, üst metin arayanlar az öteye gidin.

    çok sevimli bir film olmuş, uzun zamandır bu kadar keyifli bir film izlememiştim. imdb puanı gayet yerinde, güzel vakit geçirmek isteyenler için şiddetle öneriyorum.
  • ismi türkçe'ye 'yarın yokmuş gibi' şeklinde çevrildiği için söylemekte sakınca görmüyorum ki, oldukça eğlenceli bir time loop filmi.
    başlığında bol bol gördüğünüz gibi konusu groundhog day'e kurgusu 50 first days'e benzetilmiş, evet ben de hemen bu 2 filmi hatırladım ama bu film bence çok daha farklı.
    tadımlık bilim kurgusu oldukça saran bir mizahı var. ayrıca konu time loop olunca gerçekten izlemeye doyamıyorum. zaten herkesin ilk kez yaşadığı günü ezberlemiş olmak, ölmemek, yaşlanmamak süper güç gibi bir şeyken, güzel bir yaz düğününde, otelde uyanma fikri eğlenceyi ikiye katlamış.

    --- spoiler ---

    hadi edge of tomorrow'da, source code'da filan durumdan kurtulmak için bir sebep vardı ama şuradan çıkmak için gerçekten mal olmak lazım. bir de kız kuantum fiziği filan öğrenebilecek zekada. sabah günaydın de hayatına bak. 'şimdi trafiğe takılmak istemiyorum, beni öldürür müsün?' bile diyebileceğin kafa rahatlığı olan bir dünya varken o leş hayatına dönmek neden?
    mevzunun devamını görmüyoruz ama eminim sonradan çok pişman olmuşlar sonunda da ayrılmışlardır..

    --- spoiler ---
  • zaman ile ilgili sorunları olan insanlarin seveceği bir film. ben de sevdim filmi. kısa aralıklarla iki kez izledim.

    groundhog day, edge of tomorrow, happy death day,russian doll, source code, arq, before ı fall, repeaters,naked... bu türdeki seyrettigim filmlerden aklıma gelenler. ilk üçünü defalarca izledim. çünkü hem zaman hakkında hem de insanların gelişimi-iyileşmesi hakkında güzel mesajları var. palm springs de benzer konuyu işliyor ama kendine has özellikleri ve yenilikleri var. yani daha önce defalarca benzer konu işlendi diye bu filme taklit demek yanlış olur. aşk hikayeleri de, kahramanlık hikayeleri de, ikinci dünya savaşı da defalarca işlendi örneğin. özgünlük yok diye bu konularda da bir daha film çekilmesin mi?

    -buradan sonra çok çokspoilervar-

    bunun özgün tarafı, loopa nasıl düşüldüğünü biliyoruz. nasıl çıkılacağını da sarah keşfediyor. quantum fiziği her derde deva...

    andy samberg sevdiğim bir oyuncu, j.k. simmons ve cristin miliotide öyle. sarah ve nyles arasındaki kimyayı güzel yansıtmışlar. küçük ayrıntılar filmi klişe olmaktan çıkarıp seyir zevki veren unsurlar katmış.

