• sicilya'nın en güzide şehri. şimdi ufaktan anlatmaya başlayayım, palermo'yu gezmek isteyenlere de bir yardımım dokunsun. öncelikle palermo, çok büyük şehir sayılmaz. neredeyse her yere yürüyerek gitmek mümkün. birkaç yer var, oralar için tabii otobüs tercih edilse iyi olur.

    turistik olarak gezilecek yerler belli. ilki katedral. burası via vittorio emanule'de yer alıyor. içeriye giriş ücretsiz. yalnız içinde küçük müze tarzı, lahitlerin olduğu bir kısım var. buraya cüzi bir ücret karşılığında girmeniz mümkün.

    şehrin bir diğer önemli mekanı, catacombe dei cappuccini. burası bence gidilip de mutlaka ziyaret edilmesi gereken bir yer, bir müze. içeride yüzyıllardır duran mumyalanmış insan bedenleri var. 1500'lerden kalmış mumyalara bile rastlamak mümkün. çoğu yıpranmış halde ve ürkütücü görünüme sahip. en son mumyalanan ceset 1920 yılına ait. bu bir çocuk mumyası. görece yakın tarihli olduğu için oldukça iyi korunmuş durumda. 1920'de hükümetin yasaklamasıyla da mumyalama işine son vermişler zaten. anladığım kadarıyla bu tarz müzeler sadece palermo'da değil sicilya'da birçok yerde var. ama kuvvetle muhtemel palermo'daki müze içlerinden en büyüğü. yüzlerce mumya, cinsiyete, yaşa göre ayrılmış durumda. bu müzenin yeri ise piazza cappuccini. müzede fotoğraf çekmek yasak ancak gevşek bir güvenliği var. bu yüzden punduna getirip rahatlıkla fotoğraf çekebilirsiniz.

    gidilmesi gereken yerlerden bir diğeri ise monreale. monreale, aslında bir kasaba. palermo'ya çok yakın. şehiriçi otobüslerle gidilebiliyor. otobüslerin kalkış yeri ise piazza indipendenza. yürümek de bir ihtimal ancak 1,5 saat kadar zamanınızı alabilir. bu kasabanın en büyük özelliği eski, altın işlemeli bir katedrale sahip olması. onun dışında eski tarz evler, dar sokaklar var. ki bunlara palermo'da da rahatlıkla rastlayabilirsiniz. yalnız gitmişken görmekte fayda var elbet.

    bir diğer önemli mekan da montepellegrino. burası adı üstünde* bir dağ. yürümek fazla iddialı. onun yerine piazza sturzo'dan kalkan otobüslerle yaklaşık 20 dakikada buraya, dağın tepesine varmak mümkün. burada da bir kısmı dağın içine oyulmuş kilise enteresan. kilisenin hemen yanından en tepeye çıkan bir yol var. yaklaşık yarım saatte en tepeye çıkabilir, palermo'ya üstten bakabilirsiniz. televizyon kanallarının çanakları dışında çok bir şey yok tabii. "palermo'nun kuş bakışı manzarasına varım" diyorsanız, neden olmasın.

    denize girmek istiyorsanız mondello en yakın, ulaşımı en kolay yer. buraya giden otobüsler de piazza sturzo'dan kalkıyor. yine 20 dakikalık yolculuktan sonra plaja varıyorsunuz. plajı oldukça geniş. paralı kısımlar da var ama bence hiç gerek yok. ücretsiz olarak kullanabileceğiniz, yüzlerce soyunma kabinin olduğu bir alan söz konusu. deniz oldukça temiz ama akşama doğru biraz dalgalı olma riski var. mondello dışında yakındaki sahillere gitmek için tren seçeneği var. araba da kiralayabilirsiniz tabii.

