• bazı meşguliyetler sebebiyle bir süredir zaman bulamayıp kendimi bilinçsizce bu olaya girmiş halde bulunca deneyeyim dedim. ilk bir hafta falan gittim, sonra başarısız oldum. hemen sonra başladığım şimdiki denememde zannediyorum 10 gün falan oldu.

    ben böyle hayvanlık görmedim. uzun yazıp bilimsel makalelerden bahsetmek isterdim ama şu an aklıma memeden başka bir şey gelmiyor.

    yani bu konuyu burada enine konuna tartışayım uzun uzadıya yazayım istiyorum ama konuyu duvara yaslayasım ensesini ısırasım geliyor.

    edit: 7-8 gün sonra testo max. oluyor ama anca 1-2 günlüğüne. o 1-2 günden vücuda pek bir yarar gelmez. cinsel olarak da zarar verir. (kısa sürer) sonra normalden aşağı düşmeye başlıyor. bu yüzden nofap'in yararlı olmamasını geçtim zararlı olduğunu düşünüyorum.

    edit 2: olm sizi bilmem de yesfap daha da hayvanlastiriyor. ayrica dogal bu. nofapciler ruh hastasidir.
  • öncelikle (bkz: porno/@strong) okunması gerekir. bu yazımın sonunda tavsiyeler vereceğim.

    şunu kabul etmek gerekir ki, cinsellik bir ihtiyaçtır. bu ihtiyaca direnmek normal değildir. cinsel ihtiyaç kendini çocukken dahi gösterir ve ne yaptığını bilmeden mastürbasyon yapan çocuklar da vardır. hatta mastürbasyon hayvanlarda dahi görülebilmektedir. sonuç olarak doğada vardır.

    doğa her zaman kazanır. bu sebeple nofap(mastürbasyona hayır) hareketini kısır döngüye yol açması kaçınılmazdır. doğa ile doğal yollarla baş edilir. o halde neden fütursuzca ve hatta hunharca sevişmiyorsunuz?! *

    düzenli cinsel hayat her insan için gereklidir. 30 yaşında bir adam nofap yapıyorsa sıkıntı vardır. bu sorunun asıl sebebi porno filmler ve o filmlerin güzel/yakışıklı oyuncuları olduğu için, kişi sosyal hayatta hiçbir kadını/erkeği beğenmiyor. haliyle de aşık olabileceği gerçekçi bir kadın/erkek profili zihninde yok. hayalinde oluşturduğu realist bir prototip olmayınca sevgili yok, parası olmayınca escort yok, işi olmayınca evlilik yok. nasıl rahatlayacak o adam/kadın? bir eli var; onunla da tabii ki mastürbasyon yapacak.

    esasen kişiye kendini kötü hissettiren kesinlikle mastürbasyon değil, pornodur. porno ile yapılan fap sonrasında pişmanlık, mutsuzluk ve asosyallik olabilir. bunun da iki sebebi vardır: vicdan ve erken boşalma!

    tavsiyeler:
    1. evli değilseniz veya karşı cinsle birlikte yaşamıyorsanız, porno izlemeden yapacak olduğunuz fap(mastürbasyon) için vicdan yapmayacaksınız. zira tanrı insanları böyle yarattı. insanlar sevişir, sevişemeyenler mastürbasyon yapar ve cinsel ihtiyacını karşılar. bu kadar.

    --- mastürbasyon yapmadığını iddia eden yalancılara ---

    -höcöm bön möstörbösyön yöpmöyöröm!
    +o halde sen rüyalanma yoluyla bilmeden yatağını/yastığını/yorganı tikiyorsun da, hala durumu kabullenememişsin. mastürbasyon yapmak için elini kullanmana gerek yoktur; başka araçlar da kullanılabilir. rüya ile de olsa, uykunda bir şeylere sürtünerek fap yapıyorsun.

    -rüyö'do görmöyöröm kö bön!
    +o halde maalesef aseksüelsin. bu da bir hastalık! senin adına üzüldüm. ama istersen aldır gitsin, boşuna yük yapmasın!

    --- mastürbasyon yapmadığını iddia eden yalancılara ---

    2. fap bağımlılığının nedeni erken boşalmadır ve bunun sebebi de porno izlerken küçücük bir eforla mutlu sona ulaşmanızdır. yapmanız gereken rahatlamak için kullandığınız yolu değiştirmektir. şöyle ki, rahatlama aracı olarak fimleri değil; sevgilinizin, sevdiğinizin veya beğendiğiniz bir mankenin resimlerine bakarak mastürbasyon yapmak. kesinlikle denemelisiniz! aracı değiştirip yeni yolu ilke edinmelisiniz.