    sınırsız zamana sahipsin, yaşlanmıyorsun, ölmüyorsun ama tek bir kusur var, hep aynı günü yaşamak zorundasin... ölünce ya da uyuyunca gün resetleniyor.
    nyles ilk zamanlar döngüden çıkmak için ya da belki bezdigi için çok farklı şekillerde ölmeyi denemiş. sonuç alamamış ama her seferinde çektiği acının gerçek olduğunu öğrenmiş. o yüzden acı çekmek istemiyor artık. ama gene de acıyı metanetle kabul ediyor. ilk trafik kazalarının kaçınılmaz olduğunu anlayinca çabuk ve acısız bir ölüm için arabada pozisyon alması güzeldi mesela.
    tartışmalarinin ardından sarah'nin günü resetlemek için otoyolda hızla gelen tırın altına atlaması, roy'la konuşup barışan nyles'in yemeğe kalmak istemesi ama reddedilmesi sonrası bari trafiğe takilmayayim beni bir kere daha öldür demesi uzerine çöp kutusu içinde okla vurulması hoşuma giden şeylerdi. bilgisayar oyununda takılınca ölüp en son save ettiğin yerden devam etmek gibi bir şey... sadece her resetten sonra geride bir paralel evren bırakıp birakmadiklarini merak ediyorum. bu mevzuya hafifçe deginiyor nyles ama tabi bir açıklama kesin olarak yok, kendisi bilmiyor ne olduğunu, senaristler de zaten bilmiyor. belki 40 yıldır aynı günü yaşayan nyles her seferinde yeni bir paralel evren yaratıyorsa geride kalanlar ne oluyor? mesela bir seferinde tala'nin dişleri kırıldı, en kötü alternatif oydu belki de. tabi kocasının bir gece önce ablasıyla yattığını öğrendiği versiyonlar da kötüydü. yazık kıza genelde kötü alternatifler hep onun üstüne kaldı. ben o yüzden paralel evren oluşmadı diye düşünmek istiyorum fakat son sahne beni biraz yalanlıyor olabilir. roy hala döngüdeydi, diğerleri çıkmış olmasına rağmen.

    gercek hayatta hatalarıni düzeltmek için insanlar ikinci bir şans isterler ama aslında ikinci şans yeterli değil çoğu sorun için, böyle sonsuz defa denemeden cozulemeyecek sorunlar var. ve fakat hepimizin tek bir şansı var, doğruyu yapmak için. bu yüzden acaba çok defa denesem sonuç ne olurdu diye düşünen insanlar bu tür filmleri sevecektir diyorum... gerçekte sahip olamayacagimiz bir lüks çünkü başa sarmak, baştan bir daha başlamak. hiç değilse filmlerde görelim bakalım nasıl oluyor...
  • gayet klişe bir konuyu sürükleyici bir biçimde ele almış 2020 yapımı komedi bilim kurgu filmi.

    aynı günü baştan yaşama konulu filmlere hepimiz aşinayız. palm springs bu konunun bilim kurgu kısmına çok kısa değinip olayın eğlenceli yönlerini göstermeyi tercih ediyor. bazı soruları cevapsız bırakması ve karakterler arasındaki ilişkilere odaklanması iyi bir tercihti.

    --- spoiler ---

    mesela başroldeki elemanın döngüye nasıl başladığı ve ne kadar zamandır döngüde olduğunun cevabı verilmiyor. keza gece gördükleri dinozorlar, depremlerle mağaranın ilişkisi vs. ucu açık bırakılmış.
    aslında baş karakter nyles'ın döngüye nasıl başladığı ile ilgili redditte güzel bir teori var. filmin son sahnesinde roy partiye gelip nyles ile konuşur ama nyles onu tanımaz. bu sayede roy, sarah'ın döngüden çıkışının başarılı olduğunu anlayıp gülümser ve film biter. bu sahneden sonra teoriye göre roy mağaraya gidip kendini patlatıp kurtulur fakat hiçbir şeyden haberi olmayan nyles onu takip ederek peşinden mağaraya girer ve kendi döngüsünü başlatmış olur. aslında nyles'ın döngüye girişi burada başlar. aslında nyles asıl döngüyü başlatmış olur.
    --- spoiler ---
  • los angeles’a bir buçuk saat uzaklıkta olan yerdir. hollywood ünlüleri bir projede yer almadıklarında yüzlerini dinlendirmek için burada takılıyorlarmış.

    obama’da ailesi ile birlikte başkanlığa veda ettikten sonra direkt palm springs’e gelmişti.

    termal suya sahip. aslında aman aman bir yer hayal etmeyin. otellerin sayısı oldukça fazla.

    birçok ünlü yıldızın burada evi olduğu da biliniyor. avantajı hem doğal termal suyun çıkmasını, hem de los angeles’a oldukça yakın olmasıdır.

