• tanrının varlığına ontolojik kanıt getirip işin içinden sıyrılmaya yol açmış, ancak bunu yaparken sanatsal, bilimsel vesaire yaratıcılığı insanın ellerinden alıp üst varlığa vermiş, götünü açıkta, ellerini boş bırakmış hadise.
    "aklımda tanrı imajı var, bu kadar mükemmel bir imaj benim aklımda kendiliğinden ortaya çıkamaz. öyleyse tanrı var."
    sayfalar, kitaplar dolusu metnin anafikri, buyur burdan yak.
  • ontolojik/varlıkbilgisel kuram. "on" eski yunancada varlık anlamında. tanrı'nın var olmasını, yetkin ve kusursuz olması ile açıklamaya çalışan teist bir kuramdır. tabii ki çok tartışılan ve çürütülmeye de çalışılan bir kuram aynı zamanda.

    ilk ispatlamaya çalıştığı tanrının varlığıdır. kuram şöyle: tanrı en yetkin varlıktır. varolmayan bişey yetkin olamaz, bu bir çelişki olur, dolayısıyla tanrı varolmak zorundadır.

    argümanı ilk kullanan st. anselm. sonra descartes tanrının varlığının ispatı için bu argümanı kullanmış. demiş ki:

    bir mükemmel varlık düşünüyorum: sonsuz, herşeyi bilen, herşeye gücü yeten, herşeyin yaratıcısı. / tamam da, bu fikir aklıma nereden geldi? ben, sonlu, sınırlı bir varlığım, böyle bişeyi nasıl düşünebilirim ki? / hmmmm, bu fikir benim zavallı, sınırlı birikimimden gelmiş olamaz. demek ki bu benim ruhuma, "tabiat-üstü" bir kuvvet tarafından gönderilmiştir, çünkü, fizik kanunlarına göre sınırlı bir şey, sınırsız bir şey üretemez. o halde, "tabiat-üstü" bir kuvvet var.

    argümanın zayıf noktası kant tarafından gösterilmiş: varolmak bir özellik değildir.

    ontolojik argümanlar, doğruluğu apaçık sayılan ilkelerden ya da tanımlardan yola çıkan argümanlar grubuna girer. evrenin genel özelliklerini, doğa olaylarını, dini ya da mistik deneyimleri kanıt olarak kullanan argüman grubuna dahil değillerdir genel olarak. ontolojik argümana göre yetkinlik varlığı içerir, varolmayan bişey yetkin olamaz, o zaman, madem tanrı tanımı gereği tam olarak yetkindir, o zaman tanrı vardır, tartışılacak bişey kalmaz.

    evren, mevcut şeylerin tümüdür. sadece dünya, gezegenler, galaksiler, uzay değil,mevcut olmuş, halen mevcut olan, mevcut olacak herşeydir. böyle anlaşılan bir evren için bir "sebep" gerekmez. ama aristo dahil herkes sebep aramıştır iyi kötü bunun için. bulamayan herkesin vardığı sonuç tabiat üstü bir kuvvet olduğu için de dini felsefelerin haklılık iddialarının temelinde bu yatar. ontolojik argüman da tabiat üstü argümanların başında gelir.

    cogito, ergo sum argümanıyla aynı yoldan gider ontolojik argüman. varlığın önceliği esastır. karşısına çıkan argümanlarda da bilincin önceliği esastır: bir düşünce zihinde var diye gerçekten de bu düşünceye karşılık gelen şeyin bulunması gerekmez. zihin yanılgıya düşebilir bir müessesedir.

    "tabiat-üstü" temelini savunan felsefelerin çoğu bunun aklen ispat edilmesinin mümkün olmadığını düşünür, öne sürer, olduğu gibi kabulü konusunda israrlıdır. insanın bu inanca ihtiyacı olduğunu savunur. ihtiyacına ters davranması istenmemelidir insandan. tabiatına aykırı bişey yaparsa kendini tahrip eder der.

    başka bazı felsefeler, "tabiat-üstü"nün varlığının aklen ispat edilebileceğini iddia eder. varlığın önceliğine göre böyle bir ispat imkansızdır. bugüne kadar, "tabiat-üstü"nü akla dayanarak ispatlayacağını öne süren argümanların hepsi çürütülmüş diye biliyorum ben ama bildiğim yanıldığıma yetmez, söyliim.