    3. fap süresi çok önemlidir! 10 dakikadan uzun süren ve hatta 15-20 dakikaya uzanan bir mastürbasyon süresi normal bir insanın gerektiği gibi tatmin olmasını sağlar. bundan daha kısa süren bir mastürbasyon değil!

    ancak porno ile yapılan fap'te filmin sonunu çoğu insan göremez. iki, üç, beş dakika gibi çok kısa sürelerde tatmin olan kişi bir daha boşalmak istemesi kaçınılmazdır. doğal boşalma sürelerinden çok daha önce boşaldığınız için bir daha, ardından bir daha ve belki sonra bir daha...

    çünkü kolayca zirveye ulaşmak dopamin değersizleşmesini de beraberinde getiriyor!

    resme bakarak 15 dk'da yalnızca bir kere zirveye ulaşarak sonlandırılan fap; porno film izleyerek 3-5 dakikada bitirilmiş fap'in faydasının ya da dopamin değerinin en az 3 katı kadardır. kısaca 3 bronz ancak 1 altına eşittir

    4. filmler yüzünden kendinizi erken boşalmaya programlamış olabilirsiniz. resimlere bakarak yapmayı denemek kontrolünüzü artıracaktır. yine de boşalacak gibi olursanız, durun. 5-10-15 saniye ara verip devam edebilirsiniz. isterseniz dakika tutun ve 10 dakikayı bu yöntemle tamamlayın. mesela ilk hedef en az 10 dakika olsun.

    5. kendinize zulüm etmeyin. endişelenmeyin, 60 yaşında zaten cinsel enerjinizi kaybedeceksiniz. yeter ki pornoyu resim/hayal gücü ile bırakma gayretini gösterin, mastürbasyon kendiliğinden azalacaktır zaten; ama asla kendinizi tatmin etme ihtiyacınız yok olmayacaktır.

    elbette vücutta dopamin depolanmıyor. cinsel ihtiyacın kolayca karşılanması ile dopamin fazlalığı oluşması şizofreni ve paranoya etkilerine yol açtığı için yersiz korkular, endişeler beyninize üşüşebilir. öyleyse haliniz mantara bağlar. insanlardan kaçmak, özellikle karşı cinsten soğuma, utanma ve benzeri etkilere de yol açar.

    ben aşık olamıyorum demeyin. aslında çirkin kadın/erkek yoktur, fazla mastürbasyon vardır. (bkz: porno bağımlılığı/@strong)

    bu şarkı da nofap yapan o güzel kadınlara gelsin. *

    olumlu/olumsuz eleştirileriniz için: yazarstrong@gmail.com

    saygılar.
  • (bkz: dikkat eksikliği)
    (bkz: öğrenme zorluğu)
    (bkz: özgüvensizlik)
    (bkz: tembellik)

    gibi sorunların çözümü olan hede.
  • (bkz: bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak)
    (bkz: meriç)
    (bkz: meriç entry'leri ifşa platformu)

    günde 3 postası olup, 31 ile zekayı bağlayan ve daha ne savunulduğunu bile anlamayan ve bunu yapanlara sığır diye niteleme yapılan kişilerin uygulamaması gereken akım. mazallah zekan filan gelişir şimdi. dota ile 31x3'e devam.

    orjinalden alıntı:
    --- spoiler ---
    (bkz: 79843901)
    günde 3 postam var. konu zekaysa, 31 çekmeyerek zeka geliştireceğine inanan herkesin eline veririm. allahın sığırları.
    --- spoiler ---

    meselenin oruç tutmaya benzer bir nefis kontrolü olduğunu ve bunun karşılığında yükselen testosteronun erkek yaşamını kaliteli hale getirdiğini, mastürbasyonla 15 dkta ödüle doyan beynin, bunu alamayınca doymak için üst seviye işler yapmak istediğini anlamayan insanların mı sığır olması normal? yoksa anlamayanların mı?
  • mastürbasyon yapmamaktır.

    aşırı mastürbasyon yapmanın bağımlılığa sebep olduğu bilinen bir gerçek, oysa ülkemizde bunun tam tersi bir inanış mevcut.
    bağımlı olan kişiler asosyal, sosyalfobi, major depresyon ve okb gibi rahatsızlıklara yakalanabiliyor.
    bağımlı olmayan yani nofap da olan kişiler de özgüven ve keskin zeka gibi kazanımlar ortaya çıktığı söyleniyor.
  • nofap size olması gereken enerjiyi ve testosteronu sağlar. sen de gidip bütün gün evde cips, kola ile beslenirsen kazanılan enerji bir boka yaramaz. ne yapacaksın biliyor musun? gidecen spor yapacan sonra köpek gibi dopamin salgılayacaksın yani özgüven. kişisel gelişimine odaklanacaksın önce, sonra kızlar sana gelecek ve böylelikle 31'e ihtiyacın da kalmayacak.
  • birbirine destek olan ve erkeklerin gelişimi için ortaya çıkmış bir subreddit. ayırca kendi siteleri de vardır. nofap