    benim gitmediğim ama tepede konuşlanmış bir kale var. adı castello utveggio. sanırım stadın yakınındaki otobüsler gidiyormuş ama benim pek ilgimi çekmedi. bir diğer gitmediğim ama ünlü mekan ise opera salonu olan teatro massimo. the godfather ııı'ün bir sahnesi yanılmıyorsam bu opera salonunun önünde geçiyor.

    gece hayatı derseniz "allah" derim. çok sevimli küçük barlara ara sokaklarda rastlayabilirsiniz. ama açıkçası asıl keyifli olan dışarıda bir şeyler içmek. benim gördüğüm iki alan var. birincisi ballaro. burada gündüz sebze meyve satılan pazar kuruluyor. akşam ise gençler, yaşlılar mekanlardan taşıp sokak ortasında içiyorlar. aynı konsepte sahip bir diğer yer ise vucciria. bu kelimenin anlamı italyanca "uğultu/cıvıltı" imiş. insanlar burada vıcır vıcır konuştuklarından meydan, bu ismi almış. değinmeden geçemeyeceğim fiyatlar, alkol palermo'daki birçok şey gibi hesaplı. roma'daki gibi önden arkadan dayamıyorlar çok şükür.

    şimdi bir diğer meseleye gelirsek... palermoluların yemek olarak aştıklarını söyleyebilirim. klasik italyan mutfağından biraz daha farklı tarzda yemeklere sahipler. cannoli herhalde palermo klasiği. tavsiyem küçük mekanlarda yemeniz. mesela ben via cappuccini'nin başında yer alan trattoria family'de yedim ki, tavsiye ederim. onun dışında içinde rikotta peynirinin olduğu sicilian cassata bir efsane. şehrin en meşhur restoranı ise antica focacceria san francesco. via alessandro paternostro, 58 numarada yer alıyor burası. çeşit çeşit sicilya yemeklerinden tadabilirsiniz. gerçi tanıştığım palermolu bir kız, buradan gelen paranın mafyaya aktarıldığını söylemişti. ama böyle şeyleri vicdani olarak dert etmiyorsanız, sorun değil tabii. deniz ürünleri palermo mutfağında baskın. midyeli, karidesli makarnalar mevcut. ama çok özel mi dersiniz, bence değil. tabii en meşhur yiyeceklerinden biri arancini. arancini, portakal kelimesinden geliyor. şekil olarak portakala benziyor. aslında tanımlamak gerekirse pirinç kroket denebilir. dışı kroket gibi içinde pirinç taneleri var. arancininin çeşitli versiyonlarınu bulabilirsiniz. mesela içinde et parçaları olan aranciniler de mevcut. bunun yanı sıra dışı kroket gibi olup içi muhallebi kıvamında olan bir çeşit arancini de yedim, tadı da fena değildi. tabii palermo'da seyyar yemek satıcıları da önemli. ismini bilmiyorum ama bizim tantuniye benzer bir yemekleri var. ince ince doğranmış, kavrulmuş et parçaları pişen kazanları olan seyyar satıcılar gördünüz mü yanaşın. sandviç ekmeğine bu et parçalarını doldurup üzerine limon sıkıyorlar. bir de sokakta satılan pizzalar gayet leziz. kalın pizza hamuruna sadece domates sosu ve domates konarak değişik bir tat yakalamışlar.

    gelateria'ları ise roma'dakileri aratmayacak cinsten. piazzale ungheria'da yer alan gelateria oriol ve via pipitone federico'daki brioscia'nın gelatoları gayet kıvamında.

    evet, teşekkürleri alayım*. umarım, palermo'yu ziyaret edeceklere yararlı bilgiler vermişimdir. kısacası benim gördüğüm palermo böyle bir yer. "güvenli değil" diyenlere aldırış etmeyin. istanbul'dan yüz bin kat daha güvenli bir şehir. mafya ise hala varmış ama artık daha çok şehir dışındaymış, bunu da sordum öğrendim. şimdilik bu kadar...
  • ne zaman avrupadan futbol kivamindaki programlari izleyip karsisinda makarna, pilav gibi dandini şeyleri yiyor olsam, palermo beraberlik için bastiriyor olmakta olan takim.. bir kez de öne siz geçin arkadas.. bir kez de onlar bastirsin beraberlik için.. ama yok palermo beraberlik için bastirmayi cok seviyor..

    yakismiyor pembeler içinde bir takima, yakismiyor böyle kendine güveni olan leventleri oynatan bir takima.. insan üzülüyor..
  • (bkz: us citta di palermo)

    palermo futbol takımı değil bir şehirdir. real madrid yerine madrid başlığına yazan mallardan farkınız yok.
  • mumya müzesi, endülüs tarzı sarayları, ters büyüyen ağaçları (kökler ağaçtan sarkıp toprağa giriyor, saksı değil 50 metrelik ağaç bunlar), her tarafta mafya hediyelikleri ama mafyayı sevmeyen halkı, sudan ucuz deniz mahsullü makarnaları, bizim ankaranın sıhhıyesine benzeyen sokak pislikleri, halkın bayıla bayıla yediği domuz dalağı (mizza), kesinlikle binilmemesi gereken trenleri ile gezilmesi gereken bir kent.

    hem, kuzeyle farklılığı görmek için, hem de yakın davranmanın ne anlama geldiğini görmek için. kimse "bilmiyorum" demiyor ille de yardım edecekler. gecenin bir yarısı aradığımız pansiyon uzak diye, işini bırakıp arabasıyla bizi bırakan bir lokanta sahibini nasıl unutabilirki insan

    bir de buraya bağlı bir ilçe olan raffadelli'de hala su şebekesi olmamasına hayret ettik. biraz konuşunca yine altta bir mafya hikayesi çıkıyor. avrupa'nın en önemli devletlerinden birinde koskoca ilçe susuz. 2 haftada bir gelen tankerlere depolarını dolduruyorlar. sırf mafyanın "arazi değerleri düşsün" diye bir belediyeyi kontrol altına alabiliyor oluşu yuh dedirtiyor.

    en güneye indiğinizde de sicciulina köyüne ulaşıyorsunuz, deniz mükemmel ama mafya set çekmiş giremiyorsunuz. bu köyden çıkan iki ailenin tüm amerika kokain mafyasını adare ettiğini öğreniyorsunuz.

    ama köy işte sonuçta, kiliseye bakan meydanda gölgeye sıralanmış tahta masalara dizilmiş eli bastonlu yaşlıları alın biizm köydeki ceviz ağacının altına koyun aynı işte.

    (bkz: kapuçin manastırı)
  • juventus karşısında 2-0 galip gelmiştir.

    "fiat ve juventus’un sahibi agnelli ailesi, giderleri kısmak için 30 bin işçiyi işten çıkaracaklarını açıklamıştı. palermo’lu futbolcu fabrizio miccoli, maçtan birkaç gün önce yaptığı açıklamada juventus’u fiat’ın işten çıkardığı 30.000 fiat işçisi için yeneceklerini vurgulamıştı. juventus maçına ekstra motivasyonla çıkacaklarını belirten miccoli, "sezon başından beri her maça kazanmak için çıktık ama bu sefer daha farklı. fabrika işçileri bizden, juventus'u onlar için yenmemizi istediler. bu bizi daha da hırslandırdı. biz de halkın içindeyiz. o fabrikadan hayatlarını kazanan, ailelerini geçindiren insanlar da bizim dostumuz. juventus karşısında onlar için galip geleceğiz" demişti. "

    http://www.sendika.org/yazi.php?yazi_no=29486
  • yukarida da bahsedilen, "avrupa'daki tarlabaşı" tanimi yakisiyor bu sehre.

    sehir merkezinde az tenha sokaklarda dort tekeri, kaportasi, motoru sokulmus arabalar gormek gayet olasi.

    avrupa'nin diger sehirleriyle kiyaslanamayacak kadar farklı, sokak ortasina mangal atip uzerinde kokorec cevirecek kadar farkli insanlarin yasadigi sehir.

    palermo'yu ziyaret edip de, olumle kisa da olsa yüzlesmek isteyenler icin tavsiyem suraya bir goz atmalari:
    (bkz: catacombe dei cappuccini)
  • bu entry'nin zamanı gelmişti. başlığa çok gelip gidip, kara kara düşüne düşüne haziran ayında iş sebebiyle bir haftalığına palermo'ya gittim. bu başlıkta yazanlar beni öyle bir korkuttu ki, hiç böyle manyak manyak duygulara gerek olmadığını anlatmam gerekiyor. ben hayatınızda görebileceğiniz en korkak insanım. her şeyden korkarım. palermo'da hiç korkmadım. siz ne anlatıyorsunuz?

    en son söyleyeceğimi baştan söyleyeyim. istanbul'dan çok daha güvenli bir şehirdir. bir de bilin bakalım nedir? istanbul'dan da ucuz. euro 30 lira olsa da, evet. gerçek bir margarita pizzaya 5 euro ödedim. kuver 2 euro. 210 türk lirası. 210 liraya bambi'de et döner dürüm falan yersin herhalde en iyi. datça'da şezlonga götünü koyarsan 500 liranı alıp margarita diye çok tuhaf bir şey getiriyorlar.

    burayla ilgili pahalı olan tek şey uçak. çok pahalı. thy iki yıldır direkt uçuş koymuş. bunu kullanan da genel olarak hintliler. istanbul’dan aktarma yapıyorlar. gidiş dönüş 18 bin tl, bir kişi. erken alınsa ne kadar fark eder bilmiyorum ama bundan daha mantıklı olan, roma üzerinden vs aktarmalı gitmek. ryanair gibi firmalar her yerde olduğu gibi dolmuş gibi çalışıyor zaten avrupa şehirleri ile palermo arasında.

    airbnb'den bulduğum inanılmaz merkezi ve güvenli bir eve, yedi gece için ödediğim ücret; assos'ta kendi çadırınla gittiğin camping'in kişi başı yedi günlük ücretinden azdı. ben buna gerçekten söylerken bile hala inanamıyorum ama yemin ediyorum durum buydu.

    türkiye'de yaşayan bir insanın burada yabancılık çekmesinin de ihtimali yok. "bunlar herhalde türk ama italyanca konuşuyorlar, üstelik italyanca bilmiyor ama ne dediklerini anlıyoruz" dedirtecek kadar türk gibiler. o sebepledir ki ben burada palermo boklayanlara epey şaşırdım. sidik ve kusmuk kokan kadıköy sokaklarında gençliğiniz geçiyor ve palermo beğenmiyorsunuz. geri zekalı değilseniz ve taksim ya da kadıköy'de bir iki kez tehlike kokusu almışlığınız varsa palermo'da başınıza bir halt gelme olasılığı yok. telefon ve cüzdanınızı arka cebinize koyuyorsanız, başınıza gelebileceklerin palermo ile ilgisi olduğunu sanmam.

    atarlanmalarım bittiyse, bir iki tavsiye vereyim bari. birra messina içiniz.

    ben gitmeden önce palermo gezi videolarına bakmaya çalıştım ama doğru düzgün bir şey yoktu. maalesef ki gitmeme bir gün kala şu kanalı keşfettim. ihtiyacınız olan her bilgiyi bulabilirsiniz. şahane.

    durup dururken "haydi bakalım üç hafta sonra palermo'ya gidiyoruz" dendiği için sapık gibi konaklama vs araştırdım. lokasyon anlamında mükemmel bir tercih yapmışım. palermo'nun en önemli kısmı trafiğe tamamen kapalı. bavulunuz olacaksa sakın ama sakın o bölgede kalmayı tercih etmeyin. o bölgenin hemen dışında ana caddeler var, oralara bakmanızı öneririm. gerçekten sanırım palermo'ya dair en büyük araştırmam budur çünkü bir hafta boyunca şehrin biraz dışında bir yere gidip geldim. konaklama konusunda kafanız karışıksa, kendimi danışılabilir bir birey ilan ediyorum. yeşillendirebilirsiniz.