    karşı görüşler ontolojik argumanı çürütmeye çalışırken der ki (bunlar "tanrı yok" demez, sadece argümanın zayıf yönünü ortaya çıkarmak amaçlıdırlar) tanrıyı tam yetkin diye tanımlayarak bundan onun var olduğu sonucunu çıkartmak, bulmak istediğimiz şeyi önceden arayacağımız yere saklamaya benzer, saçma olur.

    tabii bunlar uzun mevzular, felsefi tartışmalar. ama özetle ontolojik kuram mantıksal olarak kusursuz olmakla beraber bilimsel değildir, ortaya en baştan konan şey, bi önyargı, bi kalıptır. argümanın kendisi sağlam ve mantıklıdır ama temeli zaten önyargı ya da bilimsel olmayan bir kalıptan oluşur.

    karşı argümanlar, mantıklı ispatlar peşinde koşan argümanlardır. tekrar belirtmekte fayda var belki: bu argümanların "karşı" argüman olması, "tanrı yoktur" iddiasından değil, tartışmanın çıkış noktasının ve yürütülme mantığının farkından gelir.
  • efendim "varoluş mu önce gelir öz mü" irdelemesi yaparak girmeyeceğim mevzuya. lisedeki felsefeden anlamayan felsefe hocam geliyor aklıma, asabım bozuluyor. her ne kadar anselm'in ürettiği, descartes'in apardığı ontolojik kanıtın doğru olduğunu düşünmesem de; şurada [1] bahsedilen kant ve hume amcaların bu kanıtı çürütüşüne de katılmıyorum. aslına bakılırsa kant ve hume dayılara da haksızlık etmeye gerek yok; çünkü esasen kabul edilebilir ki, onlar da ontolojik kanıtın dayandığı ilkenin saçmalığını göstermek için, benzer bi ilke üzerine oluşturdukları argümanla tanrının yokluğunu ispatlamışlar. yani ürettikleri argüman, tanrının yokluğunu ispat etmek için değil, ontolojik kanıtın saçmalığını göstermek için kurulmuş. kısaca bahsetmek gerekirse; evreni yaratmak, akla hayale gelebilecek en büyük başarıdır; bir şeyi başaran varlık ne kadar güçsüz ve yoksunsa, o başarı o kadar büyük olur (bir insanın cümle kurması başarı sayılmazken, muhabbet kuşunun kurması başarıdır, da vinci'nin bir portakal resmi yapması başarı değilken, bir körün yapması başarıdır vs.); bir tanrı için en büyük engel var olmamasıdır; eğer var olan bir tanrı, bu evreni yarattıysa, var olmadan bu evreni yarabilecek olan tanrıdan daha güçsüzdür; tanrı'dan daha güçlü bir varlık düşünülemeyeceğine göre tanrı yoktur. şimdi görülebileceği üzere, buradaki hatanın nedeni, evreni yaratmak akla hayale gelebilecek en büyük başarıdır iddiası. her halükarda bu evrenden daha büyüğü, daha karmaşığı, daha güzeli vs. yaratılabilirdi. sözgelimi sadece insanmerkezci bir açıdan irdelesek, ki neden irdelemeyelim, geriye kalan her şey aynıyken, yalnız cengiz han'ın, hitler'in var olmadığı bir evren; ya da sözgelimi fakirliğin, hastalığın olmadığı bir evren şu ankinden çok daha iyi bir evren olurdu. öyleyse bu evreni yaratmak, akla gelebilecek en büyük başarı olamaz. ha bu benzer bir argümantasyonla, en fazla varsayılan bir tanrının beceriksizliğine veya bizi siklemediğine kanıt olabilir orası ayrı.

