• uyarılar kısmını ilk okuduğumda dumur olmuştum.

    "margarin ve tereyağı ile kullanmayınız"

    nasıl yani yaa? margarin? tereyağı?

    - hanım tereyağı nerede?
    + bugün margarin kullan.
    - olur.

    sanki sahanda yumurta yapılıyor, amk.
  • bu oyunun tarihcesi ile ilgili olan asagidaki yazi internet'te bircok yerde bulunabilinir. ben vikipedi'den aldim. yazi gayet ciddi bir tonla yazilmis ama muhtemelen birisinin sakasi. ote yandan bircok kisi dogru zannediyor ve oradan oraya bircok yere de tekrar tekrar yaziliyor. bir cesit siber sehir efsanesi olmus bu yazi. once bu "tarihceyi" bir okuyun, sonrasinda ise isin aslinda ne oldugu yazili.

    "okey'in çıkış noktasının 13 yy. çinliler tarafından oynanan domino olduğu sanılmaktadır. 14 yy. sonlarına doğru çinliler ile ilişkileri olan acemlerin oyunu öğrendikleri ve sıkça oynamaya başlamaları sonucu, değişikliğe uğrayarak bu günkü okey'in başlangıcı olmuştur. ancak o günkü adı arapça sıralı taşlar manasındaki "el turaft"'dır. domino oyununda üzerinde numaraları belirten noktalar bulunan taşlar oyuncuların ellerinde saklanırdı. ancak bu durumdan rahatsız olan acemler taşları üzerine koyacakları bir tahta parçası kullanarak okey'in temelini attılar. daha sonra domino taşları üzerindeki sayıları belirten noktaları gerçek rakamlarla değiştirdiler. bir yüz yıl domino'nun bu değiştirilmiş şekli tüm iran arap ve fars diyarlarında oynanmaya başlandı. 15 yy. sonları ve 16 yy. başlarında türklerle arapların ilişkileri sonucu oyun türkler tarafından öğrenildi ve hatta saraya kadar girdi. 17 yy. ortalarında osmanlı sarayında eğitim ve sanat konularında uğraşan bir bölüm olarak kabul edilen enderun tarafından sıkça oynanan el turaft, enderun hocası hacı marufi tarafından yeniden ele alınarak oynanış şekli ve kuralları değiştirilmiştir. daha sonra hacı marufi'nin talebeleri hocalarının bulduğu oyunu daha da geliştirerek bu günkü okey'i oluşturdular. osmanlı sarayında oyunun bu değişmiş şeklinin adı el turaft'dan birbirinin taşlarını anlamak manasına gelen "ol kıraat-ı" seng olmuştur. bu söyleniş günümüze gelene kadar değişmiş özellikle yabancı dil etkileri sonucu okey adını almıştır."

    yukaridaki paragraftaki yazi cok buyuk bir ihtimalle eglence olsun diye uydurulmus. okey yabanci dillerin etkisiyle ol kiraat-i seng'in ilk iki kelimesinin bas harfleri ok'den yabanci dil etkisi ile cikmismis... oncelikle ol kiraat-i seng diye osmanlica bir ad olabilir mi bilmiyorum. seng farsca tas demek, kiraat arapca anlamak demek, ol ise sanirim turkce ama o yerine kullanilan bir sey, buradaki kullanimi anlamsiz. bir harf-i tarif gibi kullanilmis ama oyle bir sey yok. turkce-arapca-farsca karisimi inandirici degil. zaten anlatilan da inandirici degil. ama kabul, oldukca ustalikla yazilmis.

    isin asli ise soyle: 1940'larda romanya'da iskambil kagitlari ile oyun oynamak iyi karsilanmiyor, hatta belki de sosyalist cumhuriyet doneminde yasak. bu yuzden, o zamanlar romanya'da yasayan ephraim hertzano adinda birisi iskambil kagitlarinin yerine baska bir ortam olusturmak istiyor ve okey'de kullanilan bizde tas denilen plastik parcalari ve onlarin uzerine yerlestirildigi tahtalari icat ediyor. aynisinin tipkisini, hic farki yok. bunlarla oynamak icin de ingilizcede rummy denilen turde bir oyun gelistiriyor. rummy oyunlari desteden kart cekilip elden kart birakilarak eldeki kartlarla cesitli siralamalar yapmak uzerine kurulu. ornegin konken boyle bir oyun. domino degil ama baska bir cin oyunu olan mah jong da bir rummy oyunu. bay hertzano 1940'larin sonunda ya da 1950'lerde israil'e tasiniyor. yarattigi bu oyun icin takimlar yapip bunlari tum dunyaya satmayi dusluyor ve bu ise de girisiyor. oyununu rummikub adi ile pazarliyor. sattigi rummikub setlerinin orneklerini internet'te gormek mumkun, okey takimlarinin aynisinin tipkisi. rummikub avrupa'da tutuluyor. 1960'li yillarda turkiye'den giden isciler bu oyunla almanya'da karsilasiyorlar ve oyun o iliskilerle turkiye'ye geliyor. bir kaynaga gore okey bu setleri yapan bir firmanin adi imis, sonra oyun bu isimle anilir olmus turkiye'de. saniyorum okey'de joker taslarina okey tasi da deniyor ve bazi okey takimlarinda bu taslarin uzerinde okey yaziyor. okey ile rummikub'un kurallari benziyor ama tam ayni degil, okey'de bazi kucuk degisiklikler var. rummikub cok tutulan ve cok satan bir oyun, almanya'da ve hollanda'da oduller almis, tum dunyada on milyonlarla oyun takimi satilmis. dunyanin en cok satan bes oyunu arasinda gosteriliyor.

    kisacasi okey turkiye'ye 1960'larda avrupa'dan gelmis. osmanli baglantisi bir saka ama bu hikaye bir sehir efsanesine donusmus durumda. bu internet'te belki 20 tane farkli yerde yazili.
  • özellikle maçlara acaip reklam kaktiran kondom markasidir bu.. hedef kitleyi direk erkekler olarak belirlemisler o belli.. oysa ki insan binbir gece'nin ne bileyim yaprak dökümünün arasina da koyar. icabinda kadinlar da aliyor yahu bunu..

    bu arada galatasaray macini izledigim meyhanede okey reklamindan bikip da "sikisemediniz gitti" diyen amcaya da saygimi buradan bir kez daha iletmek istiyorum.
  • hani eminönünde, karaköyde filan dandirikten dönerciler vardır ya. döneri böyle ince ince değil kalın keserler, muhtemelen et serttir çünkü, içine ne koydularsa, ya da kaç günlükse artık. çiğnerken yediğiniz yemekten bıkarsınız, tabakta bırakmak istersiniz.
    bir de namlı gibi, bursa kebapçısı gibi düzgün yerlerin dönerleri vardır. yaprak gibi keserler, ince olur. adama bir porsiyon daha istetir, güzeldir çünkü.

    işte okey, bu eminönündeki dönere benzeyen bir prezervatiftir. durex ise namlı'daki, bursa kebapçısı'ndaki gibi.

    (not: ulan allah belamı versin... ikisini karşılaştırınca aklıma gelen ilk benzetmeye bak ya... kendimden kaçmak istiyorum bazen)
  • uludagda kampanya icin ustunde "nereye kayacagınıza siz karar verin" yazılı uludag haritaları dagıtan prezervatif markası. (bkz: yaran kampanyalar)
  • geçen akşam birden aklıma gelip (ne alakaysa işte) sitesindeki soru cevap kısmı ne alemde diye girip baktığım (itiraf) prezervatifçi. sorular hala yarmakta;

    - ben bir erkeğim yanlışlıkla kız arkadaşımın doğum kontrol hapını içtim ağrı kesici zannettim. birşey olur mu? arkadaşlarım saçların uzayacak kadınsılaşacaksın göğüslerin büyüyecek vajinan çıkacak östrojen hormonu aldın diyorlar lütfen yardım.

    - şimdi 15 yaşındayım ama ilerde sexte güçlü ve sağlıklı bir erkek olmak için -ne sıklıkla masturbazon yapmalıyım -ne tür beslenmeyiliyim -neler yapmalıyım ?

    - ben neden erkeklerden hoşlanıyorum

    - 15 yasındayım porno sıtelerine giriyorum annem endişeleniyor bu yasta girmem normalmi

