• hayatimda 5 kedi, 2 köpek, 1 insan yavrusu oldu. adı oyuncak olan hicbirseyle oynamadilar. galiba bu seyi biz buyukler yavrular sever zannederek uretiyoruz, satiyoruz, satin aliyoruz. kendi aramizda bir pazardan baska bisey degil onu anladim ben.
  • benjamin'in iddia ettiği üzere, çocuklar çaresiz, çilekeş oyuncak bebek üzerinde egemenlik kurmaktan hoşlanırlar, tıpkı bizim sessizce uyuyan bir kadının balmumu heykelini seyretmekten zevk almamız gibi. ama çocuk, ağzını açamayan bir şeye işkence etmenin daha tatmin edici olduğunu bilir. charles baudelaire'in 'oyuncaların felsefesi'nde açıkladığı gibi, acıyla atılan bir çığlık, evcil hayvanı oyuncak bebekten ayırır:

    ''ferforje parmaklık ardından seçilen hoş bir bahçenin uzak ucunda parıldayan enfes şatonun ana yolunda, süslü püslü av kıyafetleri giydirilmiş, yakışıklı ve büyüme çağında bir çocuk duruyordu. lüks, tasasızlık, ve her gün tanık oldukları zenginlik gösterisi bu çocukları öylesine güzelleştirmişti ki, bayağılık ve sefalet içinde doğan akranlarından başka bir türe ait zannedilebilirdi. çocuğun yanında, kuş tüyleri, ve cam boncuklarla bezeli bir tunik giydirilmiş, vernikli ve yaldızlı, sahibi gibi temiz ve muntazam görünen muhteşem bir oyuncak bebek duruyordu. fakat çocuk oyuncağıyla zerre ilgilenmiyordu. onun baktığı şuydu: parmaklığın öte yanında, yolda, devedikenleri ve ısırgan otlarının ortasında, kirli, sıskaca, sümüğü yanağındaki kir ve toz tabakası arasında yavaşça, kıvrıla kıvrıla akan şu sokak çocuklarından biri duruyordu. o sembolik demir parmaklıkların ardından fakir çocuk zengin çocuğa kendi oyuncağını gösteriyordu. zengin çocuk, onu gizemli ve nadir bir nesneymişçesine açgözlülükle inceledi. küçük veledin eziyet ettiği, derme çatma kafesinin içinde aşağı yukarı salladığı oyuncak, canlı bir sıçandı.''
  • " insan her yaşta çocuktur, oyuncaklar değişir. "
  • hayallerin kişiliksizleştirdiği eğlence tanrısı.

    otokontrolü yüksek asosyal birliktelikleri olan bireyler tanıyorum. davalarını kahpece satan bireyler. menfaati uğruna ruhunu sirkeye batırmış, sirk arsızı bedenler. sevmelerinden arda kalan yalan dolan sevişmelerle yaşamı idame ettiğini düşünen yaratıklar. tek neması menfaati, tek teması ise ikiyüzlülük olan insanlar. aynanın karşısında anlamsızlaşan haykırışlarla kendilerine bakıyorlar. insan denilen ahmak, bilinç haltı denilen zırvada kaybolur ego mastürbasyonunun zirvesine çıkmışken. bilmediklerinden yakınır bilgece! yalanları taşıyabileceğinden korkar zekice. tek telaşı yavşaklıktır.

    öfkesini geri kazanmış bir acizin mutluluğudur kavga etmek. ruhsal tepkimelerin bir sonucu olarak isyan eder dünyaya.
    düşünür insan çoğu zaman “uyumaya gerek var mı rüya görmek için?” diye. uyku aslında bir uyanıştır düşler alemine. hissiyatını yitirmiş soğuk duvarlar, sürmenaj olmuş genç nesiller ve aslını inkar eden gerçekler içinde yutkunup duran bir uyanış. tek mücadelesini aydınlıkla verir. güneş doğmadan uyuyamaz bedenleri.

    sokakların çağrısına kulak asmayan, kaldırımların acısını yüreğinde hissetmeyen, oyuncakların derdini paylaşmayan bir çocuk düşünün. kağıttan gemilerle cinnet taşıyan. yalnızlığını gri bir ekranda dillendiren bir çocuk. dokunuşların, sevmelerin, sevişmelerin, kavgaların tanımını internet denilen deccal’den öğrenen bir çocuk. ve tüm bunlara rağmen yaşadığına inandırılan bir çocuk.