    oraya girmeyelim, orayı kurcalamayalım dedik ama; sike sike platonizme, idealizme girecez sanırım. şimdi bu dünya görüşleri, her ne kadar hakkında iki cümle söyleyip de sikip atamayacağımız kadar önemli olsa da, biz bir-iki ucundan tırtıklayalım bakalım. öncelikle, zihinde var olan her kavramın bir karşılığı gerçekte de var mıdır? eğer 600 sene önce yaşamış olsaydım buna farklı bir yanıt verebilirdim ama, şu anda "yok öyle bir şey" demek istiyorum. matematik keşif midir icat mı? her ne kadar kurduğumuz biçimsel dizgelerin *, bu dizgelerden türetilen teoremlerin, bunları açıklamak için üretilen modellerin kesinlikle icat olduğunu düşünsem de, yine de gönlüm keşiften yana. evet üzerime koşarak gelen bir eşkenar üçgen yok; evet evrendeki görüngüleri açıklamak için ürettiğimiz fiziksel teorilerdeki matematik aslında tam yasalar değil, yakınsamalar; ve belki de hiçbir zaman "şeylerin" tam olarak hangi kural(lar) üzerine devindiğini belirleyemeyeceğiz-bilemeyeceğiz; ama bütün bunlar bir "yasasızlık" durumu olduğunu da göstermiyor. yani epistemolojik yaklaşımla belki hiçbir zaman ulaşamayacağımız bir yasalar bütünü, yine de var. bunu nereden çıkarıyorum? etrafımdaki dünya rastgele hareket etmiyor da oradan çıkarıyorum. pekiyi bizim zihinlerimizde yansıma bulan matematik gibi bir kavram, yalnızca bizim zihinlerimizdekinden çok daha büyük bir gerçekliğe sahipse, bizim zihnimizde oluşan matematiksel idelerin ille de gerçeklikle bir bağlantısı olması gerekmez mi? yooo. insan zihninin bugüne kadar ürettiği matematiksel yapıların, fiziksel teorilerin çok büyük bir çoğunluğu yanlıştır; yani hem matematiksel olarak, hem de fiziksel olarak bir gerçekliği yoktur; yani a priori bilgi gerçeğin kanıtı değildir; bu bir. ikincisi için, sıklıkla kullanılan mükemmel çember, eşkenar üçgen gibi kavramlar üzerinden değil de; ontolojik kanıt meselesiyle biraz daha ilişkili olsun diye sonsuz kavramı üzerinden bir şeyleri inceleyeceğim. sonsuz kavramı insan zihninde bulunur; ne alırsam alayım harcadığım para hiç bitmiyorsa param sonsuzdur, asal sayılar sonsuz tanedir vs. hatta insan zihninde sonsuz kavramı, tanrı kavramından çok daha iyi belirlenmiş, tanımlanabilmiş bir kavramdır. mesela georg cantor sayesinde, farklı durumlar için farklı sonsuzların birbiriyle ilişkisini falan inceleyebiliyoruz. reel sayılar da sonsuz, doğal sayılar da; ama reel sayılar daha sonsuz diyebiliyoruz mesela. pekiyi insan zihninde ve matematikte var olan sonsuz kavramı, gerçekte de var olmak zorunda mı, var mı? olmak zorunda değil *. evrende sonlu sayıda tanecik var, sonlu miktarda enerji var, ışığın belli bir maksimum hızı var; evrenin zaman olarak bir başlangıcı var. kara delik dersen; her kara deliğin çok büyük olsa da belli bir miktar kütlesi, çok çok küçük olsa da belli bir miktar hacmi; doğal olarak çok büyük olsa da belli bir miktar yoğunluğu var. belli bir miktar zaman aralığında sonsuz an vardır; belli bir uzay aralığında sonsuz nokta vardır dersen; planck zamanı, planck uzunluğu diye bir şey var. ha ivme altındaki bir cismin belli bir andaki hızını sonsuz küçükler hesabı kullanmadan, yani limit almadan, yani sonsuzu kullanmadan siksen alaman dersen, haklısın. ama yine de o cismi oluşturan parçacıkların oradan oraya biz sonsuzu kullanarak onların hızlarını bulalım da, sonsuzun evrende var olduğunu kanıtlayalım diye dolaştığını sanmıyorum. kaldı ki o hesap da dediğim gibi bir yakınsama hesabı; planck zamanı, planck uzunluğu orada da geçerli. yani yine; a priori bilgi, gerçeğin kanıtı olmak zorunda değil. yani özet olarak zihinde, idealar dünyasında var olan her şeyin gerçekte de var olması gerekmiyor. gerçi aksini de kimse iddia etmedi ya, neyse.