    bizler hayatlarımızdaki bütün başarıları, alın teri dökerek, eksik uyuyarak, çaba sarfederek ve yılmayarak elde ederiz. örneğin; çok çalışıp sınavlarımızı geçerek, yine senelerimizi verip terfi alarak, kitap okuyup kendini geliştirerek, dil öğrenerek, temiz beslenerek, antreman yaparak vücudumuzu geliştirerek vs. bunların hepsinde ortaya koyduğumuz bir emek türü ve beklediğimiz karşılıklar vardır. belki koyduğumuz emeklere rağmen beklediğimiz karşılığı alamıyoruz ancak bu emeğimizi koymak bile hiç koymayan ve bir şeyler bekleyen insanlardan bizi ayırıyor ve bunu farkındalığı bile, kendimizi o kişi karşısında yüceltiyor ve az da olsa tatmin sağlayabiliyoruz. yani insan, kendi emeği, çabası ve varlığıyla ortaya koyduğunu, başarı tatminiyle birlikte gelen mutluluk hissi ile her zaman geri alıyor.

    tek bir şey hariç o da orgazm. çünkü mastürbasyon ve onun tatmini olan orgazm, bize hiçbir çaba sarfettirmiyor. uzun süreler gerekmeden, emek harcamadan ve strese girmeden ona her zaman ulaşabileceğimizi biliyor ve beyni buna göre şartlandırıyoruz. yani gidip bir kadınla tanışmak, konuşmak bir şeyler paylaşmak ve ondan sonra verilen emeğin karşılığını beklemek yerine mastürbasyon yapıyoruz. çünkü beyin bu çabanın sonucunda "orgazm" olacağını ve bu orgazmın zaten kolay yoldan elde edilebildiğini düşünüyor, haliyle kadınlara yaklaşmıyor yada gereksiz buluyoruz, veya sürekli erteliyor, zincirleme planlar kuruyor ve "bir gün" olacağımız kişi sonrasında bunları yapacağımızı söylüyor ve tekrar kolay yoldan ödüle kaçıyor mastürbasyon yapıyoruz. ve bu günden güne sürüyor sürüyor...

    nofap, sizin için bir başlangıçtır. beynin ödül mekanizması emek-ödül üzerine en yüksek tatmini sağlar. orgazm bir kaçış, kandırıştır.

    disiplin herşeydir. eğer hayatınızda yeni bir sayfa, yeni bir anlayış ve görüş yakalamak istiyorsanız bütün bağımlılılarınıza elvada diyin. bu ister mastürbasyon, ister alkol isterse eviniz olsun. çıkın farklı kişiliklere, farklı yollara, farklı disiplinlere sürükleyin kendinizi. çünkü disiplin ve kararlılık insana zihinsel sıçrama yaşatır. size saygı getirir, başkalarının yapamadığını yapmanız, başkalarının gözünde sizi olmak istenilen kişi mertebesine yükseltecektir. artık başka insanları kendinizden çok tanımayı, onlar gibi olmaya çalışmayı bırakın. çünkü gerçekten sen harici kimse sana, senin istediğinden daha mutlu daha iyi bir yaşam vaadedemez.
  • mastürbasyonun bünyede kısa ve uzun vadede yarattığı olumsuz etkiler sebebiyle bırakılması durumunda insana çeşitli süper güçler vereceğine inanan insanların oluşturduğu subreddit. yeri geliyor gün gün yaşadıklarını anlatıyorlar, yeri geliyor hayatlarının nasıl değiştiğini.

    http://www.reddit.com/r/nofap/
  • edit:
    öncelikle bu nofap kimler için uygun önce onu bir açıklayayım. uzun yıllardır porno izleyen, hatta bilgisayarında porno arşivi dahi bulunan, aşırı içe kapanık psikolojisi bozuk kızlarla doğru düzgün iletişime geçemeyen, eskiden sosyal yönden başarılı ama ergenlikle birlikte bir çöküş yaşayan insanlar için bu nofap işe yarayabilir. onun dışında yok benim keyfim yerinde, arkadaşlarım hatta sevgilim de var, çok şükür idare ediyoruz diyen biriyseniz bu yöntem sizde işe yaramaz hiç boşuna kendinizi yormayın. bu yöntem kızları yatağa atma rehberi de değildir. bu yöntem sosyal fobisi olan, kendini ezik hisseden depresyonda olan insanlar içindir. diğer bir diğeceğim şey ise bu yöntem ne yazık ki öyle 2 3 ay yaparak büyük sonuçlar alabilinecek bir şeyde değildir. ne yazık ki uzun yıllar boyunca bunu yapmanız gerekiyor. ve ne yazık ki sosyal fobiniz varsa bu durumdan sizi antidepresan ilaç vs de kurtaramaz. bir zamanlar bizzat kendim antidepresan tedavisi görmüş ama bir sonuç alamamış bir insanım. yukarıda da belirttiğim gibi eğer depresyonda vs değilseniz, kız arkadaş vs de yapabiliyorsanız hiç boşuna burada vakit kaybetmeyin

    bu konuda geniş bir tecrübem var gelin size bunları anlatayım
    öncelikle çocukluğumdan bahsedeyim. ben çocukken çok özgüvenli cesur ve sosyal bir çocuktum. öyle ki ilk okul dönemlerinde doğumgünü partileri düzenlerdik. arkadaşlarımız için planlar yapardık vs. ilk ve orta öğretim dönemlerinde tiyatro klübündeydim. çoğu zaman baş rol oyuncusu seçilirdim. şu 23 nisan vb törenleri olur ya o törenlerde iki tane konuşmacı olur bir kız bir de erkek. işte o erkek bendim. sunum becerim vardı. ne oldu da böyle parlak bir çocukluk döneminden leş ergenlik be gençlik dönemine geçiş yapmıştım

    porno ile tanışmam çok küçük yaşlarda başladı. benden yaşça büyük olan abiler ile izlerdim pornoyu. düşünün daha boşalmanın dölün bile ne olduğunu bilmeden başlamıştım pornoya. hani şu ana babası uyuşturucu bağımlısı olan 10 yaşındaki çocukların uyuşturucuya başlaması gibi son derece vahim bir olaydı aslında. neyse internetin de yaygınlaşması ile torrent vs derken porno izlemeler ve indirmeler başlamıştı. ama ilk zamanlar haftada 1 izlerdim. daha sonradan artış göstermeye başladı. öyle ki kendimi hardcore pornoları izlerken bulmuştum. düşünün pornonun başında uyarı çıkıyordu başlamadan önce. ve filmin sonunda da o kadın ile röportaj yapılıyordu işte ben bu işi seviyorum bilerek isteyerek yapıyorum vs çünkü işkence boyutunda videolardı.

    karakterim kişiliğim iyice çökmüştü. aşırı ezik içine kapanık biri olmuştum. kızlarla konuşsam bayılacak duruma gelirdim. ve bunu bir sorundan ziyade kişiliğim vs zannederdim. bir gün internette bu nofap olaylarına denk geldim. o zamanlar bu akım daha emekleme aşamasındaydı. ama ben 4 5 senedir düzenli porno izleyen bir insandım. hiç kolay olmadı pornoyu bırakmak. bir kumarbaz düşünün. kumarı bıraktıktan yıllar sonra bile bir iskambil kağıdı gördüğünde kalp çarpıntısı olur. onun gibi bir şey hala var. ne derece bağımlı birisi olduğumu bırakmaya çalışınca anladım.

    bu süreçte olanlar, pornoya geri dönüşler yaşayabilirsiniz ama moraliniz çok bozulmasın. gittikçe o bağımlılık azalıyor.

    şimdi karakterime gelelim. önceden muazzam derecede ezik, bir kızla basit bir şekilde bile konuşamayan aşırı heyecanlanan birisiydim. psikolojim çok bozuktu. zaten bu nofap olayına girmeseydim muhtemelen çoktan intihar etmiştim. daha öncede dediğim gibi bu boğımlılıktan öyle 1 2 aydır 31 çekmiyorum porno izlemiyorum diyerek kurtulamazsınız. ne yazık ki yıllar alıyor. hatta bu işin başında bir işe yaramıyor diye söyleniyordum kendi kendime. şimdi ise özgüvenim yerinde ve
    depresyon neredeyse sıfırlandı diyebilirim. kızlarla rahat konuşabiliyorum.

    bu porno bağımlılığın en kötü tarafı artık her yerimizi sarmış olmasıdır. twitter pornonun en çok paylaşıldığı yer sanırım. hiç bir sansür olmadan porno paylaşılabiliyor. instagramda pornografik içerikler yasak ama orda da incecik şeffaf bir kilot giyen kadınların popolarını sallamalarına şahit oluyorsunuz. velhasıl kelam en pis bağımlılıklardan birisidir. çünkü pornoya ulaşım çok kolay ve bir çoğu bedavadır. siz istemeseniz bile sosyal medyada gezinirken karşınıza çıkabilir. kolaylıklar dilerim herkese. çünkü bu süreç baya sancılı bir süreç. ama istikrarlı bir şekilde sürdürünce emin olun o eski neşeli halinize dönebiliyorsunuz. benim en büyük korkularımdan birisi de buydu. beynimi uzun yıllar boyunca o kadar çok pornoya maruz bıraktım ki bir daha asla geriye dönemeyecek sandım. benim beynim normale döndü ise hepinizin ki normale döner.

    edit2:
    bir takım sorular gelmiş onlara buradanda cevap vereyim
    1) biz 31 çekmesek bile eninde sonunda rüyalanıyorum ne anlamı kalıyor?

    yanıt: burda amaç o spermleri vücutta tutmak değil, asıl amaç beyni dopamin yağmuruna tutmamak. 31 çekince ya da porno izleyince beyninde çok fazla dopamin akışı oluyor. mesele bu yoğun dopamin akışını engellemek. ben testesteron hesabı yapmıyorum. zaten bir çok insanında dediği gibi testesteron seviyesi ay içinde değişen bir döngü.

    2) bu olayı çok sürdüremiyorum. sürekli pornoya geri dönüşler yaşıyorum vs.
    yanıt: bu olayda çok moralinizi bozmasın. ufak geri dönüşler sizi en başa götürmüyor. yavaş yavaşta olsa beyniniz normale dönüyor. yeter ki ben yapamıyorum diyip bu işi salmayın

    3) bu olay kimler için
    bu olay porno bağımlılığı ciddi seviyeye ulaşmış. nededeyse hiç sevgilisi olmamış ve depresyonda olan insanlar için. eğer haftada bir kaç kez asılıyor arada porno izliyor, depresyonda değil ve sevgilinizde varsa bu olay sizler için değil. hiç bulaşmayın. her insanın beyni aynı şekilde çalışmıyor. o yüzden kimilerinin anlam verememesi normal
  • tam 4 ay olmuş bugün. koskoca 4 ay. 2-3 yıl ara verip okula geri döndüğüm günün üstünden geçen 120 koca gün. neler olmadı ki bu geçen zamanda. inişler, çıkışlar, yeni dostlar ve hepsinden önemlisi tekrardan birinden hoşlanabileceğimi görmek; yaşadığımı iliklerime kadar hissetmek. tekrar bir insan olduğumun tekrardan bazı şeyleri başarabileceğimin farkına varmak.

    harikaydı, umarım önümdeki 4 aylık periyodu da aynı şekilde geçireceğim. derler ya insan inandığında her şeyi başarabiliyor diye bu gerçekten de öyle dostlar. kim ne derse desin, kim ne söylerse söylesin, her şey sizin içinizde bitiyor. çünkü insan içindeki inançla makineler inşa etti, içindeki inançla uzaya gitti. ve içindeki inanç o hale geldi ki, artık onunla tanrıcılık dahi oynayabiliyor. -yuval noah harari - homo deus.

    hiçbir bir insan düşündüğünüz kadar basit değildir, her insandan öğrenilecek bir şey vardır; yeni hayatımın temel felsefelerinden biri de bu. fazla kopmadan yazımın temasına döneyim; bilenler bilir, bilmeyenler için de tekrardan açıklayayım. ben geçmişte çok hatalar yapmış, kendisini ve yakınlarını hayal kırıklıklarına uğratmış biriyim. bu yıllarca böyle sürdü ta ki geçtiğimiz yılın nisan ayına kadar; o gün yaşadığım bazı kötü olaylar, benim bazı şeyleri görmeme sebep oldu. travma, facia ya da ne derseniz, insan bunlardan birini yaşamadan bazen kendine gelemiyor. veyahut çıkışa geçmek için en dibe vurmak gerekiyor, bilemedim.

    2010 yılında girdiğim okulun henüz daha 2.sınıfındaydım, düşünün yıl 2016. sigara, alkol, porno bağımlılığı ve video oyunları. evet bu lanet şeylerle geçen bir 5-6 sene vardı. 2012’de sigara ve alkol, 2014’te porno ve son olarak da video oyunlarını çıkardım hayatımdan. 2013 yılında çalışmaya başladım; ne iş olursa. aklınıza gelebilecek her işte çalıştım. bir nevi yaptığım hatalar için kendimi cezalandırdım desem daha doğru bile olabilir. 40-42 derece sıcak altında, dize kadar suyun içinde, bata çıka 50 kiloluk bir çuval taşırsanız -umarım taşımazsınız- bu cezanın nasıl bir şey olduğunu anlarsınız diye umuyorum.

    evet hayatımı düzene sokmuştum bir nevi, geriye kalan tek ve en önemli şey; geriye kalan hayatımda ne olacaktım? bir amele mi yoksa yarım kalan okulunu bitirecek azimli bir öğrenci mi? ben ikincisini seçtim arkadaşlar. çünkü hayatım boyunca hep zirvede yer almış, football manager tabiriyle “wonderkid” bir öğrenciydim. 5 yaşında okuma yazma öğrenmiş, ilkokula başlamadan çarpım tablosu ezberlemiş bir bebeydim. 9.sınıfa kadar her şey gayet iyiydi de sonra yatılı okuldu, sigaraydı, pornoydu derken iğrenç bir bataklığa sürüklendim. bu üniversiteye kadar devam etti.