    şimdi love dizisini izliyorum da 3. sezonun ilk bölümünde palm springs’e gittiler oradan aklıma geldi.
  • işte bu dediğim film. genelde paralel evrenleri ya da zamansal döngüyü ele alan filmlerde bi kasvet, dram, bi anlamsız kafa karıştırmaya çalışmalar olur ve filmi izlerken olasılıkları düşünmekten kendini alamazsın. palm springs bu saydıklarımın aksine kafa yakmadan izlebileceğimiz çerezlik, eğlenceli film. ne izliyim diye düşünenlere yatırım tavsiyesidir.
  • kötü yorumların aksine kolaylıkla 2020'de çıkan, izlediğim en iyi film olduğunu söyleyebilirim. öncelikle, anlatılmak istenenler dolandırılmadan, kompleks hale getirilmeden anlatılmış. bu filmi sevmemi sağladı. ikinci olarak da sarah ve nyles çifti bayağı tatlıydı. romantik komedi açısından bakılırsa güzeldi.

    izlemeden önce başlıkta gezenler için söylemek isterim ki, bence filmin time loop kısmına çok yoğunlaşmak yersiz olur. replikler, ambiyans, nyles'ın hawaii stili gömleği, müzikleri, verilmeye çalışan minik mesajlar bu filmi güzel yapmış çünkü. kuantum fiziği vs. tam işlense, komediye ve keyifli kısımlara o kadar zaman kalmazdı. filmin amacı o değil zaten. ne bileyim, nyles'ın sıkıştığı durumla sürekli dalga geçiyor olması ve hatta düğündeki konuşması için bile izlenir gibi geliyor bana.

    --- spoiler ---
    düğünün başında nyles konuşma yaptıktan sonra, "birçok düğün konuşması dinledim ama..." diye gelen ve daha sonra sonunda da sarah'ya gideceğini söyleyen yaşlı kadın güzel bir detay olmuş. ucunu açık bırakmışlar, daha iyi geldi bana. bir de son sahneden sonraki ek sahnede roy'un nyles'la konuşması fakat nyles'ın onu tanımaması da güzeldi. içimiz rahat etti en azından. filmin en komik sahnesi ise bana kalırsa tala'nın yere düşüp dişlerini kırması ve sonrasında ailenin verdiği tepkilerdi. lol.
    --- spoiler ---

    bu arada, andy samberg dünyanın en tatlı insanı herhalde. hangi filme/diziye girse güzelleştiriyor, gülüşüyle yapımlara +1 pozitiflik katıyor sağ olsun.
  • öylesine açıp izlediğim, bana bi film söylesene ama yormasın diyen arkadaşlarıma gözüm kapalı önereceğim film.

    --- spoiler ---

    takılı kaldıkları günde, birbirlerinden hoşlanmaya başlayınca güne uyanırken bıkkınlık ifadesinin yerini onu görecek olmanın mutluluğu alıyor. ilişkinin en güzel dönemi, en güzel hali. çok saçma bir durumun içinde olsan da mutlu hissedebiliyorsun. aşk ne güzel şey.
    sonra da klasik sarpa sarıyor. aşkın; nerden tanıdım, neden böyle şeyler hissetmeme izin verdim, içimdeki boşluk takribi ne zaman geçer, ne yapcam şimdi ben, neden gitti ki, çok özlüyorum diye söyletecek sinir bozucu tarafıyla tanışıyor erkek olan. ne güzeldi di mi öyle her günü başkasıyla kapatıp yeni bir güne uyanmak. onsuz geçen günler tanışmadan önceki günlere göre daha da dayanılmaz bir hal alıyor. yaşam bir kere onunla anlam kazandı çünkü.
    yalnız kızın dertleri daha başka. iki günde çözüyor mevzuyu ama aferin.
    vee.. mutlu sonun dayanılmaz hafifliği.
    aradaki bağ gerçek olunca vazgeçmiyorlar, birlikte olmanın bir yolunu buluyorlar. tek günde sonsuzluk yaşanmıyor belki ama birlikte geleceğe adım atılıyor.
    ilişkilerin bütün kısımlarını drama olmadan çok güzel özetlenmiş. mis gibi, sevdim.

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap