• nusret mayın gemisinin önemi, çanakkale boğazına mayın döşemiş olması değil, çanakkale boğazına mayınları saldırın hemen öncesinde sabaha karşı döşemiş olmasıdır. müttefik gemileri ve gözcüleri her gece boğazda herhangi bir mayın döşeme aktivitesi var mı diye kontrol ederlerken, nusret mayın gemisi, zaten her yeri mayın dolu olan boğazdan geçip hiç umulmadık bir stratejik noktaya, kimseye fark edilmeden mayın bırakmayı başarmıştır.
    bu arada savunma için şanslı bir nokta ise, saldırı öncesi boğaz üzerinde kontrol uçuşu yapan ingiliz pilotun yeni döşenmiş olan mayinlari fark edememesidir. zira bu ingiliz pilot bu hatasından dolayı (ki hata da değil ya) idam edilmiştir kendi komutanları tarafından.
    bu arada ingilizlerin bir iddiası, deniz savaşları sırasında batan gemilerin çarptığı mayınların türkler tarafından düşenen mayınlar değil, rusların istanbul boğazı önlerine bıraktıkları mayınlar olduğudur. bu serseri mayınların akıntı ile çanakkale boğazına indiklerini iddia etmiştir ingilizler. ancak teknik olarak pek mümkün değildir iddialarının gerçek olması.

    yıllar sonra gelen edit: ilk yazdığım tarihten bugüne geçen yıllar içinde, kontrol uçuşunda nusret'in yeni döşediği mayınları göremediği için idam edilen pilot'un fransız olduğu ve mahkemede yargılanırken üst düzey bir ordu komutanı olan babasının mahkemeye başkanlık ettiği, yani babası tarafından idama mahkum edildiğini iddia eden bir kaç kaynağa rastladım.
    bu kaynaklar hep türk kaynakları, yabancı kaynaklarda böyle bir bilgiye rastlamadım. ancak bu doğru ise gerçek anlamda müthiş bin trajedi, kurgu ise, ona da saygı duymak lazım, o da baba bir kurgu olmuş.
  • nusrat mayın gemisi 3 eylül 1914'te çanakkale'ye gelmişti. almanya'da özel şekilde mayın dökme gemisi olarak inşa edilmiş bu tekne dar alanlarda kolayca manevra yapabiliyor ve az su çektiğinden mayın alanları üzerinde güvenle dolaşabiliyordu. ancak osmanlı devleti'nin mali sorunları ona boğazı mayınlayabilmesi için gerektiği miktarda mayın bulamıyordu. çanakkale boğazında zaten önceden boğazı kesecek şekilde döşenmiş mayın hatları bulunmaktaydı. ancak, düşman zırhlılarının devamlı şekilde hareketlerinin incelenmesiyle akıllara hayret verecek bir gerçekle karşılaşılmıştı.

    6 mart gecesi cevat bey, mayın grup komutanı hafız nazmi bey'e "oğlum, diyordu. sana çok önemli bir görev veriyorum. vatanın selameti bu görevin başarıyla yerine getirilmesine bağlıdır. yarın akşam, nusrat'le son 26 mayınını şu gördüğün erenköy mevkii de kıyıya paralel olarak dökeceksin. düşman hareketinizi seçer, size saldırıya kalkışırsa kıyı toplarımız önceden aldıkları talimata uygun olarak hareket edecek ve sizi himaye ateşiyle koruyacaklar. kendinizi göstermemeye çaba harcayın. allah yardımcınız olsun."

    evet. bu sefer mayınların boğazı kesecek şekilde değil de kıyıya paralel olarak erenköy mevkii'ne dökülmesi fikri, mayın uzmanlarının ince bir çalışmayla ortaya çıkardıkları mükemmel bir fikirdi. çünkü düşman zırhlıları boğaza gurup gurup giriyor ve görevini tamamlayan grup ikmal yapmak için geriye dönerken arkadaki grupların yollarını kesmemek için boğazın en geniş yerlerinden biri olan erenköy mevkii 'da manevra yapıyordu. işte mayınlar da bu manevra sahasına kıyıya paralel ancak manevra hattına dik olarak yerleştirilecekti. fakat bu işin sonu her ne kadar büyük bir zaferi getirebilecek olsa da bir o kadar zordu.