    üniversite ilk yılındayken amcamın oğlu vefat etti ve hayatıma anksiyete bozukluğuyla birlikte panik ataklar da girdi; film bu kısımdan sonra kopuyor. sosyal fobili, korkak bir insan olmuş çıkmıştım. dolmuşa binemiyor, berbere gidemiyordum. gittiğim yerlerde ataklar yaşıyordum. bu böyle olmaz deyip psikyatriste gittim de gitmez olaydım. 2 yıl boyunca o lanet ilaçları kullandım. o süre zarfında hayattaki en sevdiğim insanlardan birini, en yakın arkadaşım, can dostum can’ı kaybettim. inanın bana o gün, o lanet günde bile ağlayamadım. düşünün işte ilaçlar beni ne hale getirmişti; duygusuz, hissiz bir or.spu çocuğu! o gün o ilaçları bırakmaya karar verdim ama o gün olmadı, çünkü henüz daha en dibe vuramamıştım belki de yaşamam gerekenler, bedelini ödemem gerekenler vardı. bu sırada okul uzadıkça uzuyordu. nasıl uzamasın, 2011 den beri okula uğradığım yoktu ki ve bıraktım okulu. 2 sene üstte belirttiğim gibi her işte çalıştım. her türden insanla tanıştım, klişe olacak ama hayatın bazı gerçeklerini gördüm. gördükçe hırslandım, gördükçe inandım. düştüğüm yerden kalkıp yerim olan zirveye tekrardan ulaşabileceğime inandım. bu inançla uyudum, nefes aldım, nefes verdim. her anımda o vardı ve nisan 2016’da ders çalışmaya başladım. ilk hedefim kpss ortaöğretimden 95 üstü bir puan yapıp okurken kimseye yük olmadan, memur olup okumaktı. diğeriyse yaz aylarını gündüz işte geçirirken, akşamda üniversite derslerine ön hazırlık yapıp kalan zamanda kpss çalışmaktı. mayıs-eylül arasını planladığım rutinde geçirdim. çözemediğim fizik, kimya ve matematik sorularını çözmeye; kpss denemelerinde 90 üzeri net yapmaya başlamıştım, ama bunlar yetmiyordu daha iyisini yapmalıydım; elimden gelenin en iyisini.

    eylül ayında okula dönünce vitesi bir tık daha arttırdım. günlük 10-12 saatlere varan çalışma sürelerine çıktım. 20 kasım’daki kpss ye kadar bu böyle devam etti. bu sırada okulda bir sürü yeni arkadaş edindim. eskisi gibi fobili bir insan değildim, değişmiştim, dışa dönüktüm. biliyorum çok dağınık bir yazı oldu ama bağışlayın elimden geldiğince açık ve samimi olmaya çalışıyorum. ama böyle yaparken de kopukluklar olabiliyor. ne diyorduk okula farklı ve yeni biri olarak dönmüştüm. kpss de vizeler de harika geçti. ömür hayatımda almadığım notları, puanları alıyordum. sonrası mı? sonrası, masumiyet filminde, haluk bilginer amcamızın dediği gibi: "uzun hikaye, karışık" :)

    derken 9 aralık günü kpss sonuçları açıklandı. beklentim 97-98 puan aralığı 50-100 sıralama civarıydı. ama 97.4 puanla 30.olunca rutinden biraz koptum ve kendimi toplaması 2-3 haftamı aldı arkadaşlar. siz siz olun bir hedefiniz varsa ve bu hedefiniz gerçekleştiyse yerine yenisi koyun. bruce lee’nin de dediği gibi asla yetinmeyin, en iyisini isteyin ve mutluluk da daima sizinle olsun. yetinmek ya da tatmin olmak, ölmüş olmanın bir kademe altıdır. bu yüzdendir ki çoğu uzakdoğu öğretisinde, insanlar tatmin edici şeylerden kati suretle kaçınırlar.