    buraları atlamayın diyeceğim bir kaç yer var ilki burası. burada mutlaka çatıya çıkın ama "vay efendim burada tatlı yemeniz gerekir" falan gibi bir öneri ile karşılaşırsanız, lütfen inanmayın. gerekmez. güzel değil. dışarıda çok daha ucuza, çok daha güzelini yersiniz. tam türk kafası turist düdükleme şekli. dedim ya, her konuda aşırı türkler.

    palermo'nun tam olarak ortası, gerçekten. quattro canti. sanırım benim palermo'da en sevdiğim nokta. bir mekan falan değil. dört adet yol tarafından kesilen, kafanızı kaldırınca her yerde heykeller gördüğünüz bir meydan. meydanın ortasına saatlerce oturup içebilirsiniz. sokak müzisyenleri, dört yolların birinde, bir sokak köpeği ve bir sokak kedisi ile yaşayan bir evsiz. benden daha mutlu olduğunu düşünüyorum. kedi ve köpek birbirine sarılıp uyuyor, adam onlarla takılıyor.

    mutlaka ama mutlaka monreale katedraline gidin. ve müze kısmını da gezin. mutlaka! şehrin her yeri tarih ama orada gördüğüm hiçbir şeyden bu kadar etkilenmedim. ulaşım biraz sıkıntılı olabilir, ama otobüs ile ulaşma imkanı da var. kalabalık olduğumuz için taksi tercih ettik. taksi ile 40 euro tutuyor.

    mekan önerisi sunayım. le terrazze del sole. o kadar güzel bir manzaraya sahip ki, ağlayacaktım. ne seversiniz bilemem ama ev yapımı sicilya biraları satıyorlar. şarabıyla meşhur bir memleketin şarabında bir cacık olmayıp birasının bu kadar aşmış olması beni şaşırttı. mutlaka bira deneyin ve kesinlikle burada yemek yiyin. et de tüketebilirsiniz. çünkü ne olduğuna emin olabilirsiniz. hayır domuzdan bahsetmiyorum, sonra açıklayacağım. garsonlar şahane ingilizce konuşuyor ve güvenebileceğiniz, temiz bir yer. rezervasyon gerekebilir.

    meşhur meydanın girişinde palermo store cafe mi ne bir yer var. oradan küçük şişeler içinde zeytinyağı, reçel vs gibi bir hediyelik almayın. aynı ürünler normal marketlerde çok daha ucuz. ağır ölçüde kazıklıyorlar. marketlere bakın. ve lütfen orada tatlı yemeyin. ben yedim, gereksiz. onun yerine, buraya gidin. dönüş uçağımdan bir kaç saat önce keşfettiğim için çok üzgünüm, benim için de yiyin.

    bir de oranın yerlileri hariç pek bilindiğini düşünmediğim, aslında çok güzel ve çok anlamlı bir restoran var. burası.
    burada çalışanların büyük bir kısmı, suça sürüklenen çocuklarmış. ya da değilse de, sokaktan kurtarılanlar. bunu bilerek gittim ve böyle mükemmellik beklemiyordum. hijyen, lezzet ve atmosfer harikaydı. inanılmaz güzel bir müzik grubu vardı. bir şans verin derim. çok güzel bir yer, çok tatlı. suça sürüklenen çocukların tamamen kurtarıldığını ilk defa gördüm. bir de diyorsunuz ki palermo avrupa değil. belki değildir. ama sanırım biz hiç değiliz.

    burası müthiş tatlı, palermo'nun daha modern tarafında kalan, ama fiyatları uygun olan bir deniz ürünleri restoranı, mükemmeldi. kılıç balığı ve midye yiyin. bildiğiniz midye evet. aslında boşverin, ne isterseniz onu yiyin. palermo'nun deniz ürünleri konusunda aşmış bir şehir olduğunu söylemem gerek.

    son olarak elbette palermo katedrali'ni görmeden ve müzesini gezmeden dönmeyin. ben çatısına çıkamadım. keza günde yirmi bin adım atmaktan artık kendimi sakatladım. ama buranın çatısı yerine monreal’i tercih edebilirsiniz. buraya çıkış gerçekten zorlayıcı ve göreceğiniz manzara aslında ilk önerdiğim manastırdakinden pek farklı değil. katedral için değişik bilet türleri var, ona göre fiyatlandırması mevcut. alt katında lahitler var, son derece etkileyici.

    bu arada ilgisi olan kişiler kesinlikle arkeoloji müzesini görmeli. şehir merkezine çok yakın. son ziyaretimde fark etmem hoş olmadı ama orada şunu anladım. bazı tarihi yerleri kapsayan kombine bilet gibi şeyler alma imkanı varmış. mesela arkeoloji müzesi + monreal vs şeklinde değişik fiyatlandırmaları mevcut. planınızı önceden yapar ve bunu önceden araştırırsanız müze ziyaretleriniz daha uyguna gelecektir. oraya gidince görevlilere sorarım diye düşünmeyin çünkü kimse ingilizce bilmiyor.

    özetle, şehir, instagram filtresi basılmış gibi sarı tonlarda, arap esintili bir şehir. çok fazla tunuslu ve hintli mevcut. şehrin pek çok ara sokağında “sicily is not ıtaly” yazmışlar duvarlara. eh zaten sicilyalılar da pek italyan gibi değil. dilleri bile daha çok ispanyolcayı andırıyor. erkekler türk dayısı gibi, göbekli kel falan. kadınlar inanılmaz güzel. herkes sürekli bağırıyor. ilk üç gün herkesi kavga ediyor sandım. bilmiyorum bu durum italya’da genel olarak böyle mi. ama sadece birbirlerine selam verip, sohbet ediyorlarmış. camlar kapalı bir şekilde ikinci katta uyurken zıplayarak uyandığım oldu sabah. normal konuşuyorlarmış.

    güvenlik ve dikkat edilmesi gerekenler konusunda diyeceğimi aslında baştan demiştim. istanbul’da yaşadıysanız garipseyeceğiniz bir durum yok. ne tehlikesi vardır diye gitmeden bir araştırmak lazım. 2000’li yılların bodrum’unda ruslara ingilizlere “are you kola?” diyen vatandaşlarımız gibi kekoları mevcut. ağır kekoluk var sicilyada. tipleri kıyafetleri falan görmeniz lazım. ama bizimkiler kadar bile ingilizceleri olmadığı için hemen uzuyorlar zaten. tacizkar bir tavırları yok. bunun dışında elbette bok gibi içip sarhoş olmamanız hayrınıza olacaktır ama bu zaten sadece palermo için verilecek bir öneri değil. her yer için geçerli. tren istasyonu civarı gece vakti tehlike arz edebiliyormuş, yerlilerinden duyduk. açık açık gitmeyin dediler. istasyona yakın olsun mantığı ile konaklamanızı o civardan tercih etmenizi önermem. ne kadar salaş, leş vs anlatılıyor da olsa ve evet öyle de olsa tuhaf bir şekilde şık bir şehir. insanlar şık. çok spor giyindiyseniz size sokakta bile tuhaf bakıyorlar. gerçekten büyük bir tezat var gibi çünkü hippi şehri havası var. ama abiye hippi bunlar kjdfhkj. bazı mekanlara terlikle sandaletle oturamazsınız mesela. ama o mekanlar hiç de öyle yerlermiş gibi durmuyor, zaten çok salaş gözüken yerler.