    nazmi bey, ertesi gün nusrat mayın gemisi komutanlığı yapacak olan tophaneli yüzbaşı hakkı'yı buldu. her iki subayda çok iyi arkadaştılar. iki gün önce kalp krizi geçiren nusrat'ın genç komutanı yüzbaşı hakkı bey, sağlığı için yerine bir başkasını görevlendirmeyi önceden çanakkale müstahkem mevki komutanı cevat bey'in ısrarlarına rağmen, savaşın ve ülkenin sorumluluğunu omuzlarında duyarak görevi kabul etti.

    7 mart'ı 8'e bağlayan gece yarısı nusrat demir alarak çanakkale'den uzaklaştı. bütün ışıklarını söndürüp kıvılcım atmasın diye ocaklarını bastırmış, maskeli ışıklar altında rota izleyerek hedefine doğru ilerliyordu. gemi daha önce döşenen mayın hatlarından geçiyor ve erenköy mevkii 'a giriyordu. deniz sakin, hava simsiyah, zifiri karanlıktı. uzaklarda dolaşan düşman devriye gemileri pırıl pırıl yanan projektörleri ile suyun yüzünü aydınlatmaktaydı. bir an, suyun yüzüne değen ışık silindirler hemen ardından denizi yalayarak, havaya kalkıp yeniden denizin yüzeyinde başka bir noktayı aydınlatıp derinlere inmekte ardından yine uzaklara gitmekteydi. daha yakınlarda devriyeye çıkmış düşman gemilerinin projektör ve ışıldakları zaman zaman nusrat'ın olduğu kıyının karşısını noktalamaktaydı. son kontroller bittikten sonra ilk mayın platforma alınmış ve atış anı beklenmeye başlamıştı. heyecan son haddindeydi. vatanın selameti için gerekli olan zafer kilidi, nusrat'ın elindeydi. onu mutlaka sessizce yerine bırakmalıydı.

    sonunda anadolu yakasındaki akyarlara, yeni mayın hattını hazırlanacağı noktalara geldiler. teker teker sessizce elinde kalan son 26 eski tip mayını suya bırakmaya başladı. suya düşen her mayın belli bir sıra halinde kendisini asılı tutacak ağırlığın gerdiği teller üzerinde yer almaya başladılar. birkaç dakika sonra tüm mayınlar belirlenen rota doğrultusunda dökülmüştü. makinalar tekrar ulaşabilecekleri en yüksek devirde çok hızlı tempoda çalıştırılmıştı. şimdi en az mayınlar dökülüşü kadar tehlikeli olan geri dönüş yolculuğu başlamıştı. daha önceki dökülen mayınlar ve düşman devriye gemileri nusrat'ın yolu üzerinde kol geziyordu.

    bir an için nusrat'ın çok yakınında bir karaltı ortaya çıktı. düşman gemisi olmalıydı bu. büyük olasılıkla düşman zırhlıları geri dönmüşlerdi ve devriye görevine devam etmekteydiler. ara verdikleri projektörle taramaya yeniden başladıkları zaman nusrat'ı görecekler ve her şey bitecekti. bütün personelden buz gibi terler boşanıyordu. nihayet korktukları başlarına geldi ve düşman gemisinin projektörleri yandı. karalığı yaran projektör ışığı az öteden, hızla, üzerlerine doğru, denizi tarayarak geliyordu. işık dalgası kıyıları, dalgaları taraya taraya, arada bir durarak, arada bir gerileyerek ağır ağır üzerlerine geliyordu. bu ışık silindiri ölüm kılıcına dönüşmüş, nusrat'ın böğrüne saplanacaktı ki bir mucize gerçekleşti.ölüm ve ışık dalgasını içine girmelerine saniye kala, türk kıyılarında yanan projektör bir mucize yarattı.