    şimdi ben bir saat boyunca boş boş konuştum, pekiyi zihnimizde var olan tanrı idesi, tanrının gerçekte varlığına bir kanıt mıdır? önceki paragrafta, insan zihninde ve matematikte vücut bulan sonsuz kavramının gerçekte var olması gerekmediğini - var olmadığını göstermiştik *. şimdi ontolojik kanıt kabaca der ki; tanrı kavramı, düşünülebilecek, hayal edilebilecek en mükemmel varlığa aittir. ve tanrı kavramı bizim zihnimizde vücut bulmuştur. şimdi bizim zihnimizde var olabilen bu kavramın açıkladığı tanrı, eğer var olmasaydı, bu onun mükemmelliğine gölge düşürürdü. var olan bir tanrı, var olmayan bir tanrıdan daha mükemmeldir. böyle bir mükemmel tanrı idesi de hepimizde var olduğuna göre, tanrı var olmak zorundadır, tanrı vardır. ya da kısaca; mükemmel bir tanrı var olmasaydı, bizim zihnimizde böyle mükemmel bir tanrı fikri oluşamazdı. efendim buradaki sorun basitçe, tanrı kavramının iyi tanımlanmış ol(a)mamasından kaynaklanıyor. bizim zihnimizde ve matematiksel olarak tanrı kavramından çok daha iyi tanımlanmış, üzerinde işlemler yapabildiğimiz sonsuz kavramı, gerçekte var olmak zorunda değil; hatta var olmadığını iddia edebiliriz. hal böyleyken daha doğru dürüst tanımlayamadığımız tanrı kavramının gerçekte var olduğunu kanıtlamak üzere böyle bir a priori argüman üretmek; kusura bakmayın bana dangalaklıktan öte bir şey değil gibi geliyor. tanrı nedir? sonsuzdan beri varolan*, sonsuza kadar var olacak*, her şeye gücü yeten*, her şeyi bilen* varlık. pekiyi bu tanrı kendi kendini yok edebilir mi; kendisinden bir tane daha yaratabilir mi; kendisinden daha güçlüsünü yaratabilir mi; her şeyi biliyorsa, kendisinin yapacağı şeyleri de biliyordur, kendisinin bilgisinin aksine bir eylem gerçekleştirebilir mi; gerçekleştirebiliyorsa bu her şeyi bilen sıfatına ters düşmez mi; gerçekleştiremiyorsa her şeyi yapabilen sıfatını sikip atmaz mı [2]; tanrının gerçekleştirdiği herhangi bir eylemin daha iyisini, kendisinden daha güçsüz, daha aşağı bir varlık gerçekleştirebilir mi [3] gibi sorular çöpte. yani tanrıya ait zihnimizdeki kavramsallaştırma bu denli zayıfken, "var olmak var olmamaktan daha mükemmeldir", "mükemmel bir imge bizim zihnimizde varsa gerçekte de vardır" gibi iddialar ortaya koyup da böyle bir kanıtlama çabasına girmek nasıl bir çaresizliğin ürünü olabilir? zihnimizde iyi tanımlanmış bir tanrı kavramı yok, tanrı diye varsayılan bir şeye ait sikik bir reprezantasyon, eksik bir imgelem, silik bir temsil var. bunlardan yola çıkarak ve "var olmak var olmamaktan daha mükemmeldir" gibi sikkoluğu yüz metreden görünen bir argüman üzerinden tanrının varlığını kanıtlamaya çalışmak epic fail değildir de nedir? koskoca insanlığın bin senedir bunun üzerine konuşması nedir yalnız, onu hiç bilemedim.