    bir de etlere dikkat! evet, etlere. domuza hassasiyetiniz varsa zaten dikkat edeceksinizdir ama bunlar bir de at ve eşek eti tüketiyorlar. öyle gizliden yedirmiyorlar. marketlerde reyonları var. donkey burger, horse burger vb ürünler var mekanların menülerinde. yani sipariş verirken domuz eti mi değil mi diye sorgulamanız yeterli olmayabilir. değil diyip at eşek falan getirebilirler. çünkü onlar için normalmiş.

    pazar yerleri var, geceleri epey kalabalık oluyor. ben oraları gündüz gezebildim ve hijyen anlamında çok rezil durumdaydı akşam ‘sokak yemeği’ yapan dükkanlar. bir de inanılmaz kalabalık oluyorlar o yüzden eşyalarınıza ekstra dikkat etmenizi ve sırt çantası takmamanızı öneririm. palermo’da yemek konusunda ben epey zorlandım. çünkü epey etobur bir insanım. midem hassas olduğu için domuz tüketmek çok tercih edeceğim bir şey olmamakla birlikte gerçekten at ve eşekten daha kabul edilebilir buluyorum. ama uçaktan inip ilk oturduğum mekanda donkey burger horse burger bilmemne görmek menüde, beni bir hafta etsiz bıraktı. deniz ürünlerine abanın. ama bunu da sokakta değil normal restoranlarda yapın. en baba ana yemek 12 13 euro falan. (bu kısmı et konusunda hassasiyetiniz varsa diye söyledim. iş sebebiyle gitmemiş olsam çok daha fazla şey denerdim muhtemelen. kokoreç sicilya'dan çıkmadır. ben yiyemedim. kokoreç yiyiniz. en fazla sürekli osurur ya da kötü ihtimalle iki kere kusar, ishal olursunuz ama benim böyle bir opsiyonum yoktu. olsaydı denerdim.)

    bit pazarına denk gelirseniz, ki geleceksiniz, gözünüz açık biçimde mutlaka gezin. yanınızda inanılmaz hatıralar getirebilirsiniz. palermo'nun küçük ganimetleri, sadece 1 euro.

    sonuçta, uçak biletleri felaket durumda olmasa, gerçekten her sene uğramak bile epey mantıklı olabilir diye düşündüğüm bir şehir oldu palermo. hatta "mutlaka tekrar geleceğim ve o kokoreçi yiyeceğim" diyerek ayrıldım. türkiye’de yaşayan bir insan tatil planı için ege akdeniz düşüneceğine palermo düşünebilir. çünkü palermo'da olmak; assosta çadırda yatmaktan, sidik gibi bir biraya 100 tl vermekten, pizza yiyememekten, mardinli balıkçıların yaptığı pilavlı midye dolmanın tanesine 7 lira vermekten daha keyifli. daha estetik. çok daha güzel. yani türkiye’de kalitesizlikle düdüklenmek ve her an can güvenliği tehlikesi yaşamak yerine, her zaman tercih edilir.

    son bir öneri: yürürken kafanızı kaldırın, yukarı bakın ve izleyin.
  • palermo'yu, benim gözümden ve ruh halimden palermo'yu zordur anlatmak.

    karanlık bir şehir gibi görünür, ama aydınlıktır. pis gibi gözükür, gerçekten de bir kuzey italya şehrine göre pistir.
    nüfusu 150-200 binden fazla olan her italyan şehrinin an şık caddesinde olan rinascente mağazası tabii ki palermo'da da vardır. ama önünde uyuz görünümlü sokak köpekleri gezer. buna karşın sokak köpeği milano, torino, floransa gibi kuzey italyan şehirlerinde son 50 yıldır sokak köpeği görülmemiştir. napoli ve bari gibi güney italyan şehirlerinin dış mahallelerinde çok ender olarak sokak köpeği görünse de insanlar şehre kurt inmiş kadar panik olur. oysa palermo'da sokak köpekleri vardır, çirkin ama sevimlidirler, ve insanların attıklarıyla beslenirler.