    şimdi mi? şimdi evimdeyim. bu dönem aldığım 11 dersin 11’inde de geçtim. -kimse bunu yapacağıma inanmıyordu, en yakınlarım da dahil. bu bir başarı hikayesi değil, sadece kendi çapımda geçirdiğim bir değişim hikayesi. başarı hikayesi için sanırım haziran’daki atamaları beklemem gerekecek ve de ikinci dönemdeki tüm dersleri de geçmem. bu süreçte okuduğum kitapları da yazıp yazıyı sonlandırayım. ulaşmak isterseniz pomakemir@gmail.com

    başucu kitaplarım:
    -dost kazanma ve insanları etkileme sanatı
    -alışkanlıkların gücü
    -şimdinin gücü
    -keskin kenar
    -bir bilim adamının romanı
    -koşmasaydım yazamazdım

    1 yıl sonra gelen mecburi edit: bu entry'i yazdığımda henüz çaylaktım, artık yazar oldum. konuyla alakalı sorusu olan tavsiye isteyen bir sürü mail ve mesaj aldım. hepinizi sağ olun arkadaşlar. hayatımı bir nebze olsun değiştirebildiysem bunda sözlüğün hakkını azımsayamam.

    geçen yıldan farklı olarak hayatında neler oldu derseniz? ortaöğretim kpss'den yaptığım puanla 2017/1 atamasıyla yaşadığım şehrin valiliğine memur olarak atandım. nofap sürecimde 120 günleri falan gördüm. yazın gene ağır işlerde çalıştım malum memurluğa soruşturma falan derken ancak eylül ayında başlayabildim.

    açık sözlü olmak gerekirse, geçen sene yaklaşık 23-24 ders geçtikten sonra kpss'den atanınca yazın nofap sürecinde istikrar sağlayamadım, rehaveti kaldıramadım. şunu çok iyi anladım ki bu yaptıklarım sadece küçük birer adım. savaş devam ediyor ve her gün yeni bir mücadele.

    "vazgeçmeyi düşündüğünüzde; neden başladığınızı hatırlayın!"

    son olarak 2017'de okuduğum ve bana ilham veren birkaç kitabı da eklemek istiyorum:
    aurelius - düşünceler
    epiktetus - düşünceler ve sohbetler
    henry david thoreau - ormanda yaşam ve başkaldırı
    tolstoy - savaş ve barış, diriliş
    carol dweck - aklını en doğru şekilde kullan

    mayıs 2018 editi: çok güzel mesajlar, mailler alıyorum. bu beni çok mutlu ediyor. bu dünyada bırakın kitleleri bir kişiye bile ışık olabilirsem ya da olabilsek kendimizi mutlu saymamız gerekir bence.

    çıktığım yolda en zorlandığım bölüm, hedef ulaştıktan sonra oldu. hedefsiz kalmak en kötü hedeften bile daha kötü inanın bana. ne olursa olsun kendinize verdiğiniz sözleri unutmayın, her gün tekrar etmeye çalışın. bunun için de her daim yanınızda bir not defteri bulundurun asla yazmayı aksatmayın.

    bu editte buraya napoleon hill'den, aynı zamanda bruce lee üstadın da her gün tekrar ettiği bir pasajı bırakıyorum.

    --- spoiler ---

    1 - biliyorum ki hayatımdaki net amacıma ulaşabilecek yeteneğe sahibim. bu yüzden ona ulaşmak için kendimden devamlı, ısrarcı hareket talep ediyorum ve şimdi ve burada bu hareketi bizzat ortaya koyacağıma söz veriyorum.

    2 - zihnimin egemen düşüncelerinin eninde sonunda fiziksel hareketime yansıyacağına ve yavaş yavaş kendilerini fiziksel gerçekliğe dönüştüreceğine inanıyorum: bu yüzden her gün ... dakikamı dönüşmek istediğim halime odaklanarak geçirecek, böylece kişiliğimin net bir görüntüsüne sahip olacağım.

    3 - oto telkin sayesinde ve zihnimde ısrarla tuttuğum herhangi bir arzunun eninde sonunda onunla ilgili bir amaca ulaşmam için bir yola dönüşeceğini biliyorum: bu yüzden her gün on dakikayı kendime koşulsuz güvenimi pekiştirmek için adayacağım.

    4 - yaşamdaki net amacımı net bir şekilde yazdım ve onu elde ettiğime inanana kadar denemekten vazgeçmeyeceğim.