    [1] (bkz: #12160900)
    [2] (bkz: #13325426)
    [3] mesela "tanrının gerçekleştirdiği herhangi bir eylemin daha iyisini, kendisinden daha aşağı bir varlık gerçekleştirebilir mi?" sorusuna yanıtınız hayırsa; birinci paragrafta bahsedilen tanrının yokluğu kanıtı geçerli olur. çünkü evet, bu evreni yaratmak akla hayale gelebilecek en büyük başarı değildir; ama bir başarıdır. öyleyse var olmadan bu evreni yaratmak, var olarak yaratmaktan daha büyük bir başarıdır, yani daha iyisidir. öyleyse tanrı yoktur. (edit : aslında bu durumda tam da öyle olmuyor gibi geldi bi daha bakınca; daha doğru sonuç totoloji olur sanırım; o yüzden bu üçüncüyü boşa yazdım herhalde)
  • herhangi bir x'e uygulanabilir olmadigi cok buyuk ihtimalle savunanlari tarafindan da kabul edilir. x'in dusunulebilirliginden x'in varligina direkt gecisi iddia etmez ontolojik kanit; tanim geregi gercekte varolan bir tanri'nin varolmayan bir tanri'dan ustunlugunu kullanarak ilerler. yani tanri'ya spesifiktir. sanmiyorum ki ontolojik kanit'i savunan bir insan "x'i dusunebiliyorum o halde x vardir" seklindeki karikaturizasyonu kabullensin, vampirlerin kazikli gercekligine eyvallah desin.

    diger yandan, argumentum ad infinitum mu diyeyim, ne diyeyim bilemedim, descartes ile beraber anildigini duydugum baska bir arguman mevcut. kaba hatlari ile soyle: insan zihni sonludur ve fakat sonsuzluk kavramini barindirmaktadir. bu, ancak, sonsuz bir varligin mudahalesiyle mumkundur. yani, tanri'nin. qed.

    (bu da biraz karikaturizasyon gibi oldu, duzgun halini bilmiyorum. bilen varsa paylassin, sevinelim.)

    evvela, giris bi garip. "insan zihni sonlu" ne demek? mekanda pekala sonlu da, mekan degil ki onun isleyisinin 'hacmi'nin olculecegi yer. bir cesit inadequate sifat problemi mevcut. zihin sonluysa, neye, hangi kistaslara gore sonlu, degilse neye gore sonsuz. hatta, ontolojik kanit benzeri uslamlamalari kabullenenlerin yatkinliginin yuksek oldugu dualistik bakisa gore insan zihninin 'sonsuz' kabul edilmesi daha muhtemel zira madde disinda ayri bir gerceklikten bahsediliyor fizik yasalarina tabi olmayan, fiziksel sonlulukla sinirlandirilamayacak. hadi diyelim, argomenin onkabulune hosgeldin cektik, 'sonlu zihindeki sonsuzluk fikri'nin esasen tanri gibi yuce bir varligin mudahalesini gerektiren bir karisiklik barindirmadigini gorebiliriz zira zihnin icerdigi sonsuzlugun kendisi degil fikri, temsilidir.

    insan zihninin alef'le sonsuzlukla ve elhamdulillah gayet platonik kavramlarla hasir nesir olabilme yetisi, es gecilmesi, onemsenmemesi gereken bir ayrinti hasa degilken, ontolojik kanit turevlerinin genelde dille ilgili hatalardan kaynaklandigini vurgulayarak bitirmek istiyorum sayin atayistler, tayistler, daistler ve agnostikalar.

    edit: bu arada fenerbahce'liyim.
  • temel olarak sonlu bir varlığın (insan) sonsuz bir varlığı (tanrı) düşünebilip neticede onu zihninde deneyimleyebildiğini ve bu yüzden tanrı'nın varlığının mantıksal bir zorunluluk* olduğunu ileri süren argümandır (türkçeye neden kanıt diye geçtiğini bilmiyorum; felsefe, mantık ve matematik bağlamında arada büyük bir fark var).

    bu argüman içinde iki yanlış enthymeme barındırmakta:

    a. matematiksel kanıtlama var olma bakımından varlık (kısaca ontoloji) hakkında yargıda bulunabilir; yani "x zihin dışı dünyada vardır/yoktur" diyebilir.

    b. "tüm x'ler için öyle bir y vardır ki (px -> gy)" türünden varsayımları düşünebiliyorsak bu varsayımdan "en az bir x vardır ve en az bir y vardır ki (px ^ gy)" türünden bir denk önermeye ulaşabiliriz.