    bizim kıyıda birden bire yana projektörümüz birkaç saniye içinde, düşman projektörünü deniz üstünde yakaladı. iki projektör şimdi göz gözeydiler. ortalığı sise yakın yoğun bir beyazlık kapladı. beklenmedik bu ışık kavgası nusrat'a yaşam umudunu geri verdi. şimdi karşılaşan iki projektör, iki düşman göz birbirinden kurtulmak için olağanüstü bir savaşa başladılar. düşman projektör, kurtulmak için yoğun çaba harcıyor, bir türlü başaramıyordu. nusrat, bu bazen üstünde, bazen yanında süren ışık çarpışmasının altından sessizce sıyrıldı. olanca islim üstünde, çanakkale yönünde yol almaya başladı.

    tehlike geçmiş verilen görev büyük bir başarıyla yapılmıştı. nazmi bey büyük bir sevinçle kader arkadaşını tebrik etmek istedi. ancak hakkı bey cevap veremedi. nusrat mayın gemisinin başkomutanının hasta kalbi bu ışık savaşındaki heyecan dayanamamış, heyecan kasırgası içinde duruvermişti.

    bu olaydan on gün sonra müttefik donanması saldırıya geçmişti. savaş tam istediği şekilde, kontrollü olarak devam etmekteydi ki, birden ikmal için geri dönen gemilerde büyük patlamalar meydana gelmişti. bunların nedeni, 7-8 mart gecesinde dökülmüş ve bundan sonrada gerek düşman pilotlarının fark edemediği gerekse 17-18 mart gecesi mayın gemilerinin yaptığı mayın kontrolünde bulunamayan nusrat'ın mayınlarıydı.

    düşmanın yüzen kaleleri birer birer batmaya başlamıştı. önce bouve 639 kişilik mürettebatı ile denizin derinliklerine gömüldü. bu andan itibaren her şey ters gitmeye başlamıştı. bouve'in battığı yerin yakınında manevra yapmakta olan inflexible bir mayına çarpıştığını rapor etti ve çok tehlikeli bir şekilde yan yatmaya başladı ve üç dakika sonrada irrestible'nda yana yatmakta olduğu ve sancak tarafından mayına çarpıştığını bildiren yeşil flamanın sancak seren cundasında dalgalandığı görüldü. daha sonra da mürettebatı kurtarılan gemi boğazın sularına gömüldü.

    muhteşem armada üç büyük gemisini (irrestible, ocean, bouve) kaybetmiş, üç tanesi de (inflexible, golva, suffen) ağır yaralanmış şekilde eldeki gücün üçte biri yitirilmişti. nusrat'ın yapmış olduğu görev tarihi değiştirmişti.

    müttefik donanması 18 mart günündeki başarısızlıklarından çok şey öğrendiler. ingilizler bu yenilginin tüm faturasını son keşfini yapıp mayın yoktur raporunu veren pilota çıkardılar ve onu idam ettiler. nusrat'ın 7-8 mart gecesi bir şehit vermek uğruna yaptığı iş ve türk topçusunun başarısı, bir vatanın selametini sağlamış ve düşman donanmasının marmara'ya bayraklarını dalgalandırarak girmesine izin vermemişti.

    kaynak: nusrat mayın gemisinin anısını yaşatmaya çalışan kişilerce yapılmış bir site olan http://www.nusratcalismagrubu.org/ dur.
  • tipi : mayın gemisi
    inşa yeri : almanya
    tonajı : 360
    hizmete girişi : 1912
    boyu : 40 m.
    eni : 7.4 m.
    çektiği su : 2 m.
    silahları : 1 adet 7,5/40 top, 2 adet 4,7 top, 2 mk. 5b.
    sürat : 15 mil
    hizmet dışı : 16.06.1957