    - hocam, kadınların işaret parmakları, yüzük parmaklarından daha uzunmuş; erkeklerin ise yüzük parmakları, işaret parmaklarından daha uzunmuş. ben erkeğim ve işaret ile yüzük parmaklarım aynı boydalar sanki. hangisinin daha uzun olduğunu kestiremiyorum. bana aynı boydalar gibi geliyor. sizce bir sorun var mı?
  • oyunu oynayan 4 kişiden, ikisi ak partili, biri chpli, diğeri de büyük ihtimalle mhpli, daha küçük ihtimal bdpli, küçücük ihtimaller diğer partilere oy veren seçmenlerdir. 2 arkadaşa dikkat edilmelidir. taş çalabilirler.
  • ramazan'da teravih ile sahur arasındaki zaman diliminde deli gibi oynanmasına acayip şaşırdığım masa başı mesai çeşidi. hele ki hesabına oynayıp sonra oruca niyetlenen var, oradaki ramazan inceliğini hiç anlayamadım.
  • reşit olmadığımız için bizi kahvesine almayan reşit amca'nın, tam kadro on sekizimizi doldurduğumuzda hiçbir bahanesi kalmayacaktı. çok bekledik, sebat ettik ve grubun en küçüğü olan verti'nin yaşını doldurduğu günün ertesinde mahalle kahvesine daldık.

    kahvenin en fiyakalı masasına oturduğumuzda bakışlar hemen bize çevrildi. hiçkimse verti'nin on sekizini bitirdiğini bilmiyordu; doğumgünü partisi düzenlemeyi adet edinmemiş, kimin ne zaman doğduğunu bilmeyen ve çoğu 1 ocak'ta ya da "ekinler biçilirken" doğmuş mahallelinin bakışlarını bu yüzden pek yadırgamadık. bilmemeleri normaldi.

    kahvenin sahibi olması sıfatıyla bizi kovma lüksü her zaman reşit amca'daydı. bu zevki tatmak için yanımıza geldiğinde, verti kimliğini çıkarıp "sorun yok reşit amca rahat ol" dedi. kimliği alan reşit amca, üzerinde yazan her şeyi okuduktan sonra bozuntuya vermeden "tamam akıllı uslu oynayın" diyerek çay ocağına döndü. kahve ahalisi ilk kez gördükleri bu durum karşısında önce şaşkına, dört saniye sonra da oyunlarına döndüler.

    oturduğumuz masada okey için gerekli her şey hazırdı. kahve ortamında ilk kez eksiksiz bir oyun oynayacaktık. verti aruz'la ortak oldu, ben de kgb ile.

    bu lakap olayı standart bir insanın yakasına yapışan kene gibidir. ilköğretimde ihtiyari bir konu başlığıyken lisede zaruriyete döner. kurtulmak mümkün olmadığı için çoğunluk tarafından olumlu karşılanacak birkaç spesifik özellik göstermek gerekir. mesela rus kızlarına vurgun olan, o yüzden bizim lisedeki kızlarla muhatap olmadan sadece erkeklerden müteşekkil bir çevre yapan, slav ırkına yönelik bu tercihiyle takdir toplayan karşımdaki herife kgb demeye karar vermiştik. rus kızlarının çıkarları için gerekirse casusluk yapabilecek karakterdeydi.

    aruz aramızda okumayı seven tek adamdı. eski kelimelere karşı büyük bir zaafı, edebiyat'a karşı da kendi deyimiyle (yoksa ben nerden bileyim) inanılmaz bir istidadı vardı. "hamakat yuvası, zaten mütefekkir adamın ne işi olur burda" dediği kahveye, sadece eski zamanlarda kıraathane dendiği için geldiğini söylese de okeyle bittiği zamanlardaki yüz ifadesi bunu hep yalanlardı.

    verti asiydi. okumaya gönlü olmadığı anlaşılınca televizyon tamircisi olan babası yanında çalıştırmak istedi. bizimki diklendi tabii, babasıyla kavga etti. o gece evden kaçmaya çalıştı ama gittiği yol reşit amca'nın kahvesinin önünden geçtiği için enselendi; çünkü kendisine kızan ve oyun oynayıp kafa dağıtmak için kahveye gelen babası da o sırada kahvedeydi. babasının bunu yakaladığında ve dükkanda çalışmazsa evden kovacağını söylediğinde kgb ile ben de ordaydık. kgb, "niye istemiyo ki tamirci olmayı, uydu anteninden iyi para kırıyolar. geçen babası bize geldi, anteni vertikal pozisyona getirin, frekansı böyle ayarlayın diye saydı gitti. dikey dese ölecek sanki, 35 lira da servis parası aldı allahsız. rusya'da olsan televizyon izlemeyi bırak eve uğramazsın, sokağa çıkıp bi gezsen cenneti tadarsın aga" dedi. o sırada dikey pozisyonda babasına diklenen verti toplu dayakların 5. etabını yiyordu. son bir etap kala reşit amca verti'yi babasının elinden çekip aldı ve acıyan yanlarından tutarak bize doğru fırlattı. kgb o zamana kadar bi lakap edinememiş bu asi ve mavi kardeşimize babasının mesleğini de gözönüne alarak verti lakabını koydu ve ekledi: "verti'sin sen vertikal"