    a önermesi yanlıştır ve argümanı çelişkiye itmese de tutarsız kılar. yanlıştır, çünkü: matematik ve mantık aksiyomatik disiplinler olarak -genellikle sezgisel kanıtlanmış- varsayımların üstüne apriori kanıtlanabilirliği olan ve kanıtlanan usavurmalarla hareket eder (çözümler, doğrular, yanlışlar ya da yeniden koyutlar). örneğin peano aksiyomlarını kullanarak (s)"j kümesi t kümesine denktir veya onun alt kümesidir" önermesini "tüm x'ler için (x € j -> x € t)" biçiminde ifade edip bu ifadeyi değilini değilleme, de morgan dönüşümleri, önerme denklikleri vesaire kullanarak kanıtlamamızı sağlayan şey matematiksel mantığın zihin dışı dünyadan bağımsız mekanizmasıdır. s önermesini yukarıdaki gibi sembolik ifade etmek bir kanıt değildir, bunu avuçlarımız iki küme olmak üzere elimize taş alarak göstermeye çalışmak da kanıt değildir zira bu eylemi sonsuz sayıda elemanla sonsuza dek denememiz gerekir ki matematik bağlamında bir anlamı olsun. işte bu bağlamda anlamlı olan bir kanıt söz konusu aksiyomlara başvurarak* konuşacaktır (burada göstererek lafı uzatıp makale tadına büründürmek istemiyorum, ufak ya da büyük bir araştırma sonucu ne demek istediğimi anlayabilirsiniz******). netice itibariyle bu ve bunun gibi kanıtlamaların hiçbiri elimizdeki aksiyom kümesinin gerçekten var olan, somut dünyaya bilinçli olarak etki edebilen bir istenç öznesi olduğunu ne gösterir ne de bunu zorunlu kılar. elimizdeki aksiyomları değiştirebilir, farklı fonksiyonlar tanımlayıp kanıt yöntemlerimizi evirebiliriz. konu bu değil elbette; yalnızca apriori disiplinlerin varlıkla değil var olan insanın düşünme ve düşünceleri serimleme biçimiyle ilgili gücünün olduğunu söylemeye çalışıyorum. bu güç ontolojik yargılamaya muktedir değildir, "x vardır" demez ama "x var ise x var olmayan değildir" diyebilir mesela.

    b önermesi yanlıştır, çünkü: a önermesi yanlıştır. yani eğer tanrı "sonsuz ve mükemmel" olarak tanımlanan bir x ise x eğer varsa mükemmel olmak zorundadır, var olmak zorunda değil.

    b'nin yanlışlığını pekiştiren bir diğer önerme ise enthymeme olarak değil, doğrudan öne sürülmüş temel bir önermedir: sonlu bir varlık sonsuz ve mükemmel bir varlığı düşünebiliyorsa düşünülen bu varlık mükemmel olma niteliğinden ötürü var-değil-değildir ve var olmak zorundadır çünkü yok olmak mükemmel olmayı engeller. bir şeyi düşünerek var etmekten bahsedilmiyor burada, farkındayım. bu yanılgıya düşmemek gerek. fakat hata şurada: sonlu bir varlık sonsuz ve mükemmel olanı düşünemez, düşünüyorsa o varlık sonsuz ve mükemmel olduğu için var olmak zorundadır. hayır değildir. çünkü bu tıpkı "üçgen olan bir kare" düşünebilmenin böyle bir formu var etmeye yetmemesine benziyor. böyle bir form varsayabiliriz, neden olmasın? en azından böyle bir formu önermesel olarak sunup onu düşünebildiğimi iddia edebilirim. "düşünülemez" denebilir, densin. zaten mesele düşünebilmek değil, varsayabilmek; onu bir tanım olarak, evrenin geometrik gerçekliğinden bağımsız biçimde koyutlamak. aynı şekilde sonsuz ve mükemmel bir tanrı da tanımlayabilirim ve bu onu düşünebildiğimi göstermez.