    hizmet dışı kaldıktan sonra gemi bir süre kaderine terkedimiş.sonra iskenderun'da bir tersane ve
    denizcilik işleri yapan bir firmaya satılmış.adı kaptan nusret olarak değiştirilmiş ve yıllarca gemi
    yük taşıma amaçlı kullanılmış.bir ara üzerinde değişiklikler yapılmış ve tanınmaz hale gelmiş.daha
    sonra iskenderun - kıbrıs arasında yük taşıma seferi sırasında alabora olmuş ve batmış.bir süre
    öylece kaderine terkedilmiş yine.sonra çıkartılmış ve fakat incelemelerde gemiden adam olmaz
    denilerek, restore edilmesinden vazgeçilmiş.
  • çanakkale savaşı sırasında yaptığı küçük sürprizle müttefik donanmasını şaşırtan mayın gemisi. (bkz: onu küçük sürprizlerle şımartın)
  • tarsus'ta...
    kaderde bir akşam üzeri tanışmak varmış onunla, ziyaret etmek, sanki tarihle olanlarla yüzleşmek gibi, garip duygular bunlar, nerden... nereye? sevgili nusret yorulmuşsun sen!
  • bugün çanakkale'de kopyasını gezdim. çok güzel bir sunumla anlatılıyor. gemiyi baştan başa geziyorsunuz. zaten küçücük bir tekne.

    ama bu küçücük tekne 3 adet zebellah gibi düşman gemisini yok etmiş.

    gururla gezebilirsiniz. tarihimiz yaşıyor; herşeye rağmen.
  • gecenin korunde ingiliz devriye gemilerinden kacarak doktugu 26 mayinla 1.dunya savasinin kaderini degistirmistir.
  • istanbul beyefendisi bir delikanlı elinde bazı evraklarla lütfedip ziyaretime geldi. kendisini nedim karamürsel olarak takdim ettikten sonra, tophaneli ismail hakkı bey’in torunu olduğunu söyledi. hüviyet cüzdanlarına, elindeki evraklara bakınca, verdiği bilgileri dinleyince, tarihimize intikal etmiş bazı bilgilerin düzeltilmesine ihtiyaç hasıl oldu. aziz şehidimizin küçük yaşta yetim kalan kızının adını iclal olarak biliyorduk; fakat nüfus kağıdında mürşide olduğunu öğrendik.

    mürşide hanım’ın annesi, bir başka söyleyişle tophaneli ismail hakkı bey’in eşi nefise hanımefendi’dir. milletimizin, hatta insanlığın kaderini etkileyen o ünlü görevi yaptıktan sonra çanakkale şehrinin önlerine dönmek için rumeli sahillerini takip ederek seyir halindeyken ruhunu teslim eden ismail hakkı bey’in cenaze merasimini nefise hanımefendi’nin defalarca anlattığı torunu nedim karamürsel bey’den dinleyelim: “dedem nusret mayın gemisinden daha önce hamidabad torpidosu’nda görev yapmış. şehit olursa, hamidabad torpidosu’nun şehit mürettebatının yattığı kasımpaşa’nın kulaksız mevkiinde bulunan (zindan arkasındaki) askerî mezarlığa defnedilmesini istemiş. şehadet şerbeti nasip olunca, vasiyetine uyularak mübarek naaşı askerî bir gemiyle istanbul’a getirilir. sarayburnu’nda devlet ricali ve yoğun bir kalabalık hazır beklemektedir. gülhane-i hümayun kapısından sultan reşat gelir; tabutunun başında o da bir konuşma yapar. fatih camii’nde geniş bir kalabalık tarafından cenaze namazı kılındıktan sonra mahmudiye (unkapanı) köprüsü’nden geçilerek, vasiyeti gereğince deniz şehitlerinin yattığı mezarlığa defnedilir. milletimizin bu yiğit evladının mezarını sultan reşat yaptırır.”