    işte bu dörtlü şimdi verti'nin doğumgününü ve kahveye toplu halde ilk ayak basmamızı 101 pare okey atışıyla umarsızca kutluyorduk. hepimiz bu gururu birbirimize oralet ısmarlayarak yaşıyorduk. öyle muzaffer öyle mesudduk ki birbirimize okey atıyor, "neye ihtiyacın var kardeşim söyle atıyım, bak mesela siyah 14'lü iste onu bile bastırıp atıyım önüne" nidalarıyla kahvenin diğer işsizlerini çatlatıyorduk. hatta bir keresinde benim aruz'a attığım okey döndü dolaştı yine bana geldi, benim istekamdan çıkan okeyin kimseye yar olmayacağını yani ağlayanın malının gülene hayretmeyeceğini çok iyi biliyorduk.

    kimsenin gözü oyunda değildi, arada göz gezdirdiğimde kimsenin per bile yapmadığını görmüştüm. herbirimiz anı yaşıyorduk. büyüklerin ve medeni kanunun bizi küçük gördüğü için yıllarca giremediğimiz kahvede şimdi reşit amca'ya ödeyeceğimiz hariç kimseye hesap vermeden oynayabiliyorduk. evet büyümüştük ve dünyanın kirlenmesi umrumuzda bile değildi.

    o saadet dolu 2 saat bittiğinde kahvede bizden başka kimse kalmamış, bizim dört tanesi hariç bütün sandalyeler ters çevrilerek masaların üzerine konmuş ve reşit amca elindeki adisyonla ense kökümüze kadar girmişti.

    "gençler kapatıyoruz" lafını duyduğumuz günlerin gelmiş olmasının verdiği sevinçle adisyonun üzerindeki tutarı okuduk, tamı tamına 76 tl idi. "evet beyler bu kadar şamata yeter, çıkarın mangırları" diye grubun maliye bakanlığı'na soyunmuştum ama kimsenin elini cebine atmadığını görünce içişleri bakanlığı'na yatay geçiş yaptım "çıkarsanıza oğlum beyninizi dağıttırmayın bana". ilk cevap kgb'den geldi "abi bende rus rublesi var reşit amca'nın konvertibıl olduğunu pek sanmıyorum siz beni idare edin". verti'ye bakmamla "abi pederle kavgalıyız biliyosunuz, verdiği harçlığı almam, zaten o da vermiyor" cevabını almam bir oldu. son umudum aruz'daydı ama bakışlarından onda da para olmadığını anladım, gecenin o saatinde osmanlıca kafa ütülemesi isteyeceğim son şey olduğundan konuşmasına fırsat vermeden reşit amca'ya yöneldim. "reşit amca bende 20 tl var, kalanını yarın getirelim zaten hepimizi tanıyosun" dedim. karşılığında aldığımız cevap ise bir daha hiçbir kahveye giremeyecek oluşumuzun cevabıydı:

    "yaa işte böyle göt olursunuz, adamlık yaşla olmaz yavşaklar, daha ilk geldiğinizde anladım paranızın olmadığını da milletin içinde kepaze olmayın diye artisliğinize ses etmedim. şimdi siktirip gidin bi'daha da benim kahveme gelmeyin piç kuruları. siktirin hadi..."

    gerçekten de siktirip gittik hayatımızın dersini aldığımız o gün.

    kimseye tepeden bakmayacaksın, bir amacın varsa o amaca ulaştığında her şey bitti sanmayacaksın, bitmemiştir çünkü, yan unsurlar her zaman vardır, yan unsurları atlamayacaksın, parasız adamlarla sokağa çıkıyorsan parasız çıkmayacaksın, tanesi 2 tl diye 13 bardak oralet ısmarlamayacaksın mesela, tanesi 2 tl olan hiçbir şeyi hafife almayacaksın, büyüklerini de hafife almayacaksın, hafife alırsan ağır yaralanırsın, parayla hizmet aldığın bir adamdan yaralanmayacaksın, yararlanmayacaksın da o adamdan, hayatının dersini sadece babandan alacaksın, baban nasılsa sen de öyle olursun illa ki, oluyorsan da baban gibi olacaksın, ve eğer baban gibi olamıyorsan unutma, her ortamdan siktir olacaksın...
  • atatürk düşmanlarına kapak koymuşlar.
hesabın var mı? giriş yap