    "böyle bir varlık tanımlamak tanımın kendisinden ötürü tanımlananın varlığını zorunlu kılar" diye karşı çıkıyorum kendime. sonra yanıtım şu oluyor:

    - tanımlamazsın olur biter pezevenk.

    bilemiyorum, kaçırdığım bir ya da birden çok nokta olabilir. hatta mantık ve matematik temelinde hatalı akıl yürütmüş de olabilirim. ontolojik argüman benim için böyle bir şey şimdilik.

    itiraz, eleştiri ve dahi aşağılamaya açığım.
  • her şeyin kendisiyle hayat bulmuş olduğu bir varlık fikrinin içimizde doğduğunu böyle bir varlığın zorunlu olarak var olması gerektiğine kanıt olarak göstermek.
    (bkz: ontolojik)
    (bkz: düşünüyorum öyleyse varım)
  • tanri degil, "tanri" hakkinda bir kanit. daha acik bir sekilde dile getirmek gerekirse:

    (1) tanri, hayal edilebilen her seyden daha ustundur.

    tanri'yi, "hayal edilebilecek her seyden daha ustun" seklinde hayal ediyor, tasarliyor ve boyle tanimliyoruz. bu ilk onermeyi gordugumde, "ustunluk iliskisi nasil tanimlaniyor?" diye sormustum. cok doyurucu olmasa dam cevap ikinci onermeden geldi:

    (2) gercekte var olan bir sey, sadece zihnimizde var olan bir seyden daha ustundur.

    tamam, makul. her seyi karsilastirmak, mesela bir kalem ile bir kitabi, yahut ahmet ile mehmet'i karsilastirmak konusunda yetersiz olsa da, gercekten var olmanin, sadece zihinde var olmaktan ustun oldugunu dile getiriyor.

    (3) tanri, sadece zihinde var olamaz. cunku, eger sadece zihinde var olsaydi, "hem gercekte hem de zihinde var olan tanri", o'ndan daha ustun olur ve bu da bizi celiskiye goturur. o halde, tanri, gercekten var olmalidir.

    burada, pur mantiktan ziyade, dilin bulanikligini goruyorum ben. "tanri, sadece zihinde var olamaz" yerine "tasarlayabilecegimiz en yuce sey olarak, 'tanri', sadece zihinde var olamaz" ifadesini kullanirsak, daha acik oluruz. dikkat etmek gerekiyor ki, hala zihnin sinirlari icindeyiz. iki adet kavrami, tasarimi karsilastiriyoruz: "her seyden daha ustun olan ve sadece zihinlerde var olan" ile "her seyden daha ustun olan ve hem zihinlerde, hem de gercekte var olan." ikinci onerme geregi, ilk tasarimin celiskili, ikinci tasariminsa celiskisiz oldugu sonucuna ulasiyoruz; ve fakat daha fazlasina degil. tasarimin varlik ve yokluk hakkinda olmasi, cumleleri ve boylece kafamizi bulandiriyor sadece, o kadar. yoksa, tasarima karsilik gelen bir seyin gercekte var oldugunu ispatladigimiz filan yok yani.

    neyse, anselmus haci, iyi deneme!
  • orta çağda st. anselmus ve yeni çağda descartes tarafından geliştirilmiştir.
    (bkz: ontolojik)
  • çıkmazı öncüllerinde saklı, çalışılması mantık açısından keyifli argüman.

    konuşmaya başlamışken bu argümanın değişik versiyonları üzerinde çalışmış, versiyonlarını yaratmış bir iki isim daha zikredelim

    (bkz: gödel)
    (bkz: plantinga)

    şaşırtıcı biçimde
    (bkz: spinoza) (etik'te)

    oppenheimer ve zalta'nın konu ile ilgili çalışmaları da internette bulunabilen kapsamlı çalışmalardan.
  • ontolojik kanita en esasli itirazi yapan kant olmu$tur. tabii ontolojik kanitin ele$tirilmesini zorunlu olarak ateizm tellalligi diye alamayiz. hatta bizzat "aquinas bunu ele$tirmi$ ve onemli gormedigini belirtmi$tir" ki bunu zaten kant'tan bildigimiz icin mukerrer oldugum iddia edilebilir. topu kendisine atip aradan sivi$acagim yazar icin ise (bkz: aydin topaloglu)
hesabın var mı? giriş yap