    neylersin ki çok şeyimizi yitirdik; elbette ismail hakkı bey’in mezarı da bundan payını düşeni alacaktır. mezarında para edecek ne varsa, çalınıp satıldı. şu anda mezarı kaybolmaya yüz tutmuştur. bunun üzerine hayırlı torun değişik makamlara başvurur. sonuç olarak en yüksek makamdan aldığı cevap şudur: “... kanunun üçüncü maddesinde belirtilen ‘belediyeler ile köy muhtarları, mezarlıkların etrafını duvarla çevirmek, ağaçlandırıp çiçeklendirmek ve gerekli her türlü bakım ve onarımı yaparak korumak zorundadırlar.’ hükmü gereğince onarım yapılması için beyoğlu belediyesi’ne müracaatınızı rica ederim.” allah’a şükür kanunlarımız her şeyi hemen hemen dört dörtlük düzenlemektedirler; ama işlerimiz öyle mi? zaten ilgililerce tamiri yapılmadığı için nedim karamürsel daha yüksek makamlara başvurmak mecburiyetinde kalmıştır. onların da sayın karamürsel’e sadece kanunu hatırlatmaları belki usul bakımından doğrudur, ama kesinlikle yeterli değildir.

    kaybolmak üzere olan mezar, dünya durdukça mutlaka korunmalıdır. sahibinin nasıl bir görev ifa ettiğini cevat paşa şöyle nitelendirmektedir: “tophaneli yüzbaşı ismail hakkı bey, emir komutasındaki dümenle yalnız nusret mayın gemisine değil, bir milletin kaderine yön vermiştir. çanakkale savaşı’yla ilgilenip de tophaneli ismail hakkı adından söz etmeyen ne bir devlet adamı ne de tarihçi vardır. mesela ünlü churchill’in uzun değerlendirmesinin bir bölümü şöyledir: '... dünya denizlerinde görev yapmakta olan beş bini aşkın savaş gemilerinden hiçbiri nusret ve onun döktüğü mayınlar kadar, harbin gidişine etkili olacak bir başarı göstermemiştir. tophaneli hakkı’nın yaptığını dört yüz yıldan beri kimse yapmamıştır.'"

    onun nasıl bir görev insanı olduğunu da binbaşı hafız nazmi bey şöyle anlatıyor: “görevden iki gün önce kalp krizi geçirdi. tüm ikazlara karşı bu kutlu göreve katılmak istedi... ikinci bir krizle çanakkale’ye dönemeden dümeninin başında vefat etti.”

    bu, okullarda okutulması, gelecek nesilleri motive etmek için öğretilmesi gereken bir görev şuurudur. böyle bir evladına muhteşem bir mezar yapamayan bir millet geleceğine nasıl güvenle bakabilir!

    mehmed niyazi
  • şu an tarsusta bulunan mayın gemisi. gemideki bölmelerin kapılarında gördüğüm yazılar beni şaşırtmamış ama üzmüştür: 'ilgi olmadığından dolayı kullanıma kapatılmıştır.'
  • ilber ortaylı'nın hakkında 18 mart yıldönümü münasebetiyle yazdıkları çok önemli:

    "rusların karadeniz’de döşediklerinden devşirilen mayınlar, nusret gemisi tarafından büyük gizlilikle ve boğaz’ın ağzındaki dev düşman donanmasına hissettirilmeden çanakkale boğazı’nın ağzına döşenmişti. gün ışığı ile birlikte başlayacak donanma hücumu, itilaf devletleri’nin bouvet (fransız) irresistible ve ocean (britanya) gemilerinin mayınlara çarpıp batması ve ilk hezimeti yaşamalarıyla sonuçlandı.

    agamemnon ve nelson adını taşıyan, karma donanmanın iki önemli gemisi daha batmasa bile saf dışı kaldıkları için; türklerin imparatorluğunun payitahtına boğazlardan donanma ile geçerek zaferi kazanmak hayal olmuştur. üstüne de neredeyse o yılın aralık ayına kadar devam eden kara savaşları ve görülmemiş bir savunma...

    nusret’in başardığı operasyon alman savaş kayıtlarında tahrif edilir; yani geminin komutanı güverte mühendisi reeder’dir, tayfaları da alman. tıpkı savaş içindeki diğer başarıların aynı şekilde üstlenilmesi ve bronsart von schellendorf’un genelkurmay başkanı olarak tehcir olayını üstünden atıp tamamen enver ve talat paşalara yüklemesi gibi...".

    http://www.milliyet.com.tr/…&a=ilber ortayli&ver=48
hesabın var mı? giriş yap