    ve tabii ki ana meydandan deniz kıyısına, limana inen baba caddelerinden birinin adı vittorio emmanuelle'dir. acayip etkileyici binalar ve kiliselerin arasından geçerken bir ara sokaktan kokoreçvari kokular gelir. kokuyu takip ettiğinizde sokakta sosis, balık, sebze, et ve herşeyi ızgara yapıp satan seyyar satıcılar görürsünüz. biraz ilerde kiraladığınız arabayla yol sorarsınız, arabanızın içine sarkan tancredi adlı abi 10 dakika sizinle sohbet ettikten ve türkler hakkında tatlı sözler söyledikten sonra yolu da tarif eder. asla rahatsız olmazsınız, italyan kırosudurlar, ama benim gözümde milanolu jetset sofistike abi ve ablalara yeğdirler.

    mafya dedikleri şey oldukça flu ve anlaşılmaz olsa da sicilyalılar, ve özellikle palermolular mafya demekten hoşlanmazlar. 'cosa nostra' derler ki bu da 'davamız' demektir, tabii ki söylerken ve düşünürken insan beynini pozitif olarak etkiler. sicilyalı'nın ve özellikle palermolu'nun bu tutumu öyle anlaşılmazdır ki mafya ile mücadele ederken bombalı saldırı sonucu öldürülen ve palermo havaalanına adını veren iki savcı, falcone ve borsellino bile öldürülünceye kadar mafya'ya ısrarla 'cosa nostra' demeye devam etmişlerdir.

    onun için lütfen uzun ve mutlu bir hayat sürün ve lütfen palermo'yu görmeden ölmeyin. ben tam olarak ne olduğunu anlamadan bu kadar sevdim bu şehri, siz anlarsanız bi zahmet bana da anlatın olur mu?
  • bu şirketteki adamlar filmi alıp çalıştıkları hanın çaycısına izletirler ve ondan sonra "rıfkı abi ne düşünüyorsun filmle ilgili?" diye sorarlar. hemen akabinde rıfkı abi'nin söylediklerini not edip kartonete yazarlar ve filmleri vcd ve dvd formatında piyasaya sürerler, filmlerin dublajları da büyük ihtimal burada çalışan muhasebeci, çaycı vs ekibi tarafından yapılır. başka türlü filmlerin ucuzluğu, dublaj ve kartonet kalitesizliği anlaşılır gibi değildir. ama yine de altyazıyla ve insanın cebinin rahat etmesiyle idare edilir ve şirket de sürümden kazanır.

    bunun yanı sıra italya'da delikanlı adamın giymeyeceği pembelikte bir futbol takımı mevcuttur ki bir de sicilya takımıymış, mafyayı feci bozar o renk.
  • palermo gerçek bir üniversite şehridir. birçok bölüm ve dallardan oluşan üniversiteler eski şehire sığışmışlardır.
    lise ve akademiler de vardır ama daha çok eskişehir e benzemektedir. genç nüfus fazlalığı nedeniyle hayli ucuz bir şehirdir.
    haftasonu gençler yağmur çamur dinlemeden sabahlara kadar sokakta içki içer ve konuşurlar. (amaç içki, müzik yok.)
    sokakları pis ve bakımsız olan palermo nun baştacı baba 3 ün de meşhur son sahnesinin çekildiği teatro massimodur.
    sicilyalılar ama özellikle de palermolular mafia lafını duymayı, ondan konuşmayı sevmezler. 24 saat polis korumasında olan bir trattoria görmek sizi şaşırtmazken onların bunu açıklarken ıkınıp sıkılmaları şaşırtabilir. pazarları güzel ve tanıdıktır. her pazarda mutlaka bir balık çeşitlemesi bulunur.
    kılıçbalığı ve deniz kabukluları ve başta da sardalya heryerdedir. pizza ve makarnasının üstüne sardalya koyunca sicillian olur.

    (bu şehrin devamı olabilir.)
hesabın var mı? giriş yap