    5 - biliyorum ki adalet ve doğruluk üzerine kurulmayan zenginlik ve pozisyon uzun süreli olmayabilir. bu yüzden bütün işlemlerimde ve ilişkilerimde insanların fayda gördüğünden emin olacağım. kullanmak istediğim güçleri ve işbirliği yapmak istediğim insanları kendime çekerek başarılı olacağım. ben diğerlerine hizmet etmeye gönüllü olduğum için insanların da bana yardımcı olmasını kolaylaştıracağım. nefret, kıskançlık, bencillik, açgözlülük ve alaycılığı tüm insanlık için sevgi geliştirerek hayatımdan çıkaracağım çünkü biliyorum ki diğerlerine yönelik olumsuz tutumlar bana başarı getirmez. diğerlerinin bana inanmasını sağlayacağım çünkü ben de onlara ve kendime inanacağım.

    bu sözleşmeye imzamı atacak, onu hatırlayacak ve her gün düşüncelerimi ve davranışlarımı yavaş yavaş etkileyeceğine inanarak en az bir defa sesli olarak tekrar edeceğim. böylece kendime güvenecek ve başarılı olacağım.
    --- spoiler ---

    kasım 2018 editi: hemen hemen iki yıl geçmiş bu yazıyı yazalı. şu an buraya girip, düzelt butonuna tıklamak bile beni o soğuk ocak gününe götürdü. epey şey yaşandı, başarıldı, başarısız olundu. acısıyla tatlısıyla hayat geçip gidiyor işte. haziran ayında, yazının başlarında da bahsettiğim, beni beş yaşımdan beri büyüten güzel insanı, babaannemi kaybettim. yaşadığı süre zarfında -son yılları hariç- ona layık bir torun, bir evlat olamadım belki ama elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum, en azından değiştiğim günden beridir bu böyle.

    bu süreçte sizlerin güzel mailleri, güzel mesajları da beni ayrı bir onore ediyor. kendimi geliştirmeye, faydalı ve iyi bir insan olmaya çabalıyorum; inancımı, inancımızı asla kaybetmek yok dostlar. her türlü soru, görüş ya da önerilerinizi yazmaktan çekinmeyin. bu işin eğitimini almadım belki ama yaşadıklarım beni epey eğitti. son olarak yakın zamanda okuduğum birkaç ufuk açıcı kitapla bu editi bitirmek istiyorum:

    cal newport - pürdikkat (bkz: #83084785)
    timothy a. pychyl - prokrastineyşın (bkz: 82722183)
    mark manson - ustalık gerektiren kafaya takmama sanatı (bkz: 81536147)
    jack london- demiryolu serserileri
    lao tzu - tao te ching

    temmuz 2019 edit: çok güzel mailler, mesajlar alıyorum halen daha. iyi ki varsınız arkadaşlar ve iyi ki yazının burasına kadar da geldiniz :) çok istememe rağmen döndüğüm bölümü gerek hocaların insaniyeti(!) gerekse iş saatlerimin uymaması sebebiyle bırakmak zorunda kaldım, bitiremedim. üzüldüm, yolumdan koptum tekrardan hatalar yaptım ama gene toparlamaya çalışıyorum. mayıs'ta aöf de olsa lisans diplomamı alıyorum. elimde kalan ve belki de en iyi yaptığım şeyi yapıp, ders çalışıp bir de lisanstan deneyeceğim kpss'de şansımı. şu anki işimden memnunum ama yetinirsem ve kendimi geliştirmezsem rahat edemeyecekmişim gibi geliyor ki cidden de öyle. her gün yeni mücadele aynı nofap gibi. nofap sadece bir araç, kesinlikle sihirli değnek değil. bunu da tekrarlamış olayım, tekrardan iyi ki varsınız güzel insanlar...

    şubat 2020 editi: 3 yıldan birazcık fazla süre geçmiş olmasına rağmen halen o kadar güzel mesajlar, o kadar güzel geri dönüşler alıyorum ki, insanlığa ve insanın gücüne dair olan umutlarım biraz da olsa yeşeriyor. 2019 yılı git gelli, arayışlı bir yıl oldu ama halen rutinde devam ediyorum desem, yalan söylemiş olmam. son editte de dediğim gibi olay nofap değil, olay sizsiniz. nofap sadece bahane, aynı bahane başka bir disiplin, başka bir hobi de pekala olabilir. bu editi de yılın son yarısında okuduğum birbirinden güzel kitapları sizlerle paylaşarak sonlandırmak istiyorum, istediğiniz zaman bir yeşil ya da bir mail kadar uzaktayım dostlar ;)

    david burns - iyi hissetmek
    cal newport - dijital minimalizm
    salman khan - dünya okulu
    mihaly csikszentmihalyi - akış (zor olsa da yazabildim)
    viktor frankl - insanın anlam arayışı
    john taylor gatto - eğitim, bir kitle imha silahı

    mayıs 2020 spotify editi: 3 yıldan fazla süre geçmiş olmasına rağmen halen çok güzel ve çok düşündürücü dönüşler alıyorum. ısrarlara dayanamadım. o yüzden ufaktan ve amatör de olsa bir şekilde ses kayıtları, daha doğrusu podcast olayına girmek istedim. dinlemek ve takip etmek isterseniz buyrun
    bu da youtube
hesabın var mı? giriş yap