    tanrıya değil sanrıya inanan!
  • baban askerden geldiğinde oyuncak getirmişti. plastik renkli bi saat. başka da hatırlamıyorum oyuncak ile ilgili bişey. bi de şunu hatırlıyorum, köyde derenin kıyısında oturur çamurla oynardım. göl yapardım, su dolardı içine sonra o gölden su aksın diye yol açardım. suyun gidişini izlerdim usul usul, saatlerce, ayağım uşurdu kalkmazdım. ne diyor aşık "alır dener, verir dener, işte böyle zalım dener".
  • günümüzde çıkanları çok farklı. 80'lerin sonu 90'ların başında çocuk olmuş biri olarak, çocukken oynadığım oyuncaklara hiç benzemiyorlar. çok şekilliler. benim zamanımın legoları, 6 in 1 tetrisleri, basit oyuncakları yok artık. daha kompleks ama daha öğretici oyuncaklar var şimdi.

    az önce annem, üst komşunun çocuğunun oyuncağına bakmam için eve getirdi. acayip bir şey. üzerinde 8 tane hayvan figürü var. arkasındaki hoperlörden çıkan kadın sesi "kedi nerede", "kuş nerede" gibisinden sorular soruyor. çocuk da oyuncağın üzerinde figürü bulunan o hayvana basınca kadın "aferin" diyor. bazen de aynı kadın susuyor; kedi miyavlaması, inek mölemesi duyuluyor hoperlörden. çocuk bunu da bilirse kadın "aferin" diyor.

    oyuncak elime geçince hayvanlık yapıp havlayan köpek hayvanını kedi olarak belirttim. icq'nun mesaj geldi tonu geldi hoperlörden, ardından da kadının "tekrar deneyin" lafı... velhasılıkelam; oyuncak çok hoşuma gitti. küçük çocuğa hayvanları gerek sesleriyle, gerekse isimleriyle öğretmeye çalışması yüzümü güldürdü.

    ulan 28 yaşıma geldim, yarın bir gün çocuğum olursa, onun oyuncaklarını alıp ben oynacağım bu gidişle. çocuk da durduk yere ağlayacak, "oyuncaklarımı ver bubaaa" diye dövünecek. sonra da hem hanımdan, hem anamdan zılgıt yiyeceğim.
  • oynamaktan -uğraşmaktan, vakit geçirmekten, ilgilenmekten, çözmekten ya da çözememekten, eğlenmekten, mesai harcamaktan- zevk alınan her şeye oyuncak denir. insanlar, eşyalar, kavramlar, merak edilenler, sevilenler, uyuz olunanlar, çok istenenler, ihtiyaç duyulanlar, telefonlar, çiçekler, böcekler, ceylanlar, avcılar hep oyuncaktır.
  • dün eniştemin evinde el yapımı bir tahta kılıç gördüm, binanın apartman görevlisi yeğenime hediye etmiş.
    düşündüm de her haliyle ne kadar orijinal, ne kadar değerli bir şey.
  • çocuklardan saklanmaması gereken, çocuğun onu kırıp, bozup, parçalamasına müsaade edilmesi gereken çocuk nesnesi.

    hakikaten oyuncağı neden saklarsınız arkadaşım çocuktan? şimdi oynamayacak da 28 yaşında mı oynayacak? oldu o zaman, duruşma beklerken uzaktan kumandalı arabamla mahkeme kaleminde bir iki tur atayım ben. olmaz! zaten agresifim şu ara, kutulayıp dolapların üstüne kaldırdığınız oyuncakları çocuğun yaşı kemale ermeden olduğu yerden çıkarıp odanın ortasına yayın derhal. beni delirtmeyin! hadi!
  • kutad alptürkan'ın jehan barbur, gülce duru ve abdurrahman tarikci ile düetlerinin de bulunduğu ve şu anda ön siparişte olan ilk albümünün adı.

    (bkz: kutad alptürkan)
    (bkz: jehan barbur)
    (bkz: gülce duru)
    (bkz: abdurrahman tarikci)
hesabın var mı? giriş yap